Başarılı çalışmalarıyla bir döneme damga vurdu… O başarılarını yüzlerce ödülle taçlandırdı. Herkese kadının gücünü gösterdi resim ve seramik sanatçısı Serap Aksoy…  Ünlü sanatçı Adana ‘nın Ceyhan İlçesi’nde dünyaya geldi. 1977 yılında Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olan Aksoy, 1976 yılında katıldığı 13. Antalya Film ve Sanat Festivali ‘Fotoğraf yarışmasında’ altın portakal ödülü aldı. 1978 yılında ‘Serap Seramik’ atölyesini kuran sanatçının özgün eserleri cami mihrapları, bina-villa cepheleri, çeşitli otellerin lobi ve duvarlarını süslemektedir. Eserlerinin büyük bölümü 40-50 metrekare yekpare panolar halinde duvarlara monte edilmiş. Antik tarzda masklar totemler tabaklar idoller de çalışmaları arasında yer alan Aksoy’un özel koleksiyonlarda eserleri bulunuyor. Sanatçıi 1998’den buyana da tuval üzerine akrilik resim çalışmaları yapmaktadır. Yıllarca yaptığı çalışmalarla basının ilgisini çeken Aksoy, gazete ve dergi manşetlerinde yer almış… Serap Aksoy ile dününü ve bugününü konuştuk. Haydi buyurun keyifli sohbetimize.

  

ÖĞRENCİYKEN EVLENDİNİZ SANIRIM EVLİLİĞİNİZDEN BİRAZ SÖZ ETMEK İSTER MİSİNİZ?

İçini çekerek sorumuza yanıt veriyor… Evet öyle olmuştu. 3. sınıfa geçtiğim yıl evlendim ne yazık ki kısa sürdü evliliğim. Evlilikte aradığımı bulamamıştım ve ayrıldım. Atölyemi kurduğumda evlilikteki hayal kırıklığım nedeniyle kendimi  var gücümle sanata vermiştim. Otel lobilerine bina cephelerine dev panolar yapıyordum 40..50 m2 panolar özel ustalar tarafından duvarlara monte ediliyordu.. Antik tarzda masklar totemler idoller seramik heykel çalışmaları yapıyordum. Anadolu medeniyetlerini inceledim ve kendi yorumumu katarak özgün eserler üretiyordum. Bu arada ard arda sergiler açıyordum. Anadolu motifleriyle yoğurduğum eserlerime Anadolu türkülerini de ekledim. Sergilerimi aşık Veysel’in ‘Benim Sadık Yarim Kara Topraktır’ parcasıyla açıyordum daha sonra star stüdyolarında 12 tane Anadolu Türküleri, özgün, Azeri türkülerden oluşan demo kaseti yaptım.

PEKİ NEDEN NORMAL ALBÜM YAPMADINIZ?

1992 yılında öyle bir düşüncem oldu. Ancak,bir albümün klibiyle birlikte maliyeti 100 milyonu buluyordu. Bana ‘Evini sat albümünüzü yapalım’dediler. Durum böyle olunca yapmadım.

TURGUT ÖZAL’I SERGİME DAVET ETTİM

MERHUM TURGUT ÖZAL’IN DA ÇOK SEVDİĞİ BİR SANATÇIYDINIZ, NASIL TANIŞTINIZ?

Turgut Özal’ın ismini duyunca gözleri doluyor Serap Aksoy’un… Titreyen sesiyle anlatıyor o anı… 90’lı yılların başıydı O dönem TV’lerde ve yazılı basında  sıkça yer alıyordum. Sanatımın mesleğimin zirvesine çıkmıştım. Aynı yıl  Ataköy Galeria’da sergim vardı.Gelen davetlilerle ilgileniyordum bir baktım 8.cumhurbaşkanımız merhum Turgut Özal ve değerli eşi Semra Özal hanımefendi arkalarında papatyalar ve basın ordusu o sırada ben hemen yanlarına gittim ve Özal’a ‘Seramik sergim var gezmek ister misiniz efendim’ dedim ‘0’da Semra hanıma döndü ve kelimelere bastıra bastıra Semra bak seramik sergisi varmış’ dedi hemen salona yöneldiler. Bende kocaman bir heykel yapmıştım ismi cihanda barış koymuştum ellerini kavuşturmuş üst üste insanlar Özal ,onu gördü bu heykel ANAP selamı yapıyor’ dedi ve elleriyle ANAP selamı yaptı o anda kameralar çekimdeydi, flaşlar patlamaya başladı. Biran adete kıyamet koptu. İzdiham, Özal çifte sergiyi gezdi eserlerle ilgili tek tek bilgi aldı.

MAGAZİN DÜNYASININ GÜNDEMİ OLDUM

SONRA NE OLDU PEKİ?

O gün benim için muhteşem bir gündü. İnanılmaz mutlu olmuştum. Cumhurbaşkanımızın sergimi gezmesi beni çok sevindirmişti. Ertesi gün uyandığımda Hürriyet Gazetesi’nin  Kelebek eki ‘Sanat’ta Anap selamı’haberi yayınlanmıştı manşette. Haberi de genç gazeteci Seyhan Özdmir yapmıştı. Magazin dünyası biranda benden söz etmeye başlamıştı. Birçok kez büyük gazetelere manşet olmuştum. ANAP selamı yapan heykeli  merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a armağan ettim. Daha sonra 2004 yılında AKM de açtığım serginin açılışını Semra Özal hanımefendi yaptı. ANAP selamı yapan o heykel  Özalların evinde özel bir köşede ışıklandırılmış  ANAP selamı röprotajda çerçevenmiş vaziyette özel koleksiyondadır. Özal’ı çok severdim son derce kültürlü kibar insan seven ülkesini seven bir devlet adamıydı. Keza Semra hanım da öyle. Özal döneminde Türkiye çok güzel dönemler den geçti öyle devam etseydi Türkiye’yi kimse tutamazdı.

BUGÜNE KADAR KAÇ SERGİ AÇTINIZ?

Sanat galerilerinde, AVM’lerde, otellerde, Bodrum Müzesi'nde, yurt dışında, yurt içinde, sanat fuarlarında, çoğu İstanbul’da sayısız sergiler açtım. Seramikte 43 yıl başarılara imza attım. Müzik hayatımda korolarda, konserlerde solist oldum. Bağlama eşliğinde türkülerle sergi açılışları yaptım. Müzelerde özel koleksiyonlarda da eserlerim bulunmaktadır. Haliç kongre merkezinde kardeş sesler programında da Azeri türküler seslendirdim. Plaket aldım. Solo konserlerden aldığım plaketler Yeşilköy’de 10. Yıl Müzesi'nde Seramik Cumhuriyet heykelim bulunmaktadır. Görsel ve duyusal sanatları çok sevdim.

GENÇLERE NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ?

Gençlere şöyle diyorum mesleğiniz ne olursa olsun severek ve özveriyle çalıştığınız zaman hedeflemeseniz bile para da pul da başarıda geliyor. Bol bol çalışmak  gerekiyor ve de Einstein’ın söylediği gibi yaptığınızın en iyisini yapın.

OĞLUMU KURTARIN KIZIM ÖLÜRSE ÖLSÜN

BİZE HİÇ UNUTAMADIĞINIZ BİR ANINIZI ANLATIR MISINIZ?

Küçükken yazları Gavur Dağına yazlığımıza giderdik. O gün ine oraya gittik. Ben 6-7 yaşlarındaydım. Çocuklarla  çamların arasında oynuyorduk. O bir haber geldi 2 kardeşin mantar yediği ve zehirlendiği söylendi. Durumları ağırdı. Feryat figanlar, çocuklarının kurtarılması için köylülere yalvaran bir anne… Köylü kadınar toplanmış çocuklara yoğurt yediriyordu. Tam o sırada çocukların babası olduğunu öğrendiğim bir adam  bağırmaya başladı. ‘Oğlumu kurtarın kızı bırakın ölsün diyordu’kızı bırakıp erkek çocuğa kaşık kaşık yoğurt yedirmeye başladılar.Ordan biri ‘Yazıktır kıza da verelim’dedi. Kıza yoğurt yedirmeye çalıştılar ağzı açılmıyor. Çenesi kitlenmişti. Oradan biri ine bağırmaya başladı ‘Kız ölmüş’dedi. Adam utanmadan oğlum kurtulsun yeter diyordu. Civciv sarısı saçlarıyla göz kamaştıran o küçük kız ne yazık ki ölmüştü. Çok üzülmüştüm. O durumdan çok etkilenmiştim. O olay benİ derinden yaraladı o gün hayatımda çok şey değiştı. Ben okuyacaktım ve böyle cahil adamların esiri olmayacaktım... Yıllar sonra duygu Asena kadının adı yok kitabını yazdı.. Kadının adı var artık... Kendi hayatıma  kendim hakimim... Kadının adı var bunun yolu sanat tan bilimin ışığından geçiyor. Okuyun, okuyun…

NE TÜR MÜZİKLER OKUYORSUNUZ?

Sahne kostümlerimi kreasyonlarını çizip kendim dikiyorum. Özgün, Azeri, Halk Müziği ve Türk sanat müziği okuyorum.

Bu keyifli röportaj için çok teşekkür ederim.

Ben teşekkür ederim.