Mehmet Korhan Fırat

Aşk, mantık, intikam eğlenceli bir dünya vaat ediyor

RÖPORTAJ: GİZEM YILDIZ

Merhaba Korhan Bey, yaz sezonunun en sevilen dizisi “Aşk Mantık İntikam” dizisinde sizi izliyoruz. Ekrem karakteriyle ilk tanıştığınızda ne hissettiniz?

Ekrem çocuk gibi bir adam. Dünyayla ilgili her şeyi bu çocuklukla halletmek istiyor, ama ne dünya böyle bir yer ne de işler Eko’nun istediği şekilde ilerleyebiliyor. O yüzden çok eğlenceli bir karakter. Beni etkileyen en büyük özelliği buydu. 

2021 yılında bir önceki yıllara oranla daha çok yaz dizisi yapıldı, ama çoğu dizi ekrana veda etti. Aşk Mantık İntikam’ın bu kadar sevilmesinin sebebi sizce nedir?

2021 bütün dünya için çok zor bir yıldı. Pandemiden dolayı herkes stres altındaydı. Bizim dizimiz gibi eğlenceli bir dünya vaat edebilen dizilerin izlenmesi bana normal geliyor. Samimi bir proje yapmaya çalıştık. Seyirciden de karşılığına kısa bir sürede bulduk. 

Dizinin içinde herkes kendinden bir şeyler buldu. Aşkın gücüne inananlar, intikamın aşktan daha güçlü olduğunu savunanlar, Esra’nın intikam almakta haklı olduğunu düşünenler ve Ozan’ın aşk acısıyla üzülenler… Siz dışarıdan bir izleyici olsanız ne düşünürdünüz? Kime hak verirdiniz?

Aşıkken doğru düşünebilme, akıl yürütmek gibi lüksleriniz olduğuna inanmıyorum. Bu sebepten herkesin haklı olduğu bir sebep var. Bu yüzden diziyi izlerken herkes kendinden bir şeyler bulabiliyor. Bence böyle bir durumda herkes haklı. 

Aşk ve Mantık aynı cümlenin içinde kullanılıyor. Sizce aşkta mantık aranır mı?

Kesinlikle hayır. 

Siz aşık olduğunuzda nasıl biri haline dönüşürsünüz?

Mantıksız davranan birine dönüşüyorum. 

Ekrem (Eko) hem eğlenceli, komik hem de duygusal bir erkek, ama dizide uzunca bir süre aşkta pek yüzü gülmedi. Korhan’ın gözünden Ekrem’i nasıl yorumlarsınız?

Eko çok aşık, ama başka hiçbir şey hakkında bir fikri olmayan adamdı. Aslında tüm bunlar Eko için çok da önemli değil. Onun için önemli olan tek şey Elif’in iyi olması. 

Ekrem çok neşeli bir adam, başına ne gelirse gelsin iyi şeylerin olacağına inanıyor. Düşse de kalkmaktan vazgeçmiyor, batıyor, batırıyor, ama yine de çok seviliyor. Ekrem’in hem bu kadar hayattan hem de gerçek olamayacak kadar özel olmasını nasıl değerlendiriyorsun? Onunla ortak yönleriniz var mı?

Ben çabuk demorileze olan biriyim. Ekrem’i neredeyse hiçbir şey demorileze edemiyor (gülerek). Ben daha az konuşurum, daha sakinim. Sanırım izleyicilere eğlenceli gelen tarafı, Ekrem’in hayatın her anında eğlenebilecek bir şeyler, tekrar gülmenizi sağlayacak detaylar bulmaya çalışması oldu. 

Bir röportajınızda “Daha iyisi olana kadar en iyisi Bizim Hikaye” demiştiniz. Hala aynı mı düşünüyorsunuz?

Orada söylediğim şey herhangi bir işi diğeriyle kıyaslamak niyetinde bir iyi değildi. Bizim Hikaye dizisinin benim için çok değerli bir yeri vardı. Çok yetenekli, değerli oyuncularla çalıştım, çok değerli arkadaşlıklar edindim. Yine çok değerli oyuncularla çalışıyorum. Bu konuda biraz şanslıyım. 

Uzun yıllar daha aksiyon dolu projelerin içinde, daha ağır rollerle sizi izledik. Bizim Hikaye dizisinden sonra farklı bir Korhan’la tanışma fırsatımız oldu. Bu dönüşümü nasıl sağladınız?

Şu an kendimi bir dönüşüm sağlamış olarak görmüyorum. Belki de bu dönüşümü zaman gösterecek. Her oyuncu için canlandırdığı her karakter birbirinden farklıdır. Ben de Eko sayesinde farklı yönlerimi tanıyorum. 

İlk kez oyunculuk hayalleri kurduğunuz zamanları hatırlıyor musunuz? 

Ben hiç oyuncu olma hayali kurmadım. Benim için çok hızlı bir karar olmuştu. Her gencin yaşadığı sancılı bir meslek seçim dönemi vardır. Ben de o dönemi atlattım. Ben üniversiteyi hazırlanırken oyuncu olmaya karar verdim. Birkaç ay sonra İstanbul’a gelip sınavlara hazırlandım. Sonra da okumaya başladım. Benim için tuhaf bir hikayedir. İlk izlediğim tiyatro oyunu okula girdikten sonra olmuştu. Bu yolculuk benim için biraz hızlı gelişti. 

Her insanın ruh haline bürünebiliyorsunuz, gerçekte asla olamayacağınız meslek sahibi oluyorsunuz. Oyunculukla birlikte hayatınızda birden çok kişi de olabiliyorsunuz. Oyuncu olmak kendinizi özel hissettiriyor mu?

Başka karakterlere, başka insanlara dönüşmek bana eğlenceli geldiği için yapıyorum. Yapmak istediğim şeyi yapabildiğim için kendimi özel hissediyorum, çünkü herkes yapmak istediği şeyi yaparak para kazanamıyor. Bu anlamda özel hissediyorum. Bir mimar, mimar olduğu için ne kadar özel hissediyorsa ben de o kadar özel hissediyorum. 

Bizim Hikaye, Aşk Mantık İntikam çok sevilen diziler oldu. İkisi de format hikayeler. Son yıllarda başarılı olan dizilere bakarsak yine format hikayelerden çıkıyor. Türkiye’de konu bakımından yaratıcılık tükendi mi?

Bizim yaptığımız uyarlama projeleri yaratıcılık üzerinden değerlendirmek yerine başlı başlına ele almak daha doğru. Uyarlama dizi-film yapılabilir. Bunun bizdeki eksikle alakalı olduğunu düşünmüyorum. Dizi sürelerinin bu kadar uzun olduğu bir ortamda belli aritmetik aralıkla belli bir yaratıcılığı ortaya koymak zaten çok mümkün değil. 

Sizce Türkiye’de uyarlama hikayeler doğru işleniyor mu?

Bu uyarlamadan ne beklediğinizle alakalıdır. Benim oynadığım Bizim Hikaye’deki Tufan karakteri dizinin orjinali Shamaless’deki Kev karakterinin uyarlamasıydı. Shamaless seyircileri barmen olan bir adamın dizide kahveci olma izdüşümünü normal bulmamıştı. Biz de bar kültürü olmadığı için o karakterin bir kahveci olması, uyarlama başlığı altında yanlış bir hareket değil. Ben Türkiye’deki uyarlamaları başarılı buluyorum. 

Genelde çoğu oyuncu “sahneye çıktıktan sonra oyuncu olduğumu hissettim” der. Siz ilk sahneye çıktığınızda ne hissettiniz?

Üniversite üçüncü sınıftayken “Ağzı Çiçekli Adam” oyunun bir tiradıyla ilk kez sahneye çıkmıştım. Adamın hastalık sebebiyle çok kısa bir ömrü kalmıştı. Oyun bittikten sonra yaşlı bir çift gözleri dolu dolu yanıma gelip “ Ne yaptın oğlum, ağlattın bizi” demişlerdi. O anı hiç unutamam. Hayatımdaki en etkileyici anlardan biridir. 

11 yıl önce ilk kez kamera karşısına geçtiğiniz zamanda şimdi Ekrem’e hayat veren Korhan’ın hayatına bu geçen süreç neler kattı?

Hayat her gün hepimize bir şeyler öğretiyor. İyi ya da kötü tecrübeler kazanıyorsunuz. Önemli olan o öğrenme arzusunu ve yaptığınızdan şeyden duyduğunuz heyecanı canlı tutabilmek. 

Sete gitmediğiniz zamanlarda gününüzü nasıl geçirirsiniz?

Ben daha çok evcil bir insanım. Ev benim için bir konfor alanıdır. Orada vakit geçirmek hoşuma gidiyor. Film izlerim, kitap okurum ya da hiçbir şey yapmam. Hele pandemi sürecinden sonra evde olma fikri hepimizde daha çok arttı. 

Hepimiz için mutluluk kelimesi farklı anlamlar taşır. Sizin için mutluluk nedir?

Mutluluk benim için bir ruh hali değil, hayat içindeki küçük anlar demek. O anları bulup, çoğaltıp, derinleştirmek benim için daha değerli. 

Hayata karşı büyük sözler söyler misiniz?

Asla dersem bu da çok büyük bir cümle olacak (gülerek).  Büyük cümleler kurmayı pek tercih etmiyorum. 

Bu keyifli sohbet için teşekkür ederim. Yıllar sonra bu röportaja baktığınızda kendinize bırakacağınız bir not düşseniz, hangi kelimeler eşlik eder? 

Şu an çok önemliymiş gibi duran şeylerin aslında çok da önemli olmadığını anlamış olacağım. Umarım çok fazla keşke dediğim bir şey yaşamış veya yapmış olmam. 

Yeni Çağrı Gazetesi’nden alıntıdır.