Fahri Kurtuluş: Benim için en büyük esin kaynağı tarihimizdir

Başarılı yazar Fahri Kurtuluş ile yazın hayatına ve “Atlantik Operasyonu” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Fahri Kurtuluş kimdir?

Dört çocuklu bir ailenin ikinci evladı. Fizik mezunu olmaktan önce ilkokul mezunu babasının ve okur-yazarlığı olmayan annesinin kendisine verdiği dersleri hayatının en önemli eğitimi kabul eden biri. Öğrenmeyi, kendini sürekli geliştirmeyi seven biri. Bilimsel gelişmelere ilgi duyduğu kadar tarihe de ilgisi olan bir vatan evladı. Sessiz, kendi halinde bir kamu görevlisi.

Yazın hayatınız nasıl başladı?

Yazarlık, üniversite yıllarından kalan bir hayaldi. Yıllardır bu konuda kendimi geliştirmeye çalışsam da bu çalışmama başlamam biraz doğaçlama oldu, diyebilirim. Daha önce roman yazmayı denesem de kendimi tatmin edecek bir eser ortaya çıkaramamıştım. Geçtiğimiz yılın ağustos ayında işten geldikten bir komşumla ufak bir tartışma yaşadım. Odama geçtiğimde uzaktan eğitimle almakta olduğum pandemi yönetimi kursunun notlarını bir kenara attım ve roman yazmaya başladım. Kafamda romanın başlangıç senaryosu vardı, yeterli olgunluğa ulaşmış olacağım ki devamı da geldi.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz?

İçimdeki çocuk hayal eder, yılların birikimi ile yazarım. Hayatın kendisi, benim için bir esin kaynağıdır. Okuduğum tarih kitapları, takip ettiğim bilim dergisi, izlediğim haber, çay sohbetinde söylenen bir söz, sokakta yaşadığım veya şahit olduğum bir olay… Eğer sadece gözünüzle değil de kalbinizle de bakmayı bilirseniz gökten düşen bir su damlası veya ağaçtan düşen bir yaprak bile esin kaynağı olabilir; ancak benim için en büyük esin kaynağı, tarihimizdir.

Geçtiğimiz ay okurlarla buluşan “Atlantik Operasyonu” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

Yukarıda bahsettiğim gibi roman yazmak, benim için bir hayaldi. Hayallerimi gerçekleştirirken okurlara bir grup asker ile farklı bir macera yaşatmayı hedefledim. Olay, Türkiye’nin çalınan silah projelerini kurtarmak için görevlendirilen bordo bereli bir asker ile başlıyor. Görevi Amerika’ya gitmekte olan projelerin olduğu uçağı geri çevirmekken aksilikler yaşanıyor ve uçak, Atlas Okyanusu üzerindeyken düşüyor. Çıkmayı başardığı ada, sahipsiz olması gerekirken Meksikalı uyuşturucu kartellerine ait çıkıyor. Macera da orada hızlanıyor.  

“Atlantik Operasyonu” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

Bilgi, bir insan için en büyük hazinedir. Büyük devlet olmanın yolu, bilgiye sahip olup bunu teknoloji ile buluşturmaktan geçer. Biz tarihiyle, kültürüyle, idealleriyle büyük bir milletiz; bunu büyük devlet olma yoluyla birleştirebilirsek aşamayacağımız güç yoktur. Romanı sadece aksiyon yönünü dikkate alarak değil de kahramanlarına yansıtmaya çalıştığım ruhu hissederek okuyanlar, bu mesajı anlayacaklardır.

Kitabın ismi, nereden geliyor?

Atlantik, Atlas Okyanusu’nda bir adada geçmesinden, operasyon orada uyuşturucu kartellerine karşı da olsa gerçekten bir askeri operasyon yapılıyor olmasından geliyor. Neden bu ad derseniz; Atlantik Operasyonu’nun romanı ifade eden kısa, öz ve ilgi çekici bir ad olması.

Burada şu hikâyemi de anlatmak isterim: Romanı yazdığım süreçte birkaç günlüğüne Ankara’ya gitmiştim. Bir kitapçıyla konuşurken bir roman çalışmam olduğunu söylemiştim ve o da dikkat etmem için birkaç öneride bulunmuştu. Bunlardan bazılarını maddeler halinde; ilgi çekici bir kapak, dikkat çeken bir ad, ilk on sayfanın okuyucuyu kendine bağlaması olarak sıralayabilirim. Roman adını o ana kadar netleştirmemişken belirttiğim hususlarla kitaba “Atlantik Operasyonu” adını vermeyi düşündüm.

Sizce kitap, beklenen başarıyla ulaşacak mı?

Benim açımdan başarı, bir hayali gerçekleştirirken kendimi aşabilmekti. Bu kısım, tamamlandı. Çok satılır mı, tutulan bir roman olur mu, bunu zaman gösterecek. Romanımı ilk okuyan, bir büyüğümün oğlu olmuştu ve babasına dediği “Fahri amca, ikinci kitabını ne zaman yayınlayacak?” olmuş. Beklenen başarı, yazara bu soruyu sormak kadar çevresine kitabı tavsiye etmekle gelir. Elbette ki tavsiye ettirebilmem ile…

Kitabınızı bir okur gözünden nasıl değerlendirirsiniz?

Bol aksiyonlu, sürükleyici bir çalışma, bir macera. Kafada oluşturulan soruların cevabı için insan, okumayı bırakamıyor. Araya serpiştirilmiş mesajlar da ayrı bir güzellik katıyor. İlk çalışma olduğu anlaşılıyor; ama gelecek için umut verici.

Yazarken örnek aldığınız, izinden gitmeyi hedeflediğiniz yazarlar var mı?

Başarılı olan her yazar, benim için örnektir; ama iddialı konuşmuş olacağım; ben, kendi çizgisinde yol almayı düşünen biriyim. 

Sir Arthur Conan Doyle’nin Sherlock Holmes’i yazarken okuyucunun kafasında soru işareti bırakması, benim ilgimi çeken bir durumdur. Grance’nin fantastik tarzı, Suzanne Collins’in bilim kurgu tarzı, Jules Verne’nin çağlar ötesi eserleri ve daha nice yazarları örnek olarak görüyorum. Türkiye’de fantastik tarza ilgi çok; ama bu konuda yerli yazar sayısı oldukça az. Orkun Uçar ve Burak Turna; ‘Metal Fırtına’ ile bu konuda ses getiren bir çalışma yapmışlardı, devamını da getiriyorlar. Ben de farklı bir tarzda kendi çizgisi ile bu alana girmek isteyen biriyim.

Hazırlık aşamasında olan farklı bir eseriniz var mı?

Eseriniz yerine “Eserleriniz var mı?” sorusu, daha uygun olacaktır. İkisi hazırlık; biri kurgu aşamasında olan üç eserim var. Elbette ki sırayla ve belli bir aşama ile yazmayı ve okur ilgisine göre yayınlamayı düşünüyorum.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Hayal etmekten, içimizdeki çocuğun konuşmasından korkmayalım. Hayalleri gerçekleştiremezsek sanatını yaparız. Bir şey kazanamazsak üzerimizdeki stresi atmış oluruz. Belki sanatla gençlere de ilham verilmiş olur.