Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?

Ben Elif Kaynar.1976’da Trabzon’da doğdum.İlkokulu orda bitirip babamın işi dolayısıyla İstanbul’a yerleştik.Ortaokul, lise ve üniversiteyi İstanbul’da okudum.Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden 1998 yılında mezun oldum.İlk görev yerim olan Bursa’nın İnegöl ilçesi Küçük Yenice Köyü’nde öğretmenliğe başladım. İnegöl’de geçen 6 yıllık süre zarfında İnegöl Musiki Derneğinde bestekar “ Erdinç Çelikkol  “ yönetiminde Türk Sanat Musikisi derslerine katılarak “ud” dersleri aldım.2004 yılında evlilik sebebiyle tayinim çıktı ve  İstanbul’a yerleştim.Beykoz Şahinkaya Anadolu Meslek Lisesinde 2 yıl, Acıbadem Ahmet Sani Gezici Lisesinde 7 yıl görev yaptım.2013 yılında halen görev yapmakta olduğum İstanbul Üsküdar Lisesine tayin oldum. Bunun dışında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Bale ve Müzik Bölümünde 3 yıldır Türkçe derslerine giriyorum.Biri 13, diğeri 7 yaşında 2 oğlum var.2014 yılında Binnur Şerbetçioğlu’nun yönetiminde İstanbul Kumpanyası Sanat Akademisinde “Mesleküstü  Tiyatrosu”na başlayarak tiyatro eğitimi aldım. 

Neden Tiyatro? 

Sahnede olmak çok güzel bir duygu. Şairin deyimiyle “İçinizde bir iş görmenin saadeti…”Yeniden doğmak gibi. Bolca seratonin salgılayıp hücrelerine kadar yenilendiğini hissediyorsun.

Tiyatroya ilk adımı nasıl attınız?

"Çocukları özgür bırakmak istiyorum" "Çocukları özgür bırakmak istiyorum"

2014 yılında ilk başlangıç.Fakat yönetmenim, hocam  Binnur Şerbetçioğlu’yla tanışıklığımız daha öncesine, 2009 yılına dayanıyordu.Lisede dersine girdiğim öğrencimin annesi yani velim o dönem, hocamın Koşuyolu  Mahalle Evi’nde tiyatro oyuncusuydu. Ben de okulda tiyatro sevdalısı bir hoca olarak öğrencilerimi her ay iki üç oyuna götürüyorum.Öğrencilerimle çeşitli oyunları sahneleyerek, yönetmenliklerini yapıyorum.Onlara tiyatro zevki aşılamaya çalıştığım bir dönemdi yani.İşte o zamanlar velim ,beni Binnur Şerbetçioğlu’yla tanıştırdı. Aslında ilk kararı o günlerde  vermiştim ama cesaret edememiştim.Tam da olmak istediğim harika bir ortamdı çünkü. Yıllar yıllar öncesinde ilk kez“Bizimkiler” dizisinde “Dilek” rolüyle ve farklı dizilerden de  tanıdığım ve enerjisine, güzelliğine, zarafetine, kişiliğine, insani yönüne  hayran olduğum biriydi zaten kendisi.Sonra cesaretimi toplayıp sosyal medyada gördüğüm bir ilanla kendimi İstanbul Kumpanyası’nda buldum.Hatta hiç unutmuyorum ve her sohbette de dile getiririm cesaretsizliğimi, daha önceden yaşadığım olumsuz bir sahne deneyimini anlatıp hocaya sarıldığımı hatırlıyorum.Gözüme bakarak ,sıkı sıkı sarılıp beni nasıl yüreklendirdiğini, nasıl cesaretlendirdiğini hiç unutamam o gün.Hatta demiştim ki “Hocam, siz beni arada kaynatın.Yeter ki korkumu yeneyim de o sahnede bir kez görünebilme cesaretini kazanayım.”Böylece birlikte çalışmalara başladık.8 aylık bir eğitimden sonra ,ilk oyunumuz “Tiradlarla Yaşayalım” la sahneye ilk adımımı attım. Orada bana Bertolt Birecht’in “Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi” ndeki “Oyun Açıcı” rolünü vermişti.Hem de şaklaban gibi bir şeydi bu rol. Bana öyle uzaktı ki….Ama hayatımın en heyecanlı, bir o kadar da en güzel anlarıydı o anlar. Oyunu  için ilk adım, sahneye ilk  çıkış. Heyecan sıfır ama. Kendime inanamıyorum. Beni gören  40 yıldır sahneye çıkıyor zanneder.O kadar rahatım ki, kendime şaşıyorum,  o hale nasıl gelebildim diye. Bu konuda yönetmenimin  yanında, çok sevdiğim değerli arkadaşım, dostum Psikolog Ercan Ertekin’in de desteğini unutamam.

2.Yıl “Mendilimde Gül Oya” adlı oyun. Orda da büyükanneyle birlikte paylaştığım başrolü  “Cavidan” rolünü verdi bana.Oyunun özellikle son sahnesinde Cavidan’nın büyükannesine isyan edip hıçkırarak ağladığı bölümü unutamam. Oyunun başlamasına dakikalar var. Son bir akış provası yapılıyor heyecandan ölüyorum. Rol gereği bağırarak ağlamam gerekiyor. “Hocam, ne olur yapmayın ben ağlayamam…Günlük hayatta bile hep kontrollüyüm ben. Ağlamam da gülmem  de  ölçüdür benim…” dedim. Beni sarsarak “Seni ben bir ağlatırım, görürsün!” dediğinde ben sahnede bülbül gibi şakımıştım. Oyundaki performansımın güzel olup olmadığını bilemem tabi ki. Ama o kırılma noktasına ihtiyacım varmış demek ki… Hocamın beni sarsıp silkelemesiyle kendime gelmiştim çünkü.

 2 yıl Binnur Şerbetçioğlu’yla, 2 yıl Tarık Şerbetçioğlu’yla, daha sonra da Nida Deniz Şener’le tiyatro çalışmalarına devam ettim.

Tiyatro dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

Hep sahnede olmak isterdim. Müzik, sanırım tiyatro sevdamın  biraz önünde. Şarkı söylemeyi, bir yerde sahneye almayı çok isterdim mesela. Hatta en kısa sürede yapmak istediğim bir şeydir: Sevdiğim Türk Sanat ve Türk Halk Müziğine ait otuza yakın şarkıyı stüdyo ortamında söyleyip kayıt altına almak, kendime anlamlı bir hatıra bırakmak…

Sonra yetenekli öğrencilerden oluşan bir tiyatro topluluğu kurup her sezon onlarla bir oyun sahnelemek . Her ne kadar bunu okul zamanlarında yapıyor olsak da ,okul dışına taşınan daha büyük bir proje kapsamında yapmak isterdim. Böylece imkanı olmayan ama bu işe gönül vermiş kişilere  de destek olmuş olurdum.

Yapmak istediğim çalışmalardan biri de öğretmenlerden oluşan bir tiyatro topluluğu kurmak, çalıştığımız oyunları çeşitli sahnelerde sergilemek…

Her yıl, imkanlarım ölçüsünde bir ülkeyi gezmek. Gezip gördüğüm yerlerle ilgili  bilgi, fotoğraf, ve videolardan oluşan bir arşiv hazırlamak.

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Benim asıl mesleğim öğretmenlik. Bu alanda kendini geliştiren, okuyan, araştıran, inceleyen, gezen, izleyen, seyreden ve gündemi takip eden biriyseniz kimseyle rekabete girmenize gerek yoktur. Kendinizle yarışırsınız. Zaten en büyük denetçiniz öğrencilerinizdir. Hiç gözünüzün yaşına bakmadan siz hak ettiğiniz yere koyarlar. Bu sebepten hep kendinizi geliştirmek durumundasınız. Hele ki muhatap olduğunuz yaş arası 15-18 ise , onlarla ilerlemek zorundasınız. Tiyatro için söyleyecek olursam, bu işi ben amatörce ve  hobi olarak yaptığım için asla haddimi aşmam, büyük laflar etmem, kimseyle de rekabete girmem. İşi ehline bırakmayı tercih ederim.

Tiyatro dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Bence bu soruyu daha büyük ustalara, bu işin duayenlerine, bu tutkuya yıllarını vermiş büyük tiyatro üstatlarına yöneltmek gerekir.

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı  ya da bu işi yapabilmek için sizce nasıl bir eğitim almak gereklidir ?

Tabi ki. Bu işi yapabilmek için yetenek, özgüven, disiplin olmazsa olmaz. Ama eğitim kesinlikle şart. Türkiye’deki alaylı dediğimiz kökten yetişen büyük ustaların bile sonraki zamanlarda eğitimlerini bir şekilde tamamladıklarını görüyoruz. Ayrıca bu büyük  usta oyuncuların, yönetmenlerin, bu işi hakkıyla yapanların, yıllarını bu alanda harcayanların size el vermesi, elinizden tutması, bilgilerini size aktarması ve sizi yönlendirip yüreklendirmesi lazım. Bu, kalıcı olmanız ve saygı duyulmanız açısından çok gerekli…

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Bu farkındalığımı ve bilincimi çok daha erken yaşlarda keşfetmeyi isterdim. Okumaya , gezmeye, izlemeye o zamanlardan başlamayı mesela. Sanırım mükemmeliyetçi kişiliğimi - en sevmediğim ve değiştirmek için çabaladığım yönüm bu-bir kenara bırakıp  daha girişken olmayı, bir çok alanda cesaretli olup kendimi göstermeyi dilerdim. Hassas, duygulu ve duyarlı yapımdan dolayı kafama gereksiz taktığım insanları ve meseleleri gündemime almamayı isterdim .Hak edene hak ettiğinden fazlasını vermemeyi, aldığım karar ne olursa olsun o kararın arkasında durup geri adım atmamayı, arkama bakmadan ilerlemeyi dilerdim.

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Arada sosyal medya diyetleri yapsam da çağımızın yadsınamaz gerçeği bu maalesef. Kontrollü olmaya özen göstererek ben de sosyal medyayı kullanıyorum. Aylık takip ettiğim dergiler var. Gazete almıyorum fakat internet üzerinden takip ettiğim köşe yazarları var. Televizyonla aram pek iyi değil. 10 yılda izlediğim dizi sayısı 10’u geçmez. Çoğunu niteliksiz ve zaman kaybı olarak görüyorum. Youtube benim için vazgeçilmez bir hazine. Geçmişe yönelik izleyemediğim, takip edip bilgilenmek istediğim her şeye anında ulaşabiliyorum ve  bunları zaman buldukça seyredip istifade etmeye çalışıyorum. Bunun beni geliştirmesini seviyorum.

Bugüne kadarki tiyatro çalışmalarınızdan bahseder misiniz ?

Tiyatro çalışmalarımı ben üçe ayırıyorum:

1.si 18 yaşımdan beri hemen hemen her hafta düzenli olarak izlediğim Şehir- Devlet veya Özel Tiyatro oyunları…

2.si Okullarda, her yıl öğrencilerimizle yürüttüğümüz tiyatro çalışmaları, katıldığımız gençlik festivalleri ve projeler…

3.sü bu yıl pandemiden dolayı ara vermek zorunda kaldığımız ama en kısa sürede döneceğimiz sahneye çıktığım tiyatro çalışmaları…

Bunun dışında,  her ay bir tiyatro sanatçısını okulumuza davet edip onları  öğrencilerimizle buluşturuyorum. Hem bu çok değerli oyuncuları yakından tanıma fırsatları oluyor hem de tiyatroya ve oyunculuğa ait merakları giderilmiş bulunuyor. 

Hangi oyunlarda yer aldınız ?

Tiratlarla Yaşayalım (Arturo Ui’nin Önlenebilir Yükselişi, Yedi Kocalı Hürmüz, Dün- Bugün- Yarın, Romeo ve Jüliet, Jan Dark, Medea, Keşanlı Ali Destanı…..gibi oyunlardan derlemeler.

Mendilimde Gül Oya

Diyaloglarda Kadınlar Var (Malın Gözü, Kanlı Düğün, Madonna…gibi oyunlardan derlemeler.)

Sekiz Kadın (Çeşitli sebeplerden ötürü, oyunun büyük bir bölümü hazır olmasına karşın sahnelenemedi.)

Kocamı Gömme Töreni ( pandemiden dolayı sahnelenemedi.)

İyi oyunculuğu nasıl tarif edersiniz ?

Disiplinli, özgüvenli, çalışkan, takım ruhu olan, egosuna yenilmeyen, sorumluluk bilinci olan,eleştirilere ve gelişmelere açık, kendini özellikle de bu alanda yetiştirmiş biridir diye tarif ederim.

Müzikle ilgili çalışmalarınızdan bahseder misiniz ?

1998-2004 yılları arasında Bursa İnegöl’de  ünlü bestekar Erdinç Çelikkol yönetiminde musiki dersleri aldım. Trt’de de dahil olmak üzere birçok programa çıktık. Ud dersleri aldım. Fakat İstanbul’a  gelince evlilikle birlikte çocuklar olunca müzikten ayrı kaldım. Fakat çeşitli mekanlarda sahne alan arkadaşlarımla mini düetler yaptım. En kısa sürede de stüdyo ortamında sevdiğim şarkılardan oluşan bir kayıt yapmayı planlıyorum.

Dijital bir dönüşüm yaşanıyor bu hayatın her alanını etkiliyor. Bunun sizce tiyatroya ve müziğe etkisi nasıl ? 

Şu an pandemiden ötürü eğitimler, seminerler, toplantılar, devletler arası müzakereler , görüşmeler, anlaşmalar her şey sanal ortamda yapılıyor. Bu süreçte aynı durum  pek tadı olmasa da konserler ve oyunlar için de geçerli maalesef.

Boş zamanlarınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Pandemiden önce düzenli olarak  konsere, tiyatroya, birçok etkinliğe giderdim. Arkadaşlarımla sohbet saatlerimiz olurdu. Sevdiklerime zaman ayırır, onları mutlaka ziyaret ederdim. Yeni yerler keşfedip gezerdim. Her anımı dolu dolu yaşardım. Haftada iki gün yüzerdim. Fakat şimdi bunlar salgın nedeniyle imkansız. Bu süreçte  günde bir saat  de olsa yürüyüş yapmaya çalışıyorum .Kendi imkanlarımla da olsa  sporu ihmal etmiyorum. Her akşam en az bir saat kitap okumadan uyumuyorum. Okuyamadığım kitapların sesli versiyonlarını dinliyorum. Çocuklarımla vakit geçiriyorum. İzlemek istediğim belgeseller, filmler, diziler, programlar var. Onları fırsat buldukça  seyretmeye çalışıyorum.

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Bu soruyu hakkıyla cevaplayabilmem için Sinemanın 1001 filmini izlemiş, piyasadaki ve dünyadaki birçok kitabı okumuş olmam lazım. Ama yine de yanıtlayayım: Bir dolu var aslında. Ama en son okuduklarımdan bahsedersem...Hakan Günday’ı maalesef ki birkaç yıl önce keşfettim. En son“ Daha” adlı kitabını okudum . Her yönüyle hayran kaldım.Tek kelimeyle şunu söyleyebilirim: Muhteşem ..Sakıncalı bölümlerinin olmadığına inansam küçük büyük gördüğüm herkese tavsiye ederdim .Çok klasik belki ama Dostoyevski’nin “Suç ve Cezası” na ,Elif Şafak’ın sadece “Aşk” kitabına, Ferhan Efeçınar’ın “Kuantum Sıçraması” sına bayılmıştım. Fimlerden “ Black” /orijinali ama) Amir Khan’ın “Üç Aptal”, “Her Çocuk Özeldir” filmleri, Julia Robert-Richard Gere’in “Pretty Woman” , “Hayalet”…gibi daha bir dolu sayabileceğim filmler , ilk aklıma gelenler….

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Zorlukları olsa da, şu anki kendimden ve konumumdan hoşnutum. Yukarıda saydığım hayallerimi elimden geldiğince ve imkanlarım ölçüsünde gerçekleştirmek, gelecekteki hedeflerim arasında. Açıkçası; öyle  büyük ve  beylik planla da kurmuyorum geleceğe dair. Şairin dediği gibi 1 saniye sonrasının bile garantisi olmayan insanoğullarıyız. Ölüm her an bizimle. Bunu her daim hatırlayarak,  yaşadığım her dakikanın kıymetini bilip ömrümü sevdiklerimle tamamlamak, sanırım en anlamlı planım olur.  Çocuklarımın iyi eğitim almış , mutlu bireyler olması, sevdiklerimle geçirilmiş huzurlu ve  sağlıklı yıllar , gerçekleştirilmiş hayallerim en değerli hazinem olacaktır.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Röportaja verdiğiniz emek ve bu alandaki çalışmalarınız için sonsuz teşekkürler…Başarıyla daim olması dileğiyle…

Röportaj : Cengizhan KAYA