SERAMİK SANATÇISI HÜLYA AKYOL İLE SANATINA DAİR RÖPORTAJ...

Sevgili okuyucularımız Seramik Sanatçısı Hülya Akyol ile sanatına dair yaptığım röportajı siz değerli okuyucularımız ile paylaşmak isterim...

Türkiye’de el sanatlarının Pandemi ile birlikte sanal dünya’ya da açıldığını görüyoruz. Sanat galerilerinin sanal galerilere dönüştüğü bu dönemde dünyanın her hangi bir yerindeki müzeyi, sergiyi gezip eserleri inceleyebilirsiniz. Sanatçı olarak ise eserlerinizi online müzayedelerde seyirciyle buluşturabilirsiniz. Sanatını galerilerde eserlerinin tanıtımı ile gerçekleştiren Seramik Sanatçısı Hülya Akyol ile bizde röportaj yaparak sanatına olan duyarlılığını sorularıma verdiği yanıtlarla gerçekleştirmiş olduk...

Hülya hanım merhaba. Nasılsınız? Sizi tanıyabilir miyiz?

Merhaba, iyiyim teşekkür ederim. Her sokağı sanat kokan Bodrum’un enerjisi tüm yorgunluğumu aldı diyebilirim. Samsun’da doğup büyüyüp, geçen yüzyılın sonlarında üniversite için Ankara’ya geldim ve halen hayatımı Ankara’da sürdürüyorum. Arkeoloji ve sanat tarihi eğitimi aldım. Akademik kariyer hedefim kızımın doğumuyla yön değiştirdi. Uzun yıllar kızımı büyütmek ve gönüllülük esaslı çalışmalarla geçti. Şimdi ise çamurla iç içe bir yaşam sürüyorum.

Seramik eserler yapmaya ne zaman başladınız? Sizi Seramik Sanatçısı olmaya yönlendiren ne oldu?

6 yıl önce seramikle tanıştım. Ankara Atatürk Kültür Merkezi’nde canım hocam Kültür Bakanlığı Sanatçısı Hatice Yazıcıoğlu Gürler’den dersler almaya başladım. İçimdeki sabırsız ve telaşlı insanı dinginleştiren seramikle onun sayesinde yakınlaştım. Seramiklere ve toza toprağa katıldığım kazılardan oldukça aşinaydım. İzmir’de ve Gökçeada’da uzun yıllar bulunduğum kazılardan ele geçen seramiklerin yıkama, çizim, sınıflandırma ve tarihlendirilmesine kadar pek çok aşamasını DTCF ve Hacettepe Üniversitesi’ndeki çok değerli hocalarımdan öğrenmiştim. Ancak çamur haliyle üretime başlayıp bir tabak, testi ya da heykel haline getirme süreci inanılmaz bir serüven diyebilirim. Yönlendirme konusuna gelince düşündüm de, tek bir yönlendiren olmadı aslında. Yurt içi ve yurt dışı müze ve galerilerde seramik eserler her zaman ilgimi çekerdi. Aldığım eğitimin de etkisiyle bu buluşma kendiliğinden gerçekleşti.

Seramik sanatçısı olmak için eğitim almak gerekli mi? Yoksa yetenek daha mı ön planda? Siz eğitim aldınız mı?

Evet tabiki eğitim her alanda gerekli. Ancak seramik bölümlerinde eğitim oldukça ayrıntılı veriliyor. Ve açıkçası benim buna vaktim yoktu. Mesleğim gereği yüksek lisans ve doktora sürecinde anladım ki en çok bilgiyi katıldığım kazılardan yani sahada öğrendim. Seramik için 5 yıl boyunca Ankara’nın Kültür Bakanlığına bağlı köklü bir kurumu olan AKM’nin seramik atölyesinde işinin gerçekten ustası bir seramik sanatçısından öğrenmek beni donanımlı hale getirdi. AKM bir okul gibiydi benim için. Her ne kadar şu an atölyelerde eğitim durdurulmuş olsa da oradan aldığım birikimin bir karşılığı yok benim için. Evet; yetenek de önemli ancak yaptığınız yoğun pratikle yeteneğiniz birleşince verim aldığınızı hissediyorsunuz.

Seramik sanatı nasıl bir sanat dalıdır? Eserlerinizi çamur ile yapıyorsunuz, sanatınıza etkisi nedir?

Seramik, neolitik dönemden itibaren (MÖ 7000-6000) kullanılmaya başlanmış olup, dönemin sosyal hayatını da büyük ölçüde etkilemiştir. Ev ve ocak etrafında toplanan insanlar arasında sosyal bir örgütlenme de yaratmıştır. Yemek pişirmek ya da depolamak için gerekli olan çanak çömlek yapımının yanı sıra ritüel amaçlı kilden figürinler, sonraki dönemlerde mühürler, kil tabletler ve hatta küp mezarlar yapılmıştır. Seramik, gelişen teknoloji ile birlikte arkeoloji bilimi için de bir dönüm noktası olmuştur. Çömleklere işlemiş yağ asidi kalıntılarıyla bulunduğu arkeolojik alanın tarihlendirilmesi için büyük öneme sahiptir. Seramiğin ana maddesi olan kil, elle veya çarkla şekillendirilip yüksek ısıya maruz bırakıldığında pişmiş toprak halini alır. İlk pişirimi yapıldıktan sonra üzeri sırlanarak ikinci pişirim gerçekleştirilir. Seramik çok kolay şekillendirilen, kuruyup pişirildikten sonra uzun yıllara meydan okuyan güçlü bir hammaddeye sahiptir. Kil, sanat terapisinde de önemli bir malzemedir. Seramikte kili yoğurma, biçimlendirme ve ürün oluşturma faaliyetleri, kişinin iç dünyası ve zihinsel süreci hakkında dış dünyaya bilgi akışı sağlar.Bununla ilgili bilimsel çalışmalar oldukça fazladır. 

Bir avuç toprak, biraz da suyum ben. Neyimle övüneyim, işte buyum ben’’ diyen Yunus Emre çok güzel özetlemiştir aslında toprağın mütevaziliğini. Bir avuç çamurla yapılan binlerce yıllık sanat eserlerini düşündüğümüzde, çalışmalarımın da bu akışa dahil olması beni heyecanlandırıyor.

Ne tür seramik eserler yapıyorsunuz? 

Aslında geniş bir yelpazede çalışıyorum. Çünkü her yaptığım işte yeni bir teknik öğreniyorum. Tabak, fincan ,takı ,duvar panoları ve heykel olarak gruplandırabiliriz. 

Eserlerinizin temasını arkeoloji ile nasıl harmanlıyorsunuz?

Eğitim sürecinde yaptığım çalışmalar dışında kalan serbest işlerimde Anadolu arkeolojisi ve mitolojisinin etkileri istemsiz bir şekilde çalışmalarıma yansıdı. Mesleğimi yaşamıma dahil edince bu sonuç kaçınılmazdı bence. 

Farklı türlerde çalışmalarınız var. Nasıl bir duygu ile çalışmalar yapıyorsunuz? Çalışmalarınız ile vermek istediğiniz mesaj nedir?

Anadolu’nun zengin geçmişini, halkımıza ve gençlere nasıl anlatabiliriz, neden eğitim sistemimize dahil edemiyoruz gibi sorulara çok fazla kafa yorardım. Ve seramikle buluşmam bu yolda çalışmalar yapmam için araç oldu. Bu iki disiplini birbirini besleyecek şekilde kullanıp, insanlara kültürel varlıklarımızı hatırlatmak ise asıl amacım. Bu benim için heyecan verici bir çalışma. Sevdiğim iki işi birden yaparak özellikle gençlere ne kadar değerli topraklarda yaşadığımızı hatırlatacak en ufak katkım varsa kendimi şanslı sayarım. 

Tarzınıza dair etkilendiğiniz bir sanatçı var mı? Hangi sanatçılardan etkilendiniz?

Seramik çalışmalarında uzun yıllar Hitit Kültürünün etkilerini yansıtan Erdinç Bakla’nın işleri hep dikkatimi çekmiştir. Dünyaca tanınan seramik sanatçımız Füreya Koral’ın çalışmaları da beni etkilemiştir. Hatta şu sözleri  çalışmalarıma yön vermiştir. “Bir ocak yapmalıyım çiniden. Güzel bir merdiven başı. Kahve fincanlarım olsun bütün kahvelerde. Zengin fakir, iyi kötü bütün evlerde. Genç ihtiyar bütün ellerde. Sanatı müzelere hapsetmek yok. O sanat ölü sanattır, çağımıza yakışmaz.’’ Benzer kaygılarla yaptığım çalışmaların bir grubuna “Bir tabak arkeoloji” adını verdim. İstedim ki sofralarımızda, ofislerimizde sanat konuşulsun. 

Katılmış olduğunuz sergilerde eserlerinize dair duyarlılığı nasıl görüyorsunuz?

Çalışmalarım merak uyandırıyor. Çok fazla soruyla karşılaşıyorum. Bu da bana yaptığım tabloyu oluşturan mitosu anlatma fırsatı yaratıyor. En hoşuma giden yorumlardan biri ise müze geziyormuş gibi hissediyoruz denilmesi. Bu çalışmalarımın amacına ulaştığını gösteriyor. Müze ya da kitap önerisi vermemi isteyenler de oluyor. Aslında geniş bir farkındalık var ancak hayatın koşuşturmasında zaman bulamayan kitlelere böyle önerilerde bulunmak beni mutlu ediyor.

Kendinizi eserlerinizi yapmak için şartlandırır mısınız? “Zaman değerlendirmesi ile geri dönüşü de olsun” düşüncesi ile mi sanatınızı icra edersiniz?

Bir sergi hazırlığındaysam evet şartlandırmam gerekiyor. Çünkü tasarladığım tablolar bolca okuma ve araştırma yapmamı gerektiriyor. Seramik zaten kendi başına uzun soluklu süreçken zamanı iyi yönetmem gerekiyor. Çünkü örneğin bir tabağın oluşum süreci en az iki defa fırınlanma gerektiriyor. Çünkü bu süreçte şekillendirme, kuruma ve sırlama evrelerini de dikkata alırsak en az iki haftaya ihtiyaç oluyor. Normalde plansız gerçekleştirdiğim işlerim çoğunlukta. Çünkü; ben aynı anda 2-3 farklı işi çalışmayı da seviyorum. Bu da çamurun bana verdiği enerji olsa gerek.

Sanatınızın tanıtımını yaptığınız medya hesabınız var mı? Varsa faydalı oluyor mu?

Evet var. Instagram üzerinden çalışmalarımı ve sergilerimi paylaşıyorum. Bunun yanı sıra sayfadan bizimle iletişime geçenlere satış da yapıyorum.

Ancak siparişlere göre zamana ihtiyacım oluyor, stoklu çalışmadığım ve her ürünüm tek parça olduğu için minimum 15 gün süre gerekiyor. Tabiki çok faydalı. İletişim çağının gerektirdiği şekilde geniş kitlelerle medya sayesinde bağlantı kurabiliyorum.

Yaptığınız sanat eserleri ilgi görüyor mu? Tabii ki manevi yönünün dışında maddi olarak da…

Evet manevi anlamda ilgi oldukça doyurucu ancak toplum olarak sanat galerilerinden eser satın alma konusunda biraz mesafeliyiz. Gözlemlerime dayanarak emek harcanmayan, dijital baskı tabloların satıldığı zincir mağazalara yüklü miktar para verilebiliyorken özgün çalışmalara gereken ilgiyi göstermiyoruz. Sanata ve sanatçıya ülkemizin hem yöneticilerinin hem de halkının sahip çıkması gerektiğini vurgulamak istiyorum. Çünkü yaşamanın çok pahalı olduğu bu dönemde sanatçının sanatını yapabilmek için maddi manevi çok fazla emek harcadığı düşünülürse karşılığını alan kesimin oldukça az olduğunu görmemek için kör olmak lazım. 

Pandemi dönemi çalışmalarınız ne durumda? Eser üretmenize etkisi oldu mu?

Bu zorlu dönemde atölyenin bir açılıp bir kapanması çalışmalarımın rutinini bozdu. Ancak bol bol okuyarak ve tasarlayarak bu dönemi verimli kullandım. Hatta evde yapabileceğim küçük boyutlu işlerle çamurdan uzak kalmamayı başardım. Aynı zamanda benim için küçük bir terapi oldu.

Solo sergi açtınız mı? Sergiler sanatsal gelişiminize faydalı oluyor mu?

Henüz sergi planım yokken medya sayesinde Galeri D'art La Visione'dan aldığım davetle karma sergilere katıldım. Sergilerden biri Istanbul’da Beşiktaş'taki galerisinde diğeri Santa Maria kilisesinde gerçekleşti. Sonuncusu da geçen hafta Bodrum’da yapıldı. Karma sergilerdeki çok sesliliği seviyorum. Özellikle farklı mekanlardaki sergilere katılmayı tercih ediyorum. Planlarım arasında sokak ya da apartman sergileri de var. Çalışmalarımı bu sergilerle hem sanatseverlerle buluşturuyorum hem de eserlerimin ardındaki mitolojiden söz ederek asıl mesleğimi de bir nevi devam ettirmiş oluyorum. Pandemi döneminde bir heykelimi online bir galeride sergileme fırsatı da buldum. 

Yakın zamanda katılım sağladığınız Bodrum serginizden de bahseder misiniz?

La visione art galeri’nin enerjik ekibi ve Bodrum Belediyesi’nin desteğiyle yapılmış yüksek katılımlı bir karma sergiydi. Seramik panolarımın ardındaki hikayeler Karya bölgesini yani Halikarnas’ı ilgilendirdiği için ilgi çekti. Özellikle Daphne heykeli, kız kardeşlerimin hazırladığı defne tacıyla serginin gözdesiydi. Tacı takan herkese Daphne ve Apollon’un mitosunu anlatma şansı buldum. İlk kez buradaki çalışmalarımın bazılarında 24 karat altın kullandım. Özellikle “Altın Dostluk” Hermias ve yunus, “Altın Elma” Afrodit eserlerinde ve Ana tanrıça figürlerinde oldukça ilgi gördü. Ve kızım, yeğenim ve arkadaşlarının katılımıyla gençliğin enerjisi tüm salonu doldurdu. Hedef kitleme bu kadar yakın olmak oldukça sevindiriciydi. Hatta sanatseverlere çalışmalarım konusunda bilgi verdiklerini görünce temel hedefim doğrultusunda yol katettiğimi anladım.

Son olarak eklemek istedikleriniz?

Başta La Visione Art ekibine ve Bodrum Belediyesine çok teşekkür ederim.

Tüm sevdiklerime bana kattıkları ve sonsuz destekleri için teşekkür ederim. Ayrıca size bu özenle hazırladığınız sorular için teşekkür ederim. Sanatın gücünün, tabiatı ve insanlığı iyileştirebilmesi dileğiyle.