RÖPORTAJ: ESRA BARIK

Venezuela krizinde 23 Ocak itibariyle yeni bir aşamaya geçildi. Gelinen süreçte ülke, bölgesel ve küresel bir kaosa gebe. Hem iktidar kanadı hem de muhalefet siyasi bir açmazın içinde. Diğer yandan ABD ise uluslararası hukuku hiçe sayarak kendine bağlı bir yönetim oluşturma gayretinde. Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinin de sürece dahli ve muhalefete desteği ortada. Kriz bundan sonra nereye evrilir? Neler yaşanır? Bu süreçte Türkiye nasıl bir arabuluculuk rolü üstlenebilir? Tüm bu başlıkları ve çok daha fazlasını bölgeyi en iyi bilen isimle Doç. Dr. Mehmet Özkan’la kapsamlı bir şekilde konuştuk..

Sizin de önceki açıklamalarınızda belirttiğiniz üzere, asgari ücret 4 dolar civarında, 2017 enflasyon oranı yaklaşık yüzde 2400, kıtaya yayılan 4 milyon göçmenle Venezuela adeta Latin Amerika’nın Suriye’si durumunda.. Tüm ekonomi politikası tek bir kaynağa bağlı ülkelerin kronik sıkıntısı ve sonu benzer nitelikte fakat dünyanın en büyük petrol rezervine sahip bir ülke nasıl oldu da bu duruma düştü, nerede kritik hatalar yapıldı, bu sürece nasıl gelindi biraz açar mısınız?

Venezuela meselesi detayli incelenmesi gereken bir ornek. Nasil olurda dunyanin en cok petrol rezervine sahip bir ulke bu hale gelir? 

Bunun cok sebebi var. Ama temel sorun ekonomi modeliydi. 1999’la başlayan Hugo iktidari döneminde aslinda gelir dagilimini düzeltme adina Chavez ciddi adimlar atti, bu hem gerekli hem de önemliydi. Fakat Chavez ve sonrasinda gelen Maduro bunlari kalici hale getirmedi. 

Aksine petrol fiyatlarinin yüksek olmasinin getirdiği kolaylıkla petrol-merkezli bir ekonomi ve sosyal deste politikasi geliştirdi. 2012’den itibaren petorl fiyatlari 140 dolarlardan 40 dolar civarina düşünce Venezuela’daki sol iktidarin ekonomik modeli coktu. Bunu söylerken muhalefetin ciddi bir ekonomi modeli var demiyorum, bu model uzun yillardir uygulanan bir modeldi. Ama ulke içinde ve uluslararasi sistemde alternatif geliştirme söylemiyle one cikan bir ‘sol siyaset’in ekonomiyi cesitlendirmesi gerekirdi.

İşte bu olmadigi için Venezuela bugünkü haline geldi. 2013 yilinda Chavez’in ölmesi ve Nicolas Maduro’nin gelmesiyle beraber ekonomik sorunlar siyasal sorunlarla birleşti. Ortaya hem iktidar hem de muhalefet kanadiyla siyaset uretme anlaminda ‘fakir’ bir Venezuela ortaya cikti. 

Maduro’nun 2015 yilinda yapilan meclis seçimleri sonrasinda muhalafetin meclicin ¾’unu almasiyla beraber iktidari kaybedeceğini anlayan Maduro ikdidarda kalmak için once meclisi fesh etti, sonrasında kurucu meclis kurdu. 

Kurucu meclis üzerinden 2018 mayis’ta Cumhurbaskanligi secimi yaparak 2019-2025 donemini devlet başkanı olarak garantilemek istedi. Fakat Kolombiya’daki ekonomik ve siyasal kriz mülteci meselesi dolayisiyla artik Latin Amerika krizinde donustugu için artik dayanilmaz bir noktaya geldi. En sonunda Latin Amerika ulkeleri, ABD ve Kanada, bazi AB ülkelerinin de destegiyle Maduro’yu görevden el çektirmek için bugünkü yaşanan hamlelere basladilar. 

İç siyasetteki denge unsurlarından biri de gettolarda yaşayan ve büyük oranda devlet desteğiyle hayatlarını sürdüren 16 milyon civarındaki Venezuelalı..

Bir demecinizde Maduro ekibinin de tek ses olmadığından, bugün seçim olsa %15 oy ancak alabileceğinden, Chavez’in en büyük destekçilerinin yaşadığı favelalarda da protestoların başladığından isyanın yavaş yavaş yayılabileceğinden bahsediyorsunuz.. Maduro’ya desteğin giderek azaldığını söylemek mümkün sanırım. 

Peki tabandaki bu çözülme mevcut krizi ne yönde etkiler? 

Bu siyasi krizde Maduro’nun gidişini kaçınılmaz kılabilecek etkenler neler?

Ek olarak, gelinen süreçte Maduro’nun izleyebileceği en makul strateji nedir, müzakere etmek mi, sonuna kadar direnmek mi?

Siyasal anlamda sosyal meşruiyetinizi kaybetmeye basladiginiz anda disaridan müdahalelere açık kalırsınız. Maduro’nun en zayıf tarafı kendi tabanıdır. Önceden kendisine en büyük desteği veren gettolardaki insanlar artık yavaş yavaş Maduro ile bu işin yürümeyeceğine inanıyorlar. Bu elbette muhalefeti sevdiklerinden değil, sol parti için bir yenilenme ve umut tazelemek istiyorlar. Bu anlamda Maduro artik eskisi gibi umit vaad eden bir lider değil, sorun çözebilen bir lider olarak da gorulmuyor. Maduro’nun su anki ana politikası favelalarda yasayan insanlara sağladığı devlet destekli gıda yardımını sürdürmek. İşte bu yüzden Birleşik Arap Emirliklerine 15 ton altini nakit para karşılığından satmak istiyor. Eğer bu nakit para ihtiyacini sağlayamaz ve desteği sürdüremezse, gettolardaki insanlarin sokağa cikmasinin onu açılabilir Bu durum da Maduro’nun kendi tabani Maduro’yu devirir. 

Bir diğer nokta Venezuela’daki su anki yönetim farkli eğilimleri olana bir kac ekipten oluşuyor. Ciddi bir birlik olduğu kanaatinde değilim, aksine onlari bir araya getiren artik bir ideoloji bile değil, sadece çıkar ortaklığı. Bu anlamda kısa ve orta vadede ekipten kopmalar olabilir. Bu kopmalar olursa maduro’nun görevde kalmasi daha zor olacaktır. Bunu bilen muhalefet iktidar içindeki catlaklari derinelestirmek ve bu sekilde devleti yikmadan sorunsuz bir degisim istiyor.  

Maduro’nun uc seçeneği var: direnmek; Rusya’nin oyuna girmesiyle (eger girerse)  Venezuela bir sistemsel kriz haline geleceğinden Besar Esed gibi iktidarda kalmak; son seçenek ise ülkeyi seçimlere götürmek ve bu sekilde krizi çözmek. Direnmesinin cok basarili olacagi konusunda emareler her gecen gun azalıyor. Özellikle ekonomik ambargonun derinleşmesiyle Maduro’nun ayakta kalması zor olacaktır. İkinci seçenek konusunda Rusya hala net tavır almış değil, Putin halen gelişmeleri yakından izliyor ve ana hamlesini yapmış değil. Üçüncü seçenek en makulü gibi görünüyor. Maduro sosyalist partiyi toplayıp genel baskanlığı bırakabilir, ve yeni bir liderle sosyalist parti seçimlere gidebilir. Bu sekilde tekrar bir umit tazeleme imkani olabileceğini düşünüyorum. Ama seçime gidilir ve Maduro kendisi yarışmak isterse kazanma ihtimali gözükmüyor. 

Muhalefet askerlerin sürece destek vermeleri halinde affedileceğini yargılanmayacağını duyurdu, Guaido da askerlerle gizli görüşmeler içinde olduklarını söylemişti.. Askerin konum itibariyle durumu ne olur?

Asker içerisinde üst kademe hariç Maduro desteğinin cok fazla olmadığını düşünüyorum. Ama üst kademe ciddi şekilde var olan durumdan nemalandigi için simdiye kadar Maduro’yi destekledi. Guiado’nun çıkardığı  genel af aslında atılmış en doğru adım. Yani mesaj net: bizim temel niyetimiz kimseyi cezalandırmak değil, sadece ülkeyi bu getiren Maduro ve ekibini görevden el çektirerek ülkeyi adil bir secime gitmek. Asker, Maduro’nun ne kadar direnebileceğiyle alakali kilit bir kurum. Muhalefetin onlari çekmeye calışması iç bölünmeyi sağlamaya yönelik en ciddi hamle. 

Rusya Maduro’ya desteğini ilan etti, ABD’nin tavrı tercihi ortada, ülke üzerindeki kutuplaşma derinleşirse Suriye’de olduğu gibi ABD ve Rusya arasında yeni bir güç mücadelesine şahit olur muyuz ne dersiniz?

Çin, eğer ticari anlasmalari garanti altına alınırsa her türlü yönetimle çalışmaya hazır. Rusya halen hesap yapıyor. Eğer Venezuela’ya sert girerse bu sadece bir ABD-Rusya gerginliği olmayacak aynı zamanda son yıllarda yeniden ilişkileri derinleştirmeye çalıştığı diğer Latin Amerika ülkelerini de karşısına almış olacak. Latin Amerika ulkeleri ilk defa kıtadaki bir konuda son derece net bir tavir aldilar. Venezuela’da Maduro’yla kimse calismak istemiyor, onun meşruiyetini tanimiyorlar. Ozellikle kitaya Venezuela’dan yayilan yaklasik 4 milyon civarinda mülteci artik kıtada Venezuela’yi Suriye haline getirmiş durumda. Bu göçmen sorunu onumuzdeki on yillar boyunca kitanin en temel sorunlarindan birisi olmaya devam edecek. 

Eger Rusya, Venezuela krizini sistemsel bir sorun  haline getirirse, 1962 Kuba Fuzeler Krizi turu sertleşmeler yaşanabileceği gibi, Putin-Trump arasinda yeni bir pazarlık kzou da olabilir. Ornegin Trump’in Suriyeyi Rusya’ya bıraktığı ve karşıyığıda Venezuela’nın tamamıyla ABD etkisine bırakıldığı zimmi bir anlaşma bile gündeme gelebilir. Amerika’da Güney Amerika’ya başka bir guclu devletin girmemesi konusunda demokratlar ve cumhuriyetçiler ayni kanaattedir. Amerika, Amerikalilarindir. Rusya’nın cok sert bir çekişmeyi göze alabileceğini düşünmüyorum. 

İspanya, Fransa, İngiltere ve Almanya once 8 günlük, sonra ise 90 gunluk süre verdi seçime gidilmesi için, bu süre sonunda süreç nasıl işler, ne olur? ABD’nin en büyük kozu ‘CITGO’ galiba?

Avrupa ülkeleri aslında Maduro’ya Amerika’nın sert yaklaşımı dışında yeni bir çıkış yolu önerdiler. Fakat Maduro bunu hemen red etti. Meclis seçimlerinin yapılmasını pazarlık olarak kullanmak istiyor, ama muhalefet buna sıcak bakmıyor. Avrupa ülkeleri ‘bağlantı grubu’ adını verdikleri yeni bir grup kurdular ve ABD onderligindeki Lima Grubu Ulkeleri disinda aslinda yeni bir blok oluşturdular. Bu iki blok Maduro’ya manevra alani veriyor aslinda, fakat maduro’nun Avrupa ülkelerini cok ciddiye almadigini söylemek mumkun. Ancak Maduro, cok sikisirsa secim ilan edecektir, bu da Avrupa ülkelerinin kendisine desteği anlamina gelir. 

Amerika’nin CITGO kozu oyundaki en sert hamlelerden birisidir. Venezuela petrol firmasi olan CITGO’nun ABD’de 600’den fazla benzim istasyonu var. Maduro için nakit para girişinin adidir CITGO. Amerikanin ambargosuyla bu gelirim Guiado’ya aktarilmasi Maduro’nun butun ekonomik kaynaklarinin kesilmesi demektir. Iste bu yüzden Maduro altin satmak yolunu seçmiştir, cunku başka turlu ülkeye nakit girişi neredeyse imkansiz. 

Türkiye bu krizde nasıl bir arabuluculuk rolü üstlenebilir, bu anlamda dış politika seçenekleri neler?

Turkiye’nin Venezuela ile cok ciddi ve samimi bir ilişkisi var. Maduro, Erdogan’a saygi da duyuyor. Turkiye ayni zamanda Latin Amerika’daki diğer butun ülkelerle de arasi cok iyi bir ulke. Ankara’nin bir ozel temsilci atayarak diplomasi ataginda bulunmasi ve sorunun diplomatik yollarla cozumu için girişimlerde bulunmasi cok anlamli olacaktır. Turkiye’nin diplomatik atagi hem Venezuela disindaki Latin Amerika ülkeleriyle ilişkilerin zarar görmesini engelleyecek hem de Turkiye bu krizden prestijli cikacaktir. Krizin derinleşmesi durumunda Maduro’ya makul bir cikisin bulunmasinda da Turkiye’nin rolü kilit olabilir. Ilkesel olarak Turkiye’nin maduro’ya destek vermesi doğrudur, 15 temmuz’a maduro’nun desteğine bir vefadır. Ama artik ilk asama geçtiği için ikinci aşamada krizi çözmek ve ilişkileri Turkiye-maduro konteksinden cikarip Turkiye-Venezuela seviyesine çekmek gerekir. 

Lima grubu ülkelerinin 4 Şubat’ta toplanacağı Ottowa sonrası nasıl bir yol haritası ön görüyorsunuz?

4 Subattaki toplantı muhalefetin ana stratejisini belirleyecek bir toplantı. Bu toplantı sonrasinda ikinci asamaya geçilmiş olacak ve daha net kararlarin alinmasi bekleniyor. Avrupa ülkelerinin bu toplantıya iştirak etmesine yönelik cabalar olduğunu tahmin ediyorum, eger bu olursa Maduro konusunda tam bir birlik saglanmis olur. Turkiye’nin de bu toplantıya bir temsilci gönderip krizi yakindan takip etmesi anlamli olacaktır. 

Eskiden bu tür yönetim değişiklikleri bu şekilde aleni yapılmazdı, Batı’nın iktidarlar bazında gizli ajandası kendine münhasırdı, şimdilerde ben filancayı başkan tanıyorum durumu yaşanıyor, demokrasinin küresel güçlerle imtihanını, emperyalizmin geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

 Kuresel siyaset degisti artik, devlet baskaninin disisleri bakanina twitter’dan firca attigi bir donemdeyiz. Gizlilik soğuk savaş donmeine has bir seydi, bugun için artik cogu sey acik bilgi. Kuresel siyaset tarzi da degisti, değer ve ahlaki durumda kalmadi. Utanma duygusuda kalmadi. Son derece guz merkezli ve görüntüye onem verilen bir doneme girdik. Emperyalism artik yapacagini saklama ihtiyaci bile hissetmiyor. Gelinen nokta itibariyle endişe etmemiz gerekiyor, ayni zamanda değer merkezli yaklasima sahip insanlar ve devletlerin beraber hareket etmesi gerekiyor. 

Zaman zaman öne çıkan Türkiye & Venezuela karşılaştırmalarını nasıl buluyorsunuz? 15 Temmuz’u yaşamış olmakla benzer süreçler şeklinde okuyabilir miyiz meseleyi, siyasi dinamikler çok farklı değil mi? Maduro-Erdoğan mukayesesi rasyonel mi?

15 Temmuz sonrasinda iki ulke arasinda bir duygusal bag kurulduğunu biliyorum, karsilikli bir destek ve sempati oluştu. Fakat ben yinede Turkiye ile Venezuela karsilatirmasini cok dogru bulmuyorum. Turkiye, hiçbir doğal kaynagi olmadan kendi emeğiyle uluslararas sistemde kendi otonomisini saglamis ve silah endüstrisi basta olmak uzere küresel gulcere bagimliligini azaltabilmiştir. Venezuela ise Chavez doneminde ciddi bir zenginlik içinde yüzmüş olmasina rağmen, alternatif anlaminda cok bir sey yapamamistir. Hatta soyledem oteye cok geçememiştir. Her iki ülkede de dis güçlerin belli amaclari olduğu ve uluslararasi sistemden Turkiye ve Venezuela’yi onlain liderleri üzerinden dislama cabalari belki ortak bir noktaya işaret ediyor, ama buna rağmen Erdogan butun yaptiklari ve yapamadiklariya küresel anlamda bir liderdir. Maduro ise ancak Besar Esad, Omer el-Besir gibi uzun yillar iktidarda kalmasina rağmen ülkeyi her gecen gun daha kötüye götüren liderler kategorisinde değerlendirilebilir. Isin ozu, liderlik ve yönetim anlamidna Erdogan, şampiyonlar liginde oynarken, Maduro ucuncu ligde oynamaktadır. Bu anlamda karsilastirmayi cok saglikli bulmuyorum. 

Son olarak peki süreci yönetmede bilgi ve uzman eksikliği açısından neler söylemek istersiniz?

Bir de mevzuyu sadece ‘eğer petrol ve doğalgazınız varsa işgal ederler’ söylemi üzerinden değerlendirenler var, evet bir dış müdahaleye karşı olalım duralım fakat meselenin çok boyutlu olduğunu diğer tüm gerekçeleri de göz ardı etmemek gerektiğini, ayrıca sizin de tweetlerinizde belirttiğiniz üzere Maduro özelinde değil de Venezuela’ya dair analizler yapmanın daha sağlıklı olacağını düşünüyorum, zira söz konusu olan Türkiye-Venezuela ilişkileri.. Katılır mısınız? 

Turkiye’de maalesef cogu insan haritada zor bulduğu ülkenin uzmani. Insanlarin kendisine saygi duymasi lazim oncelikle. Bilmiyorum demek de bir erdemdir, eksiklik değil. Turkiye’de Venezeuala ilişkileri Amerikan karsitligi ve Maduro sevgisi üzerinden analiz edildi hep. 

Bunların ikisi de cok boyutlu bir ilişkiyi basite indirip, slogan seviyesinde tartışmaktan başka bir sey değil. Su anki yaşanan krizi kesinlikle Turkiye-Venezuela ilişkilerinin kaliciligi, uzun vadeliligi ve surdurulebilirligi üzerinden değerlendirmek gerekir. Konuyu Turkiye-Maduro seviyesine indirmek, kisa vadeli bir bakistir. 

Son donemde Latin Amerika’ya bir ilginin olduğunu goruyorum. Buyukecliliklerimizle beraber, TIKA ozellikle Kolombiya merkezli bölgesel ofisi üzerinden Guney Amerika’da cok seyler yapti, ilişkilerin gelişmesine katki sagladi. Akademik ilgi artti ama hala yeterli değil. Ben butun kitaya ilgi duyan gençlerin kitaya gidip oralari yanindan tanimalarini öneririm. Latin Amerika’yi bilen cok kişiye ihtiyaç var Turkiye’de. Hem devlette calisacak hem de akademik anlamda calismalar için. Venezuela krizi bu acigi net bir sekilde bir daha göstermiştir.