Yeni tip Koronavirüs (Kovid-19) sürecinde dünya genelinde  sosyal medya kullanımının artmasıyla birlikte nefret ve şiddet içerikli paylaşımların da çoğaldığını söylemek mümkün..

Bu durumu önlemeye yönelik sosyal medya düzenlemesi son zamanlarda gündemden düşmedi, dün itibariyle de Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ‘sosyal medya düzenlemesi’ konusuna açıklık getirdi, sosyal medyanın tamamen kapatılması gibi bir durumun olmadığını, olumsuz  içeriklere müdahale edileceğini söyledi.

Biz de bu konu kapsamında ne gibi önlemler alınabilir, tedbirlerin uygulamasına dair normlar nasıl belirlenir merak ettiğiniz tüm detayları, 28 yıldır Bilgi Teknolojileri alanında çalışan, Türkiye’de interneti ilk kullanan ekibin içerisinde yer alan ve hatta ilk kez 1995’de Bilkent Üniversitesi’nde ‘İnternetin Sosyal Yönü’ konulu konferans veren, son zamanlarda da uluslararası ilişkiler, teknoloji, bilim ve dış siyaset konularında katıldığı programlarla yaptığı açıklamalarla adından sıkça söz ettiren çok özel bir isimle, Abdullah Çiftçi ile konuştuk..

Öncelikle söz konusu düzenlemeye dair neler söylemek istersiniz?

Türkiye'de sosyal medyanın etkin ve yasal zeminde kullanılabilmesi için güçlü bir hukuki altyapının oluşturulması gerekiyor.

Özellikle (Kovid-19) sürecinde dünyada sosyal medya kullanımı arttı, buna bağlı olarak da nefret ve şiddet içerikli paylaşımlar da haliyle çoğaldı.

Ulus devletlerin, sosyal medyanın gücünü ve toplum üzerindeki etkisini önceleri bu denli anlayamıyorduk doğrusu. Bu nedenle dünyanın her tarafında özgürlük olarak sunulan, sosyal medya kaynaklı kitle eylemleri çıktı, propagandalar yapıldı. DEAŞ'ın sosyal medyada örgütlenip eleman toplamaya başladığı istihbarat raporlarına yansıyınca eski ABD Başkanı Obama, sosyal medya şirketlerini topladı ve bunun önlenmesi gerektiğini ifade etti ancak şirketler, devletlerin yasalarını tanımadığını açıkça söylüyor.

Sosyal medya üzerinden suç işleyenlerin kimlik bilgilerine ulaşılamadığı, içeriğin kaldırılmadığı ve şahsın kim olduğu belli olmadığı için haliyle cezalandırılamıyor..

Yayınladıkları içerikten dolayı şirketlerin herhangi bir sorumluluğu var mıdır?

Elbette, tüm sosyal medya şirketleri yayınlarından sorumludur. ABD Başkanı Donald Trump konuyla ilgili kararnameyi imzaladı, AB de yeni bir karar çıkardı "Sosyal medya şirketleri yayınladıkları suç içeren bir paylaşımı silmekle kalmayacak, aynı zamanda emniyete bildirecek, IP numarasını da verecek." diye.

Sosyal medyada birçok itibar suikasti, baskı ve şantaj görüyoruz.

Sosyal medyada Türk insanı üzerinden Suriye endeksli, Akdeniz endeksli, PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerinin kaos çıkarmak, psikolojiyi bozmak, algıyı değiştirmek için yapmış olduğu çok ciddi propaganda faaliyetleri var fakat bunların kim olduğunu sosyal medya şirketleri vermiyor. Bunu da suç olarak kabul etmiyor. İyi tamam da önemli olan bu ülkenin hukukunun ne dediği.

Peki bu konuda öncelikli olarak hangi adımlar atılmalı?

Yapılması gereken dört şey var; birincisi AB'ye verilen 'unutulma hakkının' bize de verilmesi lazım. İkincisi, verilerin Türkiye içinde tutulması lazım. Bizim vatandaşlarımızın verilerinin asla dışarıya gitmemesi lazım. Üçüncüsü, reklam açısından ve hukuki açıdan sosyal medya platformları, Türkiye'de mutlaka bir temsilcilik açmak mecburiyetinde. Dördüncüsü de devletimiz bu noktada hızlı adım atarak sadece bugünü değil, geleceği de düşünerek özel mahkemeler oluşturmalı. Uluslararası hukuku bilen özel avukatlarla çalışılarak, bu olaya AB standartları çerçevesinde bir çözüm getirilmesi gerekir.

Bir demecinizde yerli ve milli içerik üretilmesinin öneminden bahsetmiştiniz, neler söylersiniz?

Evet, sosyal medyada önem teşkil eden diğer bir konu da yerli ve milli içerik. Bir genci sosyal medyaya bağlamak önemli değil, önemli olan onu internete bağladıktan sonra, ona milli değerlerimize özel içerik sunabilmektir. Sosyal medyanın en önemli konularından biri yerli ve milli içerik üretebilmektir.

Birey psikolojisi üzerinde sosyal medyanın ciddi etkisi olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz. Sosyal medyada kutuplaşmanın ana nedenlerinden birinin stres olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda sosyal medya üzerinde her ülkede operasyon yapan istihbarat faaliyetleri de var. O ülkede menfaatleri olan, ülkeye yönelik hedefleri ve projeleri olanlar var. ABD'de yapılan bir araştırmaya göre salgın döneminde 200 milyon tweet paylaşılmış, bunun yüzde 45'i belli bir merkezden atılmış. Amerika'daki kutuplaşmayı artırmaya yönelik yapılmış.

Failin belirlenemediği durumların, içinde kötülük barındıran kişilere ekstra cesaret verdiğini söyleyebilir miyiz? 

Çok doğru, sosyal medyada küfür ve hakaret özgürlüğü söz konusu olamaz. Fakat nasıl olsa yakalanmıyorum, demek insanların içindeki kötülüğün ortaya çıkmasına neden oluyor. Bu sebeple sosyal medyanın disiplin altına alınması gerekiyor.

Ayrıca sosyal medyada kutuplaşmanın artmasının bir ülke için risk olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Türkiye hem coğrafi olarak hem de İslam dünyasında önemli bir yerde. Geçmişte 17-25 Aralık sürecinde ve 15 Temmuz darbe girişiminde bu aklın, fiilen yapamadığını sosyal medyada kutuplaşma üzerinden yapmaya çalıştığını görüyoruz. 

Son olarak bu anlamda sosyal medya kullanıcıları için bir öneriniz var mı?

Bilmediğimiz hesapları sosyal medyada takip etmeyelim. Kutuplaştırıcı, nefret, hakaret ve küfür eden hesapları engelleyelim.