Başarılı yazar Uğur Tergek ile yazın hayatına ve “Sessiz Yokuş” adlı yeni kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Uğur Tergek kimdir?

Öncelik olarak toplumbilimciyim, eğitimimi sosyoloji bölümünde lisans mezunu olarak tamamlamış bulunmaktayım. Bu yönde de çalışmalar yapmaktayım; ancak şu an ilgimi şiir üzerine yoğunlaştırmış bulunuyorum ve ağırlığı daha çok bu yöne vermek gibi bir isteğim var. Aslında şiir oluşturma süreci, üç yıl boyunca aralıklarla devam etmekteydi. Zaman zaman çok yoğun biçimde; zaman zaman da aralıklarla şiirler yazdım. Daha sonra yayıncımız ile kitap oluşturma kararı aldık. Ayrıca grafik tasarıma ve animasyona ilgim söz konusudur, bir tasarımcı sayılırım aynı zamanda. Batman doğumlu olup, kamu görevlisiyim. Çok uzun yıllar önce Şanlıurfa’dan gelip Batman’a yerleşmiş bulunuyoruz. Politik olarak kendimi Milli ve Tarihsel Cumhuriyetçi olarak ifade ettiğimi de belirtmek isterim. 

Yazın hayatınız nasıl başladı? Size öncülük etmiş isimler var mı?

Şiir oluşturmaya son yıllarda başlamış olsam da yazın hayatım, gençlik yıllarıma uzanır. Tabi kendimle sınırlıydı bu, kitap oluşturma gibi bir çerçevede ve çok yoğun değildi; fakat yazına olan ilgimi ilk gençlik yıllarına kadar götürmek mümkündür. Lisans eğitimimi tamamladıktan sonra yazın konusunda daha yetkin olduğumu hissettim; çünkü çalışmalarımı dayandırmam gereken bir çerçeve bulunmalıydı, onu bu şekilde elde ettim. Okumak, aynı zamanda yazmayı getirebiliyor. Benim için de bu şekildeydi ve böyle gelişti durum. Öncü olarak anabileceğim bir isim de açıkçası yok.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Daha çok toplumsal hayattaki ilgisellikten ve aşktan esinlenirim, diyebilirim. Aynı zamanda bir noktadan sonra şiir oluşturmak, neredeyse olmazsa olmaza dönüşebiliyor. Nefes almak gibidir kendim için. İlgisellik; birinin diğerinde ve diğerinin de birinde yer etmesidir, denebilir. Birinin gözlerine baktığınız sürece anladığınız, kendiniz de olabilirsiniz pekâlâ. Bu, bir ilgiselliktir. İlgiselliğin tarihselleşmesi de öneme haizdir. Hayata dair tüm yaklaşımlarımızı şiirle ifade etmek gibi bir yaklaşım içine girmek mümkün oluyor ve dahası bu durum, ifade etmek için bazen tek çıkış noktamız da olabiliyor. Sanırım, şairlerin temel özelliği bu. Şiirin bu açıdan güçlü bir özelliği vardır ki şiirsel ifade daha kalıcı oluyor ve sanatsallık barındırıyor. Bu yüzden şiir, güncelliğini yitirmeme gibi bir avantaja sahiptir. Şairlerden Ahmed Arif ile Attila İlhan’ı beğenir ve örnek alırım. Şiirlerindeki yaklaşımları beni etkiler. Her koşulda kendime özgü bir istikameti oluşturmak gibi bir gayem vardır. 

Nisan ayında okurlarla buluşan “Sessiz Yokuş” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

“Sessiz Yokuş” aslında bir ümittir, daha çok bir gerçekliktir. Ömrümün uzun bir kısmının ve belki de geleceğinin bir panoraması gibidir. Bir gerçekliğin bir konsept ile şiirsel veya sanatsal olarak ifade edilişini anlatır; çünkü “Sessiz Yokuş” yaşanmıştır ve yaşanırdır. Bir ömrün aynasıdır. Hayatımdaki gerçekliği ortaya koymakta ve bu nedenle ziyadesiyle mutlu kılmaktadır beni. “Sessiz Yokuş” ilk kitabımdır. İçerisinde yirmi altı şiir bulunmaktadır ve bu şiirleri kitaplaştırmak, kalıcılaştırmak ve okurlara ulaştırmak gibi bir amacın sonucudur. Ayrıca “Sessiz Yokuş” yazın hayatını değerli kılmak adına vardır. Sosyal varlık olmamız, bize hem yükümlülük getirir hem de yükümlülükleri yerine getirmeyerek gerçeklikten uzaklaşmak gibi bir sonucun riskini getirir. Bu nedenle nihai olarak sosyal yükümlülüklerimiz gerçekliğimizle mutlaka birleşir. Bu kitap, gerçekliği yükümlülüklerle buluşturmak ve dolayısıyla sosyal varlık olmanın bir sonucuna karşılık gelmektedir; çünkü hepimiz, bu doğrultuda doğamız gereği hareket ederiz. Böyle hareket etmediğimiz zaman olası risklerle karşı karşıyayız. Benim doğamda da yazın vardır ve olacaktır. 

“Sessiz Yokuş” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

“Sessiz Yokuş” geçmişi ve geleceği birleştirir. Okurlarına geçmişi değerlendirerek geleceğe yönelmeyi anlatır. İnsan geçmişte kalmaz; ama geleceği değerlendirmeyi bu sayede dikkatle yapar, öylece kendini anlar; çünkü hayat ilk başladığı yerden sürmektedir ve değişim, sürekliliği etkilememelidir. Böyle bir mesajı vardır ki perspektifi budur. Aynı zamanda bir insan, hayatının diğer bir insan hayatından eksik olmadığına veya birbirlerine koşullu olduğuna dairdir. Neredeyse bunun bir kanıtıdır. Bu anlamda sosyal bir mesajı da barındırmaktadır. Açıkçası eserin örneği de kendimdir. “Sessiz Yokuş” kendimden ayrılmaz bir parçadır ki hem eser olarak hem yaşamsal olarak böyledir, dönemlik değildir. Okurlar, eseri sessiz bir yokuşta yol alır gibi okumalıdır. Okur, sessiz yokuşta olduğunu hissetmelidir. Evet, okumak böyledir. Okumak, Sessiz Yokuş’ta olmaktır. Şiirler; bir çırpıda okunmaz, hissedilmeden de anlaşılamaz. Anlamak ise sosyal olarak benliğimize katkı sağlar. Sosyal yapımızı kavi kılar. Birimizin diğerinde ve diğerinin de birimizde olduğunu anlatır. “Sessiz Yokuş” da bunun bir örneğidir.

Kitabın ismi nereden geliyor?

Aslında kitabın ismine içerisinde bulunan iki farklı şiir kaynaklık etmiştir. Bu şiirlerden biri “Yokuş” diğeri ise “Bir Sessizlik” şiirleridir. Kitabın ismini de eserimle ilgili yaşadığım gerçekliğin örnekliği gereği “Sessiz Yokuş” olarak tasvir ederek hissettim. Bunun ilgili konsepti daha iyi anlatacağını gördüm. Ayrıca “Sessiz Yokuş” adlı ve bu iki şiirden ayrı olan bir şiiri de barındırmaktadır kitap; ama bir anda karar verdim kitabın ismine, açıkçası çok fazla düşünmedim. Sonuçta uygun, kalıcı ve kendim için sürekli bir konsept oldu ve beni mutlu etti. Aynı zamanda “Sessiz Yokuş” bir gerçektir ve ona da atıftır. 

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Kitabın başarısı pek tabii okurların ilgisine bağlıdır ve bilinirlik de çok önemli bu noktada. Bilinirliğin yükseldiği oranda başarılı olacağına da inanıyorum. Aynı zamanda bu ilk kitabımdır. Başarıya ulaşmasını istemek, verdiğimiz “birinin diğerinde ve diğerinin de birinde olduğu” mesajının da başarıya ulaşmasına katkı sağlayacaktır. Ümit ederim ki ülkemize, toplumumuza, insanlığa ve toplumsal yaşama hem yazınsal hem de sosyal anlamda katkısı olacaktır.

Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?

İnsanlar, kendi yazdıklarına aşinalık kazanırlar çoğunlukla. Aslında kendi yazdığını değerlendirmek de zor sayılır. Aşinalık, okur gözüyle bakmaya bir nebze engel olabilmektedir. Yine de her yazdığımı yeniden ve farklı şekillerde hissedebiliyorum. Bu süreçte okurlarımın geri bildirimlerini önemserim. Eserimin nasıl algılandığını ve yorumlandığını merak ederim. Bu, sosyal varlık olmamızın bir sonucu ve gereğidir. Her koşulda yazın alanında en başta gerek şiirlerimi gerekse toplum bilimsel eserlerimi oluşturup, okurlarıma ve ilgilerine sunacağım. 

Hazırlık aşamasında olan yeni bir eseriniz var mı?

Şu an şiir oluşturmaya devam ediyorum ve çalışmalarım sürüyor. “Sessiz Yokuş” başarıya ulaştıktan sonra yeni bir eserin geleceğini de açıkça ve rahatlıkla söyleyebilirim; ama şu an için Sessiz Yokuş’a dair kamuoyu oluşturma isteğim söz konusudur. Sessiz Yokuş’un yeni varyasyonları da olasıdır. Ayrıca konuya tarihsel olarak da bakıyorum; çünkü bazı eserler sonra veya çok daha sonra değerini bulabiliyor. Bu durum olursa bile yazın sürecim devam edecektir. Şiire daha çok öncelik veriyor olsam da toplum bilimsel eser de ortaya koymak söz konusu; fakat bunu zaman gösterecektir. Her koşulda şiiri önceleme isteğim var. Her adımımız, bir sonraki adımımızın güvencesidir. “Sessiz Yokuş” da böyledir ve böyle çıkılacaktır bu yokuştan. 

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Gazetenize yayın hayatında başarılar dilerim ve röportaj imkânı için kendilerine ve size teşekkür ederim. Gazeteniz okurlarının eserimi belirtmiş olduğum sosyal mesajı eşliğinde okuyarak algılayıp yorumlamalarını isterim. Verdiği sosyal mesaja dikkat etmelerini ve bu mesajı tüm hayatlarında gözetmeleri, diğer bir isteğimdir. Bunu bir toplumbilimci olarak istemekteyim; çünkü öyle bir sorumluluğum vardır. Eserim dikkatlice okunursa bu sosyal mesaj anlaşılacaktır bu röportajda andığımız gibi. Sosyal mesajı dışında şiir hissedilir bir kaynaktır ve şüphesiz şiir oluşturmak, geleceğe bir eser bırakmaktır. Kitap, bunu kalıcılaştırmanın ve sanatsal kılmanın en önemli ve gerçekçi yoludur. Eser söz konusuysa eserin okunmasına rağmen ulaşamadığımız ve bir noktadan sonra ulaşamayacağımız insanlar da söz konusu olacaktır. Önemli olan; topluma bir eser bırakabilmek ve bunun topluma getirisini sosyal ve kültürel anlamda sağlayabilmektir, bunun için çabalamış olmaktır. “Sessiz Yokuş” bu çabamın ilk karşılığıdır ve hep öyle olacaktır.