Öncelikle bize  kendinizden  bahseder misiniz?

1974 Ankara doğumluyum. Tüm eğitim hayatım Ankara’da geçti. Hacettepe Üniversitesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi mezunuyum. 23 yıllık müzeciyim. Müze Pedagojisi konusunda Ankara Üniversitesinde Yüksek Lisansımı tamamladım. Tabiat Tarihi Müzesi’nde Arkeolog- Müze Küratörüyüm, aynı zamanda ressamım. Hacettepe Üniversitesi’nde Pedagojik Formasyonumu aldım. İki yıl ilkokul öğretmenliği yaptım. Müzecilik konusunda pek çok projede yer aldım. Müze Küratörü olmak kişinin estetik değerlerinin gün geçtikçe yükselmesini sağlayan müthiş bir yardımcı. Müzede çalışmalarıma devam ederken mizacım nedeniyle kısa sürede Eğitim, Basın ve Halkla İlişkiler Yöneticiliği’ne getirildim. Uzun yıllar bu görevde bulunmak, müzeye gelen değişik profildeki insanlarla diaolog halinde olmayı gerektirdi. Her insan bir renk, bir doku, bir katkı, bir birikim oldu sanatımı geliştirmede. 

Neden Resim?

Resim evrensel, tüm insanların ortak dilidir. Sanat düşüncelerimizin, duygularımızın, sezgilerimizin ve arzularımızın bir ifade ediliş biçimidir. Yaptığım çalışmalarda hayatı deneyimleyişimi paylaşıyorum, kişiliğimin bir uzantısı. Tek başına kelimelerle ifade edemeyeceğim derin duygularımın iletişim şekli tablolarım. Kelimeler her zaman yeterli olmaz kendimizi ifade etmeye. Başka bir yöntem bulmak gerekir, bu da benim için resim sanatı oldu.

 Resme ilk adımı nasıl attınız?

Her insanın çocukluğunda başlar her şey aslında, çocukluğunda şekillenir. Resim çocukluk yıllarımdan itibaren hayatımın hep ayrılmaz bir parçası oldu. Sanat dolu bir ortamda olmak ve aile desteği çok çok önemli.

Benim içinde öyle oldu. Annemin ve babamın yönlendirmesi ve ablamla yaptığımız resimler benim için sanattaki ilk adımlardı. Tüm çocukluk ve gençlik dönemim ablamla birlikte özellikle yaz tatillerinde yaptığımız resimlerle geçti. Annem tam bir sanatçı ruhuna sahipti ve estetik değerlere sahip yeteneğini eşsiz güzellikte mutfak kültürüyle bize içten içe benimsetmişti. Ailem özellikle babam sanatsal konularda hep destekçim oldu. Aslında bizim evde gerçek sanatçı ablamdır sanatın tüm kollarında yeteneklidir. Benim ablama yetişme çabam resmimin gelişmesinde etkili oldu.

  Yani sanat içinizde hep var oluyor ama birikimlerinizin doğuşu belli bir zaman dilimini kapsıyor.

Resim dışında yapmak istediğiniz çalışmalar var mı?

Güzel Sanatlar Stilistlik Okulunda iki yıllık eğitimimi tamamladım.  Sanat ve moda hep benim tutkum oldu. Moda kendimizi ifade etmenin kültürel bir aracı;yaşam tarzı. Hayalimde tasarladığım kıyafetleri; çizgiler, motifler ve renkleri kullanarak hayata geçirmek vazgeçilmez bir hobimdi. Aksesuarlarımı, giysi, saç ve makyajımla bütünlemeyi seviyordum. Bu nedenle Stilistlik konusunda da eğitimimi eksik bırakmak istemedim. Bu konuda da eğitim aldım. Resimle moda hep iç içe devam etti benim için. İlerde resim ve modayı birleştireceğim bir proje gerçekleştirmek istiyorum.

Resim sanatına ek olarak, heykelle ilgili çalışmalarla devam etmekte ideallerim arasında.

Mesleğinizde bir rekabet baskısı/etkisi hissediyor musunuz? Eğer hissediyorsanız bu mesleğinize nasıl yansıyor? Bu rekabet ortamının size ve mesleğe olumlu olumsuz etkileri nelerdir?

Resimde bir rekabet olduğunu düşünmüyorum. Her ressam kendi yorumunu, duygularını, renklerini, yaşanmışlıklarını yorumluyor resimlerinde. Her sanatsever de kendine yakın gördüğü eserlerle ilgileniyor. Bu nedenle rekabetçi bir ortam hissetmiyorum resim sanatında en azından benim için öyle☺

Sanat  dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Türkiye’de sanat ortamının oluşması çok yakın zamanlarda yani 70’lerden sonra gerçekleştirilmiştir. Burada da isim yapmış sanatçılar için sanat yapmak güzeldir. Ama gençlerin bu sanat ortamının olmamasından ötürü çok sıkıntılar çektiklerini biliyorum. Türkiye’de sanatın ve sanatçının özellikle kadın sanatçıların işinin zor olduğunu düşünüyorum. Bunun düzeltilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu düzeltme ancak temelden başlar. Yani eğitimle. Sanatın gerekliliğini duyan bir devlet sanat politikasıyla ya da bir takım kurumların, yerel yönetimlerin sanata daha yakın olması ile olacağına inanmaktayım. Sanata bakış açısı gördüğüm kadarıyla değişim içerisinde. Son yıllarda bilime, sanata ilgi arttı. İnanıyorum ki Okullardaki anlayış da değişmeye başlayacak yavaş yavaş.

Yaptığınız iş için kurs eğitimi şart mı  ya da bu işi yapabilmek için sizce nasıl bir eğitim almak gereklidir ? 

Doğuştan gelen yaradılışın etkisi çok önemli. “Sanatçı olunmaz, sanatçı doğulur.” sözü çok geçerlidir. Bunun üzerine sevgi, eğitim, kültür, coğrafya ve en önemlisi çok çalışmak sonucu belirleyen etkenlerdir. Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok, kendi kendinize bir yere kadar ilerleyebilirsiniz. Bir yerden sonra takılır kalırsınız. Daha önce bu aşamalardan geçmiş kişilerle kurulacak olan diyalog sizi düzlüğe daha çabuk çıkarır. Eğitimlerle ancak belirli bir kimliğe sahip olursunuz. Bir yerden sonra öyle bir noktaya geliyorsunuz ki, resmin altında imzanız olmasa da, insanlar tanıyabiliyor resimlerinizi. Bu kimliği oluşturabilmek önemlidir.

Salt kurs ile resim sanatçılığı yapılabilir mi ? 

Resim kurslarının etki ve katkısı sanat gelişiminde büyük öneme sahip. Doğuştan gelen yetenek, içten gelen bir istek biraz da eğitim olduktan sonra neden olmasın.  Ben yeteneğin, gelişim süresini kısalttığını savunurum. Yeteneksiz bir insan gerekli eğitimlerle biraz daha uzun zamanda yetenekli insanları yakalayabilir. Yetenekli bir kişinin 6 ayda geldiği yere, eğitimlerle 1.5 senede gelebilir.

Kendinizde bir şeyleri değiştirme imkanınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Genel anlamda kendimi seviyorum.

“Eğer kendinizi sevmiyorsanız… hayatta nasıl bir amaç edineceksiniz” demiş Walter Riso.

Kendimizi sevmek yaşamın temeli bence. Kendimi çok seviyorum bu narsist değilim tabii ki. Yaptığım yanlışlar elbette oluyor. Anca ben asla kaybetmem. Ya kazanırım ya öğrenirim. Değiştirme imkanım olsa insanların düşüncelerine daha az kafa takabilmeyi, daha bencil olmayı isterdim tabii ki.

Medya ile aranız nasıl? Televizyon, internet, gazete, dergi gibi iletişim araçlarından ne şekilde faydalanıyorsunuz? Sosyal medya ile aranız nasıl?

Sosyal medya son günlerin fenomeni. Sosyal ağlardan iş bağlantısı kurmak, yeteneklerini göstermek, iş bulmak, yeni bağlantılar oluşturmak mümkün. Tabii sosyal medyayı doğru kullandığınız sürece. 

Son dönem Göbeklitepe ve somut hayvan serisi çalışmalarınızdan bahseder misiniz ? 

İnsanlık tarihinin yeniden yazılacağı bir yer Göbeklitepe. Bulunan kalıntılar Mısır Piramitlerinden, Maya ve Mezopotamya medeniyetlerinden binlerce yıl öncesine ait. Şanlıurfa'da bulunan Göbeklitepe'de kazılar 1995 yılından beri devam ediyor. Buluntular insanın henüz çömlek, yazı ve tekerlekle tanışmadığı zamanlara milattan önce 10000 yılına dayanıyor.
Cumhurbaşkanımız tarafından 2019 yılının 'Göbeklitepe yılı' ilan edilmesi beni hem bir Arkeolog hem de ressam kimliğimle çok sevindirdi ve heyecanlandırdı.
Dünya Kültür Mirasına sahip çıkma bilincini oluşturmak, yok olan kültürel ve tarihi değerleri yaşatmak, farkındalık yaratmak ve kültürel değerlerimizi daha geniş kitlelere duyurmak için “Cennetin Bahçesi Göbeklitepe ” isimli resim koleksiyonumu tarih ve sanatseverlerle buluşturdum ve bu yıl içerisinde çeşitli yerlerde devam etmesini planlamaktayım.

Dünya üzerinde insan dışında birçok canlı türü yaşamakta ve çoğu artık yaşamakta zorlanmakta. Küresel ısınma, ekosistemin değişmesini tetiklerken insanoğlu diğer canlılara yer bırakmamakta.Dünya üzerinde yaşayan birçok nesli tükenen hayvan bulunmaktadır. Gelecek yıllarda bunlara yenileri eklenecek. Buna dikkat çekmek amacıyla “Wild Animal “ İsimli yeni bir hayvan serisi hazırlığı içerisindeyim.

Sanat medyada yeterince yer buluyor mu ? Bir televizyon programı düşünceniz var mı ? 

Ben sanata sosyal medyanın öneminin büyük olduğunu  düşünüyorum. Toplumumuzun nitelikli sanatsal yönünün artması için biraz daha çaba harcanmalı. Ekranlardan sürekli bir talep geldi açıkçası. Ekran yüzün var senin derler. Ama her şeyin bir vakti saati olduğuna inanıyorum. Her şeyi akışında yaşamayı sevdiğim gibi bu konuyu da akışında değerlendirebilirim. 

İyi ressamlığı  nasıl tarif edersiniz ?  

Her çizgi, her boyadığımız, ürettiğimiz aslında bizi tarif eder.

Sevgi emek ister, güzellik ister, fedakarlık ister. Ben bunu yaşamımın her anında olduğu gibi, resimlerimde de gerçekleştiren bir insanım .Tekniğim ve tarzım çok yoğun emek harcamamı gerektiriyor, evet bazen çok yoruyor. Ama eserim ortaya çıktıktan sonra  müthiş bir mutluluk sarıyor beni. Bir resim üzerinde kimi zaman haftalarca çalışmam gerekiyor ve ortaya çıkan işe baktığım zaman bu kadar yoğun  nasıl çalışmışım diyorum, verdiğim emeğe ben de şaşırıyorum.  Severek yaptığın iş ortaya çıktığında aldığın haz ve verdiğin emeğin karşılığını almaktır önemli olan benim için. Aslında bu hayatın bütününde geçerli. İnsan ilişkilerine de baktığımızda aynı tarzım burada da geçerli. İnsan ilişkilerine gösterdiğiniz emek ve saygının size sevgi olarak döndüğüne her zaman tanık oldum. Bir insan bunu gerçekleştiriyorsa yalnızca iyi ressam değil, hangi işi yapıyorsa en iyisidir benim için.

Sanatçı kendi yaşamından yola çıkarak sanatını gerçekleştirmeye başlar. Ben de yaşamımdaki gerçeklerimden yola çıkıp bunun içerisine, hayallerimi ve düşlerimi de resimlerime ekledim. Sadece yaşadığım olaylardan etkilenmek değil, hayallerimin resimlerimde  yer alması, resimsel dilimin de zenginleşmesini sağlıyordu. Akış beni bu  kompozisyon içinde gerçeklikten düşselliğe, somuttan soyuta geçişlerle kendime özgü çalışmalar yapmaya yönlendirdi.   

Resim sanatçılığının dünyadaki stresli mesleklerden olduğu ifade ediliyor. Sizce böyle mi ? Stresli yanları neler ?  

Ben stresli bir meslek olduğuna katılmıyorum. Aksine resim yaparken bir atölye ortamında boyalarım, malzemelerimle birlikte, tüm dünyevi düşüncelerden soyutlanarak eserlerimin üretimine geçiyorum. Aksine günlük yaşam içerisinde yaşadığım stresten de arınmış oluyorum resim yaparken.

Yeni Medyanın ( Sosyal Medya ve İnternet ) Geleneksel Medyayı ( Radyo – tv gazete ) Yok edeceği söyleniyor siz buna ne dersiniz ? Yeni Medya sizce ne yönde ilerleyecek ? Yeni medyanın sizin alanınıza etkilerini nasıl yorumlarsınız ? 

Yeni iletişim teknolojileri insanlara, düşüncelerini ve eserlerini paylaşacakları olanaklar yaratan, paylaşım ve tartışmanın olduğu bir ortam sunmakta. Sosyal medya , insanları bir araya getirmesi ve aralarındaki etkileşimi arttırması bakımından büyük bir öneme sahip. Okuduğum araştırmalarda insanların, bu sanal gerçeklik içinde gün geçtikçe daha fazla zaman geçirdiklerini yazıyor. Büyük bir çoğunluğumuz artık gerçek yaşam ihtiyaçlarımızı bu sanal dünyadan karşılamaktayız. Bence sanal dünyayla, gerçek dünya arasındaki sınır gün geçtikçe belirsizleşmekte. Öyle ki bu dünyada arkadaş  bulma, bu dünyadaki insanlarla sosyal ve siyasi düşünce alışverişinde bulunma; hatta bu dünyadan birileriyle tanışıp evlenme gibi ciddi kararlar alınabiliyor. Özellikle gençler arasında kullanımı hızlı bir yükseliş gösteren sosyal medya, diğer yandan da günümüzün geleneksel medyasına rakip bence ; hatta kimi zaman öne geçer duruma geldiği durumlar bile olabiliyor.  Kendi açımdan değerlendirirsem durumu ben o gazetenin derginin kokusunu almalı, dokusunu ellerimde hissetmeliyim. Sosyal medyayı doğru kullanırsanız müthiş etkili bir araç. Ben sanatımı kısa sürede geniş kitlelere duyurabilmede sosyal medyanın gücünü kullananlardanım.

Boş zamanlarınız nasıl değerlendiriyorsunuz?

Boş zaman yoktur, boşa geçen zaman vardır sözünü çok severim. Zaman öyle bir şeydir ki ne durdurabilir, ne yavaşlatılabilir ne satın alınabilir ne geri döndürülebilir ne de tekrar kullanılabilir . 

Zaman bize verilmiş en değerli sermayedir. Zamana karşı yaklaşımımız hayata bakış açımızı yansıtır. Bazı insanlar vaktini nasıl geçireceğini düşünür ben ise zamanımı nasıl verimli kullanabileceğimi. Boş zamanım olmuyor diyebilirim. Gündüz Arkeoloji, eğitim, projeler; resim ve en değerlisi de ailemle geçirdiğim zamanlar.

Hayatımın Kitabı/Filmi diyebileceğiniz bir kitap/film var mı?

Aslında hiçbir konuda hayatımda EN’lerim olmadı hiç. Hayatımda izlediğim en zekice tasarlanmış kurguya sahip filmlerden biri HAYAT GÜZELDİR. Konusunun içinde savaş olmasına rağmen, şiddet dozunu minimunda tutmayı başarabilmiş bir film. Zeki, esprili, hayal gücü zengin bir musevi olan guido ve ailesinin yarı hüzünlü yarı komik yaşam öyküsü beni hem çok etkilemiş hem düşündürmüş hem de hüzünlendirmiştir.

KırmızıTürk hakkında neler söylersiniz ? 

KırmızıTürk’ün Haber spikerlik ve sunuculuğa farkındalığı artırmaya yönelik gerçekleştirdiği çalışmalarını büyük bir beğeni ile takip ediyorum. Bir ilki gerçekleştirdi büyük bir boşluğu doldurdu tebrik ediyorum sizi.

Gelecek planlarınız nelerdir? Şu an bulunduğunuz konumdan memnun musunuz ve gelecekte kendinizi nerelerde görmek istersiniz?

Sanat sonu olmayan bir yolculuk.

Gündelik yaşam tarzımda planlı programlı olsam da geleceğe dair pek çok plan program yapsam da bir akış var ve o yaşanıyor. Hayatın bana getirdiği sürprizleri seviyorum.

Sanatçı kendi yaşamından yola çıkarak sanatını gerçekleştirmeye başlar. Ben de yaşamımdaki gerçeklerimden yola çıkıp bunun içerisine, hayallerimi ve düşlerimi de resimlerime ekledim. Sadece yaşadığım olaylardan etkilenmek değil, hayallerimin resimlerimde  yer alması, resimsel dilimin de zenginleşmesini sağlıyordu. Akış beni bu  kompozisyon içinde gerçeklikten düşselliğe, somuttan soyuta geçişlerle kendime özgü çalışmalar yapmaya yönlendirdi.  Sanat ve bilim hayatımın ayrılmaz bir parçası oldu.

Dünyada bana verilenlerin kıymetini bilmek ve şükretmek temel felsefem. Her sabah sağlıkla uyanıp, kalkıp yapmayı en çok sevdiğiniz bir işi yapmak büyük bir konfor bence. İnsan kendisini nerede görmek istiyorsa oradadır. Ben konumumdan başarılarımdan ve azmimden memnunum. Çalışmaya ve şükretmeye devam…

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı? 

Sanata ve sanatçıya verdiğiniz değer ve bu keyifli röportaj için Kırmızı Türk’e çok teşekkür ediyorum. Bugünlere  gelmedeki emeklerinden ötürü aileme teşekkür ediyorum. Tüm sevenlerime  ve takipçilerime de sevgi, selam ve teşekkürlerimi sizin aracılığınızla iletiyorum.

Röportaj ve fotoğraflar  : Cengizhan KAYA