Doğu Roma  ve Osmanlı dönemlerinde Boğaz’ın Karadeniz girişinde önemli bir stratejik nokta olan, günümüzde ise balık restoranlarıyla ünlü;

Rumeli Kavağı’ndayım   

‘Anadolu ve Rumeli kavaklarının adları sahildeki ulu kavak ağaçlarından geldiği iddia edilmişse de, kavak aslında bu noktalarda bulunan ve ‘kavak’ denilen deniz gümrük ve kontrol noktalarından kaynaklanır’

Rumeli Kavağı İstanbul’un Sarıyer ilçesine bağlı balığı, midyesi ve inciri ile meşhur bir sahil semti. İstanbul’un  saklı cennetlerinden birisi desem yanlış olmaz.

Doğal güzellikleri ve tarihi dokusuyla İstanbul’un yoğun ve hareketli atmosferinden uzakta huzurlu bir yaşam sunan semt, dar sokakları, eski Rum ve Türk evleri, balıkçı tekneleri ve küçük çarşısı ile geçmişe yolculuk yaptırıyor. Balıkçı köyü havasını teneffüs edebileceğiniz nadir yerlerden birisi burası… Sabah erken saatlerde veya akşamüstü yapacağınız yürüyüşler, denizin kokusunu içinize çekerek günlük stresi atmaya yardımcı oluyor benden söylemesi. Hem depresyona en iyi gelen de iyot kokusuymuş.  

Sahil boyunca sıralanan restoranları, çay bahçeleri plajları (AltınkumElmaskum ve  Kadınlar Plajı ) ile İstanbul’un karmaşasından kaçmak için mükemmel bir nokta. Yeşilin maviyle kesiştiği İstanbul’a yakın bu semte sık sık gelip ruhuma  ve bedenime  doping yapıyorum. Hele yazları tankerlerle ve kendinizle yaptığınız yüzme yarışı dayanılmaz bir adrenalin keyfi…

Efendim;

Rus-Türk savaşı sırasında Rus işgali altındaki eyaletlerden gelen göçmenlerin bir kısmı buraya yerleşmiş. 1960'lara kadar Rumeli Kavağı'nın çoğu askeri olarak yasak bölgeymiş. Biz 90 lı yıllarda hafta sonları, maaile toplanıp meydandaki asırlık çınar altındaki tezgahta midye (sanırım satıcı abinin adı İrfan’dı) yerdik. Bol sohbetli ve enfes taratorlu midye-ekmeğin tadını şimdilerde bulamıyorum. Tabii midyenin lezzeti süperdi ancak unutulmayan o birlikteliğin eşlik ettiği sıcak atmosferdi …Bir midye ekmek yenebilen zaman diliminde ayakta geçen eğlenceli paylaşımın değeri bambaşka idi.

Evet;

Osmanlı döneminde buraya Eski Kale ya da Ceneviz Kalesi dense de 15 YY. başında harap ve terk edilmiş hali ile bir Ceneviz garnizonu olma ihtimali pek yok. Kaynaklar burada İmparator 1.Manuel Komnenos tarafından kurulmuş bir Hagios Mikhael Manastır ve Kilises’nin varlığını göstermekte. Fetihten sonra Osmanlılara geçen Kavaklar birer balıkçı köyleriydi. !7.YY başlarında Karadeniz’den gelen Kazak akınları Boğazici’nin batı kıyılarında Yeniköy’e kadar inip sahil köylerini perişan edince , 1624 yılında 4.Murat Boğaz’ın iki yakasında yeniden iki kale inşa ettirmiş ve Boğaz’a giriş çıkışlar kontrol edilerek gümrük işlemlerinin yapıldığı özel köyler haline gelmiş. İşte bu gümrük işlemleri yapılan yere Kavak deniyormuş.

Çeşitli kaynaklarda 4.Murat’ın onarıp yaptırdığı Rumelikavağı kalesinin bir de camisi de olduğu, Karakaş Mustafa Çelebi Mescid’i bulunduğunu, Yusuf Ağa Cami’nin de Fatma Turhan Sultan tarafından kardeşi adına yaptırıldığını yazar. Ve yine bu kaynaklara göre 1.Abdülhamid yeni burçlar ilave edip kaleyi genişletmiş, Tusan adlı bir Fransız’a iki kale daha ve 4.Mustafa Tott adlı bir Fransız’a da Boğaz ağzında iki kale  yaptırmış.

Rumeli Kavağı'nda Ortaçağ kaleleri, camiler, kiliseler, çeşmeler, hamamlar vb. kalıntıları bulabilirsiniz. Mahallenin kuzeyinde yer alan Boğaz'ın üzerindeki Yavuz Sultan Selim Köprüsü özellikle gece ışıklarıyla Boğaz’da başka bir ambiyans yaratıyor.

 

Rumeli Kavağı’ndan Karadeniz’e doğru devam ettiğinizde ise sırada Ege köyü gibi hissettiren Garipçe köyü, sonrasında Rumeli Feneri  var. Garipçe Kalesi, köyün tarihi zenginliklerinden birisi konumunda- Rumeli Feneri’ne giderken-  hem köyün hem de Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü burada da tepeden izlemek mümkün. Bizans döneminden kalma bu kale, Boğaz’ın Karadeniz’e açılan noktasında stratejik bir konuma sahip ve muhteşem bir manzara sunuyor. İstanbul Boğazı’nın ve Karadeniz’in birleştiği noktayı izlemek size unutulmaz bir deneyim yapacaktır…Dünyanın en güzel şehri olan canım İstanbul’da yaşamak bir ayrıcalık. Her köşesini gezin derim.

Ha bu arada Rumeli Kavağı merkeze gelmeden önce Telli Baba- adak ve dilekler için özel bir öneme sahip- var. (Adını etrafındaki telli ağaçlardan alan tarihi bir türbe) Bu dilek yerine gelen  ziyaretçiler, duaları ve dilekleri için türbenin etrafındaki tellerden birine beyaz bir bez parçası bağlarlar, oradaki gelin tellerinden bir parça almak da dileğin gerçekleşmesi için adetten sayılıyor. Huzur dolu atmosferi ile bu da manevi bir deneyim. (Atlamamak gerek)