Röportaj: ÖZGÜN ONAT

Düzeltmen: Tolga Ziyagil

Son dönemde dikkatimi çeken bir konu var. 40 yılda bir seyrettiğim televizyonda, internet sayfalarında, film izleyip müzik dinlerken araya giren reklamlarda, haberlerde, tartışma programlarında hep o var. Son günlerin öne çıkan yıldızı: BITCOIN.

Aramızda kalsın, ne iş bu Bitcoin araştırmak, anlamak lâzım. Anlasam ne olacak bu saatten sonra yatırımcı mı olacağım? Değil tabii, hem gündemden geri kalmamak hem sizlere yardımcı olmak için araştırıyoruz. Ben de ekonomi-finans işinde uzman gazeteci-yazar arkadaşımız Tayfun Kaya’ya konu ile ilgili birkaç soru sordum. Amaç öğrenmek, gündemi yakalamak, olaya Fransız kalmamak.

*Kripto para, Bitcoin ve altcoin nedir?

Bunun cevabını tabii ki tanımsal olarak vermek istemem. Teknik tanımı için Google’dan rahatça bakılabilir. Bu nasıl doğdu, amacı nedir? Bu soruları cevapladığımızda onu daha iyi tanıyabiliriz. 

İsyan kelimesi ile söze girmek isterim. Evet, bu tekno-paralar sanki birer isyan… Dolar’ın küresel para oluş düzenini kuranları ve uzun yıllardır büyük sermayeyi elinde tutanları, kendi oyunları ile aşma imkânı bulunamadı. Şimdi birileri tarafından yeni bir oyun ve kuralları yazılıyor. Bu oyunun adına da Kripto Para kondu. 

Hatırlayalım o günleri, ilk keşifte bulanan kişinin ismini bile öğrenememiştik. Bugün bile birkaç isim dolanıyor ama gerçekliği sorgulanıyor. 

Burada kâşifin hedefi küresel finansal piyasalar. Yapılan açıklama ise şu: Aracılık yapan bankaların aldığı faizden, masraftan yılmış kişilerin ürettiği teknolojik bir değer. Dikkatinizi tekrar çekerim kâşifin ismi hâlen yok. Çünkü bu bir savaş. Ve daha elle tutulabilen, pantolon cebine konulabilen paranın sahipleri çok güçlü ve eğer bu çalışma, yatırımcılar tarafından benimsenirse ve tehdit oluşturursa tek başına onların karşısında kimse durmak istemez. 

Bu durumda isimsiz kalmak ve aynı esnada kripto üreticilerini hızla tabana yaymak en korunaklı yol. Tabana yayılan üretim ile halkın kendisi üretici olacağından savaş da kişiselleştirilmemiş olacak.

Kripto para üretimi esnasında yolda karşılaşılan bu alt paralar, yeni bir dönem ve rekabet edecek ürün çeşitliliği anlamında bu sistemi savunanların da elini güçlendirdi. Fikrin, fikirler açtığı gibi kripto para çalışmaları yolda başka başka paraların bulunmasına vesile oldu ve bu durum işin büyümesini hızlandırdı. 

Ama yatırımcı, daha da genelleyip insanlar diyerek işin daha da özüne inmiş olalım. Sanki biraz şekilci bir anlayışa sahip. Böyle olunca da göremediği, dokunamadığı bu paraya daha ne kadar itibar edecek? Sanırım bunu sonraki sorularınız da cevaplamış olacağız.

*Peki, o zaman devam edelim. Bitcoin neden bu kadar yükseldi? Olmayan bir şeyin değeri nasıl böyle artıyor?

Daha önce, yani 16. yüzyılda Hollanda da çok nadide olan bir tek lale soğanının, bir işçinin 10 yılda kazanabileceği gelirlere satıldığını bazı ekonomist arkadaşlarımız dillendirmişti. Bunu tekrarlıyorum çünkü bu örnek Bitcoin’i anlamak için gayet yeterli. 16. yüzyılda Osmanlıda da dâhil olmak üzere Avrupa’da lale sevdası peydahlanmıştı. Aslında tam olarak sevda da sayılmazdı. Lale saray bahçeleri için bir statü göstergesi olmuştu. Hollanda’ya her yerden lale siparişleri geliyordu. Bu arada Hollanda’nın hakkını verelim, çok önemli bir pazarlama stratejisi. Asilzadeler, bahçelerine ektirdikleri bu binlerce lalenin içinde oturup burada dinlenmeyi tercih etmişti. Yeni akım buydu.

Huzuru lalede bulmuşlardı. Daha önce pek tanımadıkları bu bitkiyi bahçelerine ektiklerinde farklı bir lezzet, haz aldıklarına inandılar. Önceki çiçekler sıradanlaşmıştı. Artık haz vermiyordu. İşte tehlike burada başladı. Çünkü artık hazzı bulamayanlar için hazzın bedeli yoktu ve bu haz yakalandığında, ahlâkî olmayan şeyler bile olağan gelmeye başladı. Mesela bir işçinin 10 yıldan fazla bir zamanda çalışarak kazanabileceği parayı, bir lale soğanına vermek sıra dışı gelmez artık. Bu durum karşısında işçinin duyguları, ahı hiçbir anlam taşımaz.

Bugün de Bitcoin’deki durum buna benziyor. Çok çeşitli elle tutulur yatırım aracı var. Mevduat, repo, menkul kıymet, hisse senetleri, Eurobondlar, ters repolar daha neler neler. Ama hepsi denendi, yeterli haz alınamıyor. Hazza yönelik, daha farklı denilen ve yeni çıkarılan finansal ürünlerde aslında daha önce var olan ürünlerin bir çeşidi. İnsanlara farklı heyecanlar yaşatamıyor. Haz duygusu bu finansal ürünlerde az, onlar için alınan risk yetersiz. Eee tabii kazancı da yetersiz.

İşte tam bu sırada bir kurtarıcı gibi giriyor Bitcoin hayatlarına. Elle tutulamayan, sanal bir cüzdandan işlem yapacaksın, yarını bırak on saniye sonrasını kestiremeyeceksin ama çok çok fazla kazanabileceksin. Heyecan tarifsiz ve bu az sayıdaki maceraperestin kısa sürede inanılmaz paralar kazanması ile herkesin diline dolaşan, tabana pozitif örnek olan bir yatırım aracı oluverdi. Bu elbette gerçekçi değil. Hatta rahatlıkla söyleyebilirim ki içeriği ölçülemeyen bir yatırım olduğundan akılcı da değil.

Bu yatırımı yapanlar tamamen hissiyatları ile hareket etmek zorunda ki öyle de oluyor. Yatırım yapan kişilerden şunu duyuyorum: “Artacak inanıyorum.” Tamamen ‘gönül’ devreye girmiş. Çünkü aklı, verilere bakamadığı, denetleyemediği için inkâr ediyor. Akıl soruyor: Bu yatırımın fizibilitesi yapılabilinir mi? Altında yatan temel kazanç fonksiyonları öğrenilebilir mi? Bu cevaplara ulaşamayınca hooop devreden çıkıveriyor. Bulamaması da normal, çünkü soruların cevabı yok. Âdeta 21. yüzyılda karşımıza çıkan yeni bir din gibi. Birçok insanın gönlünde.

Tarih bize gösterdi ki inançlar üzerinden yürüyen maddî süreçlerin ve hatta eylemlerin hepsi çöktü. İnanca bağlanmış bu rant ekonomisi, uzun vadede çok kişiye zarar verebilir. Bu normal olmayan derecedeki kripto fiyat yükselişleri ile ona sahip olanların aşırı hızlı zenginleşmesi sağlıklı olamaz. Düşünsenize, sadece bir gün içerisinde Sokrates’in tüm felsefesini çözdüm demek mümkün mü? Bu duyuruyu yapmak bile önce bir şaşkınlık yaratır, orası kesin. Ama asla itibar görmez. Bir gecede Sokrat çözülmez. Yani özet ile bu sorunuzun sonu hoş bitmez.

Bence de. Kaldı ki işletme derslerinde bize öğretilen orantılar vardı; çok risk, çok kazanç gibi. Risksiz kazanç olmuyor ya da kazanç riskle doğru orantılı artıyor. Ama bu öğretiler gerçek kaynaklar içindi. Sanal olunca risk birkaç kat artıyor bence.

*Çoğu ülkelerde devlet desteklemediği için güvence, yatırımcıyı koruma yok. Güvenilirliği tartışılırken yayılması, değer artışı olmasını nasıl karşılıyorsunuz? 

Son zamanlarda hepiniz arkadaş çevrenizde konuşmuşsunuzdur. “Elektrikli araba yoğun üretilmez. Hatta eklersiniz, vergisiz satışı asla teşvik edilmez. Çünkü kapital gücün elinde çok fazla fosil yakıt var ve bu yakıtı nakde çevirmeden çevreci yaklaşıma izin vermez.

Benzer biçimde fosil yakıt gibi dolar da tüm dünyada geçerli bir para birimi. Öyle güçlü ki şirketler ya da devletler benzin almak istediğinde önce dolar almalı. Çünkü Dünya’da benzin sadece dolar ile satılır. Altın almak istiyorsan önce dolar almalı. Çünkü Dünya’da altın sadece dolar ile satılır. Doların sahibi de bu para dolaşımından çok para kazanır. Yıllarca bunun için yatırımlar yaptım diyor, tabii kazanacağım diyor. Ve bugün çok güçlüler. Dünya’da sözleri geçiyor. Tüm ülkeler bir şekilde onlarla iyi geçinmeye çalışıyor. 

Şimdi böyle bir ülkenin parasını tehdit eden bir unsur gündemde. Elbette ki bu kripto paranın güvencesini devletler veremez. Halkım inanıyor benim de onların yanında olmam gerekir diyemez. Çünkü doların efendileri bunu istemez. Buna ilk sebep diyelim.

İkinci sebep ise; denetimini yapamadığı, ölçemediği bir değeri devletler anayasal olarak destekleyemez. Sadece inançları sebebiyle Bitcoin’in arkasında duramaz. Devlet olgusuna terstir. Denetleyemediğinden riskli bulur. ‘Tamam, tanıdım’ dese ve ardından kripto para dip yapsa zarar gören vatandaşlarına destek olma zorunluluğu var. Bu külfetin ulaşabileceği noktayı bile ölçemeyiz.

Benim kişisel görüşüm; devletimin denetlemediği, vergilendirmediği ve güvence vermediği bir araca yatırım yapmaması. Yine derslerden bir cümle: “Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır.” 

*Kurucusu Satoshi Nakamoto’nun gerçekliği tartışılırken onun yaptığı elektronik paraya nasıl güveneceğiz?

Dediğim gibi güvenen yok ama inanmak istiyorlar. İlk yatırımcıları olan az sayıdaki insanların bu sıra dışı kazançlar hormonlu, güven eksikliği yaşayan, çabuk zenginleşmek isteyen topluma deta umut oldu. Kripto paralar, artık maddî zenginliğe bir an önce hızla ulaşmak isteyenlerin içinde olmak istediği bir yer.

*2014’te kullanımın hızlı gelişmesinden dolayı Çin, Bitcoin ticaretini yasakladı. Rusya’da ise Ruble dışında alışveriş için başka para kullanmak yasadışı. 2017 – 2018 kışında ise Güney Kore’de önce çok yükselip sonra âni değer kaybı ile çok sayıda zarar eden olması, bunların çoğunun genç nüfustan oluşu devleti kurallar koymaya mecbur bıraktı. Dünyada böyle olumsuzluklar yaşanmışken bizde reklamlarla öne çıkarılması ne kadar doğru? Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Çin bugün küresel bir güç ve çok fazla ABD dolarına yatırımı var. Dolar rezervleri var. Dolara rakip bir paranın varlığı, bunca birikimini tehdit etmesi, ütopik bile görünse onları rahatsız etmeye yeter. Bizim de özellikle son dönemde hızlı para kazanmaya sempatimiz arttı. Bu birden olmadı elbet. İnşaat sektörümüzün coşması, herkesin daire ya da daireler almaya çalışması, üretmeden ya da yeterince üretemeden rant ile zenginleşmelerin çokça yaşanması… Ki bu çok beyhude bir çabadır. Topluma fakirlikten başka bir şey getirmez. 

Göreceli olarak para miktarın artmıştır ama alım gücün artmaz. Mesela rant elde ettiğin daireyi satınca daha güzel iki daire alamazsın. Hatta rantın coştuğu bir ortamda biraz geç kalırsan aynı daireyi bile alamazsın. Buna da kazanç diyemeyiz hâliyle. Rantın, faizin haram olması da bundandır. Böyle bir ortamda, uzun vadede alım gücün mutlaka azalır. Ama maalesef rantın peşinden koşmamız isteniyor. Bunlar elbette birden oluşmadı. Hepsi bir kurgunun parçası. Düşünsenize, bugün 34 milyon insanımız banka kredisi çekmiş olması normal mi? Gelişmiş ülke insanları birikimleri ile övünürken biz kredi ödeme derdinden başımızı kaldıramıyoruz. Eee tabii hazır para, hızlı kazanç zayıf karnımız olmuş. Hâliyle ülkede bu yönde mesajlar, kripto yatırımlar prim yapıyor. Bir toplumun, bir ürünü talep etme umudu yüksekse arz edebilmek için reklama bol bol harcama yapılır. Bu arada reklam maliyetleri yüksek olabilir. Bunda sakınca yok, hem iş çok kârlı hem de milyarlarca insanın sınırlı sayıdaki kelime hafızasında yer bulma çabası çok pahalı. Ayrıca bir ürüne yapılan harcamalar günün sonunda mutlaka ürün maliyetine eklenir. Yani bu ürünü alan, farkında bile olmadan reklam bedelini de ödeyecektir.

Tabii biz üretmeden tüketen tembel bir toplumuz. Kahve köşelerinde pinekleyen, piyangoya bel bağlayan,  bir an önce köşe dönmek isteyen ama köşeyi dönemeden taşa takılıp düşen, yine de öncekilerden ders almayan bir milletiz. Zaten matematik de sevmeyiz. Kim hesaplayacak maliyeti? Laf aramızda Maliyet Muhasebesi benim bile en sevmediğim dersti.

*Ülkemizde sanal paraya karşı insanların tepkisi nasıl? Talep var mı? İlerde talep artışı olur mu?

Evet, özellikle gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkelerde, gelir seviyesi ortalamanın altındaki insanların miktar olarak daha fazla rağbet ettiği görülüyor. Yatırım tutarı az ama adet olarak fazlalar. Bizde de talep var. Sebep ise oldukça basit: Ne kadar fazla karnınız acıktıysa o derece hızlı, çabuk midenize yemek göndermek istersiniz. Bu size beynin bir mesajıdır. Kendini güçsüz hissettiğinden, koruma güdüsü devreye girer. Hele hele günlerdir yemek yemediyseniz, tıkanma riskine rağmen lezzetine, sağlığına, GDO’suna bakmaksızın telaş içinde yemek yersiniz. 

Değerinizin azaldığını hissettiğiniz zaman da doğru yanlış demeden telaş içinde değerlenmek istersiniz. Bu telaş aklı, usu işlevsiz bırakır. Artık tek umut duadır, inançtır.

Günümüzde ise İhtiyaç sahiplerinin, kendini güçsüz hissedenlerin, ki var olan parasının eriyecek olma kaygısı da güçsüzlük emaresidir, hızla değer kazanma telaşının adı “kripto para” olmuştur. Diğer taraftan çok fazla zengin kişi, kumarhanelere girip tatmin olma duygusuna benzer bir yaklaşım da gösterebilir. Çünkü kripto parada bu haz mevcut. Poker gibi kripto parada da karşıdakinin elini tahmin çok ama çok güçtür.

Tabii ki normalde kumar düşkünlüğü olmayan ama kripto paraya yatırım yapan da çok. Şunu söylemeliyim ki bu sarmal, bu kişilerin tercihi değil ama yokluğunu biraz olsun azaltma, hatta biraz da millî piyango güdüsü ile buna dâhil olunuyor. Sanırım tutunacak bir dal olarak görülüyor.

*Kredi kartı, banka kartı kullanımının artması, seyahat kartlarının kullanım alanının genişlemesi (Akbil neredeyse kredi kartı gibi oldu), kripto paranın değer artışıyla yaygınlaşması ile nakit piyasadan çekilecek mi? Sonunda sanal paraya teslim mi olacağız?

Parayı takip edebilmek gayet sağlıklı bir hedef. Banka aracılığı ile parayı kaydî olarak takip edebilirseniz vergi kaçaklarını da engellersiniz. Şeffaflık artar, kamuya güven artar. Nakit yapılan işlemlerde ise takip mümkün değil. Bu durumda vergi ziyanı oluşabilir. 

Kripto paranın keşfi esnasında, kredi kartlarının sanal para olarak kullanımı projesinden etkilenilmiş olunabilir ama ikisi farklı şeyler. Dediğiniz gibi kripto paranın var olan paranın yerini alması meselesi çok konuşuluyor. Hatta bu yönde çok söylem de var. Ama ilk 50 yılda böyle bir ihtimâl bence çok uzak. Çünkü elle tutulabilen sermaye sahipleri hâlen çok güçlü.

*Sanal paranın yükselmesi; döviz, altın, hisse senedi, tahvil, fonlar gibi reel yatırım araçlarının talebini etkiler mi? Reel yatırım araçlarının değeri düşer mi?

Kripto para yatırımı yapılırken banka aracılığı ile sermayesi yüksek bir aracı kuruma elle dokunulan paralardan yatırdığımızı unutmayalım. 

Bu para, yapılan yatırım gibi görünmez olmuyor. Bu, aracı kurumlarda toplanıp birikiyor ve bu sayede mutlaka başka biri tarafından başka elle dokunulan bir yatırıma dönüşüyor. En iyi ihtimâl ile daha fazla kripto coin üretilebilmesi için bilgisayar ve yazılıma yatırılıyor. Yani yine madden dokunulabilinen sektörlerde bu paralar kullanılıyor. 

Demek ki kripto para yatırımı en azından şimdilik buhar olup uçmuyor. Yatırım yapılabilecek finansal aracın yönü değişiyor. Mesela büyük ölçekte bilgisayar yatırımı yapılmasa idi, örneğin altın değerlenecekken, şimdi hisse senedinin daha fazla değerlenecek olması gibi. Ama finansal yatırım araçlarındaki değerlenme durmayacak.

Asıl soru ise şu olmalı: Bizim sanal, elle dokunamadığımız yatırımlarımız ile ele ve dişe dokunur yatırım yapan bu aracılar, kâr dağıtım günü geldiğinde küçük kripto para yatırımcılarına verecek mi? Yoksa hepsi benim mi diyecek? 

Çünkü bizim paramızı âdeta gömdüğümüz sanal yatırımlarımızda. Ölçebileceğimiz hiçbir veri yok. Tek yapabildiğimiz dua edip insaflı olmalarını beklemek.

Gelelim sonuca, aslında her şey ortada ama benim aklıma yatmayan yerler var. Sadece kendi açımdan değil, genel olarak bakmaya çalışıyorum. Bizim hanım teyzelerimiz tasarruf yapıp biriktirdikleri ile altın, belki döviz alırlar ama maaş günü banka kartlarını bankamatiğe takıp işlem yapamazlar. Hiç bana gülüp de o teyze de Bitcoinlik para nerede demeyin, haberlerde komşu oğlunun öldürdüğü teyzeler bunlar. O teyzemler nasıl yatırım yapacak şimdi? Ben olsam ne yapardım diye sorarsanız, zaten bende yatırımlık para yok, sizler için araştırdım. Benim yaptığım “Zenginin malı züğürdün çenesini yorar.” Misali. Başka bir gündemde buluşana dek, sağlıkla kalın. 

Kaynak: Sosyal Edebiyat Dergisi