Her hafta olduğu gibi bu hafta da Aziz Karataş ile Bir Çay Söyleşisi adlı köşemizde çok değerli bir sanatçıyı konuk aldık. Son olarak müzikseverlerle buluşturduğu ‘Mor Sümbüller’ isimli teklisi ile adından söz ettiren başarılı şarkıcı Sarp Kaya ile müziğini ve müzik sektörünü konuştuğumuz özel söyleşimizi siz değerli okuyucularımızla buluşturuyoruz…

Sarp Kaya kimliğinin oluşum sürecini bizlere anlatır mısınız?                     

Henüz elimde hiç şarkı yokken bile şiir yazardım kendi kendime.  Çok küçük yaşlarda bile hayalimdi kendi şarkılarımı yapabilmek. İsim yaratmaktan ziyade kimliğime uygun şarkılar yazmak, insanların kalbine girebilmekti ana hissim.  Tabii ki profesyonel olarak düşünürsek sanırım konservatuvar yıllarında Sarp Kaya kimliği daha belirgin oldu. Anlatacağım çok şey vardı ve bu dürtü beni sürekli şarkı yazmaya üretmeye yönlendirdi. Kimliğimin oluşumunun temeli bu dürtü ve duygulardır sonra şarkılarımı insanlara sunma fırsatı bulmaya başladım ve 2019 yılından itibaren Sarp Kaya olarak netlik kazanan bir kimliğe kavuşmuş oldum diyebilirim. İyi üretimler ve kaliteli proje sunduğumuz sürece kimliğimiz daha parlak hale geliyor elbette.

Her şeyin en başına dönecek olursak müzik hayatınızın başlangıcı olarak nitelendirdiğiniz ve sonrasında gelişen süreci bize anlatır mısınız?   

Konservatuvarı kazanmam ve kazanım sürecinde yaşadıklarım profesyonel müzik kariyerimin mihenk taşı oldu. Konservatuvar öncesi Eskişehir’de başka bir üniversitede eğitim alıyordum. Fakat okulla pek aram yoktu. ( Bu bir öneri değildir ) İçim hep fıkır fıkırdı ve müzik yapmak istiyordum. Orada sahnelere gide gele tanıştığım bir kaç arkadaşımlarımdan birisi bana buradan git ve konservatuvar oku dedi. Kendisi de konservatuvar mezunu ve bilgiliydi galiba bu günleri görebiliyordu karşıdan. Çok kısa bir sürede kendi başıma araştırıp çalışarak okulu kazandım. Dışarıdan herhangi bir destek ya da eğitim almadan kazandım. Bu profesyonel olarak müzik hayatına ilk adımımdı.

Sizi müziğe özendiren şeyler nedir?

Müziği bir başka dinliyordum. Ne anlattıkları, ne yazdıkları ve bunu göstermek için nasıl bir görsel sundukları hep ilgimi çekmiştir. Elbette bir Michael Jackson şovuna denk geldiğimde hayran hayran bakardım ya da bir Sezen Aksu dinlediğimde, Levent Yüksel dinlediğimde. Bunlar büyük etken fakat en önemlisi duygularım. Sürekli kanımın kaynaması ve o duyguların müzik enerjisiyle buluşması. Bunun hazzını tarif edebileceğim bir kelime yok literatürümde. Ben hep kalbimin sesini dinledim. O bana ne yap dediyse onu yaptım. İyi ki öyle yapmışım, şimdiye kadar hiç yanıltmadı beni.


Yakın zamanda çıkan tekliniz ‘Mor Sümbüller’ hakkında neler söylemek istersiniz? Fikir nasıl doğdu? Ve nasıl gelişti?

Mor Sümbüller hikayesi derin ve derin duygusu olan bir şarkı. Aşkı tüm çıplaklığıyla yaşayabilmiş, teslim olmuş insanların çok daha derinden hissedeceği bir ambiyansa sahip. Benim çok içime sinen bir iş oldu. Aranjesini Olcay Demirci ile birlikte yaptık. Yine bir akşam şarkılarla uğraşırken ben bu şarkıyı çıkarmalıyım dedim. Son dakikalarım meşhurdur. (Gülüyor) Yoğun hissettiğimde ansızın hadi bunu yapıyoruz diyebiliyorum. İçimden o an öyle geliyorsa yapıyorum. Mor Sümbüller o kadar içime işlemişti ki, çalınacak enstrümanlara kadar hepsini aşağı yukarı tasarlamıştım.

Müzikseverlerden nasıl yorumlar aldınız? hislerinizi alabilir miyiz?

Sıfır olumsuz tepki çok şükür. Gerçekten klibin sadeliği dışında olumsuz bir eleştiri almadım. Gidişattan ve tepkilerden çok memnunum.

Dillere pelesenk olacak hit bir şarkının olmazsa olmazı nedir?

Sözleri çok önemli ama kendi başına o da yeterli değil. Bakın şöyle birşey söyleyeyim size. Şarkının sözü ve müziği birbiriyle tamamen örtüşmeli. Yeterli mi ? Hayır tabii ki. Sonrasında okuyacak olan sanatçının şarkıyla eş olma kısmı var. Gerçekten hepsi birbiri ile uyumlu olursa o şarkının hit olma ihtimali çok ama çok yüksektir.

Müzik dünyasındaki soluğunuzu neye borçlusunuz? Bu olmasaydı sanatçı olamam dediğiniz bir şahıs ya da olay var mı hayatınızda?

Kalemime, özverime. Duygularımı müziğe dökebilme yeteceğime borçluyum. Genel olarak kendime borçluyum. Şu olmasaydı bunu yapamazdım dediğim birisi yok. Hayatıma dokunan çok değerli insanlar tanıdım fakat iş yine kendinizde bitiyor.

Sizce sanatçıların toplumda ki görevleri nelerdir?

Topluma yön veren insanlar oldukları için hayat tarzlarını kötü örnek olmamak adına iyi kontrol etmelidir sanatçı. Toplumun kurallarını sahiplenmeli, toplumun sesi olabilmeli, duyarlılığını iyi bir noktada tutabilmelidir.

Şarkı yazma ritüelinizden bahseder misiniz? Örneğin hangi ortamda, hangi materyallerle, nasıl bir coğrafyada yazmayı tercih ediyorsunuz?

Bir röportajımda daha sorulmuştu hatta epey gülmüştük. Ya ben özellikle bir materyale, ortama göre şarkı yazmıyorum ansızın umulmadık bir anda gelebiliyorlar. Bir şey hissettiğim anda  kısa bir süreliğine oradan ayrılıp hemen onu kaydederim. Yani bu uçakta olabiliyor , bahçede olabiliyor , yolda yürürken olabiliyor vs. Örnekleri o kadar çok ki. Hatta banyoda bile şarkı yazmışlığım vardır. Ele verdik ama neyse (Gülüyor)

Piyasada yüzlerce müzisyen var. Sizi hepsinden ayıran özellik ne?

Her müzisyenin ayrı bir tadı vardır. Benimde tadım başka olsa gerek. Yani yazdıklarım, şarkılarımın doğası ve hissiyatı. Önemli olanda bu bence.

 

Bir sanatçı olarak dinlediğiniz ve beğendiğiniz sanatçılar kimlerdir?

Ben ayırt etmiyorum. Sürekli dinlediğim sanatçı dostlarım da var. Hepimizin dinlediği kült olmuş sanatçılar da. Fakat Alicia Keys dinlerim. Bruno Mars dinlerim. Sezen Aksu, Aşkın Nur Yengi, Tarkan.  Örnek veriyorum ama gerçekten hoşuma giden her şarkıyı dinlerim denk gelince.

Eğer sanatçı olmasaydınız hangi işle meşgul olmak isterdiniz?

Deniz ve gökyüzüne çok merakım var. Çok seviyorum. O yüzden kendi çapımda havayolu ve denizyolu ile ilgili araştırmalar yapmıştım. Yani havayolu ya da denizyolu ile ilgili işlerle meşgul olmak isterdim herhalde.

Bu piyasaya girmeden önce sanatçılık dünyası size karşıdan nasıl görünüyordu?

Aslında çok irdelemedim. Ben hep işimi yapmak istedim. Şatafatlı dünya olarak görünüyordu elbette ama beni cezbeden şeyler hayatımın hiçbir döneminde bunlar olmadı. Gözümü boyayan şey, şan şöhret değil insanların kalbine dokunabilmekti, ortak hikayelerimiz olduğunu hissediyordum.

Kendinizle ilgili en çok neler şaşırtıyor sizi şu sıralar?

Samimi ve içten birisiyim. Çevremdekiler hep söylerler. Korona virüs çıktığından bu yana sarılamamak, o samimiyeti gösterememek şaşırtıcı geliyor bana. Çünkü biz can ciğer bir toplumuz. Şimdi herkes birbirine karşı istemeden de olsa mesafeli durmak zorunda kalıyor. Bu döneme denk gelip bunları yaşamak şaşırtıyor beni.

Sizce önemli olan çok şeye sahip olmak mı, az şeye ihtiyaç duymak mı? En fazla nelere sahip olmak istersiniz?

Doğamız gereği bir şeylere ihtiyaç duymak durumundayız. Bunu ne kadar aza indirgeyebilirsek o kadar iyi yönleniyor hayat. Müziğimi en iyi yansıtabilecek her türlü fırsata, imkana sahip olmak isterim..

Bu sektörde bir müzisyen olarak edindiğiniz en büyük tecrübe nedir?

Hiçbir şeye kulak asmamak. Duygularının işinin önüne geçmesine izin vermemek gerekiyor. Bunu öğrendim. Sektörde en büyük tecrübelerimdendir.

Son olarak, dinleyicilerinize, sevenlerinize neler söylemek istersiniz?

Her koşulda beni yalnız bırakmayan, bağrına basan tüm dinleyenlerime çok teşekkür ediyorum. Onları çok seviyorum. Kalbimdeki yerleri tartışılmaz. Aramızdaki bağ çok kuvvetli. İyi ki varlar diyorum. Değerli okuyucularınıza ve size ayrıca teşekkür ederim.  Sevgiyle kalın.

Bizde Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli sanat yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…