Her daim öğrenmeyi, öğrendikleri ışığında üretmeyi, hayata emeğiyle katılmayı kendine şiar edinmiş, bilgeliğin iflah olmaz takipçisi diyebileceğim çok özel bir ruh,  Meltem Güner.

Ve ayrıca her mecrada, edindiği ilmin hakkını, zekatını verenlerden. 

‘Bilginin emanetçisiyiz’ deyişi de zaten bu yüzden..

Aslen İzmir’li olan Meltem Güner, klasik arkeoloji eğitimi sırasında fark etmiş sembollerin birer aktarım olduğunu ve bu alanda derinleşmeyi sürdürmüş, kaleme aldığı eserlerle de kalıcı hale getirmiş bu bilgileri.

Biz de sayın Meltem Güner’le sembollerin hayatımızdaki yerini, bizi nasıl etkilediğini ve önerilerini konuştuk.. 

Sayılar, renkler, hayvan sembolleri, geometrik şekiller üzerinden açıklıyorsunuz sembolleri ‘Sırlar Bohçası’ kitabınızda.. 

Hayata bakış açımın temelinde olan bitenin bir anlamı olduğunu fark etme gayretim var. Bu nedenle çocukluğumdan bu yana olayların perde arkasında göremediğimiz ne olabilir, neden bazı renkler bana daha çekici gelirken bazı renklere bakmaya dahi tahammül edemiyorum, diye çok sorular sordum. Mitoloji ve masallara olan merakım arkeoloji eğitimim sırasında derinleşti. 

Hayatın bizimle konuştuğuna inanırım. Sadece sayılar, renkler ya da ezoterik semboller değil, doğa olaylarının, çevremizde olan bitenlerin de bir mesajı olduğunu düşünürüm. Bu merakım beni yıllar içinde bir sembol okuyucusu yaptı. Bu bildiklerimi öncelikle Sırlar Bohçası kitabımda paylaşsam da diğer kitaplarımda da hayatı anlamamızı kolaylaştırma gayretindeyim. 

Sembollerin hayatımızdaki yeri nedir?

Sembol kelimesi; Yunanca ‘kıyaslamak, sonuca varmak ’’ anlamına gelen ‘’ symballö’’ fiilinden türetilmiştir. Barış kavramıyla güvercinin arasındaki ilişki bir anlamda sembolleştirmedir. Sembollerin bir ucu fizik dünyada diğer ucu metafizik dünyadadır. Bir anlamda hakikate açılan bir pencere görevi görürler. Maddi alemde gördüğümüz, yaşadığımız bir durumun manevi algılayışı da diyebiliriz. 

Semboller bilinçaltımızda binlerce yıl içinde yerleşmiş bir kodlama sistemi gibidir. Biz bu yazılımla farkında olalım ya da olmayalım mesajları alır ve anlarız da. Gecenin karanlığı, uçan kuşun hissettirdiği, evimizin önündeki çiçeğin açması vb… bir çok konuyu benzer algılarız. Ben bu durumu seçimlerimizle kendimize yazdığımız mektupların özel dili olarak görüyorum. 

Tarihte ve günümüzde değişime uğramış mıdır?

Yazının icadından önce semboller aracılığıyla iletişim kurmuşuz. Çok kısa bir süre öncesine kadar da yani okuma- yazma oranı gelişene kadar da bu sembollerle anlatmışız. 

Giyim kuşamda, sosyal alanların belirlenmesinde, bir insanın hangi işi yaptığı, medeni durumu gibi olgular semboller aracılığıyla aktarılmış. 

Coğrafi olarak bir takım farklılıklar gösterse de genel olarak etkisi aynıdır. 

Zor elde edilen bir renk olduğu için mor asillerin rengi olmuş. Altın zenginliğin, gümüş seçkinliğin, demir gücün sembolü olmuştur. Bununla birlikte yaşadıklarımız doğrultusunda biz de anlamlar yükleyebiliyoruz. Tarihsel sembolleri değiştirerek kullanabiliyoruz ancak, yine de temel de kavramsal olarak bilinçaltımız eskiden gelen etkiyi hissediyor. 

Örneğin; kazan motifini Yunan Apollo kültünde, İskandinav mitolojisinde, Bektaşi felsefesinde, Hindu  ve Japon kültüründe de görürüz. Kazan yemeğin piştiği, yaşamın devamlılığının, gücün toplanmasının, birliğin kurulmasının sembolüdür. 

Hacı Bektaş’taki Pîr Evi’nde bulunan kutsal Kara Kazan olgusunu Yeniçerilerin etrafında toplandığı kazan olarak görürüz. Ağaç sembolü tüm kültürlerde hayata köklenmek, yükseliş, üretim ve korunmak anlamına gelir. Tarihsel kalıntıları incelediğimizde ortak dili çok net görüyoruz. 

Sembol dilini öğrenmek bize, hayatımıza ne katar?

Benim için öncelikle hayatın akışını anlamama bir vesiledir. Olayları, rüyaları, seçimlerimi okumama yardım eden bir alfabedir. 

Bu dili öğrenmek bilinçaltının dilini çözmekle eşdeğerdir. Eric Fromm sembol dilinin üniversitelerde bir dil eğitimi olarak okutulmasını savunmuş. Kendisinin bu görüşüne katılıyorum. Kendi hayatının rehberi olmak, yaşadıklarını dönüştürmek isteyenlerin bu dili öğrenmesinin dışarıda aradıkları cevapları içlerinde bulmalarında vesile olacağını düşünüyorum.

Evimiz, eşyalarımız, takılarımız ya da seçtiğimiz renklerin bize bilmediğimiz bir mesajı olabilir mi?

Elbette olur. Kendimizi iyi hissettiğimiz zamanda yaptığımız seçimlerle, moralimiz düşük olduğunda yaptığımız seçimler bambaşka oluyor. 

Geçenlerde bir atölye çalışmamda, parmağına bir dövme yaptıran danışanım hayatını adeta kilitleyen sözlü bir anlaşmayı fark etti. Olması için dualar ettiği bir konuda o dövmeyi yaptırdığı dönemde o konuyla ilgili yaşamla bir anlaşma yaptığını fark etti. 

Dövmeyi sildirmekle kalmadı, o dönem yaptığı ifadeleri açmak için yeniden niyet etti. Aynı şekilde oturduğumuz semt, mahalle, apartman isimleri, evimizde basit birer aksesuar olarak gördüğümüz objeler, hatıra olarak sakladıklarımız hem onları seçtiğimiz dönemi hem de hayatımıza çektiğimiz konuları anlatır. 

Bir yüzük tek başına bir şey anlatmıyor olarak görebiliriz ancak, sağ yüzük parmağında nişanı, sol yüzük parmağında nikahı sembolize eder. 

Peki hediye olarak seçtiğimiz objelerde nelere dikkat etmek gerekir sizce?

Öncelikle bize gelen hediyelere de dikkat etmeliyiz. Bazen sevdiğimiz bir yakınımızdan geldiği için farklı anlamlar yükleyip dalgalı bir denizde ilerleyen bir kayık resmini duvarımıza asabiliyoruz. Dalgalarla boğuşan o kayık resmine baktıkça bizim hayatımızda dalgalı seyredebilir. 

Ben genellikle kullanıma dahil edilebilecek eşyaları hediye etmeyi seviyorum. Mutfak gereçleri, havlular vb… bununla birlikte eğer bir aksesuar satın alıyorsam bunu seçme nedenime odaklanıyorum ve hediyeyi verirken de karşımdaki kişiye bunu ifade ediyorum. 

Bir arkadaşıma ona bereketli kazançlar getirmesi niyetiyle yurtdışında çift balık sembolü almıştım. Birlikte evinin bereket köşesine duamızı ederek yerleştirdik. Halihazırda kullanıyor ve o günden sonra gelirleri de arttı, birikim enerjisi de iyileşti. 

Rüyalarımızı  çözmek için sembollerin dilini nasıl kullanabiliriz?

Rüya konusuna geldiğimizde semboller ana dil haline gelir. Sembol adeta az ile çoğun anlatılmasıdır. Bir arkadaşınızı görürsünüz rüyanızda ve siz onunla ilgili olduğunu düşünüp rüyanın size mesajını tam olarak çözemeyebilirsiniz. 

Oysa onun sizin rüyanıza gelmesinin ilk sebebi sizin ona olan bakış açınızı sembolize etmesidir. Kendisini rahat ifade edemeyen, sosyalleşemeyen bir arkadaşınızsa bu kişi sizin rüya örgüsüne bağlı olarak bu konularla yaşadıklarınızı anlatır. Bunu okuduktan sonra diyebiliriz ki o arkadaşınızla ilgili de şu mesajı içerir. 

Rüyanızda doğduğunuz evi görmeniz çocukluğunuza dair bir inanç kalıbı ya da oluşmuş bir yaşam döngüsünün işareti olabilir. Ölüm en korkutucu sembollerdendir. Bir halde ölmeyi, geri dönülemez bir değimi işaret eder. Ölmüş bir yakını görmek ise, geçmişte kalmış bir konunun canlanması, bir helalleşme isteği ya da özlemin rüyaya yansımış halidir.