Röportaj: AZİZ KARATAŞ

Neslihan YAHŞİ: “Benim eğitimlerimden sonra insanlar daha farklı yaşamaya başlıyor” Çünkü ben onlarla sohbet ederken bile onları yeniden programlıyorum

Algı Yönetimi ve İletişim Uzmanı Neslihan Yahşi eğitim verdiği insanların kariyerlerinde olumlu değişikliklere yol açıyor. 

Algı yönetimi, iletişim ve ikna kabiliyetinin, gücünün çok fazla farkında olmasak da günümüzde bunu kullananlar kısa zamanda çok fazla yol kat eden ve genelde hedeflerini tutturan başarılı insanlardır.  

Özellikle politikacılar ve iş adamları için çok önemli, bunu biliyoruz; fakat bunun yanı sıra iş görüşmeleri, iş başvurusu, mülakat sınavları vs gibi günlük yaşamımızda her bireyi ilgilendiren bu konulara ne kadar önem veriyoruz? 

Konuyla ilgili olarak Yahşi Danışmanlık sahibi Algı Yönetimi ve İletişim Uzmanı Neslihan Yahşi ile bir sohbet gerçekleştirdik. 

Sizi biraz tanıyabilir miyiz? 

Algı yönetimi ve iletişim danışmanlığı yapıyorum. İletişim uzmanıyım. Hala Marmara Üniversitesi’nde İletişim Fakültesi Kişiler Arası İletişim Bölümünde de akademik hayatım devam ediyor.  

Benim verdiğim eğitim ve seminerlerin aslında bir okulu yok.  İndirekt yollardan küçük küçük kurslar, seminerler, workshoplar gibi eğitimlere katılıyorsunuz. Bu bağlamda Londra’da birkaç eğitime katılmıştım. Ama oradaki aldığınız eğitimleri direk olarak Türkiye’ye uyarlama şansınız yok. 

Çünkü bizim kültürümüz farklıdır, gelir düzeyimiz farklıdır, insanımız farklıdır. Orada almış olduğunuz eğitimlerden ancak feyz alabiliyorsunuz. 

‘Başkalarının size karşı olan davranış ve düşüncelerini değiştirmek istiyorum’ diyorsanız ‘tercih edilen kişi olmak istiyorum’ diyorsanız, evet ben doğru adresim! 

Eğitimlerinize katılan insanlarda ne gibi olumlu etkiler oluyor? 

Benim seminer ve eğitimlerime katılan insanların geçmişleri ile vedalaşmaları gerekiyor; zira eğitimden çıktından sonra hayatlarında olumlu değişimler hızla artıyor ve daha farklı yaşamaya başlıyorlar. Algıları değişiyor, farkındalıkları artıyor. Bunlara bağlı olarak da şansları açılıyor   

Hayatla ve kendisiyle ilgili başkalarının kendisi hakkındaki düşünce ve davranışlarını değiştirmek isteyen hemen hemen herkes benim eğitimlerime katılabilir. 

Amacım, insanların kendilerini doğru ve etkili bir şekilde, ifade etmelerini ve sunmalarını sağlamaktır. 

 ‘Algı yönetimini tamamen iş dünyasına, ticarete ya da kişinin yaptığı işe uyarlıyorum’ 

Algı yönetimi nedir? Sizin bu konudaki çalışmalarınız nelerdir? 

Algı yönetimini sadece büyük büyük devletlerin, diğer devletlere yapmış olduğu operasyonlar gibi düşünüyoruz. İnsanlar ben bunun eğitimi alacağım da ne olacak? Bir devletin algısını mı yönlendireceğim? Benim ne işime yarayacak? Gibi düşünceler içerisinde olabiliyorlar.  Oysa algı yönetimi bugün tüm dünyada birçok alanda hatta pazarlamada da kullanılıyor. Şimdi ben size soruyorum; hangimiz gerçekten ihtiyacımız olan ürünleri satın alıyoruz? 

Algı yönetimini tamamen iş dünyasına ya da daha spesifik olarak kişinin yaptığı işe uyarlıyorum. Bunu yaparken de kişinin hayatıyla ilgili en küçük etkenleri bile dikkate alarak; onun iş hayatını yeniden organize ediyoruz. Bütün bunları yaparken ‘mış gibi’ yapmıyoruz. Hiç olmayan ya da gerçeklere dayanmayan bir şeyleri değil, sadece bireyin hayatındaki bazı noktaları ön plana çıkararak; eğer gerekiyorsa bazı noktaları algı yönetimi çerçevesinde düzenliyoruz.  

Peki, bu yaptığınız çalışma kişiye ne kazandırıyor?  

İnsanlar kendi algısını doğru yönetemediği ya da imajını doğru oluşturamadığı için karşısına çıkan her fırsatı değerlendirme şansı olmuyor veya ayağına kadar gelen bazı büyük fırsatları kaçırıyor hatta çok küçük önemsiz zannettiği ayrıntı etkenlerle kaçırıyor. İşte bu kaçması muhtemel olan, büyük fırsatları kendi lehine olumlu bir şekilde yakalama imkânı bulabiliyor.  Bunu nasıl yapıyoruz? Bu çerçevedeki algı yönetiminde; örneğin beden dilinizi doğru kullanmanız, düzenlemeniz gerekiyor. Kılık kıyafetinizi, konuşma dilinizi, hitap şeklinizi, yüz ifadenizi, gülümsemenizi ve bulunduğunuz ortama göre hareket etmeniz başta olmak üzere bütün bu ayrıntıları irdeliyoruz. 

‘İnsanın kendini ifade edememesi ve iletişim kuramaması, kansere kadar yol açan bazı hastalıkların başlangıcıdır’ 

Bütün hastalıklar iletişimsizlikle başlar!

İletişimin insan hayatındaki önemi nedir? 

İletişimin önemini hepimiz biliriz ama uygulama aşamasında çok fazla farkında olmayız. İletişimsizlik aslında hastalık demektir. Birçok hastalığın temeli de kendimizi ifade edememekten ve rahat iletişim kuramamaktan kaynaklanır.  Kansere kadar yol açan iletişimsizlik örnekleri vardır. Birçok kötülüğün de ana sebebi budur. Örneğin, hapishanelere gidip baksanız; iletişimsizlikten orada bulunan birçok insana rastlarsınız. Bir çocuğu ele alalım; ailesiyle iletişim kuramayan kendini ifade edemeyen çocuk, bazı arayışlara girer bu arayışlar genelde yanlış yollara sapmasına vesile olur. Çünkü çocuk hepimizin yaradılışında olduğu gibi anlaşılmak ister. O dönemde yanlışı veya doğruyu ayırt edebilecek yeterlikte olmadığından; bu durum bazı illegal çevreler tarafından çok rahat kullanılabilir. Bu bazen bir uyuşturucu grubu bazen hırsızlık çetesi olabilir. Bütün bunların sebepleri hep iletişim temellidir. 

‘Etrafımızda çok fazla insan konuşuyor ama dinlediğimiz insan çok az’ 

Etrafımızdaki insanların bizi dinlemesi için nasıl bir yol izlemek gerekiyor? 

  

Etrafımızda çok fazla insan konuşur ama dinlediğimiz insan sayısı çok azdır. Konuşan birini neden dinleriz? Veya neden dinlemeyiz? Öncelikli olarak bu konuda biraz empati kurmak gerekir. Bu kurduğum kuracağım cümlede kime ne yarar sağlıyorum?

 İnsanlar neden beni dinlesin? Ya da ben böyle konuşan birini dinler miydim? 

Neden benim dediğimi yapsın? Ben onun yerinde olsam ne yapardım?  Gibi kendimize sorular sormaya başlarsak eminim daha az konuşuruz. Günde 3-4 saat konuşarak hayatını idame ettiren birinin ‘az konuşun’ diye eleştiri de bulunması oldukça paradoksal ama… 

Gereksiz konuşmayın demek belki daha doğru olur. 

Sürekli olarak konuşmak değil de gerçekten dinlenebilecek cümleler kurmak gerekir. 

‘Kendimizi sevdirebilirsek insanlarla daha rahat iletişim kurarız’ 

Kendimizi sevdirmenin iletişim kurmada ne gibi yararı olabilir? 

Benim seminerlerde hep söylediğim bir şey vardır; Kendinizi sevdirin, sevilen birey olun. “Ben geliyorum işimi yapıyorum. Sen beni sevsen ne oluuur, sevmesen ne olur. Beni eşim seviyor, çoluğum, çocuğum seviyor iş arkadaşım veya dışardaki insan beni sevse ne olur sevmese ne olur?” diye düşünmek çok yanlıştır. Çünkü insanlar birini sevdiği zaman onun için dağları taşları düz eder. Bir sürü fedakârlıklarla hiç olmayacak şeyleri olur hale getirirler. Örneğin, bir yerde imza attıracaksınızdır. O yerde seviliyorsanız imzayı 30 saniyede alıp çıkar gelirsiniz. Sizi sevmiyorlarsa 3 hafta boyunca o imzanın çevresinde (bugün git yarın gel diyerek) dönüp durursunuz. 

Kendimizi sevdirebiliyorsak insanlarla daha rahat iletişim kurarız. İletişimin temelinde sevgi ve empati yatar.  

Seminerlerde evladıyla arasında iletişim kuramayan birçok eğitimli üst düzey kişiye rastlıyorum. Bu anne babalar iletişim eğitimi alana kadar çocuklarıyla iletişim kuramadıklarının farkında bile değiller. Temelde sorsanız, çocukları için çalışıyorlar. Bütün yaptıkları fedakârlıklar onlar içindir fakat çocuklarının en temel gereksinimi olan iletişimi gerçekleştiremiyorlar. Maddi bir takım olanakların ve fedakarlıkların veya onları geleceği(!?) adına maddi yatırım yapmanın bu temel gereksinimin yerine geçeceği sanrısı ile hayatlarında yol alırlar. Daha sonra “yaranamıyorum” serzenişleri başlar. Taa ki oluşturduğum farkındalıklarla yüzleşene kadar.

Yeni nesil için, gençler için eğitim anlamında neler yapılabilir? 

Suçun içinde doğmuş olan çocuklar için, çocuk hapishaneleri için yapılacak yapılabilecek o kadar çok şey var ki… Zaten bu oluşumları gerçekleştirmediğimizde bunun zararını görecek olan bu toplumda yaşayan bizleriz. Bunun yanı sıra MEB müfredatına bazı derslerin girmesi gerektiğini düşünüyorum.  Evet, matematik, fizik gibi dersleri çocuğun öğrenmesi lazım ama çocuğun adap, edep gibi bazı kurallarla da tanışması gerekir. Her birey maalesef şanslı doğmuyor, aileden alamadığı bazı eğitimleri okulların tamamlaması şarttır. Adab-ı muaşeret eğitiminden, nezaket eğitiminden yoksunsa; bazen diğer eğitimlerin de bir önemi kalmıyor... Çünkü çocuk o bilgiyi nerede kullanacağını bilmiyor. Kötüye de kullanabilir.  Nitekim birçok terör örgütüne katılmış iyi eğitimli, zeki ve çalışkan birçok kişi var. Bunu hepimiz biliyoruz. Bazı ilkelerden yoksun olununca bilgi yanlış yerlerde kullanılabilir.

Beden dili hakkında bilmemiz gereken şeyler nelerdir? 

Beden dili konusunda da bana genelde “elimi şöyle koyduğumda ne anlama geliyor? Ayakları bu tarafa bakıyordu ne demek istiyor? ” tarzında sorular geliyor. Mesleğimiz için elzem değilse bunları bilmemize gerek yok. Evet, tabi ki eller, kollar, ayakuçları ve bakışlar çok fazla mesaj verir. Bunları bilmekte yarar vardır. Fakat bizim beden dilinde bilmemiz gereken önemli birkaç nokta vardır.  Şöyle ki; 

Siz dik oturuyor musunuz? Dik mi duruyorsunuz? (yani burada dik duracaksınız ama diklenmeyeceksiniz durumu söz konusudur ) Eliniz kolunuz nerede? (cebinizde mi?)

Veya biraz daha boynunuz bükük, omuzlarınız düşük,  birinin yardımına muhtaç bir kişi gibi mi duruyorsunuz?

Aslında beden diliniz size gelecek fırsatları da söyler. Dik ve iyi bir duruşunuz varsa, kendinize güvenen, omuzlarınız yukarda biri iseniz, karşı tarafında size olan teklifleri ve hayatında sizi koyduğu yer değişecektir.  Özgüvensiz, omuzlarınız düşük, hayattan beklentiniz yokmuş gibi duruyorsanız, insanın size baktığında tüm enerjisi düşüyor ve size acıyorsa; istediğiniz kadar beden dilini bilin, teorik olarak, bu bir işe yaramaz.  

 ‘Bir kıyafeti nerede giydiğiniz ve giymiş olduğunuz kıyafetin vücut ölçülerinizle ne kadar uyumlu olduğu çok önemlidir’ 

Giyim tarzının önemi nedir? 

Gelir düzeyi iyi olanlar arasında klasiktir, bazı mağazalardan giyinince  “iyi giyiniyorum” zannederek etrafa hava atarak gezerler. Aslında hiç alakası yoktur.

 Siz ne iş yapıyorsunuz? Hayattan beklentiniz nedir? Mesleğinize uygun giyinebiliyor musunuz? Giymiş olduğunuz kıyafetler mesleğinizle örtüşüyor mu? Öncellikle bu sorulara yanıt bulmak çok önemlidir. 

Örneğin, bir milletvekili bir gün meclise öyle bir kıyafetle gelmişti ki, mor bir ceket, mor kareli bir gömlek, mor bir kravat ve altın sarısı bir kravat iğnesi takmıştı. Herkes kıyafetiyle o kadar çok ilgilenmişti ki olumsuz anlamda; kimse onun ne söylediğini dinlemedi. Çünkü milletvekilinin giymiş olduğu kıyafet meclisin ciddiyetine uygun bir kıyafet değildi. O yüzden bir kıyafeti nerede ve nasıl giydiğiniz, giymiş olduğunuz kıyafetin vücut ölçülerinizle ne kadar uyumlu olduğu çok önemlidir. Eski kabineden bir Bakan Bey de yine iyi giyiniyorum zannı ile çok yanlış kıyafetler giyiyordu. Seçmiş olduğu takım elbiseler çok pahalı İtalyan markalarındandı. Örneğin kendisinin boyu çok kısa dolayısıyla boynu da kısa ve oldukça kalındı fakat buna rağmen ısrarla İtalyan yaka gömlek giyerdi. Bu da boynunu daha da kısa ve kalın gösterirdi. Ceket kol boyu ve boyu kısa olan boyunu daha da kısalaştırırdı ki zaten geleneksel ve konservatif sektöre o tarz takımlar giyilmezdi. Fakat Sn. Bakan bunlardan habersizdi.

Benim seminer ve eğitimlerimden çıkan insanların hayatları değişmeye başlıyor’ 

Oldukça yoğunsunuz sizce neden tercih ediliyorsunuz? Sonuçta iletişim eğitimi veren birçok insan var, neden size olan talep daha fazla? 

İletişim aslında kişiye göre şekillenir. Herhangi bir iletişim eğitimlerine gidersiniz,  bilgisayarında hazırlamış olduğu (kopyaladığı) aynı eğitimi yıllarca bütün kurumlara verip çıkar. Eğitimi kuruma göre revize etmez. Örnekleri bile aynıdır. Tutkusuz bir şekilde dinlenmeyecek ses tonunda sıkıcı bir şekilde anlatır ve geçer. Kendini güncellemez. Oysa iletişim anlatılmaz yaşatılır. Siz o duyguyu oluşturamıyorsanız kendinizi dinletemezsiniz. 

Benim bilgisayarımda asla kayıtlı bir eğitim yoktur, bulamazsınız. Bilgisayarımda kayıtlı hiçbir bilgi de yoktur. Biz önce kuruma gidip, görüşürüz. Öncelikle kurumun neye ihtiyacı var onu belirleriz ve kurum çerçevesinde iletişimi şekillendirip sunmaya çalışırız. Her eğitimde verdiğiniz örnekleri, kullandığınız fotoğrafları gittiğiniz yerin ihtiyacına göre kullanmanız gerekiyor. Tabi ki hazırladığınız kurgu da önemli. Kısaca ciddi bir mesai harcayıp hazırlanmanız gerekiyor.  

Benim bireysel olarak, diğerlerinden en büyük farkım, eğitimlerde hatta tüm iletişimlerimde duygumu karşıya geçirebiliyorum. Benim eğitimlerimden çıkan insanların hayatları değişmeye başlıyor. Bu çok iddialı bir sözdür ama sonuna kadar arkasındayım. Genelde orta yaş üstüyle çalışıyorum. Geçen yıldan itibaren gençlerle çalışmaya başladım. O da mezun olan son sınıf üniversite öğrencilerine yönelik bir çalışmaydı. (iş görüşmelerine nasıl giyinecekler?, öz geçmişlerini hazırlarken nelere dikkat edecekler?, üslup ve tavırları nasıl olacak, vs)

Genelde bu güne kadar siyasetle uğraşan ve kariyerini önemseyen lider kişilerle, grup yöneticileriyle, birim müdürleri ile çalıştım. Bireysel olarak çalıştığım herkeste yüzde 99 oranında başarıya ulaştım. Kişiler benimle çalıştıktan sonra olumlu yönde kariyerinde yükselmeye başladı.  

Gülümsemek güçtür!

Seminerlerime katılan insanlardan ‘sizin eğitiminize katıldıktan sonra hayatımda önemli gelişmeler oldu’, ‘ben eskiden hiç gülümsemezdim şimdi gülümsemeye başladım hayatım kolaylaştı’ tarzında olumlu dönüşleri sık sık alıyorum. 

Piyasadaki eğitimlerden en önemli farkıma tekrar dönecek olursak, ezbere eğitim yapmıyor olmamdır.   

İkna kabiliyeti hangi insanlarda vardır? Sonradan kazanılabilmek mümkün müdür? 

Birçok şeyde olduğu gibi iknada da bir matematik vardır. Fakat yüzeysel olarak şunları söyleyebilirim; hani bazı insanlara ‘sende şeytan tüyü var’ deriz ya işte O insanları incelediğimizde, analiz ettiğimizde şu özellikleri ile karşılaşırız: birincisi;  gülümser, Olumludur, ruh olarak bizi rahatsız etmez. Genelde olumlu ruh halindedir. Yanındaki insanı germez. Yanında rahatızdır. Çünkü o insan pozitiftir. Dolayısıyla yanında olmaktan hoşlandığımız kişilerdir, yanında kendimizi rahat hissederiz. Ve o tarzdaki insanların isteklerini geri çevirmek zor gelir. Reddedemezsiniz. Fakat sizde doğuştan bu özellikler yoksa eğer yavaş yavaş zaman içerisinde bu duygunuzu ve yeteneğinizi geliştirebilirsiniz. Evet, öğrenilebilen bir şeydir ama üzerine biraz çalışarak pratik yapmak gerekiyor.  

“İnsanların hiç farkında olmadıkları küçücük bir olayın aslında kendi hayatlarında ne kadar önemli bir kapı açacağını veya bir kapıyı kapatacağını bilmelerini sağlayan bir kitaptır.”

İmajda 3G kitabınızdan biraz bahseder misiniz? 

Kitap ismindeki 3G nin açılımı göz, gönül, görüntü ’dür. Bu çerçevede genel olarak yaşanmış olan, hepimizin başına gelen olayları eğitimlere dayandırarak küçük küçük hikâyeler şeklinde kitabımda anlattım. ‘Duygusal Algılama’ kitabımda çoktan yazıldı basılması için uygun zaman bekleniyor.  Herkes benimle çalışma şansına sahip değil. Kişilerin bana ulaşma şansı yoksa kitaplar yoluyla farkındalık yaratarak kendi hayatına olumlu katkılarda bulunabilir.  

 Genelde çok olumlu geri dönüşler alıyorum. İnsanların zihnini yormadan, çok kolay okuyabilecekleri, keyifli vakit geçirecekleri, keyifli vakit geçirirken de hayatlarının bazı noktalarına kendi bakış açılarından sıyrılarak farklı bir bakış açısıyla bakıp onları daha mantıklı ve olumlu şekilde değerlendirebilmeleri amaçlarıyla kitabı kaleme aldım. Bu kitap, insanların hiç farkında olmadıkları küçücük bir olayın aslında kendi hayatlarında ne kadar önemli bir kapı açacağını veya bir kapıyı kapatacağını bilmelerini sağlayan bir kitaptır. 

Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli sanat yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…