Öncelikle bize  kendinizden  bahseder misiniz?

Sinan Cavlak, 1977 yılında Malatya’nın Yazıhan ilçesinin Sarsap köyünde doğmuş, ilk okula bile başlamadan hayatın yükünü sırtında hissetmeye başlamış, ilkokul ve orta okul yıllarında yaz tatillerinde çobanlık bile yapmış biridir. İdealize olmuş hayallerine 1997 yılında medya sektörüne girerek bir çıkış yolu bulmuş ve hayatını bu mecraya adamış biridir. Kendine, memleketine, mesleğine dair ne kadar sorun varsa tümünün çözümüne katkı sunmaya dair kaygıları, kurguları olan biridir kısaca.

Neden Medya ? 

Doğru gitmeyen bir şeyleri hissettiğimizde, yanlışları düzeltebilmek için haykırılabilecek bir mecra olarak görüyorum bu alanı. Sektörde zengin olanlara pek rastlayamayız ama elindeki imkanlarla doğru gitmeyen bazı şeyleri bu alandaki mücadeleleriyle değiştirene çok rastlarız. Onun içindir ki Sinan Cavlak medya sektöründedir.

Medyaya ilk adımı nasıl attınız?

Sektöre girişim benim girişimim ile başlamadı. Gelen bir teklifi kabul etmemle başlayan bir süreç oldu. Malatya’da yerel yayın yapan radyolarımızdan Radyo İrfan Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Önal’ın bizimle çalışır mısın teklifiyle başladım. İşe başlarken kendime değil Sayın Mustafa Önal’ın “Senin bu işi layıkıyla yapabileceğine inanıyorum” şeklindeki cümlesine inanarak başladım.

Medya dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

Mir Medya isminde bir reklam ajansım var. Ajansım Malatya Attarlar Esnaf Odası’na kayıtlı. 1 Şubat 2018’de yapılan genel kurulda başkanlığa aday oldum ve seçimi kazandım. Haliyle artık esnaflarımızın da temsilcisi olduk. Özelde Attarlar Esnaf Odası üyelerinin sorunlarına çözüm bulmak, genelde de tüm esnaf ve sanatkarlarımızın sorunlarını güçlü bir şekilde dile getirmek ve çözüme kavuşturulması için mücadele etmek gibi bir misyona sahibim. Sorunların çözümünün önündeki engelleri aşarak esnaf ve sanatkarlarımızı daha güçlü hale getirmek için mücadele etme hedefim var.  

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Elbette her meslekte bir rekabet baskısı/etkisi vardır. Rekabet olmayan tek alan kartel yapılanmalarıdır. Zaman zaman sektörümüzde güçlülerin oluşturduğu kartelleşmeler baş gösterse de bu sürecin çok fazla uzun sürmediğini gözlemlemekteyiz. Rekabetin en olumlu yönü sektörde daha iyi işler çıkarmamızdır. Olumsuz yönü ise rekabet neticesinde mali imkanların yetersizliği nedeniyle yayın ekipmanlarımızı geliştirmek için yeterince yatırım yapamıyor olmamızdır. 

Medya dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Böyle bir şansım ve imkanım olsa yerel medyayı güçlendirecek önlemler alırdım. Yerelde üretilen daha spesifik ve toplum beklentilerine daha yakın oluyor. Ulusal yayınlarda elbette daha güçlü olmalı ancak yerellerin olması gerekenden daha güçsüz olduğunu gözlemlemekteyim.

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı  ya da bu işi yapabilmek için sizce iletişim mezunu olmak gerekli midir ? 

İletişim mezunu olanların artı bir avantajı var demektir. Ancak yeterli değildir. Alay ile mektebin özünden ortaya çıkan işlerin daha nitelikli olduğunu söyleyebiliriz. Birde tabi sektörümüzde kursa tabi tutularak yapılabilecek işler var. Ama bu sektörün bütün dalları için geçerli olan bir uygulama değildir. 

Salt spikerlik / sunuculuk kursu ile spikerlik / sunuculuk yapılabilir mi ? 

Allah vergisi güzel bir sesiniz varsa alacağınız eğitimler sonucu iyi bir spiker olabilirsiniz. Ancak sunuculuk için aynı şeyleri söyleyemeyiz. Sunucu karşısındaki kitleyi tarzıyla formatıyla kurduğu cümlelerle etkileyebilen kişidir. Kısa süreli bir eğitim tek başına iyi bir sunucu olmanızı sağlamaz ama iyi bir sunucu olmanızın da en önemli ayaklarında biri asgari düzeyde de olsa eğitim almak yada araştırmaktır. 

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Fazla mükemmeliyetçi olduğumu düşünüyorum. İş yoğunluğum mükemmeliyetçiliğimi kaldırmıyor bazen. İyi işler çıkaracağım derken kaçırdığım önemli işler de oluyor. İmkanım olsa mükemmeliyetçiliğimi yüzde 30 oranında düşürürdüm 

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

İşimiz medya olunca aramızda iyi oluyor  Ancak şunun altını çizeyim. Mecbur kaldığım için bu sektörde değilim. Sektörü sevdiğim için buradayım. Televizyonda haber içerikli programları izlerim daha çok. 15 yıl civarında Ufuk Tv’de yaptığım programın da içeriği haber aktüel siyaset üzerineydi. İlgili olmasam bu kadar uzun sürdüremezdim hazırlayıp sunduğum tv programını. Ve bununla birlikte 2-3 dizi filmi ailece birlikte izliyoruz. İnterneti daha çok arama motorunun sunduğu imkanlardan faydalanmak ve sosyal medya hesaplarımı yönetmek için kullanıyorum. Ulusal ve yerel gazeteleri günlük okumaya çalışıyorum. Her ne kadar internet ortamı bu imkanı sunsa da basılı gazetede okumak benim için daha tatmin edici. Dergileri pek takip etmiyorum. Dünyanın dönüş hızının gerisinde kalabiliyorlar günlük yayınlar olmadığı için. İmkan bulursam sektörel dergileri irdelemeyi seviyorum.  Sosyal medya ile aram iyidir diyebilirim. Hem bireysel hem de başkanı olduğum Attarlar Esnaf Odası’nın ve idare ettiğim Dost Fm ve Radyo Huzur’un ve tabiî ki bununla birlikte ajansımın sosyal medya hesaplarını önemli ölçüde ben yürütüyorum. 2019 yılında radyolarımızın sosyal medya hesaplarını geliştirme güçlendirme planımız var. 

Dost fm ve Huzur fm’deki çalışmalarınızdan bahseder misiniz ? 

Dost Fm 2001 yılında tarafımca kurulan bir yerel radyodur. Ağırlıklı olarak Türkçe pop ve Anadolu rock müzik içeriğine sahiptir. İlk yıllarda 10’dan fazla programcımız vardı. Şimdilerde bu sayıyı biraz düşürdük. İyi müzikle birlikte iyi programlar ve yerel/ulusal haberleri yayınlayarak sürdürüyoruz yayıncılığımızı. Radyo Huzur ise çok daha başka bir formata sahip. Dini sohbetler, ayetler, hadisler, menkıbeler, özlü sözler, haber, ilahi, ezgi yayınları üzerine kurguladığımız bir radyo. Radyo Huzur yakın zamanda kontrolümüze geçen bir radyo. Her 2 radyoda da sürdürdüğüm Radyo Gazetesi ismiyle bir programım var. Her 2 radyomuzda da hedefimiz kendi alanlarında en çok dinlenen ve aynı zamanda en nitelikli dinleyici kitlesine sahip olma özelliğini korumaya devam eden ve güçlendiren radyolar olmaktır.  

Aynı zamanda radyocular derneği başkanısınız dernekten ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz? 

Radyocular Derneği 2006 yılında kurulmuş bir dernektir. Türkiye’de radyoların dernekleşmesi süreci bizimle başladı. Derneğin ilk kuruluşunda Genel Sekreter olarak göreve başladım. 2008 yılında radyocu arkadaşlarımızın öneri ve desteğiyle başkan oldum. O süreçte telif haklarından olumsuz etkilenen radyocularımız adına önemli mücadeleler verdik. RTÜK Yasasının yapım sürecinde aktif rol aldık. Anadolu’da radyocu arkadaşlarımızla iletişim içerisinde olduk. Meslek birliğimiz olan RATEM’in tüm yayıncılarımız adına önemli ve etkili bir temsiliyet üstlenmesi ile çalışmalarımızı Malatya ölçeğine indirdik ve Malatya’daki radyolarımız ile birçok konuda ortak kararlar alarak mesleki faaliyetlerimizi birlikte yürütüyoruz. Radyolarımızın geleceğinin risk altına girdiği süreçlerde yeniden Türkiye genelinde örgütlenme ile ortak güçlü bir ses olma konusunda ise engelimiz yoktur.

İyi sunuculuğu  nasıl tarif edersiniz ?  

İyi sunucu, programını iyi kurgulayan ve bunu hayata geçirebilendir. Yerel radyolarda sunucu demek aynı zamanda yapımcı da olabilmektir. Radyonu sunduğu teknik imkanları kullanarak ortaya iyi işler çıkarabilendir. İyi sunucu, hem iyi yapımcıdır, hem iyi teknik elemandır, hemde toplumun beklentilerine cevap verebilendir, dinlenendir.

Sunuculuğun dünyadaki stresli mesleklerden olduğu ifade ediliyor. Sizce böyle mi ? Spikerliğin stresli yanları neler ? 

İfadeler doğrudur. Kaygısız, stressiz sunuculuk olmaz. Stres yoksa yeni bir yol bulamaz, yeni söylemler geliştiremezsiniz. Ticaret gibi değerlendirelim. Ticaret erbabı toplumun ihtiyaçlarını belirler, iyi analiz eder, ona göre ürün/hizmet üretir. Ürettiği Ürünü/hizmeti pazarlar ve gelir elde eder. Sunuculuk ta böyledir. İhtiyacı belirler, iyi analiz eder ve hazırlayıp sunduğu programla ilgi çeker, destek bulur, dinlenir yada izlenir. Yerel yayınlarda ulusal kanallarda olduğu gibi yapımcılık yöne                                                                                   

Radyo dinleyicisinin televizyon izleyicisine oranla daha vefalı olduğu söylenir bu konuyu nasıl yorumlarsınız ? 

Radyonun televizyona farkla gönle hitap etmesidir, ikna edici olmasıdır. Televizyonda radyoya oranla daha tek yönlü iletişim vardır. Radyoda dinleyici kendini bulabilmektedir. Ve radyo dinleyicisi radyosuna bağlıdır, bağımlıdır. Yapılan birçok araştırmada dinleyici radyoyu daha güvenilir bulmaktadır.

Uzun süre hem tv hem radyo spikerliği yapan bir isim olarak televizyon sunuculuğu ile radyo programcılığını karşılaştırır mısınız ? 

Televizyon programcılığı daha stresli bir iştir. Televizyonda her şey kontrolünüz altında değildir. Çünkü çok sayıda kişi o programda görev almaktadır ve bir personelin küçük bir ihmali programın kalitesini düşürebilmektedir. Televizyonda programın seyrini tasavvur ettiğiniz şekilde gerçekleştiremezsiniz. Bununla birlikte sadece anlattıklarınız değil, görünüşünüz, duruşunuz, beden diliniz izleyiciye yansır. Haliyle televizyon programcılığı daha komplike bir iştir. Ama radyoda bu streslerden uzak kalırsınız. Radyoda günlük kıyafetlerinizle hatta spor kıyafetlerinizle bile programınızı yaparsınız. Saçınızı başınızı düzeltmeniz gerekmez. Ruh haliniz yerindeyse bu ruh halinizi kolaylıkla dinleyiciye yansıtabilirsiniz. Her birinin ayrı bir heyecanı var. Her birinin ayrı bir güzelliği var. Ben hem tv sunuculuğunu hem de radyo program sunuculuğunu eş zamanlı olarak sürdürdüm. Hatta zaman zaman radyo ve tv programını birleştirerek ortak yayınlarımız da oldu. Tabi ortak yayın olunca her iki heyecanı da birlikte yaşıyorsunuz. 

Yeni Medyanın ( Sosyal Medya ve İnternet ) Geleneksel Medyayı ( Radyo – tv gazete ) Yok edeceği söyleniyor siz buna ne dersiniz ? Yeni Medya sizce ne yönde ilerleyecek ? 

Yeni medya her dönem vardı. Şöyle ki; Dünyada televizyon yayınları başladığında televizyon yeni medyaydı ancak sinema sektörünü yok edemedi.  Ve yine televizyon yayınları başladığında radyonun misyonunu tamamladığını düşünenler oldu. Ama o düşüncede olanlar haksız çıktı. Haberciliği radyo televizyona kaptırdı ama sosyal yayıncılıkta öncü oldu. İnternet çıkınca yine radyolar, televizyonlar ve gazetelerin biteceği söyleniyordu ama bitmedi. Sadece etkiledi. Etkilenen mecra kendisini daha güçlü hale getirecek alanlara yöneldi. Tabi ki internet önemli bir buluş. Belki ilerleyen zamanlarda televizyonlar bile internete bağlı çalışacak, gazeteler televizyonlar aracılığı ile okunabilecek. Sektör girişimcileri yeni gelişmelere karşı önlem alıyor yada yeni gelişmeleri işini geliştirmek için kullanıyor. Ancak üzerinde düşünmemiz gereken en önemli konulardan biri dünya çapında reklam mecrası tekelleşmeye doğru gidiyor. Mesela 10 yıl önce açık hava reklamları pastası geleneksel medya karşısında hızla gelişirken şimdi internetin sunduğu imkanlarla sosyal medya ve arama motorları gibi mecralar hızla büyüyor ve reklam pastasının önemli bir bölümünü kapıyor.  Önceden ülke içinde el değiştiren pastalar şimdilerde küresel ölçekte el değiştirmeye başladı. Yani internet aracılığı ile sunulan platformlarda yapılan reklamların gelirlerinin yüzde doksanı yurt dışına gidiyor duruma geldi. Bunu sektöre emek harcayanların hep birlikte düşünmesi, fikir alışverişinde bulunması ve çıkar bir yol bulması ve hatta alternatif üretmesi gerekiyor.

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Boş zaman diye tarif edebileceğimiz dilimlerim pek olmuyor açıkçası. Pazar günlerimi aileme çocuklarıma ayırıyorum. Onun dışındaki günlerde biraz boşluk bulabilirsem radyoların müziklerini düzenlemeye ayırıyorum o boşlukları. Türkiye’de belki de Ulasal radyoların bile uygulamadığı bir sistemimiz var. Yayın formatımıza uygun tüm müzikleri dinler, bu müzikleri kendi içinde kategorilendirir, hem hareketlilik hem de hitab ettiğimiz kitlenin eğilimlerine göre 5 üzerinden değerlendirerek bir kalite puanı veririz. Verdiğimiz kalite puanına göre yayınlarımızda yer veririz. Hazırladığımız bu sistemle müziği iyi bilmeyen bir çalışanımıza bile iyi müzik yayınlama imkanı vermiş oluyoruz. Bu çalışmaları yaparken de vaktin nasıl geçtiğini çoğu kez anlayamıyorum. 

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

En çok etkilendiğim, ufkumu açan, küresel düşünmemizi tetikleyen kitap Eski başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik isimli kitabıdır. Her ne kadar Başbakanlığı döneminde kitapta yazdıklarını yeterince tatbik edememiş olsa da yazdıklarından çok etkilendiğimi söyleyebilirim. 

Tekrar tekrar izlediğim filmler olmamıştır. Elbette etkilendiğim yapımlar olmuştur ama aradan sıyrılıp çok öne çıkan bir yapım yoktur. 

KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz ? 

KırmızıTürk sektörümüzde önemli bir ihtiyaca cevap veriyor. Bizler herkesi haber yapıp, programlarımıza konuk ederken, biz haber olamıyoruz. KırmızıTürk bizi haber yapan bir medya mecrası olarak oldukça özel ve önemli bir görevi yerine getiriyor.

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Bir günü diğer gününe eşit olan ziyandadır demiş peygamberimiz. Rehberimiz peygamberimizse ona kulak vermemiz gerekiyor. Elbette gelecek planlarımda Allah ömür verirse daha çok ibadet var. Hem sunuculuk hem de medya sahipliğim olduğu için her alanda kendimi ve idaresini yürüttüğüm kurumları geliştirmem gerekiyor. Mevcutlarda daha etkin bir yayıncılık planım var. 3-4 yıl içinde belki mevcutlardan farklı bir yayın içeriğine sahip yeni bir radyo istasyonu alabiliriz. Diğer taraftan da başkanlığını yürüttüğüm Attarlar Esnaf Odası üyeleri ile daha fazla hemhal olmak, onların sorunlarına çözüm üretmek hedefindeyim. Ve bununla birlikte bütün esnaflarımızın sorunlarının çözümüne katkı sunmak için yarım bıraktığımız ve zamanın darlığı nedeniyle netice alamadığımız esnaf odaları birliğindeki hantallaşmış yapıyı değiştirme hedefim vardı. Bu hedefimden de sapmış değilim.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Röportajınız için teşekkür ederim Cangizhan bey. İşimi para kazanmak için yapmıyorum. Parayı, işimi daha da geliştirebilmek için bir araç olarak görüyorum. Malatya’mıza Türkiye’mize halkımıza söyleyecek sözümüz var diye yapıyorum. Ve inşallah sözümüzü söylemeye devam edeceğiz.

Röportaj ve fotoğraflar : Cengizhan KAYA