İSTANBUL - Prof. Dr. Sungur ayrıca iyileşmenin hastalığı yok saymak yerine kabul etmek ile başlayacağını ifade etti ve "Gerekli izolasyon tedbirlerini uygulamadan yaşama devam edip hastalığını saklıyor olmak başkalarının hayatını riske atmak, kendimize ve çevremize karşı sorumsuzca yaşamak ve aynı gemide olduğumuz bir dünyada diğerlerini umursamamak demektir. Bu tutum sonradan hem insanın kendisine hem de sevdiklerine çok büyük acı da verebilir" dedi.

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Wilke Topçu ise hastalığın bulaştırıcılığı hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Topçu, “Hastalık belirtileri çıktıktan sonra kabaca 14 gün içerisinde geçmesi lazım. Belirtiler çıkmadan önce ise daha çok bulaştırıcı. Bazı kişilerde virüs fazla miktarda salınıyor ve bulaştırma süresi iki haftayı da geçebiliyor. Nadir de olsa 3 haftaya kadar hatta 34 güne kadar uzayan olgular var” dedi.

 "İNSANLARIN YARGILANMA KORKUSU VAR"
 

Hastalığın kişiye özel bir bilgi olduğunu belirten İstanbul Kent Üniversitesi’nden Psikiyatrist Prof. Dr. Mehmet Sungur ise başka insanları etkilemediği müddetçe insanların mevcut hastalıklarını paylaşıp paylaşmama kararının kendilerine ait olduğunu ve bunun temel insan haklarından biri olduğunu belirtti.

Koronavirüsün ise başka insanların hayatlarını ciddi oranda olumsuz etkileyecek sonuçları olması nedeniyle sorumluluk bilinciyle davranılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Sungur, şunları söyledi: "Normal koşullarda bir insanın hastalığını başkaları ile paylaşıp paylaşmaması onun en temel haklarından bir tanesi başka insanların hayatını etkilemediği müddetçe. Ancak öyle günlerden geçiyoruz ki her birimiz yaptıklarımız ve yapmadıklarımız ile başka insanların hayatlarına dokunuyoruz ve onların hayatlarını etkiliyoruz. İnsanların yargılanma korkusu var. Yargının çok olduğu bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar yargılanmaktan korktuğu zaman da bu bilgileri kendilerine saklamak istiyorlar. Hastalanmış olmanın sorumsuzca davranmış olma ya da gerekli tedbirleri almamış olma gibi yargılara yol açacağından endişe ediyor olabilirler. Ne yazık ki insanlar bazen başlarına gelen felaketlerden sorumlu tutulabiliyor. İnsanlar hiçbir suçu olmadan başlarına kötü bir şey gelebileceğine inanmamak istiyor. Oysa bazen kötü şeyler iyi insanların da başına gelebiliyor. Hastalığı gizleme nedenlerinden biri de bazen tam tersine değer verilen insanları endişelendirmeme ve onlar üzerinde yük oluşturmaktan kaçınma ile ilgili de olabiliyor. 'Eğer hastalığımı söylersem sevdiklerim yanıma gelmek isteyecek, bakım verme ihtiyacı duyacak.  O zaman hastalığı onlara bulaştırma riskim artabilir' gibi çok insani kaygılar olabilir bazen gizleme niyetinin arkasında.”

"İNSANLAR DİĞERLERİNDEN İZOLE OLMAKTAN KORKUYOR"
 

İnsanlar için toplumdan soyutlanmanın korkutucu olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sungur sözlerine şöyle devam etti: "İnsanlar için en önemli tehlikelerden bir tanesi sosyal yönden izole edilmek. İnsan sosyal ve ilişki kuran bir varlık. Eğer bir şekilde sosyal bir izolasyona maruz kalırsa bunun kalıcı ve yıkıcı etkileri olabileceğinden korkuyor olabilir. Hastalık geçtikten sonra bile kendisine hasta gözüyle bakılıp, izole edilmekten korkan insan hastalığını saklama ihtiyacı duyabilir. Yalnız bırakılmak, dışlanmak hatta hastalık geçirdiği için uzak durulan kişi olmak kimsenin istemediği bir şey olur. İnsanlar için en ağır ceza tek kişilik hücre hapsidir. Çünkü onu diğer insanlardan izole ederek yalnızlığa mahkûm eder ve diğerleriyle kurabileceği bağların önünü keserek onu çaresizleştirir ve yabancılaştırırsınız"

"HASTALIĞINI GİZLEYEREK BAŞKALARINA BULAŞTIRMA RİSKİNİ ALMAK İNSAN ONURUNA YAKIŞMAZ HATTA BİR İNSANLIK SUÇU OLABİLİR”

Bu süreçte herkesin yaptıkları kadar yapmadıklarından da sorumlu olduklarını söyleyen Prof. Dr. Sungur, "Küresel bir salgında olduğumuzu düşünürsek yaptıklarımız ve yapmadıklarımızdan sorumluyuz. Hastalığın yayılmasını önlemek için önerilen tedbirleri uygulayıp teşhis konulmadan önce temas edilen kişileri bildirmek ve uyarmak en temel sorumluluğumuz olmalı.  Teşhis konulduktan sonraki dönemde ise hangi nedenle olursa olsun, başkalarının hayatını riske atacak ortamlara girmek, hiçbir duyarlılık hissetmeksizin sorumsuzca davranmak ise bir insanlık suçu işlemek anlamına gelebilir. Bu insanın kendisine de çok büyük acı verebilir. Bugün siz 'Ben bunu kimseye bulaştırmam' diye düşünebilirsiniz ama yarın öbür gün birine bulaştığı takdirde sonsuz bir acı yaşanabilir. Hastalığını söylemediği için insanların ölümüne de neden olan böyle vakalar da oldu. Paylaşmak iyileştirir. Kabul etmek ile başlar her şey. Bu hastalığa yakalanabilme riski herkes için mevcuttur ve hastalanmış olmanın utanılacak hiçbir yanı yoktur. Bu gerçeği kabul etmeye başladığınızda hem kendinize hem de başkalarına daha esnek ve şefkatli olursunuz. Her şey kabul ile başlar ve her kabul bir değişimdir. Kabul etmeden önce protesto ettiğiniz şeyler kabul ettikten sonra hayatınızın yaşanmış bir gerçeği olur. Kabul eden ve paylaşan insan hem başkaları tarafından daha çok destek alır hem de iyileşme imkanına sahip olur."


 

“BAZI KİŞİLERDE 3 HAFTAYA KADAR BULAŞMA GÖRÜLÜYOR”

Hastalığın bulaşma süresinin 14 gün olduğunu ancak bazı olgularda 3 haftaya kadar başka kişilere hastalığı bulaştırdığını ifade eden İstanbul Kent Üniversitesi’nden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ayşe Wilke Topçu, “Hastalık belirtileri çıktıktan sonra kabaca 14 gün içerisinde geçmesi lazım. Belirtiler çıkmadan önce ise daha çok bulaştırıcı. Belirtiler çıktıktan sonra da 14 gün sonraya kadar bulaştırıcı oluyor ancak bazı kişilerde virüs etrafa fazla miktarda salınıyor ve iki haftayı da geçebiliyor. Nadir de olsa 3 haftaya kadar hatta 34 güne kadar uzayan olgular var. Virüs vücuttan solunum yolu damlacıkları ile çıkıyor. Bu damlacıkların ulaşabildiği mesafe kısıtlı. Mesela su çiçeği ya da tüberküloz gibi bazı hastalıklar hava yolu ile bulaşır, bu hastalıkların etkeni havada asılı kaldığı için daha uzak mesafelere ulaşabilir.  COVID-19’da ise damlacıklar da partiküller halinde olduğu için yere düşüyor. Bu yere düşme mesafesi başlangıçta 1 metreydi daha sonraki çalışmalar bunun 2 metreye kadar olduğunu gösterdi. O nedenle sosyal mesafe çok önemli. İkincisi ise maske kullanımı. Maske esasında hasta veya hastalanmasa bile belirtisiz şekilde virüsü taşıyan kişilerin etrafa bulaştırması engellemek amacıyla takılıyor” dedi.