RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar İrem Reisoğlu Beyhan ile yazın hayatına ve “Hayalet Avı” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. İrem Reisoğlu Beyhan kimdir?

İrem Reisoğlu Beyhan; kısaca evli, çocuklu, çocuk yanını kaybetmemiş, hem yazan hem özel bir bankada yönetici olarak çalışan ve hayata farklı açılardan bakmayı seven biri.

Yazın hayatınız nasıl başladı?

Yazma fikri, yüksek lisansım sırasında bir hocamın bana; “Sen mutlaka yazmalısın İrem.” demesiyle ufak ufak zihnimde filizlenmeye başladı aslında. Aradan geçen 6-7 ayın sonunda bel fıtığı ameliyatı geçirmemle beraber evde bulunduğum süreçte kâğıt üzerinde karaladığım şeylerin bir bütün olarak hikâyeye dönüşümü ve ilk kitabımın ortaya çıkması olarak tanımlayabilirim bu süreci.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz?

Her şeyden esinlenebilirim, bu konuda benim için bir sınır yok. Dinlediğim bir şarkı, gördüğüm bir nesne, sevdiklerim, denizin maviliği, İstanbul’un güzelliği, hatta çocuklarımın yazarken “Anne ne yiyoruz?” demesi bile zihnimde o an yeni fikirler üremesine neden olabilir. Ek olarak geceler, yazarken en iyi arkadaş oluyor. Bunu da söylemeden geçmeyeyim. 

Ekim ayında okurlarla buluşan “Hayalet Avı” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

“Hayalet Avı” üçüncü kitabım; ancak yazarlık konusunda ilk profesyonel adımım olduğunu da diyebilirim. Kitabın yazım aşamasında Boğaziçi Üniversitesi’nde yazar Murat Gülsoy’dan yazarlık akademisi ve atölye dersleri aldım. Bu süreç, ufkumun açılmasında ve hatalarımı görmemde çok fayda sağladı; ancak bu yol tek başına yürünecek bir yol değildi. Kitabın içeriği gereği doktorundan avukatına kadar birçok uzmanın görüşüne başvurdum. Editörüm Onur Aslantürk ile birlikte aylarca her sayfanın kelime kelime üstünden geçerek yaptığımız ekleme ve düzeltmelerin sayısını hatırlamıyorum bile! Bu iş, kesinlikle ekip işi. Sıkı bir kadroyla çalışmak, bir puzzle tamamlamak gibi! Gözden kaçan eksik bir noktayı bir diğeri görüp tamamlayabiliyor. Bu konuda çok şükür ki şanslıydım. Flora Kitap ile tanışmamız ve profesyonel yayıncılık desteği almamız ile birlikte bir buçuk yıllık çalışmanın sonunda 2020 yılının ekim ayı itibariyle Hayalet Avı’nı görücüye çıkardık.

“Hayalet Avı” polisiye bir içerik; ancak sayfalarda kendinizden de çok şey bulabileceğiniz satırlar barındırıyor. Bunun yanı sıra gizemli bir hikâye ve okuyanlar arasında şu ana kadar finali kimse tahmin edemedi. Bayağı sürprizli bir son bekliyor sizleri!

Kitabı neden yazdığıma gelince… Yazmak, bu dünyadan uzaklaşmanızı ve başka bir evrene yolculuk yapmanızı sağlıyor. O satırların nasıl meydana geldiğini anlamıyorsunuz. Kendinizi kaybettiğiniz bir süreç. Ne demek istediğimi yazma tecrübesi olanlar ve bu tecrübeyi tadacak kişiler çok daha net anlayabilir sanırım. Bir hikâye yakaladıysam kaçırmam, yazarım; çünkü bu süreci seviyorum.

“Hayalet Avı” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

Aile ve çocukluk döneminin etkilerini anlatıyor. Bunun yanı sıra iyi bir lider ve ekip çalışmasının sonuçlarını da bulacaksınız bu kitapta.   

Kitabın ismi, nereden geliyor?

Bu sorunun cevabını kitabı okuduktan sonra bulabilirsiniz. 

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Bu soruyu satış anlamında cevaplarsak elbette zaman gösterecek; ancak yaptığınız işe güveniyorsanız ve iyi olduğuna gerçekten inanıyorsanız zaten başarmışsınız demektir.  Ben, bu inancı herkesle paylaşmak istiyorum.  

Kitabınızı bir okur gözünden nasıl değerlendirirsiniz?

Kitabı bir okur gözünden değerlendiremem; çünkü taraflı davranmış olurum. Kitabın tüm karakterlerinin içinde ben varım. Bunu yapmak inanın, zor ve karşı tarafı kandırmak olur; ancak şu ana kadar aldığım okuyucu yorumlarından bahsedersem ortak noktada “Kesinlikle film olmalı.” yorumu var. Bu yorumlar da beni mutlu ediyor. 

Yazarken örnek aldığınız, izinden gitmeyi hedeflediğiniz yazarlar var mı?

Okuduğum her kitap, bana farklı bir yol gösterir. Örneğin; Sevil Atasoy’un yazım dili ve esrarengiz olayları, Agatha Christie’nin gizemli sonları, Ahmet Ümit’in bir bardak çayı anlatırken kullandığı dilin ustalığı, Kafka’nın beni zorlayan hikâyeleri benim için gerçekten ayrı bir değer. 

Hazırlık aşamasında olan farklı bir eseriniz var mı?

Henüz başlamadım; ancak kafamda bir şeyler canlanıyor yavaş yavaş. Olayın başlangıcı, tamamen bir hikâye yaratmak. Gerisi zaten çorap söküğü gibi geliyor.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Tanışmak, güzeldi. Herkese teşekkürler ve en önemlisi sağlıklı günler diliyorum. Sevgiyle…