SÖYLEŞİ: MURAT FIRAT

Değerli okuyucularım sizlerle çok özel bir sohbetin yolculuğuna çıkacağız. Gazetecilik mesleğine başladığım ilk yıllardan beri sevgili Reyhan Karaca ile birçok arşivlik röportajlara imza attık. Röportajlarımızın yankısı hala devam ederken, yeni şarkısı “Tam 12’den”le tekrardan gündeme konu olan başarılı sanatçıyla, yeniden keyifli bir sohbet için bir araya geldik. 

“Evrenin bilinmeyen sırlarını merak ediyorum”

Armağan Çağlayan’ın söylediği gibi; “Sadece kendi merak ettiklerimi soruyorum.” 

Peki, Reyhan Karaca hayatta neleri merak ediyor?

Evrenin sırlarını merak ediyorum. Uzun zamandır bunlarla ilgili videolar izliyorum ve kitaplar okuyorum. Evrenin bilinmeyen sırları ve tabii herkesin merak ettiği gibi gelecekte bizleri neler bekliyor.

Reyhan hanım sizinle daha önce “Kelebek ve Umarsız” şarkılarınızda röportajlar yapmıştık. Bana göre gayet güzel çalışmalar olmuştu ama size sormak istiyorum: 3. röportaj teklifimi neden kabul ettiniz?

Galiba sohbet etmeyi seviyorum. (Gülüyor) Bir de sıra dışı sohbetleri seviyorum. Bu röportajında öyle olacağını, sıradan bir röportaj olmayacağını düşündüm ve o sebeple güzel bir röportaj için bir araya geleceğimizi düşünerek kabul ettim. İyi ki de kabul etmişim.

Yeni şarkı “Tam 12’den” dinleyenlerin beğenisine sunuldu! Ve yine güçlü yorumcu Reyhan Karaca, yine çok değerli söz yazarı-besteci Sadettin Dayıoğlu ve yine efsane kliplerin unutulmaz yönetmeni Gökhan Özdemir! Eminim bu üçlüden müzik adına unutulmaz daha birçok önemli çalışmalar gelecektir. Fakat benim merak ettiğim konu şu: Devamlı aynı isimlerle çalışmak tekrara düşmek veya yaratıcılığı öldüren bir süreç olmuyor mu?

90’lı yıllardan beri birçok besteci, söz yazarı ve aranjörle çalıştım. Bunun gerçekten faydalı olduğunu düşünenlerdenim çünkü o sinerji herkesle kolay yakalanmıyor. Bu sinerjiyi hisseder hissetmez, bu ekipten güzel şarkılar çıkacağına emindim. O sebeple iyi bir şey yaptığımızı düşünüyorum. 90’lardaki ekip ruhunu canlandırdığımızı düşünüyorum. Benim için tekrara düşmek aynı insanlarla çalışmak değil, benim için tekrara düşmek aynı şarkıları bir daha bir daha yapmaktır. Çeşitliliği seviyorum yaptığım şarkılarda bu çeşitlilik var. 

Hazırladığınız müziği önce siz beğeneceksiniz daha sonra birilerine dinleterek beğendireceksiniz. O yüzden yaptığım işi kendimden emin olarak, çok beğenerek ve zevk alarak yapıyorum. Tekrara düştüğümü düşünmüyorum. 

“Tam 12’den” şarkısının klibi için 2,5 ay boyunca dans eğitimi aldığınız basında yer aldı. Peki, bu dans eğitiminin fiziksel ağrılarınıza iyi geldiği dedikodusu doğru mu?

(Gülüyor) Amatör olarak daha önce dans etmiştim fakat profesyonel olarak dans dersi benim için olması gereken bir şeydi, çünkü hayatım boyunca daha sert sporlar yaptım. Boks, tenis, pilates gibi o yüzden beden kıvraklığım ve beden oryantasyonum yoktu. Bunu geliştirmek için doğru bir adım olduğunu düşünüyorum. Seçil Demircan’dan bu sebeple dersler aldım. Bununda benim için çok faydası oldu.

“Tam 12’den” şarkısı için Dmc müzik şirketi ile anlaşma imzaladınız. Müzik şirketlerinin şarkının geniş kitlelere ulaşmasındaki etkisi nedir?

Dijital bir çağdayız ve dijital bir çağda olduğumuz için yapılan bütün işler dijitalde yayınlanıyor. YouTube, Spotify ve diğer dijital kanallarda müzik piyasası dönüyor. Tabii ki yüksek trajlı şirketlerle çalışmanın şöyle bir faydası var: onların YouTube kanalları daha geniş ve daha fazla insana hitap ettikleri için özellikle Netd için söylüyorum. Dünya standartlarında bir YouTube kanalı oldu. Bunun şarkıcıya faydası var, daha fazla insana ulaşabiliyorsunuz. Oturmuş bir düzeni olduğu için her şey daha akıcı ilerliyor ama bu güne kadar çalıştığım bütün müzik şirketlerinde çok profesyonelce çalıştık. Hepsinin ben de kıymeti var. Bu bir marketing işi, marketing’de tabii ki birileri önde olacak bunlardan bir tanesi de Dmc, orada olmaktan da gayet mutluyum. Bundan önce Ossi müzikten çıkan şarkımızda çok iyi yerlere geldi. Faydası var ama eksikliği tartışılır yani şirketin büyük bir şirket olması eksiklik veya fayda yönünden tartışılır. Kişiye göre değişir.

“Magazini Sosyal Medya Bitirdi!”

Müzik adına yılda 1-2 single yayınlamak yeterli mi?

90’lardan gelen bir sistem vardı, bu da yılda bir albümdü veya iki yılda bir albümdü. Şimdi hızlı tüketimden dolayı maalesef ki yılda 1-2-3 bazen dört single yapan arkadaşlar bile var. Fakat bu sefer bir kaos yaşanıyor, insanlar bunu algılayamıyor. Hangi şarkı önce hangi şarkı sonra çıktı algılanmıyor, şarkılar çabuk tüketiliyor. Zaten reklam yapacak mecranız daraldığı için bana göre yılda 2 single idealdir. 

90’lardan gelen birçok sanatçı müziği bırakıp kendisine başka bir hayat kurdu. Size göre bu değişimin sebebi nedir?

90’lı yıllarda yirmili yaşlarında olan arkadaşlarımızın birçoğu hesap edersiniz ki hayatının baharını yaşıyor. Evlendiler birçoğu çocuk sahibi oldu. Aslında bu hayatın getirdiği bir akış, şu anda bile gündemde olan arkadaşlarımızın genel çoğunluğu evli ve çocuk sahibi. Ben gıptayla bakıyorum. Hem işini hem evliliğini hem de çocuğunu aynı anda götüren arkadaşlarıma şapka çıkarıyorum. Gerçekten büyük bir iş yapıyorlar, hayatlarında büyük bir yol onlar için ben bunu yapmadım sadece mesleğimle ilgilendim. 

90’lardan gelen sanatçı arkadaşlarımızın 2000’lerin başındaki müzikte olan o kaos ve krizden dolayı birçoğunun başka işlere de yöneldiğini biliyorum. Bu tabii ki 90’lardaki başarıyla da aynı yoldan ilerliyor çünkü o dönem çok iyi şarkı yapmış arkadaşlarımız hala işlerine devam ediyorlar ama orta kısımda kalan 90’ların birçoğu başka işlere yöneldi. Bu tamamen Türkiye’nin ekonomik ve değişen sistemiyle oldu. Herkes müzik yapmak ister ama para kazanamadıkları ve kaosun içerisinde eridikleri için başka yollara ilerlediler. Bunların arasında en şanslı olanlardan birisiyim ve kendi kendime sürekli şükrediyorum. 

O dönemde müzik hayatına başlayıp hala ayakta kalmayı başaran nadir isimlerden birisiniz. Bu başarının sırrı nedir?

Bu bana sürekli sorulan bir soru: “bunun sırrı nedir” gibisinden. En büyük şansım çok iyi bir şarkıyla piyasaya girmiş olmam. Hakikaten Türkiye’nin en iyi şarkılarından bir tanesini seslendirdim. Hala gündemde olan bir şarkıyı seslendiriyor olmak en büyük avantajım. Çok çalışmak, kendimi yenilemek, bilgimin üzerine bilgi katmak, eğitim almak ve okumak kısacası kendimi geliştirdim. O sebeple hala çalışıyorum hala üretiyorum. Kariyerimin üzerine kariyer koymaya ve bestecilik yönümü parlatmaya çalışıyorum. Çalışmadan bu işler olmaz. Bize konservatuar’da öğrettikleri tek şey işleyen demir ışıldardı. Müzik, çalışmadığınız sürece siz terk edecek en büyük unsurlardan bir tanesi, özellikle enstüraman çalmak için söylenir. Tembelliğe gelmez. Müzik çalışmakla ilerler, olduğunuz yerde saymak istemiyorsanız üstüne bir şey katmak zorundasınız.

“O şarkıyı sahnede Reyhan Karaca’dan sakın istemeyin”

90’ların magazini ile günümüz magazinini değerlendirirseniz, size göre fark nedir?

Çağ ilerledikçe magazinde el değiştirdi. Dijital magazin şu anda en fazla görülen... Herkes magazin haberlerini kendi sosyal medya hesaplarından yayınlıyor. Bu yüzden magazinci arkadaşlar mesleklerini yapamaz oldular. Magazinde “el değiştirdi” diyebiliriz, herkes kendi tekeline girdi. Ne isterlerse onu sunuyorlar magazine. Ben arıyor muyum 90’ların magazinini açıkçası çok arıyorum, çünkü beraber büyüdüğüm magazinci dostlarımın birçoğu şimdi başka yerlerde çalışıyorlar. O zaman ki gazeteler magazin programları kalmadı. Devam eden arkadaşlarım hala var, onlarla görüşmeye elimden geldiğince çalışıyorum. Hepsi çok kıymetli insanlar ama şu an dediğim gibi magazin kişinin kendi elinde olmaya başladı. O da sosyal medyanın bize verdiği zararlardan biri bence! Çünkü “magazini sosyal medya neredeyse bitirdi” diye biliriz. 

2015 yılına gitmek istiyorum! Söyleyeceklerim için bana kızar mısınız bilmem ama bana göre hayatınızda ki ikinci dönüm noktanız “Sobe” şarkısı ve o süreçten sonra aldığınız doğru kararlar. Benim merak ettiğim ise 2015 yılında Reyhan Karaca’nın hayatına nasıl bir sihir yapıldı ve bu başarılı süreç devam ediyor.

Teşekkür ederim. Evet, benim için “Sobe” şarkısı hayatımın 2. dönüş noktası. O şarkı için çok çalıştım. Amerikalı bir besteciyle çalıştık, Amerika’da kaydettik ve orada klip çektik. Benim için gerçektende çok büyük bir deneyimdi. Orada bana sihirli dokunuşu, benim çok yakın arkadaşım ve birçok klibimde sanat danışmanlığımı yapan “Isaac Angel”. Bana hazırlamış olduğu imaj, Türkiye dışında evrensel bir görüntüye sahip olmamı sağladı. “Sobe” şarkısını bulup bana getirmesi, çektiğimiz o iddilı klip ve kıyafetler yani çok sıkı çalışmanın ürünü diyebilirim. hatta 1,5 senelik bir çalışmanın eseri o şarkı. O zamanlar benim için çok önemli. Reyhan Karaca’nın bu kadar büyük köşe noktasını dönmesinin en büyük destekçilerinden bir tanesi “Samsun Demir”dir. 

Sanırım müzik dünyasında eşi benzeri olmayan bir olayın rekortmenisiniz! “İki Gözüm” şarkısı ard arda çıkan 3 albümünüzde yer alıyor ve her albümde yer aldığı dönemde radyolarda 1 numaraya kadar çıkıyor. “İki Gözüm” şarkısının hayatımıza giriş hikâyesini ve 3 albümde yer alacak kadar önemli olmasının sebebini merak ediyorum? (Ahhh soruda hata yapmışım :/ hapı yuttum.)

(Gülüyor). “İki Gözüm” şarkısının bir orijinal versiyonu bir de 2007 yılında yayınladığımız, “İmza” albümündeki versiyonu var. 3 versiyon değil, ben yanlış hatırlıyor olabilirim. (Gülüyor) “İki Gözüm” şarkısına ilk yaptığımız düzenleme ile şarkı klipsiz radyolarda zirveye oturmuştu. Genco Arı ile birlikte “İmza” albümünün proje çalışmasını yaparken, benim eski şarkılarımı dinliyorduk ve Genco “Tekrar hazırlayalım, bu şarkı çok güzel” dedi. Şarkının sözleri “Seda Akay”a bestesi ise Selim Çaldıran”a ait. Şarkı ilk çıktığı dönem baya popüler olmuştu ve biz o şarkıya 2007 yılında 2. versiyonunu yaptık. Benim içinde çok özel bir şarkıdır, özellikle 2. versiyonunda rahmetli kardeşimin çok emeği var. O yüzden şarkıyı okuduğum zaman kendimi kötü hissediyorum. Maalesef son zamanlarda şarkıyı sahnede bile okuyamıyorum. Çok sevdiğim bir şarkıyı sahnede okurken kalbim kanıyor ama şarkılarım içerisinde en sevdiklerimden bir tanesi “İki Gözüm”dür. Dinleyici içimden çıkan o ateşi algılaya bildi ki şarkı çok güzel yerlere geldi. 

“Pop müzik dünyasında bir salmışlık var”

Pop müzik piyasasında bir salmışlık var. O 2000’li yıllarda ki rakip olma ruhu ve iddialı çalışmalar gelmiyor. Bunun asıl sebebi nedir?

İlk cümleye katılıyorum. Evet, pop müzik dünyasında bir salmışlık var! 2000’li yıllar çok rakip olma yılı değil, 2000’li yıllar pop müziğin yokuş aşağı koşmaya başladığı yıllar. 2001-2002-2003’lü yıllardan sonra pop müzik hiçbir şekilde üretim yapamadı. Bunda tabii ki çehre değiştirmenin de sancıları vardı. Dijitale dönmenin ilk zamanları, müzik sektörü zor zamanlardan geçti. 

Ekip olma ruhu 90’lı yıllarda vardı. 91-92’li yıllarda başlayan ekip olma ruhu 90’ların sonuna kadar devam etti. 2000’li yılların ikinci yarısından sonra ekip olma ruhu tamamen ortadan kaybolmaya başladı ve iddialı çalışmaların olmamasının sebebi de kısır döngü içerisinde olması. Aynı aranjörler, besteciler, arayışlar, yurt dışından esinlenerek yeni yeni türlerin çıkması ve radyoların bunlara destek vermesi müzik piyasasını büyük bir kaosun içine sürükledi. Melodik yapısı güçlü olmayan sadece kulağa hoş gelen basit melodiler etrafımızı sardı. Bu ne kadar devam eder bilmiyorum.

Geçen hafta bir televizyon programını izlerken duyduğum ve beni oldukça şaşırtan bir konu var! “Radyolar 5 dakika olan şarkıyı çalmaz.” gibisinden… İlk başta inanmak istememiştim ama son dönemde çıkan şarkıların genel çoğunluğuna baktığımız zaman 3 dakika ile 2.30 dakika arasında. Bu konuda sizin düşünceniz nedir?

90’lı yıllarda 5 dakikalık şarkılar bile yaptım. O zamanlar böyle bir şey yoktu, introlar çok uzundu. Bana göre böylesi daha iyi, radyolar böyle tercih ediyor çünkü uzun introların radyolarda dinleyicinin frekans değiştirmesine sebep olduğu söyleniyor. Bu konuya katılıyorum, bence olması gereken 3.10 ile en fazla 3.30 dakika. Benim 2.55 dakika şarkımda var. Tadında bırakmak bence her zaman daha iyi…

Sanatçıların konserlerden aldıkları ücretler açıklandı ve ardından çok sert eleştiriler geldi. MFÖ’nün konserlerden aldıkları ücretler ile yeni çıkış yapmış olan sanatçıların aldıkları ücretler karşılaştırıldı. Peki, 28 yıllık sanat hayatı olan Reyhan Karaca konserlerden ne kadar ücret alıyor?

(Gülüyor). Olması gerektiği kadar ücret alıyorum.

“Reyhan Karaca’dan acı itiraf; anlatırsam ağlarım…”

Yıllar önce evli bir erkeğe aşık olduğunuzu itiraf etmiştiniz. Benim için önemli olan evli bir erkeğe veya kadına aşık olmak değil, benim için önemli olan o insanın evli olduğunu bile bile hayatına girmek. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Aşık olmanın planlaması yapılmaz! Ya aşık olursunuz yada olmazsınız. O açıklamayı yaparken “evli bir adama aşık oldum.” dedim, “Evli bir adamla ilişki yaşadım.” demedim. Bununda altını çizerek söylüyorum. Bu gönüldür, evli bir insana da kalbiniz çarpabilir ama hayata geçirmek önemli olan. Eğer hayata geçirmediyseniz, aklınızı başınıza toplayıp geri adım attıysanız ve benim gibi iyiliğini istediyseniz, kendimde bir kabahat veya suç bulmuyorum. Eğer bir kadını üzseydim ve hayatını zindan etseydim o zaman kendimi affetmezdim ama ben kimseye zarar vermeden sadece aşık oldum.

Ve tehlikeli bir boyuta geldiğinde, ilişki olmaması gerektiğini düşünerek kendimi geri çektim. Kalbimin böyle bir şeye akması ve böyle bir şeye yanması benim kabahatim değil ama bunu suça çevirmek tabii ki kabahat olurdu. Ben o suçu işlemedim.

Sanatçılar topluma örnek olmalı mı?

Herkes adına konuşamam! Örnek olmak isteyen tabii ki örnek olabilir ama ben kimseye örnek değilim. Allah’ımın bana bahşettiği hayatı yaşıyorum. Mantığımla, ailemden aldığım terbiyemle, aldığım eğitimle kendi hayatımı yaşıyorum. Tanınmış olmak birilerine örnek olmak anlamına gelmiyor. Herkes hata yapabilir. Ben kimseye örnek olarak hatlarımı da legalleştiremem, yaptığım iyiliklerle de kimseye o iyiliğin aynısını yapmasını da söyleyemem. Herkes kendi vicdanıyla hayatını yaşar ve kendinden sorumludur. Hayatım boyunca kimsenin sorumluluğunu almadım ve kimseye örnek olmak istemiyorum.

Ona aslında öyle olmadığını anlatır mısın? 

Genelde benimle ilgili “Aslında çok sıcak bir insansın, çok komiksin ama dışarıdan çok mesafeli ve donuk görünüyorsun” derler. Dışarıya karşı mesafeli ve donuğum bunu biliyorum ve düzeltme yönünde bir şey yapmıyorum çünkü bu Allah vergisi bir duruşum ama güvenip tanıdığım zaman o elektriği karşı taraftan aldığım zaman farklı bir insan olabiliyorum. Aslında öyle değil değilim öyleyim. Dışarıdan görülünce soğuk ve mesafeliyim ama içine baktığınız zaman ceviz gibi tatlı bir ruh var, aslında öyle değilim ama böyleyim. 

“Bu Yaştan Sonra Evlenirim, Çünkü…”

Murat’ça sorular…

Anlatırsam ağlarım dediğiniz … konu nedir?

Anlatırsam ağlarım dediğim o kadar çok konu var ki! Hayatımı yazsam roman olurdu ama en yakın zamanda anlatırsam ağlarım dediğim; kardeşimin hastalık süreci. O yüzden düşünmemeye çalışıyorum. Ayrıca anlatırsam ağlarım dediğim; neticeye varmamış aşklar çok var ama aklıma gelen bunlar.

Çoğu kişi öyle biliyor ama aslında doğrusu ...

Çoğu kişi Cem Karaca’yla akraba olduğumu zannediyor ama asıl doğrusu hiçbir akrabalığım yok.

… hatayı yapmasaydım şu an müzik piyasasında şu noktada olurdum.

“Sevdik Sevdalandık” ve “Yaman Olacak” albümlerimden sonra 3 yıl gibi uzun süre müziğe ara vermeseydim çok daha fazla albümüm olacaktı. O dönemde şartlar öyle gösterdiği için 3 yıl sonra albüm yapmıştık. Müzik piyasasında bulunduğum yerden çok memnunum yine bulunduğum noktada olurdum ama daha fazla şarkım olurdu.

Tam o anda ... çok mutlu olmuştum ve heyecanımı tutamamıştım.

19 Mayıs’ta “Sevdik Sevdalandık” albümü çıktığı zaman, her yerde bir anda çalmaya başladı ve inanılmaz mutlu olmuştum. Heyecanımı tutamayıp arabada ağlamıştım, Özgür Aras vardı yanımda. Birbirimize sarılıp sevinçten çığlıklar atmıştık. 

“İmza” albümümden sonra solo albüm çıkarmıyorum. Çünkü …

Çok zaman alıyor! Bir albüm yapmak en az 10 şarkı demek. Ajda Pekkan bile 8-9 şarkı değil 5 şarkıyla albüm olarak çıkıyor. Bu dönemin şartlarında hem maddi hem de manevi olarak zor bir şey albüm yapmak. Bir gün müzik piyasası eski haline dönerse ben de albüm yapmak isterim. 

Birisi beni tanımak istiyorsa … özelliğe sahip olması gerekir.

Samimi, dürüst ve cömert olması gerekir.

Bu yaştan sonra evlenmem çünkü …

Hayır, bu yaştan sonra evlenirim çünkü olgunlaştım, piştim hatta yandı. Yaşadığım tecrübelerden sonra dünyaya daha farklı bakıyorum. Evlenirsem bu yaştan sonra evlenirim.