Sevgili okuyucularım üzücü ve acı veren yaşadığımız küresel SAĞLIK felaketlerinden dolayı yaşadığımız kayıplarımızdan sonra elim ne kadar yazmaya gitmediyse de zaman her şeyin ilacıdır felsefesi ile köşe yazımda sizinle bir araya gelmek istedim…

Hayat devam ederken hepimizin yaşadığı bizi derinden etkileyen üzüntülerle yola devam etme çabamız vardır. Tabii bu çabalar, sağlığımıza da dikkat etmemiz ayakta durmamız için gerekli bir hassasiyettir. Dik duruşumuzu öncelikle bedenimize saygılı olarak kaybetmemeliyiz... 

Günümüz koşullarında küresel virüsler başta olmak üzere, yaşam mücadelimiz için de maddi ve manevi sıkıntılar bizi fiziksel olarak etkileyerek hasta olma durumuna sokabilir. Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular ruhi ve aklınıza gelemiyecek kadar bedensel hastalıklara yol açabilir. Çok üzücü bir de şu dönemde yeryüzünde yaşayan tüm toplumları kasıp kavuran Corona Virüs salgınında olduğu gibi...maalesef bu konumda insan kimliği diğer insan kimliğini adeta zipledi ve bir korku salgını yarattı...bu konuda duyarlılıklar yaptırımsal güç olarak duyguları kilitledi... (EVDEKAL), (EVDEHAYATVAR)...emri vaki yaptırımsal güç politikası?!...Hayır...zipler ve kilitler her daim açık olmalı...çünkü kişi önce kendine fiziken ve ruhen saygılı olmalı...o zaman yaşam gücü bizi hayata armağan eder...Eğer biz bunların üstesinden gelemeyecek duruma düşersek, zamanla duyguların bastırılması bizi zorlayan hastalıklarla mücadeleye sokabilir. Bilinçli yaklaşım formülleri bularak kendi kendimizi tedavi edebiliriz. Evet...teknolojik veriler insanları birbiri ile iletişim gücü vererek ruhsal olarak fayda sağlıyor fakat nereye kadar? Canlı performans değerleri olarak sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşabiliriz. Tabii ki bu konuda duyarlı ve size destek olabileceğini bildiğiniz kişileri seçmeniz doğru olur. Hatta psikolojik destek alabileceğiniz bu konuda uzman kişilerde neden olmasın? 

Canlı performas olarak; diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir. Son zamanlarda yapmaya çalıştığım bir durum. Hatta yeni dönemde canlı virüslerin toplumlara verdiği bilimsel ve ilimsel olarak karşı duruş ve yok edeci panzehirin bulunamayışı...yeryüzü topluluklarını fiziken ayırdığı ve iletişim gücünü daha fazla kullanmaya zorladığı gibi etkenliklerle biz insanoğlu bu gafletsel yaklaşımı içinde yaşamaya zorlanarak mecbur bırakıldık. Gerçek boyut yaklaşımı yok edilmemeli...canlı performanslar sosyal gücü arttırır...maalesef şu an ki yaşanan durum da fiziken ve ruhen canlı performans değeri kullanılamıyor...neden? Yaptırımsal güç deneyi Corona Virüs’den...

Deneyler deneyler deneyler...biz bilinen yaşam kimliği içinde, hayatta kararlı olmalıyız. Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur. Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır. İnsanlık tarihi hep kararlardan oluşmamış mıdır? Elbette kararlar sonucunda hedef belirlenmiş ve ulaşma çabasına gidilmiştir. Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir. Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının maalesef kurbanı olurlar. Literatürleri karıştırdığınızda birçok örneğine rastlayacaksınızdır.

Günümüzde; olduğundan farklı yaşama, gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi, tonlarca ağırlığı hem beyninde hem de vücudunda biriktirir. Gerçek boyutta sıkıştırılmamalı...canlı performans değerleri önemli...

Maalesef...Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur. Her ne kadar istemeseler de farkında olmadan kaderleri ilaç ve hastane salonlarında sonunda hüsran olur. Üzücüdür ki; çoğu zaman reddeden ve kendine saygı eksikliği, olan kişilerde kendilerine yabanlaşırlar.

Elbetteki...Yaşam kulvarında kendimizle barışık olmamız sağlıklı bir yaşam sürmemizin anahtarı olur. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar. Sonuçta üzülenler aslında hep kendileri olurlar. Günümüzde yer alan kişiliklerde de maalesef bu rahatsızlık planlarının önde olması neticesinde vukuu bulmaktadır.

Bir zaman sonra iç güvenimizin bizi dürtmesiyle, ne kadar eleştirileri kabul etmesek de yaaaa....evet bunlar bunlar doğru diyebilme gücüne sahip oluruz. O zaman ne yapacağız çözümler bulmaya çalışacağız.

Olumsuz düşünen kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Kırıcı olan, dedikoduyu ve kötümserliği tercih eden toplumumuzda o kadar çok insanlar var ki! Akıllara durgunluk… Bu kötü hasletleri bir kenara bırakamazlar. Çünkü hayat onlar için bunlarla yürür. Ama bilmezler ki; kazın ayağı öyle değil. Maalesef...Anladıklarında da iş işten geçmiş olur.

Biz ne düşünüyorsak oyuz. Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir. Negatif enerji hem kendimizi hem de karşımızdakileri olumsuz etkiler ve hasta olmamıza ön ayak olur.

Güven ah güven! Güvenmek ve iletişim kurmak istememiz bizi bazen yorar. Kim istemez ki güveneceği bir yürek. Uğraşımız sonucunda başaramadığımızda bize sonu hüsran, sıkıntı ve acılar bırakabilir. 

O zaman derin ve sağlam ilişkiler geliştirmeli ve gerçek arkadaşlıkların nasıl kurabileceğini bilmeliyiz. Bu konuda da çok dikkatli olmalıyız. Hepimizin bildiği gibi güven olmadan, bir ilişkide olamaz. Güvensizlik inanç azlığı mıdır? Ben şahsen öyle olduğunu düşünmüyorum. Zaten inancın olduğu için güven duygusunu yaşıyorsundur.

Sonuş olarak; hayatı hep üzgün yaşamak elbette doğru değil. Hayatın içindeki keşkeler ile mücadele ederken, yüzümüzü güldürecek mizah dediğimiz anlık da olsa bizi mutlu eden kahkahalarımız olacaktır ve de olmalı.

O zaman huzur ve mutluluk sağlığa güç veren unsurlar olup, daha uzun bir yaşam sürmemizin aktörü olacaklardır.

Siz siz olun yaşamın soluk alırken ne kadar üzüntüler, acılar yaşansa da günün ve anın sağlıkla yaşanılası olduğunun bilincinde olun.

Sağlık ve mutlulukla kalınız…