Röportaj: Funda Akosman Erman

Merhaba Serap Hanımcığım eserlerinize yeni bir kitap daha eklediniz. Busıness Channel Türk kanalındaki Sağlıklı Papatyalar programıma katıldığınızda da, yeni kitabınızın müjdesini vermiştiniz , biraz da söz etmiştik bu konudan. Kitabınızın adı ‘Yeni Nesil Ebeveynlik’. Gelişen zamanla çocuklar daha üst benlikte doğuyor sanki ve tabii ebeveynler de ayak uydurmak zorunda kalıyor. İlişkiler ne durumda ailede Serap hanımcığım?

Yaşadığımız çağda meydana gelen teknolojik gelişmelerin, sosyo-ekonomik ve kültürel değişimlerin etkisiyle aile tutumlarının farklılaştığını ve sonuçta yeni nesil ebeveynlik olarak tanımladığımız bir ebeveynlik şeklinin oluştuğunu söyleyebiliriz. Geçmişte sahip olduğumuz geleneksel aile tutumlarında var olan baba otoritesinin ve anne hoşgörüsünün yerini, çocuklarının her isteğini yerine getirerek yumuşayan babalara ve gereğinden fazla sorumluluk yüklenerek tutumlarını sertleştiren annelere bıraktığını görüyoruz. 

Anne-babaların yaşadıkları bu rol değişimiyle birlikte, ebeveyn merkezli ailelerin çocuk merkezli ailelere dönüşümü, hem toplumumuzun aile yapısını hem de çocukların psiko-sosyal gelişimlerini fazlasıyla etkiliyor. Dolayısıyla ebeveyn-çocuk ilişkisi başta olmak üzere, toplum olarak ilişkilerimizin de değiştiğini belirtmek gerek. Eskiye oranla daha kontrolcü, daha sabırsız, daha anlayışsız ve sağlıklı iletişim ihtiyacını unutan bireyler haline dönüştük. Bu durumun yeni nesle yansıması da kaçınılmaz. 

Teknoloji günümüzü esir almış durumda elbette nimetlerinden faydalanıyoruz, çocuklar nerdeyse doğar doğmaz ellerinde cep telefonu, bilgisayar var, doğuştan yetenekli gibiler, K kuşağı için neler diyeceksiniz?

K kuşağı, 1995-2002 yılları arasında doğan bireyleri kapsayan ve ilk kez 2013 yılında İngiliz ekonomist ve akademisyen Noreena Hertz’in çalışmasıyla tanımlanan bir kuşak olarak karşımıza çıkıyor. Bu kuşağın doğduğu yıllar dikkate alındığında teknolojik gelişmelerle birlikte büyüdükleri söylenebilir. Evimize bilgisayarların, cep telefonlarının girdiği, ilk sosyal medya platformlarının kurulduğu yıllarda çocuk olan K kuşağı, diğer kuşaklardan oldukça farklı özelliklere sahip. En belirgin özellikleri; geleceğe dair endişeli olmaları, iletişim problemleri yaşamaları, yalnızlıkları ve dünyada yaşanan işsizlik, savaş, terörizm, ekonomik kriz gibi olumsuz olaylardan etkilenmelerinden ötürü karamsar olmalarıdır. 

K kuşağı çocukların, ebeveynleri nasıl olmalı, nasıl hayata hazırlamalılar çocuklarını? Helikopter aileler nasıl oluyor? 

Kuşak farkları derinleştikçe, ebeveynler ve çocukları arasındaki iletişim problemleri de artıyor. Dolayısıyla alışılageldik kuşaklardan çok farklı özelliklere sahip olan K kuşağına, alışılageldik tutumlardan farklı olarak çağa uygun yaklaşımlar benimsenmelidir. Öncelikle onları teknolojiden uzak tutmanın mümkün olmadığını ve teknolojiyi nasıl doğru kullanacaklarını ve kendilerini nasıl koruyabileceklerini öğretmek gerektiğini belirtmeliyim. Sahip oldukları özellikleri kabul etmek, onlarla empati kurmak, sağlıklı iletişim kurmaya teşvik etmek, hobiler edindirmek ve tehlikelere karşı neler yapabileceklerini öğretmek gerekli. Tam da bu noktada, çocukları gereğinden fazla korumanın ve onlar adına hayatlarını şekillendirmenin getirdiği ‘helikopter aile’ tutumları karşımıza çıkıyor. Çocuklarının davranışlarını kontrol eden, çocukların yapabilecekleri şeyleri onlar adına yapan, onları çevreye karşı gereğinden fazla koruyan ve kendi beklenti ve isteklerine göre çocuklarının hayatlarını yönlendiren ebeveyn tutumları, helikopter ailelerin başlıca özellikleri olarak belirtilebilir. Sonuç olarak kendine ve çevreye karşı güvensiz, sorumluluk almaktan çekinen, iletişim problemleri yaşayan bireyler ortaya çıkabiliyor.

Günümüzün özgüvenli çocukları çok zeki, teknolojiyi takip ediyor, internet ellerinin altında, özgür ruhlular, anne- babalar çok korumacı, çatışma kaçınılmaz gibi görünüyor , ebeveynlere nasıl bir yol izlemelerini önerirsiniz ?

Teknoloji ve medyanın bireyler ve toplumlar üzerindeki etkileri düşünüldüğünde ailelerin, çocukların teknolojiyi nasıl kullandıklarını ve hangi mecralarda vakit geçirdiklerini bilmeleri, gerekli uyarıları yapmaları ve herhangi bir olumsuzlukla karşılaştıkları takdirde onların yanında olduklarını hissettirmeleri çok önemli. Bununla birlikte helikopter aile olmamak adına, çocukların gelişimlerine göre normal seyreden şeyleri kendi başlarına yapabilecekleri bir ortam yaratılmalı. Gerekirse hata yapıp ders çıkarmalarına izin vermek ve onları oldukları gibi kabul etmek gerekli. Onlar ailelerin arzuladığı bir mesleğe, kişiliğe ya da sosyal çevreye sahip olarak değil; kendi kişiliklerine ve yeteneklerine uygun olarak hayat yolunu çizmelidirler. Ailelerin görevi ise yardıma ihtiyaçları olduğunda onlara yol göstermek olmalı.

Sizde duyarlı bir annesiniz, yaşıyorsunuz her şeyi, sizin ilişkiniz nasıl?

Hiçbirimiz kanatsız melekler değiliz. Zaman zaman çocuklarla çatışma yaşamak, görüş ayrılıklarına düşmek çok doğal hatta gerekli de. Aslında biz çocuklarımızı büyütüyoruz gibi görünse de asıl onlar bizi büyütüp eğitiyor ve dönüştürüyor. Zorluklarına rağmen çok keyifli bir eğitim ve dönüşüm yolculuğu anne baba olmak. İki çocuğum var ve ikisi arasında bir buçuk nesil bir fark var. Oğlumla kızım arasındaki yaş farkı 13 yaş. Bu süreçte bile hem çevresel koşullar değişti, hem ben değiştim. Çocuklar da tıpkı kitabımda da anlattığım gibi daha faklı çocuklar. Top yekun bir değişim ve dönüşüm süreci yaşıyoruz. Bu süreçte benim odaklandığım konu asla çocuklarımın akademik başarıları olmadı. Olabildiğince birbirimize yakın olmaya çalışıyoruz. Hayat zaten zor şartları dayatıyor hepimize, daha da zorlaştırmaya gerek yok. Çocukluk çok hızla geçen bir süreç, yaşarken anlamıyorsunuz ama çok çabuk büyüyorlar, ben de tadını çıkarmaya bakıyorum. 

Anneler günü yaklaştı neler söylemek istersiniz okurlarımıza? 

Annelik gerçekten muazzam, anlatılamaz duygular yaşatıyor insana. Anne olmak demek mutlaka biyolojik olarak bir çocuğun annesi olmak anlamına gelmiyor. Çocuklara annelik yapan, bütün kadınlar doğurmuş olmasalar da annedir.

Biyolojik olarak doğurduğu çocuğundan vaz geçebilen kadınlar ve doğurmadığı halde bir çocuğa ömrünü, emeğini, sevgisini vermiş kadınlar… 

Sizce kim annedir? 

Öte yandan anne olmak demek, kendinden, sevdiği uğraşlardan vazgeçmek demek de değildir. Dengeyi iyi kurmak lazım. Bir kadının kendisini iyi hissetmediği, kendisini ezdiği ve ezdirdiği bir anneliğin ne çocuğa ne anneye bir faydası yok. Ayakları üzerinde durabilen, hayata karşı duruşu olan, kendisine saygı duyan bir kadın çocukları için de iyi bir rol modeldir. 

Bu vesile ile bütün annelerin anneler gününü kutluyorum.

SERAP DUYGULU KİMDİR?

Psikoloji eğitimini İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde almıştır ve Uygulamalı Psikoloji alanında Yüksek Lisans yapmıştır. Aynı zamanda Sosyoloji mezunudur. Aynı üniversitede Sosyal Bilimler Enstitüsünde Doktora eğitimine devam etmektedir.

Kurucusu olduğu Serap Duygulu Gelişim Akademisi ile  okullar, kurumlar, resmi ve özel kuruluşlar başta olmak üzere çeşitli kurumlara seminerler düzenlemekte, bireylere ve kuruluşlara danışmanlık hizmeti vermektedir. 

Kurumsal Eğitim ve Çalışmaları kapsamında çeşitli konferans, kongre ve seminerlerde uzman ve danışman konuşmacı olarak yer alan Duygulu farklı dergi ve web sitelerinde makale ve köşe yazıları yazmaktadır.

Temmuz 2012- Eylül 2012 tarihleri arasında Cine5 kanalında her gün canlı yayınlanan ‘Anne Hikayeleri’ programının uzman danışmanı olarak yer almıştır.

Aralık 2009 - Ocak 2011 tarihine kadar, her hafta Perşembe günleri, Bakırköy Halk Eğitim Merkezi'nde bireylere yönelik Kişisel Gelişim eğitim ve seminerleri vermiştir. 

Türkiye MS Dernekleri ile birlikte yürütülen ve 2014 - 2015 yılı boyunca devam eden Gülümseten Turne / Yol Arkadaşımsın projesinde yer almış ve MS hastalarını bilgilendirmek üzere Türkiye'de farklı şehirlerde seminerlere katılmıştır.

Serap Duygulu'nun ilk kitabı 'STRESİNE SAHİP ÇIK' Mart 2014 yılında, ikinci kitabı 'SENİN HİKAYEN HANGİSİ' Kasım 2016 tarihinde Pozitif Yayınlarından yayınlanmıştır.

2017 Mayıs ayında Hürriyet Kitap tarafından yayınlanan '200 Adımda Çocuk Yetiştirme Rehberi' kitabına katkıda bulunan 13 uzman arasında yer almıştır.