Başarının hikâyesini ancak doğru zamanda doğru işin içinde olmakla yazabilirsiniz. Yüreğinizle hareket ettiğiniz müddetçe işlerinizin size başarıyı mükâfatlandırdığını unutmamak gerek. Bu hafta Önce Vatan ailesi olarak her hafta Atv ekranlarında fırtınalar estiren reytingleri alt üst eden Sen Anlat Karadeniz dizisinin başarılı oyuncu Sema Şahingöz ile bir araya geldik. Profesyonel oyunculuğun inceliklerini ve beraberinde neleri getirdiğini konuştuğumuz söyleşimizi siz değerli okuyucularımızla buluşturuyoruz.

Bir karakter oyuncususunuz. Peki, Sema Şahingöz kimliğinin oluşum sürecinden bahseder misiniz? Sizin deyişinizle Sema Şahingöz kimdir?

Önce Marmara Üniversitesinde İktisat bölümünü bitirdim. Sonrasında Beykent Üniversitesinde tam yetenek burslu olarak Oyunculuk okudum ve oyunculuk okurken de Sinema-Tv bölümünde çift anadal yaptım. Los Angeles Stella Adler Theatre’da yine burslu olarak oyunculuk eğitimime devam ettim. Beni tanımlayan en önemli özelliğim sanırım bilgiye, öğrenmeye, araştırmaya olan ilgim. Ancak oyunculukta eğitim kadar işin pratik kısmı da çok önemli…  Öğrenmenin ve gelişimin sonu yok. Çalıştığım her yönetmenden, beraber oynadığım her oyuncudan ve canlandırdığım her karakterden bir şeyler öğrenmeye devam ediyorum. Kim olduğumu benim objektif bir şekilde yorumlamam çok zor ancak iyi bir insan ve iyi bir oyuncu olmaya çalışıyorum; bu şekilde anılabilirsem ne mutlu bana.

Sen Anlat Karadeniz dizisinde aranan bir karakter haline geldiniz. Bunu neye borçlusunuz?

Öncelikle bana bu fırsatı sunan Osman Sınav’a ve hikâyeyi oya gibi işleyen senaristlerimiz Nehir Erdem ve Ayşe Ferda Eryılmaz’a borçluyum. Ben de Avukat Funda’nın yaşayan bir karakter olabilmesi için çalışıyorum ve bu role ne katabilirim diye üzerinde çok düşünüyorum.

Sen Anlat Karadeniz dizi serüveniniz nasıl başladı?        

Sen Anlat Karadeniz takip ettiğim bir işti çünkü özellikle günümüzde maalesef sıkça yaşanan kadına şiddete karşı uyandırdığı farkındalıkla herkes gibi benim de dikkatimi çekmişti. Sonrasında böyle bir teklif gelince, mutlaka bu hikâyenin bir parçası olmalıyım diye düşündüm. Doğru zamanda doğru bir işin içinde yer aldığım için çok mutluyum.

Sizi en çok etkileyen sahneniz ne oldu?

Mahkeme sahnelerimiz beni etkiliyor. Bir çocuğun velayetini almak için uğraşan bir anne ve bir baba… Özellikle çocuk için çok zor bir süreç.

En büyük ütopyanız nedir? Oyuncunun en büyük rüyası yeni bir karakter midir? Bu işin bir zirvesi neresi?

Her karakter yeni bir hayatı keşfe yolculuk… Ben sevdiğim ve seçtiğim işi yapabildiğim için zaten kendi rüyamı yaşıyorum. Ütopyam yaşamım boyunca oyunculuk yapabilmek, birbirinden mümkün olduğunca farklı karakterleri canlandırabilme imkânı bulabilmek.

Sizi oyunculuğa teşvik eden etkenler neler?

İnsan ve insana dair olan ne varsa hep ilgimi çekmiştir. Psikoloji, felsefe, sosyoloji; kendimi bildim bileli hep iyi bir okuyucu oldum, zaman zaman da yazarım ve empati kurmaya çalışırım insanlarla, durumlarla… Oyunculuk da bu nedenle beni büyülüyor, size bambaşka hayatları deneyimleyebilme imkânı veriyor.

Tescili bir oyuncu olarak sabah ilk uyandığınızda ruhunuzda mesleğinizin ağırlığını hissediyor musunuz?

Her gün severek ve şevkle yaptığım bir işim olduğu için şükrederek ve ne kadar şanslı olduğumu düşünerek uyanıyorum. Ama kendi şansımı kendim yarattım diyebilirim,
tesadüfen oyuncu olmadım; oyunculuğu meslek olarak seçtim ve layıkıyla yapabilmek için de elimden gelenin de fazlasını yapmaya çalışıyorum hiç durmadan. Dolayısıyla değil ağırlık hissetmek ruhumu besliyor, geliştiriyor.

Oyuncu olmaya ilk ne zaman karar verdiniz? İlk oynadığınız ya da okuduğunuz oyun neydi?

Kendimi bildim bileli oyuncu olmak istemişimdir, ilkokuldan itibaren amatör olarak hep sahnedeydim. Oyunculuğu meslek edinebilmek benim için hep tatlı bir hayaldi. Önce iktisat okudum, ancak içimdeki oyuncu çocuğu susturamadığımı fark ettiğimde hayatıma yeni bir yön vermeye karar verdim. Yetenek sınavlarına hazırlanmaya başladım; bu işi yapacaksam eğitimini almalıydım ve hakkıyla yapmalıydım. Profesyonel olarak oynadığım ilk rol İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda Donkişot’un yeğeni Sinyoritaydı. Henüz oyunculuk öğrencisiydim, Taksim Sahnesi kapanmadan önce son oyunu biz oynamıştık hatta. Hayallerin gerçeğe dönüşebileceğine inandığım oyundur Donkişot, yel değirmenlerine rağmen inanmaktan vazgeçmemek gerek.

Aileler genelde çocuklarının mimar, mühendis gibi bir mesleği olsun ister. Oyunculuğu hayatınızda nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Oyunculuk okumadan önce iktisat okudum tam da bu nedenle; her zaman başarılı ve çalışkan bir öğrenciydim ve matematiği de çoğu kişinin aksine çok severim. Severek okudum fakat severek ömrüm boyunca yapabileceğim bir iş olmadığını anladım. Ailemde profesyonel anlamda sanatla ilgilenen yoktu, dolayısıyla benim oyunculuk sevgim de önceleri hobi olarak algılandı. Ancak ben hobimi mesleğim olarak seçtim.

Oyuncu olmaya karar verdiğinizde ailenizin tepkisi ne oldu?

Abim en büyük destekçim oldu ama annemin kaygıları vardı haklı olarak. Üniversiteden iyi bir dereceyle yeni mezun olmuştum. Çalışma hayatına başlayacağımı düşünürken ben yeniden sınavlara girip 4 yıl daha okumak istediğimi söylüyordum, hem de oyunculuk gibi geleceği belirsiz ve garantisi olmayan bir bölümde. Beni sahnede ve televizyonda izledikçe annemin de tüm kaygıları silindi, bana inandı ve sonrasında ailem hep destekçim oldu.

Dizi-sinema projelerinde özellikle oynamak istemediğiniz bir karakter var mı?

Söylediği söze, anlatmak istediği hikâyeye inanmadığım projelerde yer almayı tercih etmiyorum. Bir de tabi ben ne katabilirim bu karaktere diye bakıyorum. Bunun dışında kendime sınırlar koymuyorum, hatta tercihim birbirine benzemeyen bambaşka karakterler oynayabilmek, risk alabilmek. Risk almadan insanları şaşırtamam ve benzer rollerle oyunculuğumu ileri taşıyamam.

Kamera karşısına geçmeden önce uyguladığınız belli ritüelleriniz var mı?

Zihnimi oynayacağım role hazır hale getirebilmek için meditasyon yapıyorum. Vücudumu ısıtmak için de evden çıkmadan ya pilates yaparım ya da dans ederim. Siz rolünüze istediğiniz kadar çalışın, sahne esnasında yönetmeniniz sizden bambaşka bir şey talep edebilir, karşınızdaki oyuncunun etkisiyle o sahne sizin kurguladığınızdan çok farklı bir şekilde oynanabilir, pek çok değişken dinamik var önceden hazırlanamayacağınız. Dolayısıyla algılarımız açık, zihnimiz de vücudumuz da her zaman hazır olmalı…

“Hiç düşünmeden kabul ederim” dediğiniz bir rol var mı?

Düşünmeden adım atmam ama komedi, aksiyon ve hatta bilim kurgu türü projelerde yer almak çok isterim.

Birlikte oynamak istediğiniz oyuncu veya oyuncular var mı?

Beraber oynadığım herkesten mutlaka bir şeyler öğreniyorum, iyi bir gözlemciyim. Mesela henüz oyuncu olma hayalleri kurarken Çemberimde Gül Oya dizisinde hayranlıkla izlediğim Mehmet Ali Nuroğlu ile şu an karşılıklı oynuyor olmak benim için tarifsiz bir deneyim, muhteşem bir oyuncu ve harika bir insan.

Bir oyuncuda mimik ve vücut dili ne kadar önemli?

Bence en önemli etken gözlerinizle yansıttığınız duygu… Tabi ki jestler, mimikler, sesinizi kullanma şekliniz… hepsi ayrı ayrı çok önemli. Duygularınıza hakim olduğunuz kadar bedeninize de hakim olmalısınız ve role uygun olarak doğru kullanabilmelisiniz. Shakespeare’in Hamlet’e söylettiği bir tirat vardır oyunculuğa dair ; “Verdiğim parçayı, ne olur, dediğim gibi, rahat, özentisiz söyle.  Çünkü birçok oyuncular gibi söz parlatmaya kalkacaksan, mısralarımı şehrin tellalına okuturum daha iyi.  Elini kolunu da havalara savurma öyle; ölçüsünde, tadında bırak her şeyi.”

Mesleğinizin ne tür zorlukları ve keyfi yanları var?

Her mesleğin ayrı zorlukları var. Oyunculuk da hem psikolojik hem fiziksel olarak zaman zaman oldukça yıpratıcı olabiliyor. Bir de işin seyirci kısmı var; en zor kısmı izleyeni inandırabilmek. İşimi çok severek yaptığım için her anından keyif alıyorum.

Sanat dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Sanatın hangi dalıyla ilgileniyor olursa olsun, sanatçıların sadece mesleklerini yaparak yaşamlarını idame ettirebilmelerini sağlamak isterdim. Geçim kaygısı yaratıcılığı, üretimi maalesef olumsuz etkiliyor.

Örnek aldığınız bir oyuncu tiplemesi var mı?

Ülkemizdeki ve dünyadaki çalışkan, üretken ve yaratıcı, dolayısıyla başarılı oyuncuların biyografilerini ve röportajlarını okuyorum. Onların hayat hikâyelerinden ilham alıyorum, yolculuklarından, aştıkları engellerden ve kazanımlarından kendime pay biçiyorum.

Bu sektörde bayan oyuncu olmanın ne tür zorlukları var?

Oyunculuk mesleği başlı başına zor bir serüven, kadın için de erkek için de ayrı zorlukları var. Siz doğru bir insan olursanız hayat da karşınıza öyle insanlar çıkartıyor.

Hedefinizi nasıl daha açık, net ve ölçülebilir hale getirebilirsiniz?

Bence ölçü sizi izleyen insanlarda yarattığınız etki… Sosyal medya sayesinde bunun geri dönüşünü çok hızlı bir şekilde alabiliyoruz. “Sema abla seni çok seviyoruz ama Avukat Funda’ya çok kızıyoruz” diye mesajlar alıyorum mesela… Artık oyuncuyla oynadığı rolü ayırabilen bir seyirci var, bu da beni çok mutlu ediyor. Oynadığım karaktere sinirleniyorlarsa demek ki doğru yoldayım, doğru yansıtabilmişim izleyene diye düşünüyorum.

Hedeflerinize ulaşmanın yaratacağı en büyük etki ne olurdu?

Çok net hedefler koymak bazen sınırlandırıcı olabiliyor. Tabi ki bir kariyer planlamam var, ama kendime köşeler çizmedim. Hayatın getirdiği sürprizleri de en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum. Keyifle ilerlediğim bir yolculuktayım. Bazen ara sokaklara dalıyorum, bazen çıkmaz sokaklara giriyorum, zaman zaman durmaksızın koşuyorum bazen de manzaranın keyfini çıkartıyorum ama hep mantığımla iç sesimi dengeleyip kendimce doğru olan yolu buluyorum. En büyük hedefim bu yolculukta mutlu olmak. Mutlu toplumları mutlu bireyler oluşturur.

Düzenli olarak yaptığınız halde size bir şey katmayan 3 şey nedir

Bana bir şey katmayan hiçbir şeye zaman ayırmamaya çalışıyorum, eğer mecbursam da onu faydalı hale dönüştürmeye çalışıyorum. Örneğin trafikteysem veya yapmam gereken ev işleri varsa sesli kitap ya da  podcast dinliyorum, sette bekliyorsam ya kitap okuyorum ya gündemi takip ediyorum.

Ülkemiz de sanata ve sanatçıya yeteri kadar değer verildiğini düşünüyor musunuz?

Sanata ve sanatçıya değer vermeyen toplumların gelişmişlik ve refah seviyeleri de maalesef aynı oranda düşük oluyor. Sanat hayatı anlamlandıran, güzelleştiren ve geliştiren bir olgu.  Tabi ki ülkemizde de daha çok desteklensin, daha çok ve kaliteli üretim olsun isterim.

Günümüzde sizce insanların sanata ilgisi ne durumda? Özellikle gençlerin.

Ben sanatın bir yolunu bulup insanlara ulaştığına inanıyorum tarihin her döneminde, en karanlık çağlarda bile bu böyle olmuştur. Özellikle günümüzde internet sınırları aşan bir kitle iletişimi ve farkındalık sağlıyor; ne, nerede, ne zaman duyurmak ve ulaşabilmek çok kolaylaştı. Bence günümüz insanları olarak bu konuda çok şanslıyız, bunu değerlendirip değerlendirememek kişinin kendi kazancı ya da kaybıdır.

Son olarak, sizce oyuncu adayları nasıl bir yol izlemeli. Onlara kendi deneyimlerinizden yola çıkarak önerileriniz var mı?

“Çalışmalıyız. Bizi çalışmak kurtarır ancak.”   der Çehov bir oyununda.  Başarı için yetenek kadar çalışmak da önemli, yeteneği eğitimle deneyimle harmanlamak gerekiyor. Kolay yoldan elde edilen başarılar geçicidir, kalıcı olabilmek ancak emekle, çabayla olur. Gerçekten istiyorsanız hayallerinizin peşinden koşmaktan yorulmayın. Ve inanın, en çok kendinize inanın ve şans tanıyın.

Biz de Önce Vatan Gazetesi olarak bizimle yaptığınız bu samimi ve içten söyleşinizden ötürü sanat yüreğinize şükranlarımızı sunar, sanat hayatınızda başarılar diliyoruz…