RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Hayati Umut Sönmez ile yazın hayatına ve “ZehrAŞK” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Hayati Umut Sönmez kimdir?

16.02.1986 tarihinde Cizre’ye bağlı Kurumcu köyünde doğdum. 1997-2001 yılları arasında Kurumcu Köyü İlkokulu’nda öğrenim hayatına başladım. Daha sonra sırasıyla 2001-2003 yılları arasında Cizre Yatılı İlköğretim Bölge Okulu’ndan; 2003-2005 yılları arasında da Cizre Lisesi’nden mezun oldum. Yüksek öğrenimimi ise 2008-2012 yılları arasında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde tamamladım. 2012-2013 yılları arasında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Eğitim Fakültesi Pedagojik Formasyon eğitimini başarıyla tamamlayarak aktif eğitimimi bitirdim. 2013 yılının sonlarına doğru Rehber öğretmenlik sertifikası aldım. 2013-2014 döneminin birinci yarıyılında Kurumcu Köyü İlkokulu’nda; ikinci yarıyılında Güçlü-Kolgezer İlkokulu’nda; 2015-2016 döneminin ikinci yarıyılında Çavuş İlkokulu’nda ve 2016-2017 yılları arasında Örencik İlkokulu’nda öğretmenlik yaptım. Köşe yazarlığıyla da ön planda oldum. Bu manada 2013-2015 yılları arasında Cizre Postası adlı gazetede köşe yazarı olarak çalıştım.

Yazın hayatınız nasıl başladı?

H. Umut’un edebi kişiliği, yitik sevdanın kör okuyla kendi varoluş bilincine varmasıyla beraber felsefenin verdiği renkli perspektiflerle veya kendi alanındaki değerli şahsiyetlerin tesiriyle öncelik kazanır. Bu manada ilkin şiir alanına yöneldim ve “Zemheri Soğuk Yalnızlık” adlı şiir kitabıyla edebi alanda ilk meyvemi verdikten sonra “Kehanet & Ölü Aşkın Çığlığı” adlı romanım ve “ZehrAŞK” adlı öykümle yazın hayatımı sürdürmekteyim. 

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Her düşünür, kendi çağının çocuğudur ki bir yazar veya düşünür, kendi çağından ve yetiştiği toplumdan bağımsız hareket edemez. Bu yüzden her düşünür, muhakkak yaşadığı toplumdan ya esinlenir ya da etkilenir.  Dolayısıyla düşünür, ya toplumdan etkilenir ya da toplumu etkiler. İşte bu manada ben de toplumsal hayattan kopuk yaşayan bir düşünür olmadığım için toplumsal veya tarihsel hareketlilik, ortaya koyduğum ürünlerde kendine yer bulur.

Her ne kadar yaşadığım toplumdan etkilensem de kendime özgü bir yazın hayatım bulunur ve bu yazın hayatımdaki esin kaynağım, varoluş bilincimi taçlandıran hür fikirlerimden oluşmaktadır.

Bu manada örnek aldığım şahsiyetler elbette vardır ki bunlar; Ahmet Arif, Cemal Süreya, Özdemir Asaf, Şükrü Erbaş, Ahmet Telli, Attila İlhan, Aziz Nesin, Yaşar Kemal, Nazım Hikmet gibi isimlerdir.

Nisan ayında okurlarla buluşan “ZehrAŞK” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

“ZehrAŞK” adlı kitabım, Zehra adında Hıristiyan bir kızın Müslümanlığa geçişini konu edinen bir dramadır. Kitapta kendisi olmakla olmamak arasında gelgitler yaşayan, kaderi ve hayatı hep başkalarının kararlarına, tercihine bağlı köle bir kızın sürüklenişi anlatılmaktadır.

Bu kitabı asıl yazma nedenim, insanlara dinin/inancın insanın özel bir alanı olduğunu ve inanç değişiminin başkalarının isteğiyle değil; ancak özgür bir iradeyle olabileceğini anlatmak. Yani insanlar, yazgılarına körü körüne boyun eğmeyip yeri geldiğinde başkalarının seçimlerine “Hayır!” diyebilmelidir.  Kendi hayatını bizatihi kendisi kalarak yaşamalıdır insan. 

“ZehrAŞK” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

Bu kitabın okura verdiği mesaj; insanların hür olduğunu ve kendi kararlarını verebilecek olgunlukta olduğunu, hayatın bazen insanı yıkabileceğini ve her şeye rağmen insanın yeniden ayağa kalkıp kalkmamasının onun hür bir tercihi olduğunu, asıl mutluluğun kaynağının insanın öz benliğinde saklı olduğunu ve bunu ona anımsatmayı amaç edinir.

Kitabın ismi, nereden geliyor?

Kitabın ismi, kurgunun başkarakteri olan Zehra’nın yaşadığı dramatik hadiselerin bütünlüğünden gelmektedir. Yani Zehra’nın yaşadığı, çok elemli olan hayat, yitik bir aşkın çilesinden ve zehirli bir yaşamdan esinlendiği için “ZehrAŞK” adını münasip gördüm.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

Kitap; ele aldığı konu, yer yer gerçek hayattan esinlenmiş hikâyeleri barındırması ve alışagelmiş ürünlerden apayrı olması bakımından başarılı olması muhtemel bir eserdir.

Kitabınızı bir okur gözünden nasıl değerlendirirsiniz?

Bu eser; klişeleşmiş eserlerden çok farklı bir kurguya sahip olmasının yanında sağlam cümle yapısı, sade ve akıcı anlatımından dolayı okur kitlesinin hayranlıkla tesirinde kalacağı nadir eserlerden biridir.

Hazırlık aşamasında olan farklı bir eseriniz var mı?

Evet, hazırlık aşamasında hayat bulmaya çok yakın bir eserim bulunmaktadır. Bu eserim, deneme/aforizma/sokratik yöntem tarzında olacak ve bu eserin çok ses getireceğini düşünmekteyim; çünkü bu eser, kendisine yabancılaşmış insana seslenerek insanı yeniden ayağa kaldırmanın yollarını insana müjdelemektedir. Dolayısıyla bu çalışmamdan çok ümitliyim.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Hayat, zorlu badirelerle doludur ve insan, ne yaparsa yapsın, daima önüne engeller çıkacaktır ki doğal olarak hayatın bu badireleri karşısında düşebilir, yıkılabilir, kırılabilir; ama ayağa kalkıp kalkmamak, her dem insanın hür bir tercihidir. Bu yüzden insan; kendisini terk etmemeli, kendisinden vazgeçmemelidir. Aksine kendisini aramalı, sormalı, bulmalı ve kendisini keşfetmelidir; çünkü bu dünyada kendisinden daha kıymetli bir “ben”i yoktur.