ASLI MERCAN SARI

 

Bu hafta röportaj konuğum Yazar Handan Yiğit. Sevgili Handan ile aramızda tatlı bir bağ var. İlla her an konuşmamız gerekmiyor. Hissederek de anlaşabiliyoruz. Üslubu, adabını en sevdiğim yazar dostlarımdan. Yaşama sevinçlerini takdir ettiğim rol model bir insan. Sürekli üretiyor. Etrafıma çevreme nasıl faydalı olabilirim derdinde olan insanları hayatıma cımbızla çekip bulduğum, yamacıma kondurduğum kişiler kategorisine giren zarif bir isim. Kendisini hatırlamışsınızdır. Bu ikinci röportajımız. İlk kitabı Roma’da Biz Olsak ile ilgili güzel bir söyleşi yapmıştık. Şimdi ise ikinci kitabı ruhumun dalgaları ile siz okuyucularıyla buluşuyor. Kendisi özel ruhlu bir insan. Sosyal sorumluluk bilincini hayat yolculuğunda kendine ödev bilmiş olmasını ve samimiyetini en sevdiğim kıymetli şahsiyetlerden.

Kitabınız ile ilgili dönütler nasıl diyorum? Aslı Hanım, Ruhumun Dalgaları’nda kaderin ördüğü ağlar arasında kaybolmuş iki hayatın bir düğümde buluşmasına şahit oluyoruz. Bilmediğimiz bir şey anlatmıyorum. Ama bildiklerimizi dile getirme cesaretini göstermeye çalışıyorum. Şiddete, tacize boyun eğmeyen kadınları; “engel” denilen kavramlar karşısında saklanmayan insanları, kısacası “bizi” anlatıyorum. Şu ana kadar aldığım dönüşler gerçekten çok pozitif, enerjik ve olumlu yönde. Okuyucuya hissettiklerimi geçirebilmek çok büyük nimet. Çok mutlu oluyorum. Kendimi farkına vardığım günden beri yazıyorum. Yazmak bana çok iyi geliyor ifadelerini kullanan Sevgili Yazar Handan Yiğit ile keyifli röportajımız sizlerle.

 

Söyleşimize sizi tanıyarak başlayabilir miyiz kimdir Handan Yiğit? Bir günü nasıl geçer?

Güne tutkunu olduğum kahve ile başlarım. Ama filtre kahve olacak. Onu içmezsem şayet günüm berbat geçebilir. Sonrası rutindir. Pilates eğitmeni olduğum için akşam dersleri için hazırlık başlar. O zamana kadar ya gezer ya da kitap okurum. Kısacası keyif alabileceğim her şeyi yaparım.

Şimdi ikinci kitabı çıkarttınız. İlk kitabınızı çıkartmayı ne zaman ve nasıl düşündünüz bu serüven nasıl başladı?

Uzun yıllarıdır hayalini kurup gerçekleşmesini istediğim bir durumdu. Tamam, şimdi hazırım artık edebiyat dünyasına giriş yapmalıyım dediğim gün yolculuk başladı. 2017 yılında en sevdiğim aylardan biri olan sonbaharın habercisi Eylül ayında çıkmış oldu.

Kitap isimleri hep dikkatimi çekmiştir. Meraklılarına isim neden "Ruhumun Dalgaları"?

Benim için çok değerli hayatımda, ruhumda özel bir yeri olan kıymetli üstat Sabahattin Ali’nin şiirini kullanmak istedim. Ruhumun Dalgaları benim için çok özeldir.

Konularınızı nasıl seçiyorsunuz? Yaşadıklarınızı mı yoksa kurgularınızı mı kaleme alıyorsunuz?

Gerçek yaşanmış hikâyeler olmasını bizzat seçiyorum. Gerçeklikten kastım ise; çevremde şahit olduğum hikâyeler. Kendimden kattığım bir şeyler mutlaka oluyor.

Yazın yolculuğunda ruh dünyası gariptir. Yazarlar özeldir. Ruh dünyası pek değişkendir? Sizde ki ruh ve duygu durumu ne denli değişkendir?

 

BEYNİMDE SÜREKLİ KONUŞANLAR VAR SUSTURAMIYORUM

 

Bir anı bir anını tutmaz. Gerçekten bende çok değişkenim o konuda. Bu iyi mi? Kötü mü? Bilemiyorum. Ama beni olumsuz hiç etkilemedi. Beynimde sürekli konuşanlar var. Susturamıyorum bazen. Buda normal geliyor.

Melankolik biri misiniz?

Hiç değilimdir.

Sizin hep bir huzurla iç içe hep bir denize aşık hep bir doğaya aşık fotoğraflarla görüyorum. Ait olduğunuzu düşündüğünüz coğrafya neresi Handan Hanım?

Hiç şüphesiz Bozcaada

Sevgili Handan Hanım sizin yazma eşreflerinizden bahseder misiniz? Yer mekan zaman v.b...

Genelde geceleri odamda yazarım. Tıkanınca kaçarım adalara.

Kitabınızda kendinizden soyutlanmış karakterlerimi yoksa sizi yansıtan karakterlerimi anlatmak daha güzel geliyor? Yani eserlerinizin sizi yansıtması hoşunuza gider mi?

Kendimden yansıttığım durumlar çok hoşuma gidebiliyor. Örneğin; sevdiğim bir şarkıyı karaktere eklemek gibi… Her ikisinde seviyorum.

Kitabınızı yazmaya başlarken kurguyu önceden mi belirlersiniz? Yoksa bütün olay örgüsü siz yazdıkça mı gelişir?

Yazım aşamasına geçmeden önce hazırladığım taslak oluyor. Yazacağım hikâyeyi, karakterleri, olay örgüsünü çok düşünüyorum. Hikâyeyi önce beynimde oturtuyorum. Eksik parçalar ve kafama takılan bir şey olmamalı. En azından genel ana teması oturmalı. Eğer beyimde her şey tam ise, başlıyorum yazmaya. Zaten kelimeler akıp gidiyor. Yazarken birçok şey eklenip çıkabiliyor. Ama hikayenin ana teması hiçbir zaman değişmiyor.

Mutluluğu yazabilir misiniz?

Çok derin bir cümle mutluluk. Ufacık şeylerden mutlu olabilen biri olduğum için tek bir kelimeye sağdırmam çok zor. Ama ben gökyüzüne bakamadığımda çok mutsuz olabilirim.

Bu soruyu bıkmadan bütün kalemdaşlarıma sormak istiyorum. Edebiyat dünyasında gördüğünüz en bariz sorun nedir? Bu soruna ne gibi bir çözüm önerisi sunulabilir?

Çok fazla kitap basımı olmasıdır. Yazılanlara sadece ticari bakılmamalıdır. Elbette para kazanacağız. Ama bu yaşamda her şey para demek değildir. Çözüm önerisi olarak bende bilemiyorum.

Son zamanlarda içeriğe sahiden önem verilmeyen mantar gibi türeyen Edebiyat Dergileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Açıkcası çok nadir dergi okuyanlardanım. Fakat çok fazla artması benimde gözlemlediğim bir durum. İlgi görmediğini düşünüyorum. Zaten bir süre sonra kayboluyorlar.

İleriye dönük kariyer hedefi planlarınız nelerdir?

Sadece yazmak istiyorum. Tek ilgilendiğim konu üretmek olsun istiyorum.

Kemik kitle yaş gurubu var mı Handan Hanım?

Gözlemlediğim kadarıyla 20 ile 45 yaş arasında kitlem.

Yeni ya da farklı bir projeniz var mı?

 

3. KİTABIMI YAZMAYA BAŞLADIM BİLE

 

3. Kitabımı yazmaya başladım bile. Bu sefer romana kısa bir ara veriyorum. Başka bir tür ile okurlarımın karşısında olmayı hedefliyorum.

Bir de hazırladığım büyük bir proje dosyam var. Hayalini kurduğum bir projeydi. Sevdiğim bir dostumun önerisi ile harika bir şeye dönüştürmek için çalışmaya başladım. Sürpriz ve çok yakında…

Ses getireceğine tüm kalbimle inanıyorum.

Karantina günlerini nasıl geçiriyorsunuz?

Odamda yalnız olmayı hep sevdim. Bu süreç baya uzun oldu benim için de. Bol bol okuyorum. Yazıyorum. Çocukluğumda çok yaptığım puzzle başladım. Pilates yapıyorum. Ve bir de hep ertelediğim hobiyi gerçekleştirdim. Tuval çalışması yapıyorum.

Kitap yazarken konuları nasıl seçiyorsunuz? Konu seçimi spontane mi oluyor ya da hayatta karşılaştığınız olaylardan etkilenip mi yazıyor sunuz?

İşim insanlar ile olduğu için çok fazla olay ile karşılaşma şansım oluyor. Birde farklı kültürleri keşfetmeyi seviyorum. O yüzden olay örgüsü bende hiç bitmez diye düşünüyorum. O yüzden karşılaştığım beni derinden etkileyen toplumsal konuları kaleme almayı hedefledim.

"Ruhumun Dalgaları" ile birlikte güzel bir okur kitlesi yakaladınız bunu yakınen takipteyim. Zaten İlk kitabınızda bunun temellerini sağlam atmıştınız. Kitap ile sizce ilgili dönüşler nasıldı?

 Şu ana kadar aldığım dönüşler gerçekten çok pozitif, enerjik ve olumlu yönde. Okuyucuya hissettiklerimi geçirebilmek çok büyük nimet. Çok mutlu oluyorum.

Bende bu yazın meziyetin sonradan kazanıldığına inananlardan değilim.  Sizi yazmaya özendiren şeyler neydi?

 Kendimi farkına vardığım günden beri yazıyorum. Yazmak bana çok iyi geliyor. Bazen söyleyemediğim şeyleri kâğıda dökerim. Sonra onu yok ederim. Deneyin mutlaka sizi iyi hissettirecektir.

Doların yükselmesi ve pandemi süreçten dolayı muazzam bir zam geldi her şeye Handan Hanım. Sizce kitap basım ve satışları ne gibi olumsuz etkiledi? Ne gibi çözüm önerileri sunulabilir?

 

BİR ÖNCE NORMALE DÖNSEK ÇOK İYİ OLACAK

 

Yayınevleri bu durumdan çok etkilendi. Mağazaların kapanması tabi beraberinde olumsuzlukları getirdi. Bazı çıkacak olan kitapları durduruldu. Ama internet satışlarının arttığını öğrendim. Okumuyoruz. Sadece satın alıyoruz. Sanırım bir önce normale dönsek çok iyi olacak. Bu durumundan az çok herkes çok etkilendi. Allah yardımcımız olsun.

Yaptığım bir çok yazar söyleşilerinde Türkiye de ki yayın evleri ile yazara değer verilmediği hususunda ilgili çok şikâyet alıyorum. Sizin konuyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Bazı yayın evleri gelen dosyaları okumuyorlar bile. Ama değer vermediklerinden değil yoğunluktan olduğunu düşünüyorum. Ve çoğu yayın evi yeni yazarlara şans vererek risk almak istemiyor. Haklı olabilirler tabi. Ama bazen o şans o umut verilmeli diye düşünüyorum.

Türkiye’de kitap yayımlamak zor mudur?

Bu yolculuğa adım atacak lakin hiç bilmiyorum ne yapacağımı diyen genç kalemdaşlarımız için bir kitabı yayımlatmak için hangi süreçlerden geçmek gerekir?

Bence artık kitap yayınlamak hiç zor değil. Zaten görüyoruz okuyandan daha çok yazan insanların olduğunu. Benim önerim şu olur: Gerçekten inandıkları hikâye dosyalarını kaliteli, yazarın arkasında durabilecek yayın evlerine yollasınlar. Acele etmezinler. Ve sabırlı olsunlar.

Okumayı sevmeyen bir milletiz değil mi? Sizin de bu pandemik süreçte okunma oranları ile ilgili görüşlerinizi merak ederiz?

Kitap alımı arttı. Fakat belli bir kesimin gerçekten okuduğuna inanmıyorum. Maalesef sadece sosyal medyada gösteriş paylaşımlar mevcut.

 

"Ruhumun Dalgaları" isimli ikinci kitabınız piyasada satışta. Genel tema ve içerikten biraz bahsedebilir misiniz?

 

ŞİDDETE, TACİZE BOYUN EĞMEYEN KADINLARI YAZDIM

 

Ruhumun Dalgaları’ nda kaderin ördüğü ağlar arasında kaybolmuş iki hayatın bir düğümde buluşmasına şahit oluyoruz. “ Bilmediğimiz bir şey anlatmıyorum. Ama bildiklerimizi dile getirme cesaretini göstermeye çalışıyorum. Şiddete, tacize boyun eğmeyen kadınları; “engel” denilen kavramlar karşısında saklanmayan insanları, kısacası “bizi” anlatıyorum.

İnsanların çoğu ‘hayatımı yazsam roman olur’ der. Eline kalem alan ben yazarım diyor. Sizce herkes kitap yazabilir mi? Yazmak bir yetenek midir?

 

BEN HERKESİN YAZABİLECEĞİNE İNANANLARDAN DEĞİLİM

 

“Hayatımı yazsam roman olur” iddalı bir cümle. Ben herkesin yazabileceğine inananlardan değilim. Yetenek, tutku, his, gözlem ve çok okumaktır. Bunlar olmadan yazılabileceğini düşünmüyorum. Bir de bunun teknik eğitim kısmı var. Belki çok iyi bir gözlemci ve muazzam bir hikâyeniz vardır. Ama iş kelimelere dökmeye geldiğinde bunu herkes başaramayabilir. Yazmak yetenektir bana göre her zaman.

Okumaktan hoşlandığınız Dünya ve Türk edebiyatı yazarları kimler?

Kesinlikle Sabahattin Ali hayranıyım. Sevgim öyle böyle değil. Wıllıam Shakespeare ilgim var. Stefan zweıg okumaya bayılıyorum. Halil Cibran kalemini çok sevdim. Sarah jiodan da vazgeçemem.

Biraz uçlarda bu soru bu. Yazı yazmak sizce sizin tek mesleğiniz olabilir mi? Örneğin Orhan Pamuk gibi zamanınızın tamamını yazmak için kullanabilme imkanınız olsa ne kadar verimli olabileceğiniz kanısındasınız? Başka bir deyişle, tek uğraşınızın yazmak olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Aslında bunu çok istiyorum. Gerçekleşmesini istediğim hayalim şu yöndedir. Bozcaada’ya yerleşip sadece üretmek. Yeni hikâyeler yazmak. Ve bu sadece kitap olarak da değil. Televizyon ve sinema camiası içinde istiyorum. Ama benim için pilates eğitmenliğinden de vazgeçmek zor olacaktır.

Kendinizi ne zaman yazar olarak tanımlamaya başladınız?

İlk kitabımda aldığım değerli yorumlardan sonra diyebilirim.

Bende yazmak istiyorum diyen genç yazarlara tavsiyeler desem? Günümüzün gençliğine üç tavsiye verecek olsanız bunlar ne olurdu?

Çok çok okumak,

İnanmak,

Ve son olarakta inandıkları yoldan vazgeçmemeleridir.

Yolunuz Açık, yürek sesiniz daim, kaleminiz kavi olsun Sevgili Handan Hanım.

 

Röportaj: Aslı M. Sarı