Rumeli Fatihi Süleyman Şah ŞEHİT ŞEHZÂDE

Abone Ol

Rumeli terimi ansiklopedilerde Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki eski topraklarına verilen genel bir isimdir. Buradaki ‘Rum’ tâbiri, Bizans anlamındaki Roma mânâsındadır. ‘Rumeli’ tâbiri de ‘Rum İli, Rumların hâkimiyetindeki bölge’ olarak adlandırılmıştır. Daha sonra Balkanlar'da ilerleme başladıktan sonra Rumeli Eyâleti kurulmuştur.

Orhan Gazi; Bizans İmparatorluğu'nun iç mücâdeleleri esnasında Kantakuzen ile ittifak etti ve kızı ile evlendi. Oğlu, Türk tarihinde ‘Paşa’ unvanını kullanan ilk ve tek şehzâde olan Süleyman Paşa'yı yaptığı savaşlarda yardım için Kantakuzen'e gönderdi. Osmanlıların yardımıyla Sırp-Yunan kuvvetlerinin bozguna uğratılması üzerine Kantakuzen, 1352 yılında Süleyman Paşa'ya Gelibolu yakınlarındaki Çimpe Kalesi’ni üs olarak verdi. Osmanlı Türklerinin Rumeli'de sâhip oldukları ilk toprak Çimpe (Cimbi, Çimpi) Kalesi'dir.

Bundan sonra Süleyman Paşa, kaleyi Rumeli fetihlerini başlatmak için kullanmış ve 1354'te Gelibolu şehrini fethetmiştir.

Daha sonra Osmanlılar Rumeli fetihlerini üç koldan yürüttüler. Birinci kol, sâhilden Tekirdağ, Çorlu ve İstanbul istikametlerine, İkinci kol Malkara, Hayrabolu, Vize istikametlerine, Üçüncü kol ise Meriç vadisinden, İpsala, Dimetoka ve Edirne istikametlerinde fetihlere devam ettiler. Süleyman Paşa 1359 yılında bir rivayete göre kaza, diğer bir rivayete göre av esnasında vefat etmiştir.

Roman vesilesiyle, Balkanlardaki Osmanlı varlığının sonunu da hatırlatmakta fayda var:

1912 Balkan Harbi ile Osmanlı Devleti Rumeli topraklarının bugünkü sınırlarımız haricinde kalan yerlerin tamamını kaybetti. Ancak Rumeli'de Türkler ve akraba toplulukları kültürlerini ve varlıklarını hâlen devam ettirmektedirler. Bu insanlar Balkanlar'da barışın tesisi ve Balkan ülkeleri ile Türkiye Cumhuriyeti arasında kültür köprüsü rollerini üstlenebilecek durumdadırlar.

Biz Türkler 2015 yılında, bir taraftan Balkanlardan çekilmiş olmanın hüznünü, oradaki soydaşlarımızın göçler sırasında karşılaştıkları güçlüklerin ıstırabını yaşarken, diğer taraftan, Balkanlara ayak basışımızın 663. Yılını kutlamakla teselli buluyor, hatta gurur duyuyoruz. Çünkü dünya üzerinde pek az millet, elde ettiği başarının 663. yılını kutlama mazhariyetini elde edebilmiştir. Bu olay, Türk tarihinin ihtişamını bir defa daha gözler önüne sermektedir.

‘.’

KISA KISA…