Üsküdar Gemisi (72) Faciası...

1 Mart 1958 tarihinde Türk Denizcilik tarihinde Ertuğrul Gemisi faciasından sonra İzmit Körfezi’nde gerçekleşir... 

Sevgili okuyucularımız bu sene Türkiye’de birçok ülkede  hayat bularak ses getirecek sinema filmi hazırlığı içinde olan saygıdeğer yönetmen Yunus Güntürk ile yakında çekimlerine başlayacakları  “Denizden Gelen Çığlık” sinema filmi hakkında yaptığım röportaj söyleşini sizinle paylaşmak istiyorum...

Yunus Güntürk kimdir? Siz tanınmış bir yönetmensiniz fakat tanımayanlara sizi nasıl tanıtırsınız? 

Aslen Samsunluyum. 1960 doğumlu olup yaşamımı İstanbul - Üsküdar'da sürdürmekteyim. Uzun yıllar Yapımcılık ve Yönetmenlik yaptım. Medya dünyasında bir çok belgesel ve programa imza attım ve çok sayıda ödüllerim oldu. Naçizane sanat ve medya dünyasında elimden geldiğinde başarılar kazandım ve halende devam ediyorum. Son zamanlarda oldukça ilgi gören ulusal bir kanal Belgeseli Yumelant Film'in hazırladığı "Akılda Kalanlar" ile ekranlarda seven takipçileri ile yayında oldum. Söyleyeceklerim şimdilik bunlar hayatın içinde vücut bulma çabama her geçen gün yenilerini eklemeye devam edeceğim...

“Denizden Gelen Çığlık” adı bile enteresan. Sinema filminiz nerede ve ne zaman çekime başlıyor? Sinema ve facia hakkında sinema severlere bilgi verebilir misiniz? 

Kültür Bakanılığı’ndan onay aldığımız sinema filmimizin çekimleri  facianın geçtiği yer olan İzmit ve Körfez’de Kasım ayında çekilecek...

Elbette...konuyu uzun zamanlardır hem arşivsel hem de bizim için araştıran duayen kişilerden aldığım bilgileri okuyucularınıza anlatmak isterim. 

Üsküdar Gemisi, Şirket-i Hayriye’ye geldiğinde 2 metre 75 cm. sualtı, 2 metre 35 cm. suüstü yüksekliği olan 140 kişilik bir nehir gemisiydi. Haliç Tersanesi’nde geminin bu özellikleri hiç göz önüne alınmadan su altı kesimi yüksekliğinde bir 2. Kat daha gemiye ekleniyor. Kıç (arka) tarafı uzatılıyor. Bunun üstüne de Kaptan Köşkü diye 16 vida ile tutturulan 4 direk ve etrafı kontraplak çakılarak yapılan bir yer yaratılıyor. Kaptanın çıktığı merdivenlerden yolcular da yukarı çıkarak, Kaptan Köşkü’nün bulunduğu düz alanda etrafı seyrederek yolculuk yapıyorlar. Denizde durmaması için her türlü olumsuzluğun gemi üzerinde gerçekleştirilmesi için ortam da oluşturulmuş. 

Köhne gemi fırtınanın yönüne göre poyraz kuvvetli eserse Gölcük’te iskeleye bağlanıyor ve yolculara arızalı deniyor. Eğer kuvvetli lodos varsa gemi İzmit’te kalamayacağı için yine Gölcük’e çekilerek bekletiliyor. 

1 Mart 1958 günü de meteoroloji bir fırtınanın geleceğini bildiriyor ve geminin yolcu almadan Gölcüğe gitmesini gemi kaptanına bildiriyor. Ama gemide çok sayıda yolcu saat: 10:00’dan itibaren gemide yerini almış ve oturmuş oluyor. Öğrenciler 12:30’da okuldan çıkıp, gemiye ulaşacaklar, karşı kıyıda hiçbir banka olmaması nedeniyle; İzmit merkezde alış-verişlerini yapıyorlar ve gemiye biniyorlar. Esnaf çuvallarla alış-verişini yapmış ve gemiye yüklemiş. 11:00-11:30 arası gemi yolcu ve yük ile doluyor. O gün gişeden kesilen bilet sayısı 374 tane (pasolu öğrenciler ve abone) yolcular var. Maalesef bu yolcuların sayısı belli değil.

Şirket-i Hayriye yetkilileri ile kaptan arasında şöyle bir konuşma geçiyor:

“Kaptan hemen kalkmalısın” diye bir talimat veriliyor. Kaptan da içeride yolcuların olduğunu ve onları indiremeyeceğini bildiriyor.Yolda fırtınaya yakalanma ihtimalinin ve tehlikenin olduğunu bu insanların canına kast etmek istemediğini bildiriyor. Fakat ne çare derhal yola çıkması emri veriliyor. 13:00’da kalkması gereken vapur 12:45’de aldığı emir ile yola çıkıyor. Öğrenciler ve yetişemeyen yolcular sahilden vapurun arkasından bakıyorlar. Kalktıktan 5 dk. sonra fırtına şiddetleniyor. 15 dakika içinde 95 kilo metre hıza ulaşıyor ve daha yolun ortasına gelmeden kaptan vapurun imdat sirenlerini çalmaya başlıyor. Akabinde derhal  Donanmadaki gemilere yardım çağrısında bulunuyor. Akıllıca bir yöntem deneyerek gemiyi lodosa doğru cepheden girdiriyor. Rüzgar geminin iki tarafından gidiyor fakat bir kaç dakika sonrasında 4 direk ve 16 vidanın tuttuğu Kaptan Köşkü kaptan ile birlikte denize uçuyor. O facia anında geminin cephesi lodos ile karşı karşıya kalıyor ve kaptanın da olmaması sebebiyle 1,5 dakika içinde denizin dibine gidiyor. Kurtarma gemileri yardıma geliyor fakat insanlar denizin üstünde olduğu için pervaneli gemiler kurtarmayı gerçekleştiremiyor. 

Maalesef fırtınanın çok şiddetli olması nedeniyle kurtarma gerçekleştirilemiyor. Sahile vuran cesetler ve henüz ölmemiş olan yolcular sahilden alınıyor ve hastanelere götürülüyor. Maalesef sonuç alınamıyor onlarda ölüyor...

“Denizden Gelen Çığlık” adını verdiğimiz Üsküdar Gemisi faciası tarihe Körfezin En Kara Günü olarak geçiyor...

Yapmış olduğu çalışmalar nedeniyle bana yardımcı olan saygıdeğer ÇEKÜL Kocaeli Temsilcisi Başkanı Numan Gülşah beye ve yetkililere şükranlarımı sunuyorum...

Sayın Güntürk inanılmaz bir vaka...Bir sorum olacak Kaptan’a ulaşılabildi mi? Kaptan’ın adı nedir? 

Kaptan ile ilgili konuyu da anlatmak isterim. 4 direk 16 civatadan oluşan Kaptan Köşkü içinde kaptan ile uçunca başından ağır yara alıyor ve denizin derinliklerinde kayboluyor. Kaptan Mehmet Aşçı’nın cesedi 14 gün sonra balıkçı ağlarına takılı vaziyette bulunuyor. 14 gün boyunca kaptanın cesedinin bulunmaması üzerine İzmit’te bir dedikodu çıkıyor ve bütün körfeze yayılıyor. “Kaptan kendini kurtardı ve yolcuları öldürdü” diye...yakınlarını kaybedenler kaptanın Karamürsel’deki evini taşlıyor ve eve girip aileyi tartaklıyorlar. Çok acıdır ki en sonunda 8 Mart 1958’de evi de yakıyorlar...bu olay üzerine Deniz Jandarması aileyi Karamürsel’den Hereke’ye taşıyor ve buradan da amcalarının yanına Üsküdar’a geliyorlar. Kaptanın balıkçılar tarafından cesedi bulununca askerler el koyup cesedi alıyorlar ve olay çıkmasın diye akşam üzeri bilinmeyen bir yerde defin ediyorlar. 

Ayrıca şu detayı da eklemek isterim. 

Nedir? 

Son Havadis ‘in yazarı Bedii Faik Ahiret’ten Mektup diye bir yazı yazıyor. Kaptanın ağzı ile ben bu kadar yolcu ve fırtına ile gemiyi kaldırmak istemedim. Bana gelen emir ile “kaldırın” dediler ve ben gemiyi kaldırmak zorunda kaldım. O kadar yolcuyu da ben bindirmedim. Ama sorumlular arasında tek sorumlu ve suçlu benim!..

Sayın Güntürk dinler ve yazarken duygularım beni aldı götürdü...kafamda tonlarca soru ile...

Muhakkak seyircilere verilmek istenen bir mesaj vardır. Açıklar mısınız? 

Denizden Gelen Çığlık sinema filmi bilinmeyen kapalı kapılar arkasında kalan konuyu seyircilere düşündürtecek ve onlarda bu faciaya dair araştırma yapacaklar...mesaj yine kendilerinde...

Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?

İnanılmaz detaylar var tabii ki...artık seyircilerimiz sinema filminde birçok bilinmeyene ulaşacaklar. Yetkililerden bir tek isteğimiz var Kaptan Mehmet Aşçı’nın sembolik bir mezarının İzmit merkez’de yapılması...

Bu sinema Filmi YUMELENT FİLM tarafından çekilecektir.. 

Yapımcı ve Yönetmen:Yunus GÜNTÜRK 

Sayın Güntürk 2017 senesinin ses getirecek sinema filminiz hakkında zaman ayırarak bilgi verdiğiniz için teşekkür ederim... 

Başarı dolu çekimler dileğiyle... 

Herşey gönlünüzce olsun...