"Ruhuma Saplanan Şehir", Şerif Aydemir'in hikâye kitabı. Şair ve yazar Nazım Payım'ın deyimiyle, Şerif Bey'in anlattıkları bizleriz, yani El-Azizliler. "Onun kaleminden Elazığlının dramı ilkin çarşılara, sokaklara, oralardan mahallelere, köylere, ilçelere karışıp gidiyor. 1950'lerde köyde, ilçede yaşayanlar öyle zorunlu sebepler olmadıkça şehrine gidemezdi. Kızlarımız bütün ömürlerince komşu köylerle yetinirken, erkek çocuklar için ilçesini, şehrini askerlikten evvel görmek, hayatın bir toleransı sayılsa yeridir. Yazarımız, zaman, çevre ve dil yakınlığını fevkalade kurmuş." Yazar Şerif Aydemir'in "Ruhuma Saplanan Şehir" kitabında toplam on hikaye yer alıyor. Ağın Haber Yayınlarından çıkan kitap ikinci baskıyı yapmış. Yazar Şerif Aydemir'i biraz yakından tanıyalım:Yazar Aydemir 1950 yılında Kemaliye'de doğdu. İlk ve orta öğrenimini memleketi olan Elazığı'ın Ağın ilçesinde, liseyi Malatya'da okudu. 1970 yılında İstanbul'a gelerek bir gazetede çalışmaya başladı. Yeni Asya, Sur, Türk Edebiyatı gibi gazete ve dergilerde şiirleri ve yazıları yayınlandı. Ayrıca antolojelerde şiirlerine yer verildi. Şair ve yazar Şerif Aydemir, Ağın Dernekleri'nin kurulmasına ve faaliyetlerine yıllardır destek verdi. Yayın hayatına başladığından beri Ağın Haber Gazetesinin köşe yazarlığını ve yayın danışmanlığını yürütmektedir. "Ruhuma Saplanan Şehir" kitabının takdiminde gazeteci-yazar Mehmet Nuri Yardım'ın, "Yeni bir hikayeciyi saygıyla selamlarken" başlıklı yazısında yazar hakkında şu tespitleri yapıyor: "Şerif Aydemir, edebiyat dünyasının bugün itibariyle tanımadığı bir isim. Nereden bilsinler ki? Günlük gazetelerde adı çıkmaz, televizyonlarda kendisiyle röportajlar yapılmaz, aylık edebiyat dergileri bile inanıyorum ki kendisinden bîhaberdir. Akademik çalışmalara boğulmuş ilim adamlarımız ise, bırakınız Şerif Aydemir gibi isimsiz kahramanları, az çok tanınmış kalem erbâbını bile okuyamıyorlar. Allah'tan son yıllarda bazı genç akademisyenler bu mâkus talihi yendiler de üniversite ile yaşayan edebiyat arasında ince de olsa bir köprü kuruluverdi. Olsun, bu derviş mizaçlı Anadolu insanı zaten tanınmak için değil, tanımak için yazıyor. Bilinmek için değil bilmek ve öğrenmek için gönül dağarcığını kâğıda döküyor. Bildirmek ve öğretmek için kalemi eline alıyor. Elinizdeki ilk eseri Ruhuma Saplanan Şehir'deki şu hikâyeleri sırasıyla okudum: "Aybaşı Zenginliği", "İç Tüzük Yok, İş Tüzük Var", "İş Arıyorum", "Ruhuma Saplanan Şehir", "Ruhuma Saplanan Şehirden Köye Dönüş", "Güher Kız Çiçeği", "Yirmi Beş Yıl", "Kaçık Hikâye", "Yayla Otu", "Herkes Kalbine Dönsün"... Şerif Aydemir'in bu on hikâyesine toplu olarak baktığımda şunu gördüm.Yazar edebiyat yapma kaygısı taşımamış hiçbir metinde. Böyle bir gayreti, telâşı göremezsiniz hiç.Ama ortaya mükemmel bir edebî eser çıkmış. Bütün meziyeti serâpâ samimiyet olan hikâyeler demeti. Konular bizden, kahramanlar bizim insanlarımız. Türkçe mükemmel, üslûp akıcı ve sürükleyici. Hikâyelerde bazen Refik Halit'in Memleket Hikâyeleri'nin tadını buldum, bazen de Sait Faik'in serazat, hercaî dünyasında sandım kendimi. Zaman zaman Ziya Osman naifliği ve hissîliği kaplıyor içinizi. Bazen de Tarık Buğra'nın dobralığı sarıyor sizi. Yeri geliyor, yeni bir Mustafa Kutlu mu okuyorum diyesiniz geliyor.Evet evet şimdi buldum işte, Kutlu'nun hikâyesi gibi Anadolu insanını anlatan bir sanatkârla karşı karşıyayız. Her iki sanatkârımızı da yakından tanıdığım için söyleyebilirim ki ikisinin de mizaçları insanı şaşırtacak derecede 'benzerlikler' taşıyor. Kenarda durmayı seven, mütevazı, sessiz ve kalabalıklarla birlikte olmaktan ziyâde iç dünyalarında seyahat etmeyi çok seviyorlar. Zaten hikâyelerinin gücü de, bu iç birikimden, samimiyetten gelmiyor mu?" Yazar Şerif Aydemir'in 10 hikayeside birbirinden güzel ve öğretici özellik taşıyor. Aydemir hikayelerinde mekan ile insanı birlikte ele alarak tarihe yolculuk yaptırıyor. Kendisini tebrik ediyor yeni çalışmalarını bekliyoruz. İkinci eser genç şair Doğan Sarıtoprak'a ait. Doğan Sarıtoprak'ın Cem Yayınevinden çıkan şiir kitabının ismi "Yüreğime aklar düştü sevdayın" başlığını taşıyor. Doğan Sarıtoprağı tebrik ederken "Uzaklardasın" şiirini sizlerle paylaşmak istiyorum. "Uzaklardasın Tut ki uzaklardasın uzak maviliklerde gemilerin yol alamadığı gemicisiz yerlerde içinde tek başına kalmış bir ümit içinde gülmeyen haylaz çocuk içinde kendin/tut ki uzaklardasın diline gelmeyen kelimeler ve adını bilmediğin işler ortasında içinde hapsedilemez martı özgürlüğü içinde tek kişilik sevinç tut ki uzaklardasın bazen elaya çalan gözlerinle bazen yazan kaleminle tek başına yaşar tek başına yürürsün kadere tut ki uzaklardasın sucular su getirmez hani yüreğinde yanan ateşe ve sen amansız acılarla kıvranırken içinde ümidin içinde sevincin içinde acıların başka çare yok dayanmalısın bu derde de" Doğan Sarıtoprak-İstanbul, 2008. Bu yazımı şair Ayhan İnal ağebeyin çok sevdiğimiz "Zaman" isimli şiirini takdim ederek sonlandırmak istiyorum. "Zaman Başaklar gibi bizi,/biçip gidiyor zaman. Su gibi ömrümüzü,/içip gidiyor zaman. Şimşekler atlarıyla,/geçip gidiyor zaman. Sessiz kanatlarıyla,/uçup gidiyor zaman. Bir ürkek ceylan gibi/kaçıp gidiyor zaman. Çağları perde-perde,/açıp gidiyor zaman. Sanki durduğu yerde,/göçüp gidiyor zaman. Silinmez izlerini,/saçıp gidiyor zaman. Sırası gelenleri,/seçip gidiyor zaman." Ayhan İnal, Diyanet Takvimi, 21 Temmuz Pazar 2002.