RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ

Bu haftaki söyleşimi, binlerce insanı sağlığına kavuşturmak için gecesini gündüzüne katan, uyumayan, ailesini görmeden, onlara sarılmadan yaşayan, fedakar doktorlarımızdan Prof. Dr. Tufan Tükek. İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı, İç Hastalıkları bölümünden profesörlük unvanı alan, aynı zamanda İÜ mükemmeliyet başkanı… Bir tek kendi değil, kızı da bir doktor ve pandemi servisinde çalışıyor. Türkiye’nin bu virüsten en az hasarla kurtulması için, vakaların azalması, ölümlerin bitmesi için canına dişine katan, asla borcumuzu ödeyemeyeceğimiz kahramanlarımızdan.

Tabi ki gündemimizde Covid-19 virüsü var. Bu hastalıkla ilgili merak ettiğiniz ne varsa hepsini sordum. Virüsün bulaşma gücünü nereden aldığı? Normalleşme sürecinin ne kadar normal olduğu? Dalgalanmalar yaşanırsa nasıl bir tabloyla karşı karşıya kalacağımızı? Tufan Hocam da bu zor günlerde bana zaman ayırıp bütün sorularımı yanıtladı. Unutmayın, bugünlerde geçecek ve güneş her sabah her zamankinden daha çok aydınlatacak odamızı, daha çok ısıtacak içimizi…

Merhaba Tufan Bey, öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?

1968 yılında Sivas’ta doğdum, ilk orta öğrenimim İstanbul’da gerçekleştirdim. 1984 yılında Pertevniyal Lisesini birincilikle bitirdikten sonra İstanbul Tıp Fakültesini ikincilik derecesi ile 1990 yılında bitirdim. 1996 yılında İç Hastalıkları uzmanı, 2002 de iç hastalıkları doçenti, 2012 de iç hastalıklarında profesör unvanı aldım. Halen İstanbul Tıp Fakültesi Dekanı olarak görev yapmaktayım. İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği yönetim kurulu üyesiyim, İÜ mükemmeliyet merkezi bir sonraki başkanıyım. 

Şu an dünyayı etkisi altına alan Covid-19 virüsü gün geçtikçe daha da büyüyen bir çığ gibi insanları deviriyor, öldürüyor, geçmeyecek hasarlar bırakıyor. Daha önce yine birçok ölüme sebebiyet veren “İspanyol Gribi” ile Covid-19’un benzer olduğu söyleniyor? Doğru mu?

İnfluenza yani grip virüsü tarafından zaman zaman pandemiler görülmüştür. Aynı şekilde son zamanlarda korona virüslerle de ciddi akciğer hastalığı yaparak ölüme neden olabilecek SARS, MERS gibi salgınlar 2003 ve 2012 yıllarında görülmüştür. Covid-19 da aynı şekilde korona virüsüdür. İnfluenza dan farklıdır. Ancak yaptığı hastalık benzer şekilde ölüme kadar götürebilen, akciğerlerde pnömoni yapan virüslerdir. 

Dünya genelinde virüsün bir laboratuvarda üretildiği söyleniyor. Onun için bu kadar dirençli ve sürekli mutasyona uğradığı…

Bu mümkün. Ancak şu anda bunu ispat etmek çok zor. Bazı delillerin olması gerekiyor. Ancak teorik olarak mümkün...

Güneş kendini göstermeye başladıkça virüs gücünü kaybeder mi?

26 C üzerinde virüsün inaktive olabileceğini biliyoruz. Yaz aylarında nem çok olmaz ise daha rahat geçirebiliriz diye düşünüyorum. 

Virüs her bünyede çeşitli belirtiler gösteriyor. En net belirtileri neler?

En sık akciğer tutulumu yapıyor, zatürre en sık gördüğümüz hastalık biçimi. Öksürük, nefes darlığı, taşikardi, kas ağrısı, ishal, koku ve tat alma bozukluğu da sık görülen semptomlar. Ayrıca virüs, kalp, böbrek, karaciğer, beyin gibi birçok organı da etkileyebiliyor.

Covid-19 virüsün dünyayı bu kadar etkisi altına almasının nedeni, daha önce geçirdiğimiz diğer virüslerden, griplerden farkı nedir?

Genellikle aerosol yolu ile bulaşan hastalıklar çok daha fazla insana bulaşabiliyor. Bu virüsün ayrıca bulaş ötesinde hücre içerisine giriş ve infeksiyon yapma kabiliyeti de çok yüksek. Çok sayıda organda hasar oluşturabiliyor.

Türkiye diğer ülkeler arasında şuan virüsü dengede tutmayı başardığı görünüyor. Sizce Türkiye’nin korona virüsü tablosuna baktığınızda ne görüyorsunuz?

Çok kısa süre içerisinde alınan tedbirlere rağmen virüs binlerce kişiyi hasta etti. Bu virüsün hastalık yapma kabiliyetinin ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor. En önemli yöntem izolasyon. Tüm ülkeler bunu yapmaya çalışıyor. Bunu başarılı yapanlar daha hızlı vaka sayısını ve ölümleri azaltıyor. Ülkemiz sağlık sistemi açısında başarılı bir sınav verdi. Ancak izolasyon-temas konusunda o kadar başarılı olamadık. Halkımız tedbirlere kısmen uyuyor. Bu da vaka sayısında azalmayı önlüyor. Yani hastanelerde ki başarımızı toplumda ki başarımızla taçlandırmamız lazım.

Aşı ve ilaç bulunmadan gün geçtikçe azalan vaka ve ölüm oranlarının sırrı nedir?

Aşı yok ama uygulanan tedaviler var. Bunların bir başarısı var. Yeni kullanıma giren tedavi şekilleri var. Özellikle erken dönemde uygulanan tedavilerle ölüm oranları bizde çok düşük. Devletin aldığı ve halkın uyguladığı izolasyon tedbirlerinin çok büyük faydası var. İzolasyon ve maske çok önemli. Zamanla virüs daha çok öğreniliyor, toplumda bağışık insan sayısının artması ile yeni vaka sayısında azalma oluyor. 

Her geçen gün çoğalan soru işaretleri ve sesler yükseliyor. Siz covid-19 virüsünün dünyada bu kadar etkili olduğunu düşündüğünüzde, Türkiye’nin tablosu için ne söylersiniz?

Türkiye şu an için hastalıktan çok etkilenen ancak sağlık sistemi ve yönetimi konusunda çok başarılı olan bir ülke. Şu an için tek eksiğimiz yeni vaka sayılarında istediğimiz azalmayı henüz sağlayamamış olmamız. Onu da sağlarsak bir başarı öyküsü yazılabilir. 

Korona virüs teşhisi konmuş birine nasıl bir tedavi uygulanıyor?

Ağır vakalar hastaneye yatırılıyor, hafif zatürre olan ve az şikayeti olan hastalar ayaktan izleniyor. Hidroksiklorokin ve azitromisin kombinasyonu hemen başlanıyor. Ateş düşmezse ve tablo ağırlaşırsa Favipiravir denilen antiviral başlıyoruz. Yine kan sulandırıcı ve sitokin fırtınası gelişirse tosiluzumab denilen intelökin-6 blokeri uyguluyoruz. Çoğu hasta bu tedavilerle şifa buluyor. Çok az bir kısmının ise solunum desteğine ihtiyacı oluyor.

Bu kadar hızlı ve bu kadar etkili bir virüs olduğu için mi öldürme oranı yüksek?

Ağır zatürre yapan her virüs öldürücü olabilir. Çok sayıda insanı etkileyip çok sayıda organ da hastalık yapınca ölümcül olabiliyor.

Aşı ve ilaç çalışmaları için her geçen gün ümit verici haberler geliyor. Sizin hastanenizde de ilaç çalışmaları var mı?

3 tane yürüyen ilaç çalışmamız var. Bunlar BAP ve TÜSEB destekli olarak devam ediyor.

Aşı virüsün çözümü olacak mı? Böyle bir aşının insanlara ulaşması, dağıtılmaya başlanması ne kadar zaman alır? 

Aşının çözüm olup olmayacağı henüz belli değil. Bilinmeyen bazı noktaların aydınlatılması gerekiyor. Bunu da çalışmalar yaparak aydınlatabiliyoruz. O yüzden en az 1 yıl sözü bu bağlamda doğru. Aşının zararsız olduğu ve yeteri kadar koruyucu antikor ürettiği ancak belli testlerden sonra ortaya çıkıyor.

Aşı, Korona gibi güçlü bir virüsü durdurabilirse, insan vücuduna nasıl yan etkilerle geri dönüşü olur?

Aşı dediğiniz şey aslında virüsün hastalık yapmayan bir antijenik yapısı. Vücuda verdiğinizde bellek hücrelerinin oluşumuna yol açarak immün sistemi aktiflemesi gerekiyor. Aşının bu anlamda bir zararı olmaz. Ancak doz ve yan etki çalışmaları zaten yapılacak. O yüzden en az 1 yıl diyoruz.

Türkiye bugünün şartlarında kendi aşısını üretebilecek ekip ve ekipmana mevcut mu?

Evet. Türkiye bugün için aşı üretebilecek kabiliyete sahiptir.

Covid-19 ilk ortaya çıktığında, yaş ortalaması yüksek insanlarda ölüme yol açtığını söyleniyordu. Şuan ise artık yaş sınırının çok altlara düştüğünü görüyoruz. Artık yaş sınırı tanımıyor diyebilir miyiz?

Evet. Yaşlılar doğal olarak daha fazla etkileniyorlar, ancak şu an için risk grubu 50 yaş ve üzeri. 50 yaş üzerinde bir de hipertansiyon, diyabet hastalığı var ise risk çok yükseliyor. 50 yaş altı ve çocuklarda da hastalık yapıyor ancak ölüm çok daha az oluyor.  

Bulaşma riskinin en yüksek olduğu durumlar nedir? Bir korona hastası kaç kişiye bulaştırabilir?

1 metreden yakın 15 dk dan uzun temas en çok bulaşın olduğu yol. Maskesiz kalabalık ortamlarda uzun süre kalmak riski çok yükseltiyor. Temas ettiği kişi ne kadar çoksa o kadar bulaştırıyor. Rakam vermek doğru değil, zaten bunu tespit etmek de çok zor. Şu an toplumda kaç kişide hastalık var bunu söyleyemiyoruz. Ancak bazı hesaplamalarla 1 kişi 16 kişiye bulaştırıyor diye bir şey söyleniyordu.

Çalışma zorunluluğu olmayanlar kendini evinde izole ediyorlar. Kargodan veya paket ürünlerinden korona bulaşır mı?

Şu ana kadar bulaştığı gösterilmiş değil. Bu paketleri aldıktan sonra elleri yıkamak ve belli bir süre sonra bu paketleri açmak en güvenli yol.

Virüs geçirenlerin akciğerinde kalıcı sorunlar oluştuğunu birçok profesör dile getirdi. Bir futbolcu veya dansçı bu virüsü geçirdikten sonra mesleğini yapamaz, eskisi gibi nefes alamaz hale mi gelecek?

Şu an için söylemek zor. Gençlerde bu kadar ağır pnömoni görmüyoruz. Ancak bu tarz hastalık geçiren kişilerde akciğerlerin nasıl bir reaksiyon vereceğini ancak takiplerde göreceğiz. 

Türkiye genelinde Mayıs ayı itibariyle “Normalleşme” süreci başlıyor. Bu süreç Korona tablosunu nasıl etkileyecektir?

Mayıs ayı erken, dikkat edilmez ise 2. dalgaya neden olabilir. Çok tedbirli olmaya ihtiyacımız var. Vaka sayısının 100 ve altına indiğini görmeden tedbirleri elden bırakmamalıyız.

Her geçen gün aşağı çekilen rakamlar halkta bir rehavet yaratır mı?

Tabi ki. Zaten çok sıkılmış, dışarıyı özleyen bir kesim var. Havaların ısınması ile dışarıya özlem çok arttı. Maske ve sosyal mesafeler mutlaka korunmalı…

Çoğu ülkeler bu virüsün ikinci hatta üçüncü dalgasını yaşadı. Türkiye için böyle bir dalgalanma nasıl sonuçlar doğurur?

Sağlık çalışanlarında büyük bir hayal kırıklığı yaratır. Türkiye bununda üstesinden gelir ancak, normalleşme süreci daha da gecikir. Moral motivasyon çok azalır. 

Sizce tedbirlerin bu kadar kısa zaman içerisinde gevşemesi doğru mu?

Doğru değil. Hazirana kadar beklenmeliydi ya da en güzeli vaka sayısı 100 ve altına inene kadar.

İnsanların Korona virüsünden önceki hayatına dönmesi, sosyal mesafenin tam anlamıyla kalkması ne kadar zamanı kapsayacaktır?

Dünyada son Korona virüs enfeksiyonu ortadan kalkana kadar devam eder. Ya da etkili aşı bulunana kadar. Zaman içinde hastalık aktivitesi mutasyonla azalırsa bu da çok rahatlatan bir durum olur.

Son olarak, insanlara kendi hayatınızı riske atarak nefes olmaya çalışmanızın borcunu hiçbir şekilde ödeyemeyiz. Bunun için size minnetarım. Bir doktor olarak kendi adınıza ve aileniz adına nasıl bir duygu içerisindesiniz?

Annemi ve abimi 2 aydır görmüyorum. Telefonla görüşüyoruz. Çünkü onlara hastalık bulaştırmak istemiyorum. Kızımda doktor ve pandemi servisinde çalışıyor. Her an hastalanacak diye endişe ediyorum. Kendi adıma da ayakta kalmaya çalışıyorum. Her sabah yorgun kalkıp işe geliyoruz. Sürekli maskeli olmak ve hastalıkla kol kola gezmek çok zor. Bu süreçten inşallah hep birlikte en kısa zamanda sağ salim çıkarız. Kaybettiğimiz arkadaşlarımızın sayısının artmaması en büyük temennimiz.

Yeni Çağrı Gazetesi’nden alıntıdır.