Anastasiadis’in mülakatındaki anlayamadığım taraf, Rum çoğunluğun yönetimi altında yaşama gözünü açacak olan ve Kıbrıslı Türklerin de içinde “Ayrıcalıklı Azınlık” olacağı bu “Ortak Devlet”, tüm Kıbrıslı Türk memurları istihdam edeceğini, emeklilerin maaşlarını eksiksiz ödeyeceğini ve Kıbrıs Türk Devleti (Eyaleti) sınırları içindeki tüm alt ve üst yapıyı eksiksiz olarak Kıbrıs Rum Devleti (Eyaleti) sınırları içindeki alt ve üst yapının aynısı olacak şekilde yapacağını ve tüm bu giderlere eşit miktarda bütçe ayıracağını ima etmesi veya da böylesi bir yalanı gözünü kırpmadan söylemesi.

Rumların çoğunluk olması, Türklerin de “Ayrıcalıklı Azınlık” olması koşulu ile Avrupa Birliğinin otomatikman üyesi olacağı söylenen bu “Ortak Devlet”, Avrupa Birliği’nin hangi normuna göre “Ortak Devlet”i oluşturan Kıbrıs Türk Devleti veya Eyaleti ’nde 290 bin kişilik nüfusun çalışan kesimini oluşturan 145 bin kişinin 72 bin tanesine, yani yüzde 50’sine, her ay yüklü birer çek çıkarıp ödeyebilecek, gerçekten çok merak ediyorum.

Avrupa Birliği Rumların işgali altındaki “Kıbrıs Cumhuriyeti”ndeki mevcut Kamu görevlilerinin sayısının yüzde 20 azaltılmasını şart koşarken ve bu koşul da, ayakta durabilmek ve ekonomik çöküntüden kurtulmak için gerekli olan nakit parayı alabilmek amaçlı Kıbrıslı Rumlar tarafından gerçekleştirilmişken, kim veya kimler, Kıbrıslı Türklerin çalışan nüfusunu oluşturan kişilerin yarısına her ay çalışsalar da, çalışmasalar da, verimli olsalar da, olmasalar da, geçen haftalarda yazdığım gibi, yüz karası bir şekilde “Mazeret İzni” ile “Hastalık İzni”ni sendikal hakların arkasına saklanarak ustalıklı bir şekilde 16 günlük tatile dönüştürüp, ay sonu tam maaş talep eden sahtekarlara ve zaman hırsızlarına maaş ödeyecek, gerçekten de çok merak ediyorum.

Aslında, KKTC devleti içinde görev yapan kadrolu ve kadrosuz memurlar ile işçilere ve geçicilerin tümüne, “Ortak Devlet” bütçesinde ödeme yapacak bir kalem olmayacak. Anastasiadis’in söylemediği veya da şimdilik söylemekten kaçındığı Kıbrıslı Türk memurların sadece yüzde 3’ünün, onlar da AB’nin şart koştuğu hizmet içi eğitim sertifikalarına sahip olmaları koşulu ile  Ortak Devlet’de bürokrat olarak çalışabileceği, gerisinin ise AB’nin “Redundant” diye tanımladığı ve bu konuda yıllar önce AB içinde uygulamaya koydukları “İhtiyaç Fazlası” uygulaması ile işlerine son verileceğidir.  

Sonra da Anastasiadis, bununla da kalmıyor ve Türkiye’ye daha da gelişmiş tavsiyelerde bulunuyor. “Adada bulundurduğun Türk askerini geri çek ve bunun da harcamasından kurtul” diyerek kendine göre çok akılcı ve politik olarak kulağa hoş gelecek bir yol daha gösteriyor. Maksat gerekçesi ne olursa olsun Kıbrıs adasından Türk askerinin gitmesini sağlamak. Sonrası Allah Kerim. Türkiye bir daha müdahale edemeyeceği için uygun bir zamanda Türkleri gerek silah zoru ile gerekse de ekonomik baskılar ve yaptırımlar ile adadan göçe zorlamak. 

Adaya 1931 yılından beridir özlenen barışı 1974’den sonra getirenin, son 42 yıldır adada bir tek çatışmanın dahi yer almasına izin vermeyenin Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri adı altında adada bulunan Türk askerinin olduğunu unutmuşa benziyor Anastasiadis. Zaten işine gelmediği için unutuyor adada son 42 yıldır Türkler ile Rumların arasında herhangi bir çatışma olmadığını ve sadece Rum tarafının Kıbrıslı Türklere, kendi bölgelerinde saldırıda bulunduğunu.

Zaten geleneksel uygulamalarıdır Kıbrıslı Rumların. Karşılarındaki Kıbrıslı Türkler sayıca az ise ve de Rumların egemen oldukları topraklardaysalar, kendilerini aslan, kaplan zannederler ve kahramanca Türklere saldırırlar, yok eğer aynen 1974 Mutlu Barış Harekatında olduğu gibi karşılarında kendilerinden daha güçlü Türk Silahlı Kuvvetleri varsa, ayakları arkalarına vura vura kaçmayı tercih ederler, aslan, kaplan olmak yerine.
İşte böyledir Rum adadaşlarımız.
Zaten asırlardır kendi başlarına birşeyler yapamamışlar, aynen bu günlerde olduğu gibi, geçmişte de Avrupalı devletleri arkalarına alarak dayılanmışlardır…