"Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına her zamankinden daha çok ihtiyacımız var"

Dr. Şebnem Şahin ile Birleşmiş Milletler’in 75. yılına özel röportaj

Birleşmiş Milletler bu sene 75'nci senesini kutluyor. Uluslararası İlişkiler okurken kitaplarda gördüğümüz Birleşmiş Milletler’in Genel Merkezinde şimdi meslek gereği takip ediyor, Genel Kurulu sizlere 3 senedir aralıksız aktarmaya çalışıyorum. Bu sene malum pandemi olunca tüm etkinlikler gibi BM de online gerçekleşti. Geçen sene mezun olduğum Bay Atlantic Üniversitesi’nde aldığım derslerden biri “Küresel Politikalar ve Uygulamaları” dersiydi. Ağırlıklı olarak Birleşmiş Milletleri’in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına odaklanmıştık. Bu dersin en önemli kazanımı değerli hocam Dr. Şebnem Şahin’di. Boğaziçi’den mezun olan Dr. Şahin, Sorbonne’da Ekonomi alanında doktora yapmış. Daha sonra OECD, Dünya Bankası’nda ekonomist olarak çalışmış ve şimdi de Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) bünyesinde önemli projeler gerçekleştiriyor. Şebnem Hocam ile Birleşmiş Milletler’in 75. yılını, 17 maddelik Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından yaptığı projelere kadar her şeyi konuştuğumuz röportajımız.

Röportaj: Anıl Sural

Fotoğraf: Rona Doğan

Önce Vatan Gazetesi Washington DC

Şebnem Hocam öncelikle Birleşmiş Milletler’in (BM) amacı nedir?

İkinci Dünya Savaşının hemen ardından, dünya barışını ve güvenliğini korumak amacıyla küresel refahı hedefleyen ve uluslararası ekonomik işbirliğini destekleyen bir kurum olarak kuruldu. 1945’de hazırlanan BM Antlaşması, kurumun varoluş nedenini açıklayan ve uluslararası ilişkilerde kuvvet kullanılmasını evrensel düzeyde yasaklayan bir metindir. Geçtiğimiz 75 yılda BM’nin üye sayısı 50’den 193’e yükselmiştir.

BM bu sene 75. yılını kutluyor... Neler söylemek isterseniz?

Öncelikle, BM’nin 75'nci yaşında, BM Genel Kurulu’nun başında bir Türk’ün, Sayın Volkan Bozkır’ın seçilmiş olmasından son derece gurur duyuyorum. Tarih boyunca savaş, doğal afetler gibi konularda olduğu gibi COVID-19 salgını yüzünden yaşadığımız zor günlerde, uluslarası işbirliği ve acil yardım projelerinde BM başı çekmekte. BM ekipleri gıda, malzeme, sağlık hizmetleri ve para yardımını dünyanın en ücra köşelerine ulaştırmakta. Unutmayalım ki Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası gibi kurumların savaş, yoksulluk veya hastalık yüzünden ulaşamadığı Yemen, Somali gibi yardıma ihtiyaç duyan ülkelere BM ekipleri yardım götürmektedir. Özellikle günümüzde küresel anlamda yoksulluk, açlık ve savaşlarla baş edilebilmesi için BM’ye ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı yani UNDP’den bahsedebilir misiniz?

BM bünyesindeki, sürdürülebilir kalkınma konularında uzman kurum UNDP'dir. 170 üye ülkesi var. 2030 gündemi ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA) başta olmak üzere pek çok küresel programa liderlik ediyor. Hükümetler, Sivil Toplum Kuruluşları, üniversiteler ve diğer araştırma kurumları, özel sektör ile el ele vererek kapsayıcı ve sürdürülebilir büyüme, kapsayıcı ve demokratik yönetişim ve iklim değişikliği ve çevre konularında çalışır. Gelişmekte olan ülkelerde, hükümetler ile bağış yapan ülkeler ve diğer (IMF, Dünya Bankası gibi) kalkınma kuruluşları arasındaki koordinasyonu da yürütür.

Siz BM’de ne yapıyorsunuz Şebnem Hocam?

UNDP’de ekonomik modelleme konusunda uluslararası danışman, kıdemli uzman ve takım lideri olarak çalışıyorum. Zamanımın çoğunda BM Kalkınma Programının Afganistan Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları Platformu için çalışıyorum. Afgan hükümetinin ekonomik programları ile sürdürülebilir kalkınma hedeflerine nasıl ulaşacağı, COVID-19, doğal afetler karşısında bile bu hedeflere nasıl bağlı kalabileceği ve finansman sağlayabileceği konusunda raporlar hazırlıyorum. Mesela bu sene Mart ayından beri pandeminin Afgan ekonomisi üzerindeki etkisini araştıran ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerininden ödün verilmeden ekonomiyi nasıl rayına oturabileceği konusunda 4 ayrı rapor kaleme aldım. Takım lideri olarak değişik konularda son derece deneyimli, hem Afgan hem yabancı uzmanlardan oluşan bir ekip ile çalıştım. Bu çalışmalar, Kasım ayında yapılan uluslararası zirvede sunuldu ve tartışıldı, sonuç olarak zengin ülkeler Afganistan’a gelecek sene için 3.3 milyar dolar hibe sözü verdiler. Bu çeşit modelleme ve analitik çalışmalar, hükümetlerin kısa, orta ve uzun vadedeki programlarında ne kadar gerçekçi ve kararlı olduklarını göstermeye yardımcı oluyor. IMF ve Dünya Bankası’nın yardım paketleri ve projelerinin uygulanmasına destek oluyor.

BM’den önce OECD, Dünya Bankası, Sorbonne gibi çok değerli yerlerde görev aldınız. Bahsedebilir misiniz?

2004’de Sorbonne’dan ekonomi konusunda doktoramı aldıktan sonra, Paris’te OECD (Uluslarası Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’nde) ekonomist olarak çalışmaya başladım. Küresel modeller geliştirerek, OECD ülkelerinin 2030 yılına dek sürdürülebilir kalkınma ve iklim değişikliği konularında ne gibi zorluklarla karşılaşacaklarını, ekonomik önlemler ya da yasal düzenlemelerle bunların üzerinden nasıl gelebileceklerini, bu amaçla uygulanabilecek her tedbirin kar-zarar analizlerini yaptım. 2006 yılında bu çalışmalarımı uluslararası bir konferansta sunarken, Dünya Bankasından teklif aldım ve Amerika’ya geldim. 2006-2018 yılları arasında Dünya Bankası Washington Genel Merkezinde kıdemli ekonomist olarak çalıştım. Uluslararası ticaret ve kalkınma ilişkisi, mülteciler ve emek piyasaları, doğal afetlerin orta ve uzun vadede ekonomiye etkisi gibi konularda dünyanın dört bir yanındaki gelişmekte olan ülkeler için çalıştım. En uzun üzerinde çalıştığım bölüm de Güney Asya oldu. Türkiye Yeşil Büyüme Raporu, AB – Türkiye Gümrük Birliğinin Geriye Dönük Değerlendirmesi gibi raporları hazırlayan ekiplerde de yer aldım.

Yüksek Lisans yaparken sizden ders alabildiğim için çok şanslıyım. Derste Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına odaklanmıştık ama siz okuyucularımıza 17 hedefin amacından bahsedebilir misiniz?

Küresel Amaçlar olarak da adlandırılan bu amaçlar 2030 yılına dek, dünyayı ve insanlığı korumak, insanların refah düzeyini arttırmak ve yoksulluğu ortadan kaldırmak için üye ülkelerin bir araya gelerek hazırladığı detaylı bir uygulama planıdır.

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları 17 maddeden oluşmaktadır. Bu 17 amaç birbirleriyle bağlantılıdır ve birbirlerini tamamlar. Mesela (SKA 1) yoksullukla savaşta hedeflenen başarı, sürdürülebilir ekonomik büyüme ve istihdam, ekonomik eşitlik, iklim değişikliğinin yavaşlatılması, sulh ve adalet gibi hedeflerde kat edilen ilerlemeye sıkı sıkıya bağlıdır. SKA’lar arası bu ilişkiler 167 alt hedefte betimlenmiştir. SKA'lar, BM üyesi 193 ülkenin küresel refah ve sürdürülebilirlik için birlikte çalışmayı taahhüt ettikleri son derece önemli bir yol haritasıdır.

Hangi ülkelerde bu 17 amaç için çalışmalar var?

BM’e üye 193’de SKA’lar üzerine çalışmalar var. Tahmin edebileceğimiz gibi, ekonomik refahın yüksek olduğu ülkeler kendi kaynaklarından, Afganistan, Yemen, Somali, Suriye, Libya gibi savaşın ya da yoksulluğun ön planda olduğu ülkelerde bu çalışmalar hibe ve yardımlarla sürdürülüyor. Bu tip ülkelere bağışta bulunan ülkeler genelde BM’in liderliğinde düzenli olarak toplanarak, SKA konusunda atılan adımları inceleyip, bağış paketini sürdürüp sürdürmemeye karar veriyorlar.


SKA'nın 17 amacından hepsi birbirinden önemli fakat siz derste sorardınız, sizce ilk 3 amaç hangisi ve neden olmalıdır diye?

Öncelikle derste konuştuklarımızı unutmamış olmana çok sevindim. Bence SKA 1 (Yoksulluğa tüm biçimlerinde ve her yerde son vermek), SKA 2 (Açlığa son vermek) ve SKA 16 (Sürdürülebilir kalkınma için barışçıl ve kapsayıcı kurumlar tesis etmek) ekonomik refaha giden yolun olmazsa olmazları. İlk ikisi tabii ki insan neslinin ayakta kalması için şart. Diğerinin yokluğu ise yüzyıllar boyu sürdürülebilir, kapsayıcı büyüme konusunda atılan adımların bir anda yok olmasına yol olabiliyor. Ülkeleri açlık, sefalet ve savaşın ortasına atıyor.


Su savaşları eskiden hayal geliyordu ama şimdi görünce aslında yakın zamanda su için savaş bile çıkabilir diyoruz. Sizin yorumunuz nedir Şebnem Hocam?

Evet maalesef. İklim değişikliği ile de ilgili olarak, artan kuraklık ve sel felaketleri hem zengin, hem fakir ülkeleri gün geçtikçe daha çok etkiliyor. Ya altyapı eksikliği, ya da baraj ve su kanallarının harap durumu doğal etkenlerin de ilerisinde afetlere yol açıyor. Ülkemizin içinde bulunduğu Orta Doğu’da bu sorun gitgide kritik hale geliyor. Benim uzun yıllar çalıştığım Güney Asya ülkelerinde de durum aynı. Hindistan ve Pakistan arasında Endüs Antlaşması 40 yıl önce imzalanmış. Dünya Bankası’nın garantör olduğu bu anlaşma bu iki ülkeden geçen ortak nehirlerin nasıl kullanılacağı hakkında. Gün geçtikçe bu anlaşma da anlamını yitiriyor, iklim değişikliğinin etkisi altında nehirler gitgide kuruyor. Ne Pakistan’ın ne de Hindistan'ın ihtiyaçlarını karşılıyor. Hindistan ve Bangladeş arasında da benzer bir anlaşma var. Hindistan’ın kontrolündeki su kaynaklarının vanalarının bir gün ansızın kapanması Bangladeş’in en büyük korkusu. Bu tip ülkeler arası gerginlikler bir kez daha BM’in bütün insanlık adına savunduğu “barış, güvenlik ve sürdürülebilir kalkınma” prensiplerinin önemini bize hatırlatıyor. Aynı zamanda bu konuların tartışılıp, barışçıl bir şekilde çözüme kavuşturalabileceği tek küresel kurum olan BM’in önemini de...

Son olarak BM ile ilgili gençlere mesajınız nedir...

BM’in misyonunu belirleyen “Barış, güvenlik ve sürdürülebilir kalkınma”  prensipleri gelecek nesillerin yaşamı bekleyen dünyayı da belirleyecek...

Az önce belirttiğimiz gibi SKA’lar gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakabilmek için bugünden doğru seçimler yapmak amacını güdüyor. Gençlere mesajım bu prensipleri çok iyi anlamaları ve 169 alt hedefin hayata geçirmek için yapılan çalışmalara dört elle sarılmaları, katkıda bulunmaları.

“Bu konuda ben ne yapabilirim, daha iş güç sahibi bile değilim” şeklinde şüpheleri varsa, senin yaptığın gibi yapıp en azından “Küresel Politikalar ve Uygulamaları” konusunda bir derse kayıt olmaları... Şaka bir yana, öğrencilerimden de gördüğüm kadarıyla gençler BM’nin bu çalışmalarına müthiş hassasiyet gösteriyor. Ben kendi adıma gençlerden çok umutluyum.