RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ

  • Merhaba, Mart ayından bu yana hayatımıza korku salan, kısıtlamalarla yaşadığımız bir dönemin içindeyiz. Belirsizlik ve artan hasta rakamları her geçen gün endişemizi daha çok arttırıyor. Bu artan korona virüs vakaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
  • Vakalar 1. Haziran’dan sonra belirgin artmaya başladı. Bunda; yaz mevsimi, bayramlar, düğün- nişan merasimleri, AVM’lerin açılışı, tedbirlerin gevşetilmesi ile oluşan salgın bitiyor algısı önemli rol oynadı. Asemptomatik vakaları tespit edip izole etmede de yetersiz kaldık. 
  • Maskesiz dolaşanlar, virüsün varlığını umursamayanlar “Bana bir şey olmaz” düşüncesiyle aramızda dolaşıyor. Bu düşünceye sebep olan şey hasta sayısının yaş ortalamasındaki yüksekliği mi?
  • Gençlerde böyle düşünen çok maalesef. Ama tek etken bu değil. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de virüse inanmayan, 5G nedeniyle hastalık oluşturularak dünyanın yeniden dizayn edildiği gibi komplo teorileriyle büyülenmiş azımsanmayacak bir grup var. Bu insanlar kurallara bilinçli olarak uymuyor ve sosyal medyada bilgi kirliliğine neden oluyor.
  • En başından beri virüsle ilgili açıklamalar;  65 yaş üstünde öldürücü olabileceği, vücudundaki farklı hastalıkların virüsün daha ağır yaşanmasına sebep olabileceği türündeydi. Şu ana kadar ki vaka tablosunda yaş ortalaması nedir?
  • Mart ayında ülkemize salgın geldiğinde raporlanan ilk vakalar yaşlıydı. Ancak vaka sayısı arttıkça gençler ağırlık kazanmaya başladı. Günlük küçük değişiklikler göstermekle beraber, pozitif vakaların %80’den fazlasını 65 yaş altı grup oluşturuyor. Diğer ülkelerde tablo benzer. Mesela Californiya’da bildirilen vakaların %89’u 65 yaşın altında. Yine Almanya’da Nisan ayında 52 olan yaş ortalaması Ağustos’ta 36’ya düştü. Ancak yaşlıların, kronik hastalığı olanların hastalığı daha ağır geçirdiği bir gerçek. Ölüm oranı da yaşlılarda daha fazla. Sağlık Bakanlığınca açıklanan rakamlara göre; önceki aylarda Covid’e bağlı ölenlerin %93’ü 65 yaşın üstünde. 
  • Korona virüsün gençlere bulaşması daha mı kolay? Böyle bir durumda genç yaş ortalaması virüs yayılımı açısından bir risk oluşturuyor mu?
  • Gençler sessiz bulaştırıcı. Gençlerin büyük çoğunluğu asemptomatik veya hafif belirtilerle hastalığı atlatıyor. Asemptomatik olanlar hasta olduklarını bilmediğinden çok rahat hareket edebiliyor. İş hayatında, sinema- tiyatroda, düğün-nişan gibi merasimlerde asemptomatik gençler kalabalıklara karışıyorlar, onlarca kişiyle temas ediyorlar. Gençler sosyal hareketliliği domine ettiklerinden, yayılım açısından büyük risk oluşturuyor. Ayrıca istatistiklere göre; genç yaş grubu kısıtlamalara, maske- mesafe kuralına daha az uyuyor, bu durum bulaşı arttırıyor.
  • Televizyonlarda, sosyal medyada herkesin “Maskesiz sokağa çıkmayın” uyarıları yankılanıyor. Virüsten korunmak için maske yeterli mi?
  • Maskelerle ilgili birçok makale yayınlandı. Maske tamamen yeterli olmasa da büyük oranda koruyuculuk sağlıyor. Virüs damlacık yoluyla bulaşıyor. Daha yeni yayınlanan bir makale, maskelerin damlacığı %80 üzerinde önlediğini gösteriyor. Konuşan iki kişi de maskeliyse bu oran çok daha yükseliyor. Özellikle kapalı alanlarda maske çok önemli. Açık alanda ve tenha yerlerde maskenin çok anlamı olmadığını düşünüyorum.
  • Her geçen gün test sayıları daha çok artıyor ama eskiden tek bir belirtiyle yapılan korona virüs testi şimdi üç belirtinin aynı anda olması şartıyla yapılıyor. Böyle bir durumda aramızda test yapılmadan dolaşan virüslü hasta sayısının artışı yükselmiş olmuyor mu?
  • Bu uygulamanın mahsurları var. Filyasyon temaslı takibi demektir. Temaslı insan enfekte olup asemptomatik geçirebilir veya hafif bir soğuk algınlığı tablosu şeklinde geçirebilir. Bu durumda test yapmamak, o kişinin sosyal hayata karışıp başkalarına bulaştırmasına olanak sağlar. Test sadece vakayı tespit edip tedavi etmek için değil, izole edip başkasına bulaştırmasını engellemek için yapılır.
  • Toplumda tartışmaya yol açan en önemli konulardan biri de vaka sayıları, tablonun daha korkutucu olduğunu söyleyenler, rakamların net verilmediğini düşünenler var. Bu algı doğru mu?
  • Sosyal medyaya çok farklı değerlendirmeler var. Ancak 10 gün önce açıklanan tablolarda belirtilen pozitif vaka/yoğun bakım oranları %11 civarındaydı. Bu oran dünya genelinde %1 civarında. Bu durumda;  ya pozitif vaka sayısı tespit ettiğimizden daha fazla, ya da ağır olmayan vakaları da yoğun bakıma yatırıyoruz. Filyasyon yöntemindeki değişikliği göz önünde bulundurduğumuzda; asemptomatik ve hafif vakaları tespit etmekte yetersiz kaldığımız daha ağırlık basıyor.
  • Virüs başladığı güne göre mutasyona uğradı mı? Şuan ki semptomlarda ne gibi farklılıklar var?
  • Bununla ilgili de itibarlı bir dergi olan Lancet’te bu hafta bir makale yayınlandı. Singapur menşeli bu yayında; virüsün mutasyona uğramış bir varyantının Avrupa ve Amerika’da dolaşımda olduğu belirtiliyor. Bu varyant tip daha bulaşıcı ve daha hafif belirtiler oluşturuyor. Ama daha geniş araştırmaya muhtaç bir konu.
  • Dünya Sağlık Örgütü'nden “Korona virüs aşısı hiç bulunmayabilir” açıklaması geldi. Böyle bir durum söz konusu mu?
  • DSÖ bu süreci iyi yönetemedi. Maskeye gerek yok gibi akla ziyan açıklamaları da var. Bu görüşlere katılmak mümkün değil. Şu an son aşamada yani faz 3’te 8 aşı adayı var. Bunların bazıları faz 1-2 sonuçlarını makale olarak yayınladı. Oldukça etkili ve güvenli görünüyor şimdilik. Ben bu yıl içinde bir veya birkaçının başarılı olacağını düşünüyorum.
  • Türkiye’nin virüs için aldığı tedbirleri yeterli buluyor musunuz?
  • Mart ayında hızlı ve kapsamlı tedbirler aldık. Ancak 1 Haziran’dan itibaren bunu söylemek zor. Tedrici olması gereken adımları çok hızlı attık. Şu an Anadolu’da salgının pil yaptığını görüyoruz. Ülke genelinde değil, il- bölge bazında daha sert tedbirler alınması doğru olacaktır.
  • Aşı hakkında Rusya ve Çin'den olumlu haberler geliyor. Aşının geliştirilip piyasaya sürülmesi ne kadar sürer?
  • Rusya ve Çin aşı adayında sıkıntılar var. 2 ülke de tüm aşamaları geçmeden aşıyı onayladığını duyurdu.  Yine 2 ülkede faz 1-2 sonuçlarını yayınlamadı. Rusya faz 2 aşamasını 38 gönüllü üzerinde denediğini açıkladı ki çok yetersiz. Ancak faz 3 de 8 aşı adayı daha var ve açıklanan sonuçlar oldukça iyi. Ekim gibi aşı çalışmalarının biteceğini söyleyen üniversiteler var. Ben bu 2021 başı gibi bu adaylardan birkaçının başarılı olabileceğini ve aşının ulaşılabilir olacağını düşünüyorum. 
  • Böyle güçlü bir virüs aşısının yan etkileri hepimizi korkutuyor. Hepimiz aşı olup olmamak konusunda bile kararsızız. Aşı virüsten daha tehlikeli olabilir mi?
  • Biraz önce o yüzden faz 3 den bahsettim. Faz 3 aşamasında aşının koruyuculuğu ve güvenilirliği test ediliyor. Bu aşamaya gelip başarısız olan çok aşı adayı var tarihte. Başarısız bir aşı hastalığı alevlendirebilir, astım benzeri semptomlar gibi yan etkilere neden olabilir. Ama aşı adayı tüm fazları başarı ile geçtiyse, bu etkilerin hiçbiri olmayacaktır.
  • Korona virüse dair genellikle aşı gündemde, ilaç üretimiyle ilgili bize bilgi verir misiniz?
  • Şu an 20 civarında ilaç araştırması var. Bunlardan bazıları: ivermectin, interferon, monoklonal antikorlar, hidroksiklorokin,konvalesan plazma, dexametazone, remdesivir, kök hücre,lopinavir,favipiravir.. gibi. Remdesivir ve dexametazon ile ilgili sonuçlar iyi. Bu ilaçların bir kısmı kullanılıyor da. Ayrıca interferonun aeresol formu üzerinde de çalışılıyor.
  • Kış aylarında virüsün mutasyona uğrama ihtimali var mı?
  • Virüs zaten sürekli mikromutasyonlar geçiriyor. Büyük mutasyonlar da geçirebilir ama kışa kadar olur mu bilmiyorum. 
  • Tamamen maskesiz, eski düzen dediğimiz hayatımıza ne zaman başlayabileceğiz ya da eskisi gibi virüs korkusu olmadan sokağa çıkacağımız günler olacak mı?
  • Tabiki olacak. Tarihte bitmeyen salgın yoktur. Bu salgında Birgül bitecek. Önümüzde Wuhan, Yeni Zelanda, Taylan örneği de duruyor. Bu ülkelerde vaka sayısı minimuma indi diyebiliriz. Bizde de bu seviyelere gelirse normale döneriz. Bu tarih, alacağımız önlemler ve salgın yönetimimize bağlı. Tabi bu arada virüs mutasyonu belirginleşir veya 2021 başında aşı uygulaması yaygınlaşırsa, 2021 ortaları normale dönmek mümkün olabilir.
  • Korona virüsün bundan önce yaşadığımız salgın hastalıklardan farkı nedir?
  • Diğer salgınlardan farkı bu virüsün çok bulaşıcı olması. Bir diğer nokta da küçük bir köy haline gelen dünyamızda, sınırların kalkması ve seyahat imkanları sayesinde virüsün çok kolay yayılmasıdır.
  • Henüz 1 vaka varken okullar kapatıldı ve kısıtlamalar getirildi. Şuan her gün 1000 üzerinde vaka çıkmasına rağmen herkes sokakta ve her yer açık. Bu rehaveti nasıl karşılıyorsunuz?
  • Herkeste bir rehavet ve kabullenme var. Sizin de belirttiğiniz gibi vaka sayısı çok daha az iken alınan tedbirler daha sert, kurallara uyum daha fazlaydı. İnsanlar her şeye alışır. Yönetim açısından kısıtlamaların artısı eksisi değerlendirilerek bir yol çiziliyor. Sürecin uzaması, insanımızda da bıkkınlık oluşturdu, hep aynı disiplinle götürmek zor.
  • Artık kışa giriyoruz. Gripler daha çoğalacak, korku daha çok artacak. Böyle bir durum için ne önerirsiniz?
  • Çok Önemli bir konu; Sonbaharın yaklaşmasıyla grip bir şey sonu başlıyor... Grip ve Covid belirtileri çok benzer, bu da tanı ve tedavide zorluklar doğuracaktır. Bu nedenle sezonu gripsiz atlatmak önemli… Herkese grip aşısı olmayı öneriyoruz. Ayrıca 65 yaş üstü vatandaşlarımızın ve diyabet, orak hücreli anemi, kronik akciğer, kronik karaciğer, kronik kalp hastalığı gibi rahatsızlığı olanların pnömokok yani zatürre aşısı olmalarını öneriyoruz. Tabi maske takma ve kalabalıklardan uzak kalmayı da...