T.C. Avrupa Birliği ve Devlet Eski Bakanı Egemen Bağış ile Özel Röportaj

Türkiye'nin ilk Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakerecisi aynı zamanda 22, 23 ve 24. Dönem AK Parti İstanbul Milletvekilliği yapan döneminin en etkili isimlerinden Egemen Bağış ile röportaj yapmak için bir araya geldik.

Referandum, Başkanlık sistemi, Yeni Anayasa, 17 Aralık, Fethullahçı Terör Örgütü, Avrupa Birliği, Hollada’nın Türkiye’ye karşı tavrı ve Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni Başkan’ı Donald Trump’a kadar birçok konuyu Sayın Bağış ile konuştuk…

Herkesin merak ettiği bir soru Egemen Bağış şu an ne yapıyor?

Çok uluslu birkaç firmaya stratejik danışmanlık yapıyorum. Onun dışında da ülkenin meselelerine kafa yoruyorum. Türkiye’de 5 yıl bakanlık ve 15 yıl milletvekilliği yapmış, devletin konularına hakim biri olarak çeşitli platformlarda, televizyon ve gazetelerde bunları dile getiriyorum. Senin gibi genç kardeşlerimize ve sivil toplum kuruluşlarına da destek olmaya çalışıyorum, kendimi Recep Tayyip Erdoğan’ın ve temsil ettiği hareketin neferlerinden biri olarak görüyorum. 

Bunca yıllık tecrübeler ile edindiğim en önemli konu: Sıfatlar insanları değil, insanlar sıfatları büyütür. Benim görev, mevkii, makam gibi beklentim yok çünkü birçoğunu genç yaşta yaşadım. 32 yaşında milletvekili, 36 yaşında Türkiye’nin iktidar partisinin genel başkan yardımcısı ve 38 yaşında bakan oldum. 43 yaşında ise çok ağır saldırıya ve büyük bir iftiraya uğradım. Çok şükür öldürmeyen şey güçlendirir. Kendime güvenim ve bana güvenen bir liderim olduğu için hepsinin üstesinden geldim. Gerek yasal ve siyasal boyutunda, gerek ise milletin vicdanında çok şükür doğrular ortaya çıktı. Defalarca aklandım. Allah’a çok şükür benim: ‘’ Alnım Ak Başım Dik! ‘’. Bize iftira atanlar bugün ya yurt dışında sürgün hayatı yaşıyorlar ya da hapishanelerde gün sayıyorlar. Allah doğrunun yanındadır…



Anayasa değişikliğine neden EVET diyorsunuz?

Başkanlık sistemiyle yönetilen Amerika Birleşik Devletleri’nde 17 yıl yaşadım. Orada sistemin nasıl işlediğini, ülkenin büyümesine, gelişmesine ve istikrarın güvence altına alındığı mekanizmayı gözlemledim. Ben siyasete dönerken de Başkanlık Sistemi’nin gelmesini savunuyordum. AK Parti’yi tercih etmememin sebeplerinden birisi de budur. Bu yeni bir talep değil partinin kuruluşunda olan bir durumdu. Türkiye’de uzun yıllar siyaset içinde olan kişiler de dönüp dolaşıp başkanlık sistemine gelmişlerdir. Parlamenter sistemin büyük zaafları var. Fitneye karşı ülkenin çıkarlarını korumanın tek yolu istikrarı güvence altına alacak bir sistemdir. Rahmetli değerlerimiz Türkeş, Özal ve Demirel hepsi ilk başta başkanlığa karşı çıkmalarına rağmen sonra savunmuşlardır. Türkiye’yi uçuracak sitsem başkanlık sistemidir. Bugün biz 94 yıllık Cumhuriyetimizin 65. Hükümet tarafından yönetiliyoruz. Yani hükümetlerin ortalama ömrü bir buçuk yılın altında olmuş. Biz Atatürk’ün ilk kurduğu sistemi -ki o başkanlık sistemidir- onu yaşatabilseydik 65. Hükümete gelmemiz 325 yıl sürecekti. Yani nereden baksanız bu sistem bu millete 230 yıllık bir kazık atmıştır. Zararın neresinden dönersek kardır. Ülkeyi bu çıkmazdan, fitne ve fesada davetiye çıkaran yapıdan kurtarmamız gerekiyor. Mevcut olan parlamenter sistem de değildir. Kenan Evren parlamenter sistemi de delik deşik etmiştir. Aslında Cumhurbaşkanı sembolik değildir çok yetkilidir ama hiçbir sorumluluğu yok. Yetkilerin bir kısmını Başbakanlığa, bir kısmını ise devletin bir takım kurumlarına aktarılması sağlanmıştır. Seçilmişlerin önünde duran bir vesayet sistemi ortaya çıkmıştır. Bundan ülkemizi kurtarmamız gerekiyor. 

Kimileri Başkanlık sistemi Türkiye’ye uymaz diyor. Sizin buna cevabınız nedir?

Demokrasi, istikrar, insan hakları, ifade özgürlüğü, insan eşitliği bir topluma uymaz diyebilir miyiz? Bu Türkiye’ye uymaz diyen görüşleri çok hastalıklı buluyorum. Çok başarılı olacak…

Referandum tahmininiz nedir?

Ben bu tasarı mecliste görüşülürken hep yüzde 56,56 oranında halk tarafından benimsenir diyordum. 56 benim de memleketim olan Siirt’in plakasıdır. Hem Cumhurbaşkanımızın şiir okuduğu için hapsedilmesine vesile olan ve yüzde 86 gibi yüksek bir oran ile Recep Tayyip Erdoğan’ın milletvekili seçilerek Başbakanlık için önünün açıldığı şehirdir. Ayrıca kıymetli eşi Emine Hanım’ın memleketidir. Siirt Recep Tayyip Erdoğan için önemli bir rol oynamıştır. Ama şu an halkımızın gösterdiği teveccüh, hayır çıkmasının ülkeye yaratacağı siyasi ve ekonomik çıkmazları öngören vatandaşlarımızı görüyorum bu iş Siirt’ten Van’a doğru gidiyor. Yani yüzde 65,65’e doğru gidiyor. Gönlümüz Osmaniye’de inşallah yüzde 80’lerde evet çıksın.

Hollanda'nın Türkiye'ye karşı tavrı ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Bu Avrupa Birliği’nde insan hakları da yok, demokrasi de yok, basın özgürlüğü de yok bunlarda ikiyüzlülük var riyakârlık var. Hollanda, yaklaşan seçimlerine Türkiye'yi malzeme etmek istiyor. Bu küstahlığa diğer müttefiklerimiz sessiz kalırsa Türkiye'yi kaybederler. Yaptığımız işin ne kadar doğru olduğu Hollanda’nın tavrı ile ortaya çıkıyor. Aşağılık akıl taşeronları 15 Temmuz'da tanklara, F-16'lara, helikopterlere karşı duran bir milleti köpekle, atla, jopla korkutmaya çalışıyor. 

Sayın Egemen Bağış, FETÖ’nün 15 Temmuz Darbe girişiminden önce 17Aralık ile size karşı ağır bir saldırısı olmuştu…

Bizden önce haksız yere saldırılarına maruz kalan birçok insanımız var. Deniz Feneri, Zahid Akman, İlker Başbuğ, ömrünü ülkesine adayan komutanlarımız, insafsızca sicilleri bozulan bürokratlarımız, hak ettiği halde askeri liseye girememiş gençlerimiz ve birçok kamu görevinde yükselemeyen bu devletin çok değerli emektarları. Biz bireysek olarak zarar gördük fakat ülke 17 Aralık’tan sonra çok ciddi bir tehdidi ortadan kaldırmaya yönelik adımlar atarak önemli bir kazanım elde etti. Büyüklerimiz der ya: Her şerde bir hayır vardır. Bizim değerlerimizde Hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır denilir. Allah bilir siz bilmezsiniz öğretisi vardır. O dönem çok üzüldük fakat biz o sıkıntıları yaşamamış olsaydık Allah korusun 15 Temmuz’da şeref yoksunları başarılı olabilirlerdi… 

17 Aralık gecesi nasıl geçti?

Eşimin ve çocuklarımın dik ve metanetli duruşu beni ayakta tuttu. Ayrıca Cumhurbaşkanımızın o süreçte bana inanması ve güvenmesi çok önemliydi. 17 Aralık için anlatılacak çok şey var…

Montajlı ses kaydı üzerinden benim inancımı sorgulayacak kadar alçaldılar. Çok acıdır partimde Recep Tayyip Erdoğan dışında kimse işin aslını sormadı. Aylar sonra çıkan mahkeme raporlarıyla ve montaj kararıyla insanlar bazı şeyleri algıladılar. Ben onunla da yetinmedim yurt dışında raporlar aldım ve web sayfama koydum. Sormadan inanmamayı tercih ettiler. Yaşadığımız acıları, üzüntüleri Allah kimseye yaşatmasın. Samimiyet ile helallik isteyenlere hakkımı helal ettim ama bana itibar suikastını gerçekleştirmeye çalışanlara onların iftirasını yayanlara hakkımı helal etmiyorum. Hem bu dünyada yargı yoluyla, hem de inşallah ahrette yüce Allah’ın huzurunda hakkımı çatır çatır alacağım. 

Fethullah Gülen iade edilecek mi?

Terörist başının iade edilmesini arzu ediyorum. Müttefikliğimizin de gereği budur. Fakat çok umutlu değilim. Ayrıca FETÖ’den dolayı tüm Amerika’nın suçlanması yanlış. ABD’deki bir istihbarat örgütünün bir ekolünün taşeronudur. FETÖ, ABD içinde büyük bir tehdittir. 200’e yakın charter okulun çoğu Amerikan askeri üslerinin etrafında kurulmuş. Bunlar uzun vadede Amerikan Ordusunu ele geçirme hayali kurmuşlardır. İade edilmesi Amerikan çıkarları bakımından olası değildir. Trump yeni bir nefes getirdi. 

Ben şuna da inanıyorum. 15 Temmuz’u yapan salaklar darbe yaptıklarını zannediyor olabilirler ama dünyada darbe yaptırmada en tecrübeli ülke böyle acemice darbe yaptırmazdı. Aslında taşeron FETÖ’nün ipini çekme günü de olabilir. Darbeden çok Türkiye’de iç savaş çıkartma havasıydı. Ama planları tutmadı. Milleti birbirine düşüremediler aksine kenetlediler. 

FETÖ liderini ziyaret ettiniz mi?

ABD’de Türk Derneği başkanı olarak FETÖ hakkında rapor hazırlayıp zamanın başkonsolosuna ibraz etmiştim. Bizim derneklerimize de fitne çabası sokmalarını hissetmiştim. Ben 15 yıl defalarca çağrılmama rağmen o şarlatan Fethullah Gülen’in ayağına gitmedim ve tüm baskılara rağmen o şerefsizin bir kere bile elini sıkmadım. AK Parti, CHP, MHP’den birçok kişi gitti. Neredeyse gitmeyen kalmadı. Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın gitmediği yere gitmem doğru olmaz anlayışındaydım. O gitmediği sürece ve onun git talimatı olmadığı sürece gitmezdim. Ondan da hiçbir zaman talimat gelmedi. Zaten 17 Aralık’ta onların iş tuttuğu mekanizmaların üzerinde dolaşabilecek Tayyip Erdoğan’ın Amerika’ya ve Batı’ya köprüsü olduğum için siyaseten ortadan kaldırmak istediler. Çok şükür atlattık…

15 Temmuz’a kadar bize şüphe ile yaklaşan kendi dava arkadaşlarım bile bana gelip özür dilediler, helallik istediler ve günahını aldık dediler. Allah çok büyük. Ruh içinde yatsın 90 küsür yaşındaki anneannemim ahının ortada kalmayacağına ben hep inandım.  

Siz siyaset ile nasıl tanıştınız?

Amerika’da Türk Dernekleri Federasyonu Başkanı sıfatıyla, Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na yeni seçildiğinde New York ziyaretinde tanıştık. Kendisini ağırlama imkânım oldu. Aradan yıllar geçti AK Parti kuruldu. 11 Eylül geçti normalde Davos’ta yapılan zirve New York’a dayanışma için orada düzenlendi. Türkiye’den davet edilen Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a New York’ta toplantı yapmamı üniversiteden arkadaşım Mevlüt Çavuşoğlu rica etti. Mevlüt kardeşimin ricasıyla bir toplantı düzenleyip Tayyip Bey’e sunum yaptım. O toplantıyı düzenlediğim için dönemin Milli Güvenlik Genel Kurulu Genel Sekteri Orgeneralden fırça da yedim. Fakat o zamanlar Tayyip Bey’in yardımcısı Sayın Yaşar Yakış’a; ileride bu delikanlıyı hatırlatın bu çocuğu siyasete kazandıralım dediğini yıllar sonra Yaşar Ağabey’den öğrendim. Ama 2002 seçimlerine birkaç ay kala kendisi siyasete girdikten sonra ABD’yi ziyaretinde tanıştığım Sayın Erkan Mumcu’nun gece yarısı telefonuyla Tayyip Bey’in benimle görüşmek istediğini öğrendim. Erkan Bey de o zaman ANAP’tan AK Parti’ye geçmeyi düşünüyordu. AK Parti’nin imajı için yeni isimler arasında beni Tayyip Bey’e önermiş. Tayyip Bey de ben onu tanıyorum mutlaka çağır konuşmam lazım demiş. Eşim de destek verdi ve Tayyip Bey’in isteği üzerine 3 Kasım seçimlerinde milletvekili olarak seçildim. 4 Kasım’da dış ilişkiler danışmanı olarak atandım ve birçok toplantıda tercümanlığını güvendiği biri olarak ben yaptım. 2007 seçimleri sonrası Genel Başkan olarak atandım. 2009’un Ocak ayında Devlet Bakanı ve Baş Müzakereci oldum. 2011 seçimlerinden sonra ise Avrupa Birliği Bakanı ve Baş Müzakereci olarak devam ettim. Görevden ayrılırken mevkii ve makamlar geçici bizim için önemli olan Tayyip Erdoğan’ın yol arkadaşı olmaktır. O benim torunlarımın bile gurur duyacağı bir sıfattır önemli olan onu korumaktır. Biz o sıfata zarar verememek için elimizden geleni ortaya koyuyoruz. 

Avrupa Birliği süresini nasıl değerlendiriyorsunuz? Aslında geçtiğimiz Haziran ayında vizeler kalkacaktı…

Avrupa Birliği ile vizelerin kalkmasına yönelik antlaşmayı biz 16 Aralık 2013’te imzaladık. Benim ve zamanın Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile zamanın İçişleri Bakanı Muammer Güler ile yoğun çabalarımız ve iki yıllık mücadele ile gelinen noktaydı. Avrupa Birliği, 3 yıl içerisinde yükümlülükleri yerine getirirsek Schengen bölgesine vizesiz seyahat yapılabilecekti. Fakat ertesi gün iki imzanın iki mimarı hedefe konuldu. Bu milletin 17 Aralık’ı çok irdelemesi gerekiyor. Mardinli Muammer, Siirtli Egemen, Muşlu Zafer. Üçünün de eşlerinin eşi açık ve üçü de milli görüş kökeninden gelmediği için partinin zayıf halkaları olarak görüldü. Çok şükür liderimiz Sayın Cumhurbaşkanımız bizim arkamızda durdu. Ne yapıp ne yapmadığımızı çok iyi biliyor. Çok acıdır partide dava arkadaşı sandıklarımızdan kazık yedik bunlar bizim için önemli bir tecrübe oldu.  Avrupa Birliği tarihçesi tutulmayan sözler ve samimiyetsizlik tarihçesidir. Avrupa Birliği süreci sonucundan daha önemlidir. Yaşadığımız demokratik özgürlükler, haklarımız, tükettiğimiz havanın oksijen oranından tutun tükettiğimiz gıdaların hijyen standartlarına bu kadar iyi olmayabilirdi. Herzaman sürece odaklanmalı.

Kişi başına düşen milli gelir 2002’de devralırken 3 bin dolardı. Vize serbestliğini biz bile diyemezdik. Fakat 10 bin doları yakalayınca bunu talep ettik. 20 bin doları yakalayınca Avrupa Birliği biz istemesek bile vizeleri kaldıracaktır. 

Kişi başına düşen milli gelir 2002’de devralırken 3 bin dolardı. Vize serbestliğini biz bile diyemezdik. Fakat 10 bin doları yakalayınca bunu talep ettik. 20 bin doları yakalayınca Avrupa Birliği biz istemesek bile vizeleri kaldıracaktır. 

ABD’nin yeni başkanı Donald Trump dünyayı nasıl etkiyecek?

Trump gerçekten siyasete yeni bir fenomen kazandırdı. Kendi tırnaklarıyla geldi. Medya, parti, elit, iş dünyası, ticari rakiplerine rağmen geldi. Amerika halkıyla iletişim köprüsü kurdu, kendisini onlara izah etti onlar da inandı ve güvendi. Taç giyen baş akıllanır. Önce yasa dışı göçmen istemiyorum dedi sonra yasa dışı göçmenleri yasallaştıralım dedi. Devletin içerisine girdikçe devletinin çıkarlarına göre davranıyor. Trump bir iş adamı. Her konuda ne getirir ne götürür bakar. Türkiye gibi güçlü bir ülkeye de bakar FETÖ gibi çapulculara da bakar, ona göre karar verir. Hem ABD, hem Türkiye birlikte önemli adımlar atacaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız ve Trump ile yüz yüze görüşme bunu belirleyecektir. Birçok şey netleşecektir. 

Son söz sizin lütfen buyurun…

İnsanlar bazen günlük kargaşa, streslerin, tartışmaların odağında kalıp karamsar olabiliyorlar. Ben daha geniş perspektiften bakmayı öneriyorum. 10, 20, 30 yıl önce Türkiye’yi hatırlasınlar ve bugüne baksınlar. Türkiye’nin nereden nereye geldiğini çok rahat görürler. Bu millet kendine güvenmeli. Genç nüfus, enerji kaynakları, coğrafi olarak konumumuz ve asil milletimizi yan yana koyunca geleceğimiz çok parlak yeter ki birbirimizi olduğumuz gibi kabul edelim ve birbirimizi değiştirmeye çalışmayalım. Binlerce yıldır bu topraklarda birlikte yaşıyoruz ne Aleviler Sünnileşti, ne Türkler Kürtleri Türkleştirebildi. Ne de sağcılar solcuların fikrini değiştirebildi. Birbirimizi değiştirmeye çabalamayalım ve olduğu gibi kabul edelim. Beraber ter dökelim. Milli şair diyor ya
‘’ Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez… ‘’ Biz bunları 15 Temmuz’da gördük. İlla meclisimizin bombalanması gerekmiyor. İlla hainlerin birbirimize düşürmesini beklememeliyiz. Biz, her an her dakika birbirimize sahip çıkmalıyız… 

Egemen Bağış Ofis’e ve Semih Gerçik’e teşekkür ederim…


Röportaj: Anıl Sural

twitter.com/AnilSural

Fotoğraf: Rona Doğan