RÖPORTAJ: AZİZ KARATAŞ
2010 Avon yüz güzeli yarışmasında 1. oldu. Ardından 20.000 kişi arasında 2. seçildi. Dünyaca ünlü Monica Belluci ile olan benzerliği nedeniyle en çok konuşalan isim oldu. Oynadığı sinema ve dizilerde gösterdiği başarılı performansıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başardı ve 12. Uluslararası Elazığ Film Festivali gelecek vaad eden en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldü. Genç ve başarılı oyuncu Zilan Duru ile önceki gün Önce Vatan Gazetesi adına bir araya geldik. Biz sorduk Zilan Duru Tüm samimiyetyle cevaplad. Özel söyleşimizi sizler için derledik…
Hepimizin tanıdığı ülkemizin en başarılı ve güzel kadın oyuncularından biridir. Peki, sizin deyiminizle Zilan Duru kimdir? Kimliğinizin oluşum sürecini bize anlatır mısınız?
Zilan da öncelikle herkes gibi duyguları olan, seven, sevinen, üzülen, çalışan, yorulan, yaşam denilen devinimin içinde döngüsünü sürdüren bir insan. Döngüsünü sürerken de empati kuran, insana, doğaya, hayvanlara kısacası bir bütün olarak yaşama karşı duyarlı olan, paylaşmayı, dayanışmayı, ortaklaşmayı seven bir insan. Kimliğim de bütün bu saydıklarımın egemen olduğu, yaşama karşı duyarlı bir aile ve arkadaş ortamında hayat buldu…
Oyunculuk mesleğine nasıl başladınız? İlk deneyim anınızı bizimle paylaşır mısınız?
Çok erken yaşta gençlik dergilerinde modellik yaparak başladığım serüvenim o zamanki menajerimin keşfiyle devam etti. Ufak rollerden başlayarak başrollere ilerledim. Eğitim almadan önce dizilere başlamıştım, eğitim aldıktan sonra ne kadar büyük bir çılgınlık yaptığımı farkettim.
2010 Avon yüz güzeli yarışmasında 1. Seçildiniz. Ardından 20.000 kişi arasında 2. Oldunuz. Güzelliğinizin bir sırrı var mı? Güzelliğiniz için özel olarak uyguladığınız bir güzellik ritüelliniz var mı?
Öncelikle her insan kanımca güzeldir. Yeter ki onu ortaya koyabilsin ve çirkinleştirmesin.. Bu yalnızca görsel güzellik değildir ve güzellik de göreceli bir kavramdır. Mesela bana güzel olan sizin için olmayabilir bu gayet normal bir şey ve iyi ki de böyle. Düşünsenize güzelliği tek kalıba sokmuşuz ya da güzelliği sadece görselliğe indirgemişiz. Kimi zaman görsel güzelliği olan bir insanın içsel bir çirkinliği bütün güzelliğini yok edebilirken bazen de içsel bir güzellik görsel güzelliği geri plana itip onu anlamsızlaştırabiliyor. Dolayısıyla da benim güzellik ve beğeni anlayışım da bu doğrultuda. Güzellik için özel bir çaba sarfetmiyorum ortalama her kadının yaptığı kadar bakım ve spor yapıyorum. İnsan sağlığına olumsuz etkisi olacak yiyecek ve içeceklerden kaçıp sağlıklı beslenmeye çalışıyorum. Bütün bu çaba ve düşüncem yüzümde ya da güzelliğimde vücut bulduğuna inanıyorum.
Dünyaca ünlü Monica Belluci ile olan benzerliğiniz dünya basınında büyük yankı uyandırdı. En çok konuşulan isimlerden biri oldunuz. Bu benzerlik hakkında neler söylemek istersiniz?
Monica Belluci’yi hem oyuncuğuyla hem de güzelliğiyle hep taktir etmişimdir. Çünkü sadece benzerlikten değil beğendiğim bir oyuncu oluşu ve dünyada iz bırakan filmlerde rol almış olması da benim için değerli. Bundan yıllar önce arkadaşlarım bana yerli Monica Belluci derken pek aldırış etmemiş gülüp geçmiştim. Zamanla hem beni hem de Monica Belluci’yi tanıyanlar fazlasıyla bu benzerlikten söz etmeye başladılar ve bu durumu ciddiye aldım. Tabi bu durum basına da yansıyınca ve Monica Bellucci instagramda yabancı sinema sayfalarında ikimizi yan yana getirip benzettikleri fotoğrafları da beğenince benzediğimize tamamen kanaat getirdim. Hayat biraz da kısmet diyelim.
Aynı zamanda sunucu kimliğine de sahipsiniz. Peki sizce etkili ve güzel konuşma nasıl olmalıdır?
Öncelikle düzgün bir diksiyona sahip olmak bu işin olmazsa olmazlarından. Konuşmak da hayat gibidir. Hayata nasıl dokunuyorsanız ona da öyle dokunmak gerekiyor. Mesela bir çiçeği sarıp sarmalayamazsınız çünkü narin ve güçsüzdür sarmaladığınız zaman çiçeği öldürürsünüz, bu gerçeklikten hareketle onu sevmek durumdasınız. Ya da 100 yıllık bir çınara parmak uçlarınızla dokunarak sevmeye çalışırsanız saçma olur, çiçeğe yapamadığınızı işte bu koca çınara yapıp sarıp sarmalayarak onu sevmelisiniz ki anlam bulsun. Güzel konuşmaya da böyle yaklaşmak gerek; konuştuğunuzun ruhuna, içeriğine doğru yaklaşmak gerek, bu şekilde onunla bütünleşmeli. Geriye kalan ise zaten teknik, çoğu sunucu ve ilgilinin bildiği belli başlı kural ve kaideler.
Oyunculuk çok meşakkatli bir yolculuktur. Ailenizin bu meşakkatli yolda size ne tür bir desteği oldu?
Annem en yakın arkadaşım. Hiçbir zaman benden desteğini esirgememiştir. Her zaman bana en çok inanan insandır.
Sahne sizin için ne ifade ediyor?
Sahne benim için hayatın ta kendisi, bir bakıma hayatın aynası gibi. Bazen düşünüyorum sahnede mi, hayatın kendisinde mi oynuyoruz ? normal hayatın içinde ne kadar doğal ve kendimiz gibiyiz. Çünkü onca toplumsal norm, kural, zorunluluk hayatımıza yön verip ona göre hayatımızı sürdürürken bizler nasıl kendimiz olabilir ve oynamamış oluruz hayatı? Evet sahnede belli bir karakteri oynuyorsunuz ama oynadığınız ise gerçek hayat. Hayatta oynayamadığınız gerçeğin yansımasıdır sahneye oynadığınız. İşte sahne her ne kadar oyun olsa da sizi gerçekle yüz yüze getiriyor. Bu anlamda benim için çok değerli.
Özellikle birlikte oynamak istediğiniz oyuncu veya oyuncular var mı?
Monica Belluci’yi zaten söyledim. Dönem dönem yurtdışı ve Türk ortak yapımları kendisinin de olduğu bazı projelerle ilgili benimle görüşme sağladılar ama henüz denk gelemedik.
Mesleğinizin ne tür zorlukları ve keyfi yanları var?
Açıkçası mesleğimiz bağımlılık gibi. Düşünsenize sabaha kadar sıcak ya da soğukta uykusuz yorgun, sabahlara varan bir çalışma temposu içindesiniz. Ama ertesi gün büyük bir keyifle sete koşmak ister, yine bunca zorluğa katlanmayı göze alırsınız. Bu durum size keyif vermektedir. Çünkü bir şeylere hayat katmak ona can vermek güdüsü size büyük bir haz vermektedir. Komünal, ortaklaşarak , herkesin elinin taşın altına koyduğu ve ortaya çıkan üründe pay sahibi olduğu bir iş bu.
Sizce bir oyuncu rolüne nasıl hazırlanmalı?
Stanilavski’nin Bir Aktör Hazırlanıyor kitabı ve Bertolt Brecht bu konuda çok iyi yol göstericiler. Oyuncu canlandırdığı karakterin; toplumsal, siyasal, psikolojik, kültürel altyapsını öncelikle bilmeli ya da araştırmalıdır. Karakterin özelliğine göre Bir delinin de çok uçuk bir zekinin de dünyasını kavrayabilmelidir. Ruh Hastenesinde yatan bir karakteri canlandıryorsan en azından gerçek mekanında bir gözlem yapabilmelidir ki karakterini ve oynadığı rolü bir bütünlük içinde kavrayıp yansıtabilsin, belirli erişebilecek kaynaklara ulaşmalı ve üzerine çalışmalı ki karakterine gerçekçi bir hayat versin ya da bu gayret içinde olmuş olsun. Ötesi yapmacık oryantalist bir bakış açısını geçemeyecek ve konunun geçtiği mahalle bunun bizimle ne alakası var diyecektir. Zaten böyle bir yaklaşımın da başarı şansı olmamış olacaktır. Tabi canlandırılan karakterin de kişisel ve fiziksel olarak oyuncuyla örtüşmesi önemlidir. Ben elimden geldiğince böyle bir arayış ve anlayış içindeyim. Karakterime değer biçiyor ve ona saygı duyuyorum ki böylece ona hakketiği ruhu vermiş olacağımı düşünüyorum.
Bundan sonra ki hedefleriniz neler?
Daha çok sinema daha çok karakter. Anlamlı ve hayata iz bırakacak, insanları düşündürecek, hayatlarına katkı sunacak yaşama dair yol gösterecek işler yapmak istiyorum. İnsan kısıtlı ve sınırlı bir varlık işte tam da o nokta da o sınırın başladığı yerde yaptığım işlerle onlara destek olmak, yol göstermek, bir çıkış yolu olmak istiyorum. Medeniyet insanlığın ortak emeği üzerine yükselip bugüne geldi. Eğer bugün hayatta insan olarak varlığımız söz konusu ise bizden öncekilerin çabası ve mücadelesiyle olmuştur. Arkamıza baktığımda öncekilerden aldığım bir bayrak ve sonrakilere bırakacağım bir miras olarak görüyorum hayatı ve insani çabayı. Bu sorumluktan hareket etmeye çalışıyorum ve bu doğrultuda sınırlarım ve imkanlarım çerçevesinde hepimizin ortak mirasına doğru bir şekilde katkı sunmaya çalışıyorum.
Bu alanda eğitim aldınız mı?
Evet SAKM oyunculuk ve Anadolu ünv. Radyo Televizyon mezunuyum.
Bugüne kadar bir çok sosyal sorumluluk projesinde yer aldınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Sonuçta hepimiz yaşadığımız yerin ya da coğrafyanı hatta dünyamızın bir parçasıyız. Bir tek kendi yaşamlarımızdan değil ötekilerinden yaşamlarından sorumluyuz dünya dediğimiz yer böyle bir yer. Dünyamızda olup biten her şey bir şekilde olumlu ya da olumsuz hayatlarımıza yansıyor. Öyle bir dünyadayız ki artık dünyanın öbür ucundaki bir hayat karşımızda bitiverip bizi incitebiliyor. Ne kadar çok sevgi, ne kadar paylaşım, dayanışma o kadar mutluluk demek dolayısıyla topluma, yaşama bir bütün olarak da insana karşı bir yükümlülük olarak sosyal sorumluğu görüyorum ve bunun da zevkle yapıyorum.
Oyunculuk sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Aslında değerlendirecek bir çok faktör ve yanı var. Hayat gibi, tek bir penceresi yok ve çok yönlü. Hayatın içinde olumlu olumsuz iyi kötü ne varsa bu sektörde öyle. Dünya nasılsa ülkemizin durumu ne ise doğal olarak bizim sektör de öyle. Kısacası toplumundan bağımsız değil bu sektörde ve birebir yansıması gibi. Tabi ben de çoğusu gibi en parlak ve ümit verici ışığı görmek istiyor ve ona tutunmak istiyorum sektörün içinde. Daha güzeli daha doğrusunu arzu ediyorum.
12. Uluslararası Elazığ Film Festivali gelecek vaad eden en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görüldünüz. Neler söylemek istersiniz?
Yaptığın işin başarısı ödül ile taçlandırılınca mutlu oluyor ve doğru yolda olmuş olduğunu anlıyorsun. İnsanların beğenisini kazanmak onların gönlünde yer edinmek mutluluk verici ve motive edici. Bu durum daha da başarılı olmana, çaba sarfetmene güç ve enerji olmuş oluyor.
Eğer sanatçı olmasaydınız hangi işle meşgul olmak isterdiniz?
Psikolojiye her zaman büyük bir ilgi duydum ve bir dönem seminerlere katılıp eğitim de aldım bununla ilgili. İnsan psikolojisini çözümlemeyi seviyorum. Hiç başka meslek düşünmedim ama psikoloji veya felsefe alanında bir mesleğim olabilirdi.
Son olarak, sizce oyuncu adayları nasıl bir yol felsefesi çizebilir onlara kendi yol felsefesinden bir öneriniz var mı?
Kendilerine saygıları olduğu kadar izleyicisine de saygı duymalı ve böyle bir çaba içerisinde işine odaklanmalıdır. Bir tek iş olarak değil ayrıca topluma, yaşama, insana karşı sorumluluk duygusunu yanında taşımalı ki bu iş böyle bir kapsamı içinde barındırıyor. Çünkü insanlara örnek oluyor ve ideallerini yönlendiriyorsunuz. Sanat çerçevesi içinde değerlendirirsek bir nevi toplumun sesi,gözü, kulağı konumda bir yerde olan insanlarız. Kimi zaman olamadıkları sesi, göremedikleri gözleriyiz ve onların kısıtlı kaldığı yerde bizler oluruz ki bu büyük bir sorumluluk. Yaşadığımız toplum ve dünyadan kendimizi soyutlamayız. İnsan ne kadar mutluysa bizler de ancak mutluluktan o kadar pay kapabilir yaşantımıza mutluluğu katabiliriz. Unutmamalı ki hepimiz insanız ve doğamızın parçasıyız. Ona uygun ve saygı duyarak yaşamak hepimizin sorumluluğu.
Bizde Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli sanat yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…