Ülkemizde siviller silahlanıyor. Kimi ruhsatlı, kimi ruhsatsız tabanca, kimi av tüfeği, kimi pompalı tüfek.

Herkes silahlanma peşinde. 

Düğünlerde sağa sola silahla ateş eden mi ararsın? Trafikte yol vermedin diye silahını çeken mi ararsın? Sevgisine karşılık alamayıp öldürülen mi ararsın? Sudan sebeplere çıkan kavgalarda silahına davranan mı ararsın? Hepsi ve fazlası ülkemizde var. 

Beline silah takan kendini daha "erkek" sanıyor ve yaşadığı zamanın eski zaman olduğunu düşünerek kovboy edasıyla silahına davranıyor. 

Kin dolu yaşamak, nefretle tanışmak, şiddete başvurmak günlük yaşamımız gibi sanki. Toplum olarak pek bir sinirliyiz. Üstelik neşeli de olsak, sinirli de olsak silah sıkmak için hep bir bahanemiz var. 

Bir de şu namus konusu var ki uykuları kaçırtır. Dışarı çıktı diye kız kardeşine, karısına şiddet uygulayan, döven, öldüren namus kumkuması insanlarımız var bizim maalesef. 

Planlı plansız, mantık süzgecinden geçmeyen düşüncelerle basılan her tetik sadece öldürülenin değil geride kalanlarında fazlasıyla canını yakıyor.  

Bir hiç uğruna evladı öldürülen yüzlerce anne ve babanın ağıtları Arş-ı Ala ya yükseliyor.  

Ah ne büyük acı. 

3 yıl önce İstanbul Pendik'te Lise öğrencisi 17 yaşında dünya güzeli bir kızımız, zorba biri tarafından okulunun önünde hunharca öldürüldü. Helin Palandökenden bahsediyorum. 

Bugünkü röportaj konuklarımdan bir tanesi Helin'in acılı babası Nihat Palandöken. 

---Ne denir, nasıl denir bilmiyorum.  Başınız sağ olsun. Acınızı yürekten paylaşıyorum. Sizi tanıyabilir miyiz?

Teşekkür ederim. Ben Nihat Palandöken. Helin Palandöken'inin babasıyım.  Organize deri Sanayi bölgesinde bir fabrikada çalışıyorum. 

--- Helin'i kaybetmeden önce büyük bir kayıp daha yaşamışsınız. Eşinizi kaybetmişsiniz. Geriye siz ve iki kızınız bir başınıza kalmışsınız. Çocuk yaşta annesiz kalmak çak zordur. Çocuklarınız ve siz o zorlu dönemi nasıl atlattınız?

Evet maalesef eşimi 2013 yılında trafik kazasında kaybettim. Helin daha 13, diğer kızım da 7 yaşındaydı. Anneye en fazla ihtiyaç duydukları zamanlardı. Eşim vefat ettikten sonra .çocuklarıma hem anne hem de baba oldum. Çok şükür ki çocuklarım yaşlarından daha olgun ve çok akıllılardı. Ben onlara kol kanat gerdim onlarda beni hiç üzmediler ve her konuda destek oldular. 

--- Okurlarımıza  Hellni anlatır mısınız? Kimdi Helin?

Helin 17 yaşında Lise öğrencisiydi. Bilişim ve Teknoloji okuyordu. Aynı zamanda Tuzla Belediyesinde staj yapıyordu. Üniversite sınavlarına girerek, bölümüyle ilgili tasarım okumak istiyordu. 

Saygılı ve sevecen tavırlarıyla çevresi tarafından sevilen ve takdir edilen biriydi. 

--- Lise öğrencisi gencecik bir kız Helin Palandöken, arkadaş olmayı reddettiği Mustafa Yetgin tarafından okulunda pompalı tüfekle başından vurulup öldürüldü. Olayın ardından hepimiz yüreklerimizin yandığını söyledik. Üzüldük, ağladık, veryansın ettik. Eli kalem tutanlarımız kınama yazıları yazdı. İnsan yaşamı hepimiz için önemiydi. Ancak, her zaman ateş esas olduğu yeri yakar. 

Bir baba böylesine büyük bir acıyı yaşadığında ne hisseder?

Nasıl anlatayım ki? Evlat, canınızın bir parçası. Hayattaki her şeyiniz. Varınız, yoğunuz. Büyük umutlarla büyüttüğünüz. Üzerine titrediğiniz. Sizi yaşama bağlayan yegâne varlık.  Hayata onun gözleriyle bakarken cani ruhlu biri karşısına çıktı. Onu bizden ve bu hayattan koparttı! Bu acı nasıl anlatılır bilmiyorum. Hayatınız bir anda yok oluyor. Ölmüyorsunuz ama yaşamıyorsunuz da.  

---- Olay nasıl olmuş? Siz olayı nasıl öğrendiniz? 

Helin'in öldürüldüğü gün Adandaydım. Bir gün kalıp dönecektim. Acı haberi alır almaz İstanbul'a döndüm. Bana yaralı dediler ama ben cenazesi ile karşılaştım. 

Katil, Helin'e arkadaşlık teklif ediyor ama Helin her defasında reddediyor. Katil bunu takıntı haline getiriyor. Ve bir gün Helin okula giderken yolunu kesiyor. Helin'i ve yanında olan iki arkadaşını pompalı tüfekle vuruyor. Helin hayatını kaybederken, iki arkadaşı yaralanıyor. 

-- Katilin pompalı tüfeği internetten aldığı doğru mu? 

Evet. Katil M.Y, Pompalı tüfeği 9 taksitle internetten almış. Silah satan yeri denemek için kendim de aradım. "Bana bir silah lazım, nasıl alabilirim" dedim.  "Siz paranızı hazırlayın biz getiririz" dediler. Bir cezasının olup olmadığını sordum. "Yok" dediler. Evime teslim edebileceklerini söylediler. İşte silah almak bu kadar basit ve kolay. 

--- Acı olayın ardından bireysel silahlanmaya karşı imza kampanyası başlattınız.  Nedir bu imza kampanyası? 

"Allah'ın verdiği canı sadece Allah alsın istiyorum ben. Başka da bir şey istemiyorum. Benim canım yanıyor ama bu sadece benim meselem değil. Benim gibi canı yanmış yüzlerce hatta binlerce aile var. 

Biz şunu istedik, artık hiç kimsenin canı yanmasın, başka Helinler ölmesin. Analar babalar ağlamasın. 

Bireysel silahlanmaya hayır dedik. Meclise gittik dilekçemizi verdik. İnternette satılan silahların durdurulmasını istedik. 

Kadın cinayetlerinin durabilmesi için bireysel silahlanmaya karşı ve internetten alınan silahlara karşı imza kampanyası başlattık. Şu ana kadar 1/50000 kadar imza topladık. Pandemiden dolayı imza kampanyamızı durduk. Pandemiden sonra tekrar başlayacağız. 

Bireysel silahlanmaya karşı olan sadece Nihat bey değil, ülke olarak çoğumuz karşıyız. 

Bu konu ile ilgili bildiğim sadece "Umut Vakfı" çalışmaları. Herhangi bir ideolojiye ait olmaksızın bireylerin ateşli silahlarla donanmasını bireysel silahlanma olarak tanıyorlar ve bu konu ile ilgili etkinlikler düzenliyorlar. 

Bizde bugünkü röportajımızda Umut Vakfı Başkanı Özben Önal'a bireysel silahlanma konusunu konuştuk ve merak ettiklerimizi sorduk. 

--- Merhabalar. Sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba. Ben Umut Vakfı Başkanı Özben Önal. 

TED Ankara Koleji’den mezun olduktan sonra İsviçre Montreux -European University’de otelcilik eğitimi aldım, Lausanne’de de Business School sertifika programını tamamladım. 3DE3 Gayrimenkul Danışmanlığı Yönetim Kurulu üyeliğini, Özben&Penok Mücevherat Ortaklığı Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı ve 2014 yılından beri Tımarhane Tasarım Atölyesi kuruculuğunu sürdürmekteyim.

Kıymetli annem Nazire Dedeman adalete kavuşabilmek için büyük bir hukuk mücadelesi verdi. Ve 27 yıl önce bu vakfı kurdu; başka Umut’lar sönmesin, diye. Yılmadan, yorulmadan mücadelesini sürdürdü. Kurulduğu günden beri vakıf çalışmalarında aktif olarak rol alıyordum. Sevgili annemin 4 Şubat 2019 tarihinde aramızdan ayrılışından sonra annemin bugüne kadar taşıyıp getirdiği bayrağı bundan sonra ailemle birlikte ben taşımaya devam edeceğim.

--Umut Vakfı'nın kuruluşundan ve amaçlarından kısaca bahseder misiniz? 

Umut Vakfı, 1993 yılında, 'Bireysel silahsızlanma' temelinde kurulmuş toplumsal bir vakıf olup, Sivil toplum kuruluşudur. (STK) statüsünde etkinlik göstermektedir. Vakfın kuruluşuna neden olan olay, Dedeman oteller zinciri sahibi Dedeman ve Önal ailelerinden, Nazire Dedeman'ın oğlu, 17 yaşındaki Umut Önal'ın, 28 Eylül 1993 günü, arkadaşının silahından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetmesidir.

YÜZDE 66 ARTTI

Umut Vakfı olarak; verilere ulaşmakta zorlandığımız için; 2014 yılından bu yana yerel ve ulusal medyayı günü gününe takip ederek medyaya yansıyan silahlı şiddet olaylarının istatistiğini tutuyoruz… Ve o yıldan bu yana her yeni yılın ilk ayında “SİLAHLI ŞİDDETİN HARİTASI”nı raporlaştırarak yayımlıyoruz… Ayrıca 28 Eylül Bireysel Silahsızlanma Günü’nde de, her yıl Eylül ayına kadar Türkiye’de yaşanan bireysel silahlı olayları rakamlarla kamuoyuyla paylaşıyoruz… Sizinle 2020 yılının 28 Eylül’ü öncesi 24 Eylül’e kadar basına yansıyan rakamları paylaşayım… Bu yıl; Ocak ayının başından bu yana yani 24 Eylül 2020 tarihine kadar Türkiye genelinde; 2 bin 61’i ateşli silahlarla olmak üzere toplam 2 bin 455 olay basına yansımış bulunuyor… Umut Vakfı’nin ilk istatistiksel çalışmayı yaptığı 2014 yılında ise 24 Eylül tarihine kadar yansıyan olayların sayısı toplam bin 481… Bireysel silahlarla meydana gelen şiddet olaylarında; geçen yılın aynı dönemine göre bu yıl yüzde 3 artış olduğu görülürken 2014 yılına göre; aradan geçen 6 yılda yüzde 66 bireysel silahlı şiddetin arttığı dikkat çekiyor… Üstelik de; bu yıl salgın hastalık süreci yaşanmasına ve aylarca insanların evlerde kapalı kalmasına rağmen… Evet… Her geçen yıl silahlanma ve silahlı şiddet artıyor… Maalesef bu yıl gördünüz salgına rağmen sokaklarda, eğlencelerde insanlar umursamazca yine silahları kullandı, kullanıyorlar… Ve biz Umut Vakfı olarak; hiç yılmadan uyardık, bir kez daha uyarıyoruz:“SİLAHIN ŞAKASI YOK…”

---Son yıllarda artan silahla yaralama, öldürme gibi şiddet olayları karşısında ne düşünüyorsunuz?

Elbette ki; çok üzücü…

Bireysel silahlanma, her an bir başka kişinin yaşam hakkını ortadan kaldırabilecek bir cinayet aracına sahip olmak, demektir. Bu önlenmelidir, ciddi yasal düzenlemeler yapılmalıdır…

Maalesef en büyük sorun silaha kolay ulaşım ve de cezasızlık… Evdeki, beldeki, arabadaki silah öldürür… Evdeki silahlara sahibi dışındakilerin de kolaylıkla ulaşabiliyor olması gibi durumlar da şiddete açık bir davetiyedir

Küçücük çocukların bile bu yüzden sık sık silahla oynarken en yakınlarını, arkadaşlarını, hatta kendilerini öldürdüklerine tanık oluyoruz…

Bireysel silahlanma hem kişilerin güvenliği için, hem de ülkemizin güvenliği, geleceği için tehlikeli boyuta gelmiş bulunuyor…

--- Türkiye'de bireysel silahlanma oranı nedir? 

Türkiye’de yüzde 85’i ruhsatsız en az 25 milyon silah bulunuyor…

Maalesef ülkemizde bireysel silahlanma son yıllarda büyük tırmanışta… Çünkü silaha ulaşım çok kolay yani silah bir tık ötede… Her tür silahın internetten pervasızca reklamı yapılıyor ve kargoyla kapıya kadar teslimat sağlanıyor… Yine bir tıkla silaha ulaşanların sosyal medyada aldıkları silahlarla pervasızca poz verdiklerine tanık oluyoruz…

Siz gazeteciler de görüyorsunuz, tanık oluyorsunuz; pek çok olayda, kadın cinayetlerinde silahların internetten alındığına, suçlunun suçu işlemesinden önce o silahla sosyal medyada poz verip, yayınladığına…

Aslında bireysel silahlanma sadece ülkemizde değil tüm dünyada son yıllarda hızla yayılıyor.

--- Bireysel silahlanmanın sebepleri sizce neler? 

Güvensizlik mi? Korunma isteği mi? Eğitimsizlik mi? Bu sorunun yanıtını yetkililer daha iyi biliyordur eminiz... Şunu söyleyebiliriz ki; Umut Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, bu bireysel silahlar tamamen öldürme amacıyla ediniliyor.

--- Özellikle internet ortamında ekmek peynir gibi silah satışı yapılıyor. Hatta Sosyal Medya hesaplarından biri olan fecebook üzerinden açılan grup sayfalarında ikinci el silah satışlarına bile rastlayabiliyoruz. Sizce de insanlar bu konuda fazla rahat değil mi? 

İnsanlar bir kitap ya da gazete alırken “ne kadar pahalı, alamıyoruz” diye yakınıyorlar, ama öte yandan internetten bir tıkla silaha ulaşabiliyorlar. Silahlanmanın; bir olay sonrası yakalanan şahıslara kesilen para cezasının dışında hiçbir caydırıcılığının olmadığına tanık oluyoruz maalesef.

Yani caydırıcı ciddi cezaların olmaması silahlanmayı artırıyor…

--- Ülkemizde Ruhsatsız silah satmanın ve bulundurmanın cezası nedir?

Ruhsatsız Silah Bulundurma, Taşıma veya Satın Alma Suçunun Cezası 6136 Sayılı Kanun’da eğer bir adet ise 2 yıla kadar hapis, birden fazla ise 3 yıla kadar hapisi öngörüyor… Ama her gün kamuoyuna yansıyan cinayet haberlerlerinde yaralama olaylarında genellikle suçlunun salıverildiğini görüyoruz…

Yönetim Kurulu Üyemiz Psikiyatr Dr. Ayhan Akçan bu konuda, “ Bizim ülkemiz bu konuda gevşek uygulamanın olduğu ülkeler kategorisinde. Yani kayıt altına alayım problemi çözeyim mantığı var. Tabi kanun dışı silah aldığınız zamanda çok fazla cezai müeyyidesi de yok” yorumunu yapıyor.

--- Bireysel silahlanmanın önüne geçilemediği takdirde Ülkemizi nasıl bir tablo beklemededir?

Bakın bugün insanların sokaklarda çatıştıklarına, en ufak tartışmada ya da alacak verecek tartışmasında evleri, işyerlerini kurşunladıklarına, miras, arazi anlaşmazlıkları da dahil acımasızca birbirlerini öldürdüklerine tanık oluyoruz, izliyoruz. Bu olaylar sürekli artıyor. Alacağını almak için, hakkını almak için mahkemeye, adli yollara başvurmuyor bir takım insanlar… Yetkililer silahlanmayı önlemenin yanısıra toplumda dalga dalga yayılan ve artan bu olayları da, neden, niçin oluyor, diye masaya yatırmalı…

Daha bir kaç gün önce Tekirdağ Çorlu’da yaşları 18’den küçük olanların da aralarında bulunduğu iki grubun sokakta çatıştıkları gazetelerde yer aldı. 16-17 yaşına ragmen pek çok suç kaydı bulunan, ellerinde silahlarla sokakta pervasızca çatışan bu insanlar neyin habercisi sizce? Bu olay sonrası 6’sı 18 yaşından küçük 9 kişi gözaltına alındı…

Bu gibi olaylara son zamanlarda sıklıkla rastlanıyor ve bireysel silahlanmanın önüne geçilmezse de daha da artacağı bir gerçek..

Adına serseri deyin, maganda kurşunu deyin ne derseniz deyin her yıl 100’lerce insan da “maganda” kurşunlarıyla ölüyor… Ve de bireysel silahlanmanın önüne geçilmediği, cezasızlık sürdüğü müddetçe de “maganda kurşunlarıyla ölümler” de artarak sürecek…

Burada Umut Vakfı’nın hep vurguladığı “uzlaşma kültürü”nün önemi ortaya çıkıyor… “Farklılık, barış ve uzlaşma” sac ayağı gibi… Evimizden okula, medyadan TBMM’ye her yerde, dinleme, dinlenildiğinin hissettirilmesi çok önemli, sorunların barışçıl yollarla, uzlaşmayla çözülmesi çok önemli...

Çözüm tepeden tırnağa uzlaşma kültürünün egemen olunmasıyla, silahsızlanmayı özendirici çalışmalarla ve silahlanmaya, yasadışı silah satışını önlemeye yönelik alınacak ciddi önlemlerle, caydırıcı cezai yaptırımlarla mümkün.

Yine Vakıf Yönetim Kurulu Üyesi hukukçu Prof. Dr. Timur Demirbaş’ın İzmir ve İstanbul’da yaptığı ‘adalete ne kadar güveniyoruz’ konulu anket çalışmasından bahsetmek isterim. Bu anket çalışmasının sonucu yüzde 38’ken, beş yıl sonra aynı çalışmanın tekrarında bu oran yüzde 32’lere düştü. Şu anda adalete güvenin daha da aşağıda olma ihtimali yüksek. Sizin otorite olarak adaletinize güvenilmez yani sizin adaleti sağlayamadığınız tartışılır ise yerine maalesef farklı adalet sistemleri arayışları başlıyor. Ve otoriteniz sarsılıyor. Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile adalete güven en fazla yüzde 60’lardadır. Almanya, Fransa gibi. Adalete güven duygusu yine yüzde 30’larda olup, bize en yakın ülke; Rusya’dır.

Çatışmalar her zaman olur. Fakat çözülemez ise adalet, yargı devreye girmelidir. Ki adaletin güvenirliliği ve insanların adalete en kısa zamanda ulaşması, adaletin hakça olması önemlidir.

---Bireysel silahlanmanın önüne nasıl geçilir, çözüm önerileriniz nelerdir? 

Ülkemizde, evlerimizde acı olayların yaşanmaması için yapılması gereken de çok basit…Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ilgili komisyonunda kadük hale getirilmiş olan “Silah Kanun Tasarısı” yeniden ele alınarak silahlanmayı zorlaştırıcı düzenlemeler, silah bulundurma ve taşıma ruhsatı olan kişilerin sağlık kontrolleri ve saklama kuralları denetimleri sık sık yapılmalıdır. Eğitim, öğretim kurumlarında öfke kontrolü bulunmayan ve şiddete eğilimli yetişkin ve çocuklara rehberlik danışmanlığı ve eğitimlere önem ve ağırlık verilmeli, yaygın olarak sürdürülmelidir. Bunun için ülkenin yöneticilerine ve tüm siyasi partilerin milletvekillerine duyarlı davranmaları çağrısında bulunuyoruz. Aksi halde silahlı şiddet sonucu ölen, yaralanan her insanın, canlının vebali onların boynunadır… Cezalar ağırlaştırılmalı, mahkemelerce ertelenmemeli, para cezasına çevrilmemelidir…

Ve tüm kamuoyuna sesleniyoruz: Silah bir oyuncak değildir. Çocuklarımızı daha bebeklikten itibaren eğitelim, silahın bir oyun aracı olamayacağını anlatalım.