Her hafta olduğu gibi bu hafta da Aziz Karataş ile Bir Çay Söyleşisi adlı köşemizde çok değerli bir konuk aldık. Bir yapımcının reyting, izlenme uğruna yaptıracağı saçmalıklara karşıyım diyen ve bir filmin ya gerçek bir hikâyesi olmalı, ya da gerçek bir hikâyeden kurgulanması gerektiğini savunan başarılı yönetmen ve senarist Burak Akan ile şimdi kahvelerimizi yudumlarken koyu bir sohbete koyuluyoruz…

Merhabalar Burak Bey bizler sizi tanıyoruz zaten. Tanımayanlar için kısaca kendinizden bahseder misiniz?

En zor soruyla başladın röportaja. (Gülümsüyor)  Kısaca kendimden bahsetmem gerekirse Sinemaya âşık, gönül vermiş bir adamım. Yazmayı, üretmeyi seven hayal dünyasına yön veremeyen biriyim. Tüm insanların eşit olduğuna inanan, herkesi ayırt etmeden seven sosyalist bir insanım.

Türkiye standartlarının üzerinde bir filme imza attınız “Koruyucular” diye. Bu filminizle başlamak istiyorum. Hangi insanların, nasıl muhitlerin öyküsü bu anlatmakta olduğunuz?

İnsanlar, muhitlerden ziyade bir evren öyküsü bu. Müslümanların, Hristiyanların,Yahudilerin her dinden insanın kendinden bir şeyler bulabileceği bir hikâye. Dizinin ismi Koruyucular fakat asıl adı Kutsal Kâsenin Koruyucuları. Hz.İsa’nın çarmıha gerilişiyle başlayan, günümüze kadar ulaşan bir hikâye.7 farklı özel gücü olan karakterlerin kutsal kâseyi şeytana karşı koruma hikâyesi.

Oyuncu seçiminden bahsedebilir miyiz? Bilinen oyuncularla daha evvel hiç görmediğimiz oyuncuların bir arada. Neye göre seçtiniz oyuncularınızı?

Ben projelerimde ünlü ve noname olarak ayırmadımhiç bir zaman oyuncuları. Gerçekten o role kim uyuyorsa kafamda bu kişihiçeğitimalmamış deneyimsiz biriside olabilir fark etmiyor benim için. Yönetmen olarak vazgeçemediğim tek oyuncum Burak Hakkı. Çünküadamı hangi role yazsanız hakkını fazlasıyla veriyor.

Dizinin son hâli, hayal ettiğinizle denk mi?

Hemen hemen. Mekânlar,kostümler,casting her şey tam istediğim gibi.  Fakat itiraf etmeyelim daha fazla efekt olan sahneler vardı. Birçoğunu çıkarttım.  İstediğim gibi olmadıefektler.

Diziyi görücüye çıkarmanın geri dönüşlerini henüz almadınız, o duygulanımı yaşamadınız biliyorum, ama diziyi yapmayı sürdürmek istiyor musunuz? Yoksa bu oluşuna bırakmayı tercih ettiğiniz bir şey mi olacak?

Ben hiç bir zaman diziden yana olmadım. Bağımsızsinemayı destekleyen bir yönetmenim. Film çalışmalarına ara vermeden devam edeceğim.  Aralık ayına kadar çekimlerini bitirmem gereken 3 filmim var. (Gülümsüyor)

Gündelik hayat akarken siz, haftalarca anlatmak istediğinizhikâyenin anlatıcısı olarak sete gittiniz, Kurgun olanı yaratma safhasında, birçok “reel/ rasyonel” koşula maruz kaldın. İki hikâyeyi eşzamanlı oluşturmak nasıldı? Neler hissettirdi?

Paha biçilemez. Bazen setler ve gerçek hayatı birbirine karıştırabiliyorsunuz. Bu da işinizin cilvesi.

Artık tamamıyla bağımsız sinemaya yöneldiğinizi söylediniz. Peki, el yordamıyla bulduğunuz, bulamadığınız, bulup heybenize koyduğunuz yahut yaptıktan sonra pek de hoşlanmadığınız şeylerden bahseder misin bize biraz?

Ben bir film yapılırkenhikâyeme, oyuncularıma, mekânlarımakarışılmasına karşıyım. Bir yapımcının reyting,izlenme uğrunayaptıracağısaçmalıklara da karşıyım. Bir filmin ya gerçek bir hikâyesiolmalı, ya da gerçek bir hikâyeden kurgulanmalı bence. Günümüzdeki yapımların birçoğu yurt dışı projelerin ismi değiştirilip seyirciye yansıtılma hali.

Türkiye’de yapılan sinemayı, devinen sinema camiasını ve sinema platformlarını nasıl buluyorsunuz? İnternet üzerinden dönen bilgi akışını, sinema sayfalarını, yazılıp çizilenleri takip ediyor musunuz?

Türkiye’de sinema her gün gelişmekte.  Daha da gelişeceğine inanıyorum. Ya da temenni ediyorum. Yurt dışında adamlar milyon dolarlara istediği filmleri çekebilirken biz burada minimum bütçelere mükemmel işler çıkartmakla mükellefiz. Sinema sayfalarını olabildiğince takip etmeye çalışıyorum. Yeterince fazla sayfa yok zaten.  Bir elin parmaklarınıgeçmiyor.Orada da herkes yapıcı olmak yerine sadece birbirini eleştiriyor. Oysaki her film güzeldir. İzlemesini bilene.

Bir sinefil olarak listenizde en başta duran “ilk filmi sormak istiyorum size…

Esaretin Bedeli.

Define filminizin çalışmaları da başladı. “İndiana jones’e rakip olacak” sloganı oldukça iddialı bir tanıtım cümlesi. Nedir filminizi diğer filmlerden farklı kılan unsurlar?

Türkiye’de bu tarz filmler maalesefyapılmadı veya yapılamadı.Amacım her zaman yapılmayanı yapabilmek ve seyirciye gerçek filmle izletebilmek.Senaryomuza çok fazla güveniyorum. Vizyona girdiğimde neden iddialı girdiğimizi herkes anlayacak.

Bu yıl yapacağınız başka hangi filmprojeleriniz var?

Mayıs- Haziran gibi define filmini bitirip bu yılkı asıl amacım olan fantastik filme yoğunlaşmak istiyorum. “Seyit Meytatorun” ve “7 Cin Padişahı”.Korkudan ziyade “Yüzüklerin Efendisi”tadında fantastik bir proje olacak.

Çok ses getiren Uğur Arslan’ın sosyal sorumluluk klipi de imzanı taşıyor. Pandemide sıkıntı çeken tüm ünlüler yer aldı bu klipte. Bu sizin için nasıl bir tecrübeydi?

Ben video klip yönetmeni değilim. O yüzden sinema tadında bir hikâye oluşturarak çektimklipi.Hem çok ilgi çekti proje insanlar tarafından hemde çokbeğenildi. Sosyal sorumluluk projesi olmasıayrıca cezbetti tabii ki beni.

Aynı zamanda kumaşı çok yüksek ödül törenlerin organizasyonluğunu da yapıyorsunuz? Ödüllü bir senarist ve yönetmen olarak ödül dağıtmak nasıl bir duygu?

Ben her zaman şunu söylüyorum.  Ödül almak,ödüllendirilmek müthiş bir duygu. Ama ödüllendirmek paha biçilemez.

Sahibi olduğun Mood ödüllerini diğer ödül törenlerinden ayıran en önemli özellik nedir?

En önemliözelliği Din,Dil,Irk ayırt etmeden o sene Sanata, İş Dünyasına, Medyaya emek katan kimse onu ödüllendirmek.  Bu her zaman böyle devam edecek.Her ne kadar objektif ve mükemmel törenlere imza atarsak düşmanlarımız o kadar çoğalıyor direk tören yapanlar arasında. Buda doğru yolda olduğumuzugösteriyor.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Öncellikle Sana çok teşekkür ederim.Türkiye’de genellikle Oyuncuları, Müzisyenleritanıtır gazeteci arkadaşlar. Köşende bana yer verdiğiniçin mutlu olduğumu belirtmek isterim. Ve de okuyucularınıza En azından ayda 1 kez sinemaya gitmelerini talep ediyorum. Özellikle bu dönemde sinemanın ayakta kalması, yeni projelerin üretilebilmesi için.

Biz de Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…