‘BİR YAVRUNUN DOĞUMUNA VESİLE OLAN HUZUR VE MANEVİYAT PAHA BİÇİLEMEZ…’

“Hayatımın şimdisini yaşıyorum…”

Röportaj: Ayşenur Mama

Gazetemizin bu haftaki röportajına Kadın Hastalıkları ve Doğum doktoru Dr. Mehmet Bekir Şen konuk oldu. Başarılı doktor ile yaşamına, önemli kadın hastalıklarına, sağlıklı gebelik ve doğuma dair gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbetimize sizler de dahil olun…

Öncelikle okuyucularımıza kendinizden bahseder misiniz? Mehmet Bekir Şen kimdir?

Ben Mehmet Bekir Şen. 28 yaşındayım. Antakya Hatay doğumluyum. Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldum. Daha sonra ise uzmanlık eğitimi için İstanbul’da bir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nde ihtisasa başladım. Hala görevime devam etmekteyim. Eğitim hayatımın haricinde sık sık seyahat etmeyi seviyorum. Değişik ülkelere gitmeyi ve farklı kültürleri yerinde yaşamayı seviyorum. Aynı zamanda bir süredir Diskjokeylik eğitimi alıyorum. İşten dolayı aksatsam da DJ’lik hayatımın vazgeçilmezi. Çünkü müziği çok seviyorum.

Tıpta Uzmanlık için Kadın Hastalıkları ve Doğum branşını seçtiniz. Bu alanı seçme nedeniniz nedir?

Çocukluğumdan beri kadınlara hep değer verdim. Doğadaki en üstün varlık olan kadının vücudunda gerçekleşen mucizeye tanık olmak müthiş bir duygu. Bir yavrunun doğumuna vesile olmanın verdiği huzur ve maneviyat paha biçilemez. Muhtemelen kadınlara hizmet etme yolunu seçmemin sebebi de bu oldu.

Kadın Hastalıkları içerisinde özel olarak ilgilendiğiniz bir alan var mıdır?

Kadın Hastalıkları ve Doğum branşı kendi içinde birçok dala ayrılmıştır. Açıkçası dikkatimi çeken diğer jinekolojik vakalar bir tarafa özellikle ‘vajinismus’ vakaları... Bu hastaların hayatları bir paradoks içerisinde. Öncelikle vajinismusun tedavi edilebilir geçici bir rahatsızlık olduğunu bilmemizde fayda var. Terapi programı duygusal ve fiziksel teknikleri içeren oyunlardan oluşmakta. Burada hem terapistin hem de çiftin sabrı çok önemli. Sonuçlar ise yüz güldürücü. Özellikle gebelik isteyen vajinismus vakalarına diyeceğim şu ki; tedavi sonrası sağlıklı doğum yapan olgu oranı %67 civarında. Bu gayet iyi bir oran. Vajinismus probleminin altında yatan şartlı koşullanmışlık çözülmedikçe ve pelvik kaslar kontrol altına alınmadıkça vajinismus zamanla kendiliğinden çözülecek bir problem değil. O yüzden ertelememek önemli. Ayrıca; ‘Zamanla kendiliğinden çözülür nasılsa.’ yaklaşımı problemi çözümsüzlüğe itmekte. Bu sefer de erkekte erken boşalma, sertleşememe gibi problemler baş gösterebilmektedir. Dolayısıyla vajinismus ancak tedavi edilip sağlıklı bir cinsel ilişki kurulmaya başlandığında tamamen çözülmüş sayılır.

Vajinismus hastalarının da gebe kalabileceğini söylemeniz önemli bir nokta oldu ve kadınların gebelikte dikkat etmesi gereken hususlar size en sık gelen sorular arasında. Hamilelik süresince nelere dikkat edilmeli, rahat bir gebelik geçirmek için hangi yollar izlenmelidir?

Aslında gündelik hayatta ufak değişiklikler yapmak yeterlidir. Taze sıkılmış meyve suları içilmeli, kola ve hazır meyve suları içilmemeli; hazır konserve yiyecekler, çiğ et barındıran gıdalar tüketilmemelidir. D vitamini besinlerde bulunmadığından belli ölçüde güneşle cildin teması sağlanmalıdır.

Daha spesifik yaklaşacak olursak ilk üç ay Beta-hcg hormonunun etkilerini görürüz sıklıkla. Bu etkiler halsizlik, uykuya meyil, bulantı, karında şişkinlik hisleridir. Anne adaylarımız bu şikayetlerden muzdariplerdir. Neyseki bu sıkıntılar genelde geçicidir. İlk üç ayda dikkat edilmesi gereken en önemli şey ise aslında folik asit. Hatta gebelik planlanırken gebe kalmadan üç ay öncesinden folik aside başlamak gerekir. Burada amaç bebekte gözlenebilecek sinir sistemi anomallerinin önüne geçmek.

İkinci üç ay ise gebeliğin daha keyifli bir dönemidir. Yavaş yavaş anne bebeği hisseder ve arada duygusal bir bağ oluşmaya başlar. Bu dönemlerde kilo artışı hızlanır. Özellikle hastalarıma bu dönemlerde ayak ve bacaklarda sık görülen kramplar, ağrılar için magnezyum ve kalsiyum takviyesi öneriyorum. Çok da fayda görüyorlar.

Son üç aylık dönemde ise gebelerin yaşadığı en önemli durumlardan biri de maalesef ki ödem. Genelde bu anne adaylarımız öğünlerinde ya yeteri kadar protein tüketemezler ya da protein kaçakları vardır. Ayak şişmesi için sık sık istirahat edilmeli, gün içerisinde fırsat buldukça ayakları bir sandalyeye veya havaya kaldırmalıdırlar. Sol tarafa yatmak, bol miktarda sıvı almak önemlidir. Bol su içmek şişkinliği artırmaz. Bir gebe günde en az 10-12 bardak su içmelidir.

Bizlere en çok uygulanan doğum çeşitlerinden olan normal doğumu anlatır mısınız? Hangi tür doğum anne ve bebek açısından daha sağlıklıdır?

Dokuz aylık heyecanlı bekleyişin son noktası, aynı zamanda kutsal bir başlangıçtır doğum. Her bebek nasibi ile doğar. Bizim de görevimiz buna vesile olmaktır. Genelde gebeliğin 38-42. haftaları arasında, kendiliğinden başlayan rahim kasılmalarıyla doğum başlar. İlk gebelerde süreç genelde daha uzundur. Doğum sonrası bebekte bir sağlık sıkıntısı yoksa bebek anneye verilir. Fiziksel dış dünyada ilk bağ kurulur.

Anne ve bebek sağlığı için en sağlıklı ve doğal olan doğum, artık dünya genelinde normal doğum olarak kabul görmekte. Gözlemlerimize göre bebeklerde solunum sıkıntısı daha az sıklıkla gelişiyor. Normal doğum sonrası anne ile bebek arasında teması daha hızlı ve kolay gerçekleşiyor. Bu temas bebeğin anneye bağlanması ve gelişimi açısından çok önemli. Ayrıca normal doğum yapan anne hastaneden daha çabuk taburcu edilir. Ağrı ve enfeksiyon riski daha azdır. Ancak annenin veya bebeğin hayatını tehlikeye sokacak herhangi bir durumda doğumun sezeryanla gerçekleştirilmesi gerektiği unutulmamalıdır. Bu kararı da doktor verir.

Bir diğer önemli konu Smear tarama testleri. Bizleri bu konu hakkında da aydınlatır mısınız? Smear tarama testleri, ne zaman kimlere yapılmalıdır?

Smear testlerini rahim ağzı kanserlerini erkenden yakalamak için tarama amaçlı yapıyoruz. Son yıllarda HPV ye bağlı enfeksiyonlar ve bunlara paralel olarak özellikle rahim ağzı kanserleri artmakta. Bu yüzden smear sonucunda anormallik saptanan kadınlara deneyimli bir jinekolog tarafından kolposkopik inceleme yapılmalıdır. Burada önemli olan 21-29 yaş aralığında 3 yılda bir smear alınması. 30-65 yaş aralığında ise smear tek başına yapılıyorsa yine 3 yılda bir; HPV testi ile birlikte yapılıyorsa 5 yılda bir yapılmalıdır. Unutmamalıyız ki; ‘Erken tanı ve tedavi hayat kurtarır.’

Mesleğiniz haricinde nelerle uğraşıyorsunuz?

Müziğin hayatımdaki yeri çok önemli. En çok deep house, elektronik müzik tarzını seviyorum. Müzik bana anı yaşatıyor. Başka hiçbir şey düşünmüyorum. Müzik sayesinde hayatımın şimdisini yaşıyorum. Festivalleri kaçırmamaya çalışıyorum. Aynı zamanda DJ’lik eğitimi alıyorum. Boş vakitlerimde stüdyoda çalışıyorum. İzin tarihlerimde ve hafta sonlarımda ise sık sık yurtdışına seyahate çıkıyorum. İçlerinde en sevdiğim bana en yakın gelen uzak doğu kültürü oldu. Artık daha çok kalabalık olmayan yerlere, keşfedilmeyen yerlere gitmek istiyorum. Mesela Papua Yeni Gine’ye gidip yerlilerin arasına karışmak bir sonraki hedefim. Çok yönlü olmamda ailemin payı büyük. Bunların haricinde İstanbul’da zaman zaman arkadaşlarım vasıtasıyla açılışlara, kutlamalara, sergilere davet edildiğim zaman fırsat bulursam icabet etmeye çalışıyorum.

Size göre iyi bir doktor hastalarını muayene ederken, tedavilerini gerçekleştirirken nelere dikkat etmelidir? Meslektaşlarınıza bu konuda neler söylemek istersiniz?

Empati sizi hastayla aynı frekansa getirir. Sorunu daha iyi anlayabildiğiniz gibi çözüme de kolay ulaşırsınız. Bence hekim hasta ilişkisinde empati kurabilmek bu yüzden çok önemli. Bazen bir güler yüz veya bir espri tüm ortamı sakinleştirir, gerginliği alır. Aynı zamanda doktor iyi bir dinleyici ve açıklayıcı olmalıdır.

Son olarak okurlarımıza neler söylemek istersiniz?

Çok keyifli bir sohbet oldu benim için. Güler yüzünüz yüzünüzden eksik olmasın. Okuyucularımıza da teşekkür ediyorum. Umarım onlar da kahvelerini içerken röportajımızı okurlar, keyif alırlar ve bilgilenirler.