RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Tuğba Bağırgan Çınar ile yazın hayatına ve “Değişir” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Tuğba Bağırgan Çınar kimdir?

1982 yılında İstanbul doğdum. Marmara Üniversitesi Turizm Rehberliği bölümü mezunuyum. Rehberlik eğitiminin bana bir katkısı olarak mitoloji, tarih, psikoloji ve sosyoloji her zaman ilgi duyduğum alanlar oldu. İnsan psikolojisi ve sebep sonuç ilişkileri, uzun yıllardır üzerinde araştırıp beslendiğim bir noktadır. 2003 yılında büyük bir merak ile öğrendiğim grafik tasarım ise severek çalıştığım mesleğim aynı zamanda. Birbirinden bağımsız pek çok ürün için geliştirme ve reklam anlamında çalışmalar yaptım ve halen yapmaktayım. 

Yazın hayatınız nasıl başladı?

Yazmak, benim için başlangıcını tam kestiremediğim bir yolculuk. “Gençlik yıllarından bu güne kadar olan biteni kâğıda aktarıyor olsam nasıl bir hikâye çıkardı?” gözü ile bakmışımdır. Yaşananlar, okuduklarım, hayatın akışı sırasında başımıza gelenler, başkalarında gözlemlediklerim sanki içimde bir yerlere unutmamak için yapıştırdığım minik notlar gibi yer etti yıllarca. Var olmak, saklanmak, isyan etmek ve en çok da kendimi anlatmak için hep yazdım. Önceleri kısa denemeler ve öyküler yazarken kendimi Lüset Kohen Fin ile romanın, kurgunun mutfağında buldum. 

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Yazmak, hep bir sebepten ileri gelir. Kimi zaman oturduğu yerden okyanuslar ötesini yazar insan, hiç görmediği ülkeleri… Kimi zaman gözünün önündekini, yerel acılarını, kendi iç sıkıntılarını, sevinçlerini… Kelimeler, bazen su gibi akar zihninde. Bazen hizaya sokmak, yol yordam öğretmek gerekir. Bir araya gelmesiyle cümle etmeyen bir sürü sözcük, üzerinde çalışınca koca bir kurguya zemin olur. Her işte olduğu gibi ilham önemlidir; ama emek, çok daha önemlidir yazarken. Sabahattin Ali, Nazım Hikmet, Attila İlhan, Cemal Süreya, Can Yücel gibi Türk edebiyatının en büyük isimlerinden yazıya gönül verip etkilenmeyen var mıdır, bilmiyorum; ama yakın zaman yazarlarımızdan Murathan Mungan, benim için her zaman farklı bir yere sahip olmuştur.

Geçtiğimiz aylarda okurlarla buluşan “Değişir” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

Değişir’ i 2019 yılının mayıs ayında yazmaya başlamıştım. Yaklaşık 11 aylık bir çalışmanın ürünüdür. 

“Değişir” hayatını kendi halinde, sakince süren üç kişinin öyküsünü anlatıyor. Geçmişin huzursuz eden travmalarını ve bugünü zehir eden yaralarını o sükûnetin içinde buluyoruz. Kendi kabuğundan kurtulmaya çalışan bir kadının, aşkın yok eden ve yoktan var eden iki yüzünü de keşfedişinin öyküsü aynı zamanda. 

Uzun yıllar deneme türünde kısa yazılar ve en fazla bir öykü uzunluğunda yazarken “Değişir” benim ilk uzun metrajlı hikâyemdir. Çoğu kadının ortak noktası olan bir yaradan yola çıkıp hem kahramanıma hem kendime çok sancılı da olsa her tırtılın kelebeğe dönüşeceğini anlatmak için yazdım, tırtıl olarak ölmeyi kafaya koymadıysak eğer…

“Değişir” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

“Değişir” bize ömrünün kısa bir zaman aralığından yola çıkarak bir kadının tüm yaralarını açıyor. Bu yaşanmışlıklardan görüyoruz ki aslında hayat, kontrol edilebilir bir şey değil ve biz, ancak kontrol etmekten vazgeçtiğimiz kendi yolumuzdan çekildiğimizde gerçek varlığımıza ulaşabiliyoruz. Hayallerimiz, tam da kendi elimizle kendimize çizdiğimiz sınırın az ötesinde.

Kitabın ismi, nereden geliyor?

“Değişir” adını, kitabın başkarakteri Didem’in yaşadığı farkındalık sonrasındaki köklü değişimden alıyor. Kitabın önsözünde de dediğim gibi; “Hatıraların değişir. Hatırladıkların değişir. Bakış açın, gördüklerin, göremediklerin değişir. Bedenin değişir. Koşulların, imkânların değişir. Umutların değişir. Karakterin değişir. Huyun, tarzın, duruşun değişir. Yüreğin değişir. Koyulduğu kabın şeklini alır insanoğlu. Hayallerin değişir. Çok sancılı da olsa o tırtıl, illaki kelebek olur. Tırtıl olarak ölmeyi kafaya koymadıysan eğer…”

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Kitabın çıkışı, pandemi ile aynı tarihe denk geldiği için satışı sadece online kitapçılarda şu anda; ancak günümüz koşullarında ve alışkanlıklarında insanların bu kanallar vasıtasıyla ihtiyaçlarına ulaştıklarını düşünecek olursak bunu bir dezavantaj olarak görmüyorum. Okurlarımdan aldığım geri bildirimler de çok keyifli. Beğenildiğini, vermek istediği mesajı iletebildiğini ve dilinin çok sevildiğini görmek, beni çok mutlu ediyor. Galiba ilk kitabını yazmış bir yazar için aldığı övgü ve beğeni içeren motive edici sözler, satış rakamlarından daha kıymetli. 

Kitabınızı bir okur gözünden nasıl değerlendirirsiniz?

Bir kadının değişebildiğini görmek, hem de bunu kendi sınırlarının ötesine çıkıp konfor alanından ve sahip olduklarından vazgeçerek yapabildiğini görmek, açıkçası bir okur olarak bana büyük bir haz verirdi. Değişebilme cesaretini kendinde bulabilmiş bir kadının öyküsü, kime keyif vermez ki?

Hazırlık aşamasında olan farklı bir eseriniz var mı?

Instagram’da severek takip edilen @minikbinot hesabımda her gün güncel konular, ortak paydalarımız, canımızı sıkan şeyler ve mutlu olduklarımız için minik notlar bırakıyorum. Takipçilerinin paylaşmaktan büyük keyif aldığı bu minik notların “Dertlerini uzun uzadıya anlatmaya kalksalardı ne derlerdi?” fikrinden yola çıkarak şu an üzerinde çalıştığım ve 2021 yılının başında çıkmasını planladığım, denemelerden oluşan bir projem var. En sevilen minik notlar, okuru ile uzun uzadıya anlatarak buluşacak bu defa.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Öncelikle vakit ayırıp röportajı okuduğunuz için çok teşekkür ederim. Hayat, insana yol ayrımlarında “Gerçekten bu değişime hazır mısın?” diye sorar. Bu soruya cevap vermekle vakit kaybedersek çoğunlukla bize göz kırpan yepyeni bir yola girmekten vazgeçip, bildiğimiz yolda devam ederiz. Oysa hayat; her gün yeniler kendini, gittiğimiz yolda ısrar etmezsek bize yenilerini açar ve onu kontrol etmekten vazgeçtiğimizde tüm güzelliklerini önümüze serer. Bu yüzden ihtiyaç olduğunda değişebilme cesaretini kendinizde bulabilmenizi diliyorum. Sevgiler…