ZAMBAK KARABAY

Sevcan Birgören hanım ile Röportajımıza başlamadan “Sanata Yer Açın” diyerek anlatıyor ve sorularıma yanıt veriyor...

Bir düzlük hayal ettim... arada sevmem gereken tepecikler de var...zor değil sadece düşleyebilmeliyim... bir melodi bir dize bir renk...yarı sözlerini unuttuğum şarkıyı mırıldanabilirim örneğin...zaman içinde biriktirdiğim kitaplarımı tekrar okuyabilir yenileriyle çekişmelerine gülümseyebilirim...ya da karşı  duvarımda asılı bağ kurduğum resimlerime izin vermeliyim ki ruhum gözüm arasın ve arasın onları...
kolay değil ama birlikte de yapabiliriz en muhteşemini "yalan dünyada" doğru ile ayakta kalmak gerekli ise eğer Sevgiye ve Sanatın gücüne inanabilmek yol gösterici olabilir mi...yalnız Sevgi dediğimiz öyle sihirle şapkadan çıkmaz gerçekten  istemeliyiz... insanı ve her canlıyı sonsuz severken nefes aldığımız dünyamız kendi eserimizdir aslında...mesela evimizin kapısını ocağımızı ve vazgeçemediğimiz altın sulu çay fincanımızı gün içinde özlediğimizi varsayalım...ev keki pişiren karşı komşumuzu her hafta selamlaştığımız pazar esnafını bir de ekmek kokusunu uzaktan aldığımız bakkalımızı da  sevebilmeliyiz...inancımız tam ve kalben olmalı...
Sevgi ile Büyümek ne müthiş...

Merhaba Sevcan Hanım... Nasılsınız? Çok yönlü sanatçı kimliğinizle okuyucularımıza kendinizi tanıtır mısınız? 

Teşekkür ederim. 1964 Plovdiv/Bulgaristan’da doğdum. Erken yaşta başlayan bale piyano, müzik ve resim çalışmalarımın yanı sıra edebiyatla ilgilendim. Annem devlet tiyatrosunda çalışıyordu. Kulisin merdivenlerinde provaları izlerdim, müthişti. Opera ve bale kostümleri, sahne çok etkileyiciydi, şimdi düşündüğümde beni bugünlere taşıyan o çocukluk günlerimdir. Babam öğretmendi güzel yazıya ve şiire önem verir, öte yandan matematik vazgeçilmeziydi. Ailemin ani kararı ile Türkiye’ ye göç ettik ve zamanla yeni bir yaşam kurduk. Bulgaristan’da başlayan sanat serüvenim sekteye uğrasa da, imkan bulduğumda kaldığım yerden devam dedim. Ankara Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde resim ve seramik eğitimi aldım. Aynı zamanda özel atölye çalışmaları yürüttüm.

Sanatçı olarak sanatınızı yapmaya ne zaman başladınız? Sizi bu sanata yönlendiren ne olmuştu?

Bu çok özel bir yolculuk, ilk hatırladığım parmak uçlarımda durmaya çalışan minik halim. Her yerde çalıştığım bale denge duruşu, annemin yanı kırmızı piyano, ışıklı ‘Monalisa’ tablosu, köşe koltukta oturan peruklu tiyatro artistleri, öte yandan ‘kadifeyi çiz’ diyen Resim Öğretmenim Çakırov. Metal ve linol ile kurduğum bağ, hep yaşayan parlak renklerim, kirlettiğim azar işittiğim mutfak lavabosu, koro disiplini ve daha neler neler... Yazılar, yüksek sesle okuduğum şiirler… Dolayısıyla bir başlama tarihim olmadı, profesyonel anlamda ilk sergimi ise ‘1995’ yılında açtım ve bu sezon 25.yılımı geniş kapsamlı bir sergi ile kutlamayı planlıyorum.

Çok yönlü bir sanatçı olarak Türkiye’deki eserlerinize dair duyarlılığı nasıl görüyorsunuz?

Gerek atölyede gerek sergilerim süresince izleyicinin ve özellikle gençlerin son derece istekli olduğunu, heyecanla kültür-sanat aktivitelerini takip ettiğini görüyorum. Plastik Sanatlar dışında tiyatroya, müziğe, şiire ve edebiyata da ilgiyi gözlemliyorum. Bu beni umutlandırıyor.

Ne tür sanat eserleri üretiyorsunuz? Felsefi olarak temanız nedir?

Tual üzeri yağlı boya ve akrilik boya resim, özgün seramik eserleri, kağıt ve plastik üzeri baskı-desen serileri çalışmaktayım. Aynı zamanda serbest yazılarıma devam etmekteyim. Gerek görsel gerek yazı ile anlatmaya vurgulamaya çalıştığım insana dair gerçekliktir. Hayata karşı duruşu, yaşamı, beklentileri, özlemi, kaygısı ve coşkusuyla her şeyiyle sadece insan…  

Eserlerinizin konusunu seçerken faydalandığınız veriler nelerdir? Temalarınızı nasıl buluyorsunuz? 

Eskiz yok, hiç yok… Her türlü kurguya açık, gözleme dayalıdır karaladıklarım… İnsanı sorgular, duygu aktarımı yaparım. Hayatın kendisini dokur, bazen de sessiz dinginlikle bittiğini hisseder bitiririm. Sanatımda düzen ve disiplin şarttır. Yaratıcılıkta tekrar yok, tesadüfleri yakalarım. Bakış, görüş, ruh içselliği ayna etkisi gibidir. Orada izleyen ne görürse O’dur. Serilerim bir dönemi, bir duygu durumunu, bir tarihi söyler. O çıkışla, o renkle, o fikirle yapılandır ve o çalışmadan aldığım sonuçtur. 

Siz tarzınızı nasıl tanımlıyorsunuz ve çalışmalarınızla vermek istediğiniz mesaj nedir?

Soyuttan gerçeküstüne uzanan bir anlatımla doğrudan ifade önceliğimdir. Duyguyu olduğu gibi resmetmeyi, yaşamı görebildiğim kavrayabildiğim ölçüde izleyenle buluşturmayı seviyorum. Güzel tarafları olduğu gibi yorucu yıpratıcı hatta agresif bir çalışma stilim var, malzeme ile buluşmam en önemli aşamadır; sonrası ise zihnime yetişemediğim anlarla doludur… İzleyenin kendinden bir şeyler bulmasını isterim, sevmesini, coşmasını, sorgulamasını umut ederim. Arkasını döndüğünde kurgunun devam etmesi müthiş olur, umarım bunu başarabiliyorumdur.

Ülkemizin sanat toprağı olan Bolu’ da Geleneksel Sanatlara bakış ne durumda? Son dönemlerde ilgi oldukça arttı. Sizce bu durumun olumlu/olumsuz yanları nelerdir?

Bolu sanata ve sanatçıya kıymet veren, eğitim seviyesi yüksek bir ilimiz. Son dönem çalışmaları ile Bolu, 2019 yılında A.S.O Halk Merkezi Türkiye genelinde 5. İl olarak yer almıştır. Bolu halkı geleneksel el sanatlarına, müziğe, yazıya, şiire tutkun bir yer, türküleri folklor oyunları muhteşem. Tarihi konakları, sokakları, esnaf dükkanları ile görülmesi gerekirken, aynı zamanda örf ve adetlerine sahip aile yapısı ve sosyal yaşantısıyla örnek oluşturacak düzeydedir. Konuşma adabında büyük-küçük birbirlerine halen ‘siz’ diye hitap eden nadir yerlerden. Ben ‘Mudurnu’ geliniyim yıllar önce buraya geldiğimde en çok etkilendiğim özelliklerden biri halkın davranış biçimiydi, benim dili ve kültürü öğrenmem açısından ciddi bir şanstı.

Sizce bu sanatla ülkemizi dünyada temsil edebiliyor ve gelecek nesillere aktarabiliyor muyuz?

Kesinlikle bu konuda ciddi çalışmalar yapan, dünyanın birçok noktasında ülkemizi eserleriyle başarıyla temsil eden sanatçılarımız var. Özellikle plastik sanatlar ile birlikte dünya çapında müzisyenlerimiz, tiyatrocularımız, yazarlarımız var, son yıllarda ödül alan sinema filmlerimiz var, her alanda çok çalışıyoruz ve ben umutluyum, elbette yapacak çok şey var ama sanatın sonsuz olduğunu da unutmamak lazım.

Kendinize ait bir atölyeniz var mı? Sanatınızı icra etmek için bir mekan gerekli mi?

Resim ve seramik atölye çalışmalarımı uzun yıllar Bolu, Ankara ve İstanbul’da aynı zaman diliminde yürüttüm, ne yazık ki artık yok. Son yıllarda rutinden uzaklaşmış gibi görünsem de öyle değil, süslü koltuklarımın arasında en coşkulusundan yeni eserler üretiyorum, dura dura ama yapıyorum.

Eserlerinizi yaparken çektiğiniz zorluklar var mı? Olur ya şimdi sanatınızı icra ederken olumsuz durumlar etken oluşumu gösterebilir…

Omurilik hastalığı ile mücadele ediyorum. Aralıksız devam eden tedaviler sonucu çoklu omurga kırıkları oluştu ve yürüme güçlüğü ile birlikte hayatımı yardımla sürdürmeye başladım. 2013 yılından beri bu böyle ve söylemeden geçemeyeceğim eşim Beyin ve Omurilik Cerrahı, kardeşim ise Anestezi ve Yoğun Bakım Uzmanı dolayısıyla her ikisinin üstün çabaları ile bugün aranızdayım. Resim ve seramik ile nefes alan birisiyim ama her türlü kimyasal malzeme, boya, seramik sır ve çamuru kullanmam sakıncalı. Dayanmam zor olsa da zaman içinde az zararlı akrilik boya ile tekrar çalışmaya başladım. Bu döneme ait ‘kağıt işler’ serisini ve çarpıcı renkli özgün tuval resimler yaptım. İlginçtir tam da bu eserlerim yurtiçi ve yurtdışı, bienal ve fuarlarda büyük ilgi gördü. Yine bu süreçte sosyal sorumluluk projelerine destek verdim, örnek oluşturdum. Kariyerimin en parlak dönemini bu zorlu süreçte yaşadım…

Son dönemde kişisel sergilerinizle ve yer aldığınız karma sergilerle de adınızdan sıkça söz ettirdiniz. Ayrıca ülkemizi defalarca kez yurtdışında temsil ettiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?

Bahsettiğim gibi, hastalığım izin verdiği sürece yapmaya çalışıyorum zira bana inanan insanlar var, sorumluluğum var bu çok önemli. Bir nevi zorluyorum, bırakmıyorum ve sanatın gücüne inanıyorum. Sanat müthiş bir güç!

Mesleğiniz ve çok yönlü çalışmalarınızla ilgili geleceğe yönelik neler düşünüyorsunuz? 

Kendime hep inandım, umudum hep yüksek oldu. Sanat benim için sonradan gelen bir şey değil, sonradan gelen ise ona tutkum. Vazgeçilmezimi daha iyiye, daha mükemmele taşıma derdindeyim. Farklıydım, farkındaydım, şimdi ise farkındalık ve duyarlılık oluşturmak adına çabalarım var, bunu çok istiyorum. Sanat müthiş bir dil ve ben bu dili konuşarak sosyal sorumluluk projelerine katkı sağlamayı hedefliyorum.

Eserleriniz özel koleksiyonlarda yurt dışında da sergilere katılım sağlıyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Gelen davetleri özenle değerlendiriyorum, detaylı bir araştırma gerekiyor, orada Sevcan değil Türkiye’yim ve bu ciddi sorumluluk demektir. Uluslararası Bienal,fuar ve dünya sergileri aylar öncesi planlanır. En son yer aldığım, Paris’te devam eden “Art Capital 2020” organizasyonu için de büyük bir heyecanla hazırlandım. Bu benim Parisli sanatseverlerle sekizinci buluşmam, bu anlamda şahsım ve ülkem adına son derece gururluyum.  

Son dönemde çeşitli ülkelerde eserleriniz sergilere katılım sağlıyor sizin iştirak edememe durumunuz sıkıntı oluyor mu? Size bu konuda destek olunuyor mu?

Doğrusunu söylemem gerekirse bu konuda üzülüyorum, çocuklarım en büyük destekçilerim ve yıllardır beni gerek yurtiçinde gerek yurtdışındaki sergilerimde başarı ile temsil etmektedirler. Fiilen bulunamasam da aslında oradayım! İzleyenlerin tam karşısındayım! bu da güzel ve ben hep böyle hissettim.

Geleneksel Sanatlarda kendinize rol model olarak aldığınız bir isim var mı? Ayrıca branşınızda örnek aldığınız bir sanatçı var mı?

Dünyada çok başarılı sanatçılar, yıllar içinde imzalarını atarak gelecek nesillere örnek oluşturdular. Belirli bir isim veremem ama soyut, dışavurum anlatımı benimsediğimi söyleyebilirim. Daha önce vurguladığım gibi, insanı yaşamı ve doğayı olduğu gibi yorumluyorum; süslü anlatımı hiç sevmedim. 

Yaptığınız eserlerin başarılı olabilmesi için sizce olmazsa olmaz koşul nedir? Olmazsa olmazı insanların kalplerine mi hitap etmeli. Öğrenilecek bir şey midir? Yoksa yetenek mi daha ön planda?

Çok bildik bir cevap ama erken yaşta başlayan sanata ilgim, sanatla iç içe yaşayan bir ailede yetişmem ve okulda iyi bir öğretmenimin olması benim şansım. İlgi sonradan da fark edilebilir, gelişebilir. Belirli alanlarda eğitim ile desteklenebilir ve istenilen amaca ulaşılabilir. Bu o kişinin kendisi ile ve yakaladığı koşullarla da ilgilidir. Her birimiz aynı imkanlara sahip olamayabiliriz. Doğru zamanda elde etmemiş olabiliriz. Ancak büyük bir istek ile devam edenler başarıyı mutlaka yakalar diye düşünüyorum. Eğer benim başarımdan bahsediyorsak, bunu sonsuz isteğime, ciddi bir özveriye ve disiplinli olmama borçluyum.

Bunca anlattığınız sağlıkla ilgili sıkıntılı yaşam süreci içindeki çalışma dönemi nasıl geçiyor? Faaliyetleriniz de etken oluyor mu? Açıklarsanız önem arz eder…

Bir anda her şey değişti, başka bir süreç başladı. Uzun ve zordu. Önce kabullenme sonrasında ise alışma dönemi, ben hiç arkama bakmadım. Bugün bu varsa onu çözmem gerekirse çözerim, dram yok, hiç yok… Hayaller kurup boş umutlara kapılmadım. Üzüldüğüm nokta ise aileme, yakınlarıma dostlarıma bu zorlu süreci yaşatmamdır. Yeni baştan hayat nasıl kurulur bilirim, şimdi de böyle oldu. Engel ile yaşamayı, yardımla yaşamayı da öğrendim, kağıt bardaktan fincana geçmek için yıl bekledim, kavrayamıyordum taşıyamıyordum çünkü… Şimdi koca tuvali masamda döndüre döndüre de olsa çalışıyorum hem de dünyanın öbür ucuna göndermek üzere, beni ayakta tutan sonsuz inancım…

Projelerinize dair çok detay çalışma yapmanız gerekiyor mu? Size bu konularda destek olan kurumlar var mı?

Herhangi bir kurumla çalışmıyorum. Sergi proje söyleşi katılımlarımda her adımını kendim planlıyor ve hazırlıyorum.

Yakın zamanda gerçekleştirmeyi düşündüğünüz yeni bir proje veya sergi var mı? Okuyucularımıza bu konuda bilgi verirseniz muhakkak faydalı olacaktır...

En erken projem Nisan ayında Paris’te yer alacağım sergi. Ve bunu Türkiye’deki 25.yıl sergimle eş zamanlı yapmak istiyorum, umarım olur.

Son olarak mesleğiniz ve aktiviteleriniz ile ilgili eklemek istedikleriniz nelerdir?

Yarın varsa  ‘umut’ da var ve ben umudumu hiç yitirmedim. Yapmak istediğiniz peşinden koştuğunuz inandığınız her ne ise bırakmayın, sonuna kadar gidin, ben bırakmadım siz de bırakmayın… Zira hayat bunun ta kendisi… Ben kendi mucizemi kendim yarattım, siz de yaratın. Bu beni gerek özel hayatımda gerekse sanat yolunda hep ileri taşıdı, bundan sonra da bu inançla yürüyeceğim…
Sanatıma ve sanatla olan bağıma dair benimle yaptığınız röportaj için öncelikle size sonrasında gazeteniz Önce Vatan’ a teşekkür ederim.