RÖPORTAJ: KIVANÇ TERZİOĞLU

Nasıl bir ortamda yetiştiniz, nerede büyüdünüz?

Adana’da kalabalık bir ailede büyüdüm. Üç ablam bir erkek kardeşim var. Aramızda 2-3 yaş fark olduğu için kardeşten çok arkadaş gibi büyüdük. Anne ve babama bizleri güzel bir ortamda büyüttükleri için bir kez daha teşekkür etmem gerekir. Kardeşlik güzel bir duygu.

Karakterinizin en belirgin özellikleri neler?

Çok sakin bir yapım var ama bu sakinliğin altında da deli dolu bir kız çocuğu var. Negatif enerjiyi, pozitife dönüştürebiliyorum. Hayata kafa tutabiliyorum.

Küçüklüğünüzden beri sahip olduğunuz bir takıntınız ya da alışkanlığınız var mı?

Çocukluğumdan beri günlük tutarım ve bu alışkanlığım halen devam ediyor. Bazı zamanlar yazdıklarımı açar okurum ve her seferinde yüzümde bir tebessüm oluşur.

Oyunculuk kariyeriniz nasıl başladı? Geliştirmek için neler yapıyorsunuz?

Oyunculuk benim için bir tutkuydu. Seyirci bakış açısıyla hiç izleyemedim dizileri. Kendimi kahramanların yerine koyup ayna önünde canlandırırdım. Daha sonra bu hayalim için eğitimlerimi aldım ve almaya da devam ediyorum. Oyunculuk eğitimi yanı sıra sürekli kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Binicilik, dövüş ve benzeri eksiklerimi tamamlıyorum.

Oyunculuğun sizi besleyen tarafları neler?

Her farklı karakter farklı bir dünya demek, keşfe çıkmak gerekiyor ve bu çok heyecan verici... Kendimden ne kadar uzaklaşırsam büründüğüm karaktere o kadar yakınlaşıyorum.

Şu an oynadığınız proje ve rolünüz hakkında bilgi alabilir miyiz? 

Karakterimin adı Güliz. Güliz, çok cesaretli, atılgan, enerji dolu, sempatik, zeki, kendini hemen sevdiren sıcakkanlı bir karakter.

İlk set günü neler hissettiniz?

İlk set günü set saatimin öğlen olmasına rağmen erkenden uyandım.Hayallerime atacağım ilk adımdı ve kuşlar gibi heyecanlıydım. Sete erken gittim çünkü Tümay hocam eğitim verirken üstüne basa basa “Erkenden sette olun ve ortamda neler oluyor seyredin” derdi gerçekten erkenden sette olmak beni rahatlattı ama tabi ki haftalar geçse de içimdeki o tatlı heyecan bitmedi:) bitmeyecek de... Bana bu şansı veren başta Mecit Beştepe, Ahmet Edebali olmak üzere yönetmenlerime ve tüm ekip arkadaşlarıma çok teşekkür ederim. Orası benim için bir okul. Oradan öğreneceğim çok şey var. Oyunculuğuma çok şey katacağıma inanıyorum.

Oyunculuğu besleyen ve yok eden duygular sizce nedir?

Her meslekte olduğu gibi oyunculuğun da zor ve keyifli yanları var. Bu meslek, bazı çevrelerce hobi gibi görülse de gerçek hiç de öyle değil, oyunculuk ciddiye alınması gereken bir meslek. Eğitimimi aldım ben herşeyi biliyorum diyemezsiniz.Özfarkındalığı geliştirerek, mesleki gündemi, gelişmeleri,güncel dizi ve filmleri takip etmek gerekiyor.Ne kadar bilirsek, o kadar güvenimiz artar ve başarıya da bir o kadar yaklaşırız.

Oyuncu olmaya karar verdiğiniz andan bu yana pes ettiğiniz, geri çekilmek istediğiniz bir dönem oldu mu? Olduysa nasıl baş ettiniz olmadıysa sizi destekleyen ve hayatınızı kolaylaştıran neydi ya da kimlerdi?

Oyunculuk gerçekten sabır işi ve bu süreçte hiç pes etmedim ve etmeyi de düşünmedim.En büyük şanslarımdan biri her zaman güvenini hissettiğim Tümay Özokur’du. Bu mesleği yapmak isteyenlerin kendine güveni olması çok önemli ama sizin hayallerinize güvenen birinin olması işte o çok başka... Tümay Özokur’a, emek veren hocalarıma ve tüm ekip arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Bir gün oyunculuğu bırakmak zorunda kalsanız yerine hangi mesleği neden tercih edersiniz?

Oyunculuğu hiçbir zaman bırakmayı düşünmüyorum.Hayallerim her geçen gün daha çok umut ve heyecan veriyor.Ama bir gün bırakmak zorunda kalırsam şuanda mimarlık okuyorum ve mimar olarak hayatıma devam edebilirim 

Hayatınız boyunca kaç farklı karakter canlandırabileceğinize inanıyorsunuz?

Psikolojik sorunları olan, uç karakterleri canlandırmak istiyorum, Gerçek hayatta olduğum “ben”den ne kadar çok uzaklaşırsam,oyuncu olarak kendimi daha yaratıcı hissederim ve bu sebeple de bir sınır belirlemek istemem.

Hayat tecrübeniz ne oldu desek…

Hayallerinize güvenmeyen ne kadar çok insan olursa siz o kadar çok hayallerinize güvenin...

Hangi cümleyi ya da kelimeyi insanlar daha sık söylesin istersiniz?

Gülümse!Her şeye rağmen, her duruma rağmen gülümse...

Pandemi döneminde yaşadığınız en yoğun duygu ne oldu?

Her zaman insanın aklında olan bir soru vardı, doğa mı insana, insan mı doğaya hakim? Bu süreçte doğanın insana hakim olduğunu öğrendik. Toplumsal olarak çok negatif bir sürecin içerisinde bulunsak da kişisel olarak bu süreci pozitif değerlendirdiğimi düşünüyorum. Kendimizi eve kapattığımız bu dönemde, çokça kendime vakit ayırdım ve keyfini çıkartmaya çalıştım.

Sil baştan desek…

Yaşadığım her şey bana iyi ya da kötü dersler verir. İyilikleri ön cebe, kötülükleri arka cebe koyar yoluma devam ederim.

Korkularınız…

Sevdiklerime zarar gelmesi..

Hayalleriniz…

Hayalini kurduğum meslekte başarılı ve kalıcı olmak. Hayallerimizin ortak olduğu insanlara birazda olsa ilham olabilmek..

İnançlarınız…

Hissettiğim her şeye inanırım.

Çocuklar…

Çocuklar en hassas olduğum konu.Her çocuk nefes demek ve en güzel dünya çocukların doyasıya gülümseyebildiği dünyadır. 

Hayvanlar…

Şans isminde bir kedim var. Eve gittiğimde ona sarılır, dakikalarca öperim onu. Benim için huzur demek. En iyi anlayan, hissedendir.

Doğa…

Hissetmek ve gökyüzüne bakıp nefes alabilmektir.

Umuda dair mesajınız…

Umut, her şeyin başlangıcı…

Saygılarımla…

Sağlıcakla Kalın ama Sevgisiz Kalmayın…