ASLI MERCAN SARI
Yıl 1999 Adana’nın Kozan ilçesi Kurtuluş etkinliklerine dev bir isim geliyor dediler hiç unutmuyorum kulaklarımda Lise çağlarım koşa koşa gittik ve o dev isim Murat Kekilli idi ve tüm ilçe Bu Akşam Ölürüm nağmeleriyle inliyordu. Bu Akşam Ölürüm, Murat Kekilli'nin Kasım 1999'da piyasaya sürdüğü ikinci albümdü ama nasıl yankı uyandırmıştı tüm ülkemde. Bu Akşam Ölürüm" şarkısı başta olmak üzere, yılların akıp gitmesine rağmen hep yanımızda, kulaklarımızda, her bir anımızda tüm şarkıları; o uzun saçları, sıra dışı görüntüsünün yanı sıra o güzel insanlığıyla da kalbimize taht kuran Murat Kekilli, çıkardığı albümler ve yaptığı projeler ile hiç bozulmadan duran o duruşuyla alkışları üzerine toplamaya devam ediyor. Kendisi Adanalı ve hemşerim. Başka bir platform için görüşmüştüm kendisiyle bundan bir yıl önce ve bir yıldır iletişimde olmamıza rağmen gerek benim yoğunluğum gerek kendisinin doludizgin devam eden konserleri sebebi ile gerçekleştiremediğimiz o hoş sohbeti Önce Vatan Gazetesi okurları için gerçekleştirdik. Öncelikle kendisi ile ilgili şunları belirtmek isterim mütevazı, saygın, sizden biri, candan, samimi ve sıfır ego. Kendisini tanımaktan mutluluk ve onur duydum. Hatta yine sabahın bir seherinde yazdığımda kendisine abi ne olacak röportaj dediğimde? Çaban takdire şayan. Heyecanın ve sabrın takdir görmeli bence. Evet, alalım canım soruları dediğinden beri yüzümde ve yüreğimde kendine karşı hissiyatım on milyon kalp. Tekrardan röportajımın başında kendisine teşekkür ediyorum.
Murat Kekilli ile şöhret olma yolculuğu, 15 Temmuz darbe gecesi, Özgecan Arslan, yeni jenerasyon müzikler ve daha birçok birbirinden güzel ve anlam dolu cevapları ile röportajımız şimdi sizlerle.
Murat Bey öncelikle hem bir hemşerin hem bir kardeşin olarak beni kırmayıp kelamından bana da bir kuple ayırdığın için teşekkür ederim. Nasılsınız öncelikle sizi tanıyarak başlayalım kimdir, Murat Kekilli nerelidir, bir günü nasıl geçer?
Sevgili Aslı Hanım, 1- 17 Nisan 1968 Adana Kocavezir doğumluyum. Kütük Ceyhan’da idi ancak ben Adana’da doğup büyüdüm. İlk orta lise eğitimimi de Adana’da aldım. 1991 yılında Adana belediye konservatuarı Şan bölümünü kazandım. Bir yıl sonra ayrıldım. Adana Gençlik Saray’ında piyano dersleri aldım. 1994 te bir hayal ile birlikte İstanbul’a gittim. 1996’dan itibaren toplam 7 albüm çıkardım. Şimdi müzikten sonra üniversitede yarım kalan sosyoloji ve tarih eğitimimi aynı anda bitirmeye çalışıyorum.
Sizin sıkı hayranlarınızdan biriyim ayrıca. Yıl 1999 Adana’nın Kozan ilçesi Kurtuluş etkinliklerine dev bir isim geliyor dediler hiç unutmuyorum kulaklarımda Lise çağlarım koşa koşa gittik ve o dev isim Murat Kekilli idi ve tüm ilçe Bu Akşam Ölürüm nağmeleriyle inliyordu. Bu Akşam Ölürüm, Murat Kekilli'nin Kasım 1999'da piyasaya sürdüğü ikinci albümdü ama nasıl yankı uyandırmıştı tüm ülkemde biraz o dönemlerden bahsedebilir misiniz?
Kozan konserini çok iyi anımsıyorum. Eksik olmasınlar o konser alanını tıka basa doldurmuşlardı. Atmosfer ve enerji şahaneydi.
Eminim çok sorulmuştur bu soru ama ben tekrar sormak istiyorum. Bu Akşam Ölürüm parçanız sizce neden bu kadar çok tutuldu? Tılsımı mı, tınısı mı, dönemi mi?
Bu akşam ölürüm parçasısın yoğun bir şekilde karşılık bulmasının nedeni sosyolojikti sanırım. Toplumsal sorunların yol açtığı travmaya birde 99 depreminin yıkılmışlığı ve çaresizliği eklenince sonucun böyle çıkması kaçınılmaz olabiliyor. Bir de medyanın yaratma ve yok etme gücüne sahip olduğunu düşünüp kendini bu şekilde inandırması ve toplumu bu yönde yönlendirip güdülemesi de sanıyorum işin tuzu biberi olmuştu.
Nev-i şahsına münhasırdır Murat Kekilli bozulmayan bir duruşu, biat ettirmelere eyvallah etmeyen o güçlü duruşu vardır. Bu meziyetleriniz sizi, sanat ve özel hayatınızda olumlu olumsuz nasıl etkiledi?
Nev-i şahsım önemli değildir, lakin bu ortamda hiç bozulmadan durmak gibi bir şey yoktur, olamaz da zaten. Az ya da çok bozulmazsınız hepsi bu. SİS diye bir kavram vardır. Örtülü olduğu İçin de sadece idealist olanların kavrayabileceği fakat açığa çıkaramayacağı bir gerçekliktir. Diğerleri neye inanmak… Kısaca bu sistem sizden bir bedel karşılığı şöhretinizi satın almak ister. Eğer idealist felsefeniz varsa sizi ve vicdanınızı hiç bir şey satın alamaz. Bu duruşu önemsemiyorsanız dünyada yokluk, darlık görmez ve mutlu yaşarsınız. İdealizm sorumluluk almaktır. İdealizm sahip olmak değildir. Sadece olmak ve bunu kavramaktır. İsterlerse ona inanır ve yaşarlar. Bunlar uzun ve derin konular daha sonra tek bir konu olarak konuşalım olmaz mı?
Adanalılar şöhret olma hususunda diğer tüm illerdeki vatandaşlardan çok çok adım öndeler. Bereketli toprağı olan memleketimin her köşesi aydın, sanatçı, yazar, artist maşallah. Sizin şöhret olma yolculuğunuzdan biraz bahsedebilir misiniz? Şansınız size cömert davrandı mı?
İstediğim kitabı alabilecek param var artık.
Adana konusuna gelince kesinlikle haklısınız. Adana, Türkiye’nin sanat fabrikalarının yoğun olarak bulunduğu ve sürekli sanatçı üreten en önemli kentlerin başında geliyor. Turizm için bacasız fabrika derler hani... Ben Adana için hep DUYGUKENT tabirini kullanmışımdır. Sanat bu kentte başka bir form bulur kendine. Adana ve sanatı “suyun suya kavuşması ”gibi düşünebilirsiniz. Şöhretim bana cömert davrandı ama benim ondan öyle bir talebim olmamıştı. Bu arada elbette hayatımda bir şeyler de değişti. Örneğin istediğim kitabı alabilecek param var artık.
Şu an ki müzik kalitesi bakımından nasıl buluyorsunuz ülkemizi? Magazinsel gibi görünen müzik türleri çıktı ortaya. Açıkçası anlaşılması zor müzikler mevsimlik. Bunlar için ne dersiniz?
Müziğin edeplisi olur mu demeyin Aslı Hanım sakın! Bal gibi de olur.
Bu günkü müzik anlayışı ile anlatabileceğim fazla bir şey maalesef yok. Çünkü anlayabilmem için bir şeyin olmadı lazım. Yaşanmışlığın, sabrın ve duygunun da içinde olduğu bir şeyler. Müziğin edeplisi olur mu demeyin Aslı Hanım sakın! Bal gibi de olur.
Müzikle ilgilenmek isteyen gençlere, şansı bir türlü dönmeyen genç yeteneklere neler tavsiye eder siniz?
İdeallerinizi diri tutun.
Müzikle beslenmek isteyen gençlere tavsiyem bana söylenenlerle aynı değildir. Ben küçükken bazı büyüklerim su akarken testiyi doldur demişlerdi. Ben ise sakın bunu yapmayın diyorum. Her şeyden önce iyi insan olun. Sorumluluk ve inisiyatif alın. Farklı bir açıdan bakın ve mutlaka okuyun. Eğitim kadar önemli olan ve eğitime anlam katan Erdem’den bir an bile uzaklaşmayın. Ayı sağınıza, güneşi solunuza verseler de vicdanınızı satmayın. Mutluluk illa ki göreceli değildir. Yardım edin, tebessüm edin. Asla kıskanmayın. Hayal kurun ve çok çalışın. Para İçin, biriktirmek için asla çalışmayın. İdeallerinizi diri tutun. Sizi verimli kılacaktır. Son olarak kimsenin önünde eğilmeyin ki inancınız incinmesin. Gençlere bir tavsiyem daha var. Kendi emekleri ile bir yerlere gelsinler. Birilerinin desteği ile bir yerlere gelmek o birilerine minnet etmek zorunda bırakır kendilerini. Özgür olsunlar ve özgürlüklerini kimseyle paylaşmasınlar.
Murat Bey sizin 15 Temmuz şehitleri için ve kadınlığın yürek sızısı Özgecan Arslan’a yaptığınız bestelerle sosyal sorumluluk duygunuzun ve hassasiyetinizin çok kuvvetli olduğunu biliyorum. Gündemde ısrarla kalmaya devam eden bir türlü bitmek bilmeyen çocuk istismarları, kadın cinayetleri ve hayvana şiddet hususunda neler söylemek istersiniz? İnsanlık nereye gidiyor?
“Kızım için şarkı yazmışsınız dedi. Ben de başımı kaldırmadan “keşke yazmasaydım, yazmak zorunda kalmasaydım” dedim.
15 Temmuz her ne kadar bazı çevrelerce önemsizmiş gibi gösterilse de aslında ruhumuzun ve yüreğimizin yaralarındandır. Bazı şehit yakınları tanıyorum. Uzaktan göründüğü gibi değil tarih en çok hayatlarını feda edenler ve inananlar İçin anlam taşır. Özgecan Aslan İçin İstanbul’dan kalkıp Tarsus’a Ailesini ziyarete gittiğimde başka bir şey daha yaşamıştım. Arkadaşım Serkan’ı da yanıma alıp karayolu ile gitmiştik ve yol boyunca kar kış tipi ile mücadele etmek zorunda kalmıştık Yanımıza aldığımız yiyecekleri yolda kırıntı halinde kuşlara atıyorduk. Torosları aşana kadar kuşlara yem vermeye devam ettik. Özgecan’ı ziyarete giderken karda yiyecek bulamayan binlerce hayvana yiyecek ulaştırmıştık. Yani o, öyle çok şeye vesile olmuştu ki anlatamam. Biz Özgecan’ın evinin önüne vardığımızda onu yetiştiren dayısı karşıladı ve bize; ”tam da düşündüğüm gibi kameraları peşinize takmadan ve samimiyetle gelmişsiniz. Bunun için “ teşekkür ederim” demişti. Ben ona durmadan çok üzgün olduğumdan bahsediyordum o ise samimiyetimden. Oldukça samimi ve sıcak karşılamıştı bizi. Sonra eve girip yatağında uzanan baba Mehmet Bey’e baktığımda aynı samimiyet ve sıcaklığı onda da hissetmiştim. Çay getirdiler. Biraz hasbihalden sonra Mehmet Bey bana İstanbul’dan buraya kadar zahmet ettiniz, üstelik karayolu ile gelmişsiniz deyince başımı öne eğdim ve “zahmet mi, ne zahmeti? Bu bir zahmet değil, acılarımızı hafifletecek eylem değil, sorumluluk değil, yeterince pişmanlık bile değil, aslında hiç bir şey değil. Kim bilir belki de elinden bir şey gelmemek nedir onu da o gün öğrenmiştim.
Mehmet Bey Bütün siyasetçilerin, sporcuların, akademik ve bürokratik çevrenin kendilerini aradığını ve çok duyarlı davrandıklarını anlattı koşacak. Bir ara “Kızım için şarkı yazmışsınız dedi. Ben de başımı kaldırmadan “keşke yazmasaydım, yazmak zorunda kalmasaydım” dedim. O gün Mehmet Bey biricik evladını kaybetmiş bir baba olarak bana unutamayacağım bir ders verdi. O, perişan durumunda bile sorunun bireysel değil, toplumsal değerlendirilmesi gerektiğini ve hem eğitim, hem de ahlaki değerlerimizin yeniden gözden geçirilmesinin zorunluluğundan bahsetmişti. Sonuna da ”Siz benim ne demek istediğimi anladınız “dedi. Oldukça ürkek bir şekilde tebessüm ettim. Konuşulacak çok şey vardı ancak konuşamayacağımızı da biliyorduk. Bizi kalpleri ile karşıladılar ve aynı şekilde yolcu ettiler. Onlara çok zor dönemde olmalarına rağmen bizi samimiyetle karşıladıkları İçin gerçekten çok teşekkür ederim. Özgecan bizim kızımızdı. Bu ucube hadise hepimizde unutulmayacak yaralar bıraktı bu kesin. Çünkü o hepimizin kızıydı. Ancak bunun dışında birçok kutupta inatçı, kibirli ve kendisi gibi düşünmeyen insanlara öcü gibi bakanlarla farklı düşünen insanları da bir araya getirmişti. Toplumda ortak bir tepki ve ortak bir payda yaratmıştı. Umarım bu tepki veya payda insanlığımızı ilgilendiren tüm alanlarda acı deneyimler yaşanmadan önce de kendini gösterir. Çünkü tüm canlıların hayatları mukaddestir. Hiç birimiz kaybolmuş yaşamları onlara geri veremeyiz. Ancak mevcut yaşamlara saygı duyabilir ve yaşamı zorda olanları da kurtarabiliriz. Böylece bir daha ortak vicdanımızı sorgulamak zorunda da kalmayız. Canlılara duyduğumuz saygı ve sevgi aslında kendimize duyduğumuz saygı ve sevgiden ayrı düşünülemez. Hiç bir canlıyı kendimize dönüştürmemeli, olduğu gibi kabul etmeli ve o şekilde de saygı duymalıyız.
Saygıdeğer Murat Bey- abim çok teşekkür ediyorum. Yolunuz her daim açık, yürek sesiniz daim olsun.