SABR-I HAYAT

Abone Ol
Başında durur bir resmin tamamlanmasını beklerim.
Önce hazin hazin pişer.
Piştikçe arada bir zıplar, arada döner.
Bazen, bir bebeğin ağzından çıkardığı “Vııv” sesini çıkartır;
Zira doludur ağzı, doludur da dil bilmez,
Ama o bir “Vıııv”ıyla bile her şeyi anlatır...
Önce çizdiğiniz yerden çatlar, sonra yine zıplar, yine döner.
Öyle çok yanmanın sabrını yükler ki kabuğunun içine;
Siz kapağı açmaya cesaret bile edemezsiniz;
Zira bir anda patlayıverecek öfkenin eşiğine gelmiştir bile...
Sonra birer birer kapağa zıplayıp patlayanlar olur
Ve kendi yerinde tek tek pişenler.
Ateşi söndürür, kısa bir süre sonra kapağı açarsınız;
Bir ikisi öylesine patlamıştır ki, hepsini kendi tozu dumanına katmıştır.
Bu resim sabrın son patlamasıdır...
Sonra bi bakarsınız ki, o patlayanlar sadece çizdiğiniz yerden patlamıştır;
Anlarsınız ki, onca zıplayıp dönmeleri, çizdiğiniz yerden patlamaları içinmişdir.
Ve pişenler öylesine pişmiştir ki, tüm sabırları içine, lezzetine almıştır. 
Siz yedikçe yersiniz...
Bilmezsiniz ki o yediğiniz kestanenin içinde de yatan,
Derin ve dingin bir sabrın öyküsü vardır...
İnsanoğlu da Kestane Gibi Hep Çizildiği Yerden Sınanır;
Ya Sabırsızdır; Çizildiği Yerden Çatlar,
Ya Sabırlıdır; Çizildiği Yerden Pişer...
Çatlarken de, Pişerken de Şunu Görür ki;
Canını Yakanın Canını Çizer, Yakar Biri...
İşte O Biri Hepimizin "Bir"i. 
Sevgilerimle