Gülhan Özer Diyarbekirli  “:Nefesim Yettiği Sürece Resim Yapıp Sergiler Açmak İstiyorum.” 

Öncelikle bize  kendinizden  bahseder misiniz?

1975 Adana doğumluyum. Resimle serüvenim okulöncesinde dönemin siyasilerinin karikatürlerini çizerek başladı. İlk-orta öğrenimim sırasında ağabeyim Burhan Özer’in özendirmeleriyle desen, karakalem ve yakma tekniğinde çalışmalar yaptım. Lise yıllarımda suluboya tekniğine gönül verdim. Bu yıllarda Burhan Özer Atölyesi’ndeydim. Bu nedenle sıkça İstanbul’da bulundum. Resim alanında önemli isimlerle tanıştım ve pek çok workshop’a katılma imkanı buldum. Akademi sınavlarına hazırlanmadan sınava katılmam neticesinde sonuç olumsuz olunca resimle bir süre yollarımı ayırdım ve üniversite eğitimime Hacettepe Fransız Dili Öğretmenliği’nde devam ettim. Okul biter bitmez eşimle evlendim ve Öykü adında bir kızımız oldu. Uzun bir süre istediğim gibi bir iş bulamadım. Ağabeyimle (Burhan Özer)  konuştuğumuz günlerden birinde resme yeniden başlamamı söyledi. Birkaç gün sonra çok büyük bir koli gönderdi bana ve ben o gün kağıdım, fırçam ve boyalarımla hasret giderdim. Ve şuan sizinle 2. kişisel sergim hakkında röportaj yapıyoruz.

Neden resim ? 

Çünkü kendimi resimle daha doğrusu suluboyayla ifade edebiliyorum. Sevincimi, hüznümü, öfkemi  kısacası beni ben yapan tüm duygu ve düşüncelerimi bu yolla dışa vurabiliyorum. Evde başarılı bir ressamın olması ve onu izleyerek büyümemin de katkısı büyük  tabii ki. Ağabeyim hep “Ben resim yaparak yaşamımı belgeliyorum” derdi. Bu sözden de çok etkilendi sanırım. Benim de hayatımın belgeleri olsun istedim.

Resme  ilk adımı nasıl attınız?

Daha önce de belirttiğim gibi ağabeyimin gönderdiği koli içimde uyuyan devi uyandırdı. Arkadaşlarımın beğeni ve taktirleriyle başlayıp, ödüller, gazete haberleriyle perçinlenip sergilerle taçlanan güzel bir serüven kısacası.

Resim dışında  yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

Bir fidanın ağaç olabilmesi için hava, su, toprak, gübre ,ilgi, sevgi gerekir. Bütün bu aşamalardan geçip artık meyve vermeye başlarsa o meyveler dalında çürümemeli, paylaşılmalıdır. Ben de zamanı geldiğinde birilerinin hayatına dokunup birikimlerimi o insanlarla paylaşmayı arzu ediyorum.

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Sadece sanat dünyasında değil kuşkusuz rekabet hayatın her alanında var.  Önemli olan bu rekabetin bizi demoralize etmeyip kendimizi daha da geliştirmemiz için motive etmesidir.

Resim  dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Daha çok insanın resim yapmasını, sanatı sevmesini sağlardım; çünkü resim, sanat insanın ruhunu güzelleştiren ,incelten bir şey ve toplumumuzun buna çok ihtiyacı var maalesef.

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı  ya da bu işi yapabilmek için sizce güzel sanatlar mezunu olmak gerekli midir ? 

Bir evi bile yaparken önce temel atılır. Temel ne kadar sağlamsa ev o kadar güvenli olur. Bir backgroundunuzun olması gerekiyor tabii ki. Üniversite diploması bu işite yeterliliğinizi belgelemektedir. Olsa iyi olur ;ancak sanat dünyasında diploması olmayıp üstat dediğimiz çok başarılı isimler de yok değil.

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Aşırı duygusal olmam...

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Medyayla aramın iyi olduğunu söyleyebilirim. Sosyal medya sayesinde pek çok önemli sanatçının eserlerini yakından takip edebiliyor ve hatta onların da benim varlığımdan haberdar olmalarını sağlamış oluyorum. Bu önemli bir şey bence. Sosyal medya sayesinde pek çok ödül alıp, dikkat çekmiş olmak, resimle olan serüvenimi farklı platformlara taşımamı sağladı. Dolayısıyla medyanın ve sosyal medyanın gücü yadsınamaz.

İlk serginizden  bahseder misiniz ? 

Resimlerimi yapmış olmak bir süre sonra bana yetmemeye başladı. Artık resimlerim sergilenmeli ve hatta insanların hayatlarına, anılarına eşlik etmeliydi. Bunu yapabilmem için sergi açmam gerekiyordu. Böylece Vakıfbank Sanat Galerisi’ne başvurdum. Kurul onay verdi ve ben artık “Gökkuşağının Gölgesinde” ilk kişisel resim sergimi açtım. Beklentimin üzerinde bir ilgi olması farkındalık yarattı. Ve ikinci sergim için motivasyonumu arttırdı.

Şu an ziyaret ettiğimiz ikinci serginizi nasıl anlatırsınız  ? 

Kişisel resim sergim için artık gölgenin dışına çıkmalıydım. Eşimin Galatasaray Lisesi Mezunu olması ve kendimi bu camianın bir parçası gibi hissetmemden dolayı konsept kendiliğinden oluştu. Eşimin ve pek çok dostumuzun da parçası olduğu Galatasaray Lisesi ve rüya gibi bir şehir olan İstanbul .Bu fikrimi bir dilekçeyle Yönetim Kuruluyla paylaştığımda beğeni ve heyecan yarattı. Neticesinde Ankara Galatasaraylılar Birliği’nin Koleksiyonunda 2 resmimin olması beni ayrıca onurlandırdı.

İyi resim sanatçısını  nasıl tarif edersiniz ?  

İyi bir ressam, iyi bir sanatçı demektir bence. Dolayısıyla yüreği avucunda olan, duyarlı, kırılgan, yaşadığı toplumun sorunlarına yabancı olmayan, yaratıcı, hayal gücü geniş olan. Yüreğindekileri tuvale ya da kağıda en iyi şekilde aktarabilen kişidir kanımca.

Sosyal medyayı çalışmalarınızda nasıl kullanıyorsunuz ? 

Kendimi geliştirmek adına ustaları yakından takip ediyorum.  Zaman zaman resimlerimi paylaşıyorum, etkinliklerimi ya da sergi haberlerimi yayınlayarak insanların bunlardan haberdar olmalarını sağlıyorum.

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanat, resim...araştırdıkça, öğrendikçe aslında hiçbir şey bilmediğinizi fark ediyorsunuz. Ben olabildiğince bu bilgilerle kendimi donatmaya çalışıyorum. Sonra kitap okumak, seyahat etmek, sinemaya gitmek ve en önemlisi ailem ve sevdiklerimle olabildiğince vakit geçirmeye çalışıyorum. Hayat kısa ve ben hayatı ıskalamak istemiyorum.

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Kitap okumayı çok seven birisi olarak okuduğum her kitap bana yeni değerler aşılıyor ve hepsi kıymetli; fakat Buket Uzuner’in Kumral Ada, Mavi Tuna Romanı eşimle evliliğimizde önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle onun yeri başka benim için. Hayatımın filmi yok;ama beni çok etkileyen film “Hayat Güzeldir” ve “Ölü Ozanlar Derneği”.

KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz ? 

Kırmızı Türk benim alanımın çok dışında aslında; ama spikerlik, sunuculuk ve medya alanında önemli işlere imza atan ve gün geçtikçe büyüyen bir haber portali ve medya alanında önemli bir platform. Başarılarınızın artarak devam etmesini diliyorum.

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Nefesim yettiği sürece resim yapıp sergiler açmak ve zamanı geldiğinde birikimlerimi paylaşabilmek. Evet memnunum. Bir sel düşünün, bu selde pek çok kum vardır; fakat selden geriye çok az kum kalır. Ben geriye kalan o kumlardan biri olmak istiyorum.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Picasso’nun çok sevdiğim bir sözü var. “Sanat, ruhun tozunu alır.” Bu nedenle meslekleri ne olursa olsun sanatın herhangi bir dalında soluk alsınlar. Sanatla kalsınlar...