Sabah erken kalkanın albüm çıkaranın, sanatçıyım dediği bir ülkede; ben “şarkıcı” olmayı tercih ediyorum.

90'lı yılların popüler gruplarından Aykut, Hakan (Altun) Ayşe üçlüsünün Aykut'u, 15 yıl aradan sonra geri döndü. Prodüktörlüğünü kendisinin üstlendiği, 8 şarkıdan oluşan "Sadece Sus" albümünü bizlerle buluşturan Aykut Ekşinozlugil, yeni albümünü çıkardı. Bizlerde kendisiyle 90'lı yıllara damgasını vuran Aykut ile bir araya geldik. Şimdi sizlerle…

Merhaba Aykut Bey, nasılsınız?

Teşekkür ederim Elif’ciğim, çok iyiyim.

Yıllar sonra 8 şarkılık 'Sadece Sus' adlı bir albümle geri döndünüz. Albümden biraz bahsedelim mi?

Tabii ki. Eski gurup arkadaşım Hakan (Altun) ile otururken “sana eski bir şarkı buldum, sen eskileri seversin ve tam sana göre bir şarkı” dedi. Bundan yaklaşık 4 sene önceydi bu konuşma. Ben de merak ettim tabii hangi şarkı diye. “Bu ne dünya kardeşim” şarkısını sen güzel yaparsın” diyerek ortaya bombayı bıraktı. Açıkçası albüm değil de single düşündüm ilk başlarda. Bu albümün başlangıç hikayesi böyle oldu. Daha sonra da üzerine 7 şarkı daha eklenerek single planı albüme dönüştü.

'Sadece Sus' adlı şarkından biraz söz edelim istiyorum. Çıkış parçası olmasının bir anlamı var mı?

“Sadece Sus” sözü ve müziği sevgili arkadaşım Güven Baran’a, düzenlemesi de Selim Çaldıran’a ait bir şarkı. Güven’den ben her albümde mutlaka şarkı alıyorum. Güven’in ruhunu ve şarkılarını seviyorum. Ben tüm albümü bitirince sektörden veya müzisyen olmayanlara dinletirim çoğunlukla. Onların fikirlerini alırım. Çünkü gerçek dinleyici onlar. Bu albümde de öyle yaptım. Kime dinletsem “Sadece Sus” dedi. En son eşim ve kızıma dinlettiğimde onlar da aynı şarkıyı söyleyince bana da klip çekip çıkışı yapmak düştü. İsim olarak ilginç tabii. Herkes altında bir mesaj arıyor. Ama ben o tarz magazinsel hesap kitap yapmayı sevmiyorum. Anlam olarak bazılarının üzerine alınmasına denk gelmiş demek ki.

Şarkının klibine değinelim istiyorum. Çekimler nasıldı, nerde çekildi klip, ne kadar sürdü?

Klip çekimleri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yapıldı. Kıbrıs’ın önemli turistik mekanları olan Büyük Han ve Bellapais Manastırı’na özel izinler alınarak çekim için girdik. Tek klip diye niyetlendik ancak 3 şarkıya klip çektik. Bu sebeple 1 hafta Kıbrıs’ta kaldık.

Albümde ve klipte en baştan beri kimlerin emeği var?

Albümden başlarsak söz yazarı ve besteci olarak çok değerli dostlarım ve ustalarla çalışma fırsatı buldum. Serdar Ortaç, Gökhan Tepe, Hakkı Yalçın, Güven Baran, Fettah Can, Özdemir Erdoğan, Okan Yurdatapan, Enrico Masias, rahmetli Yaşar Güvenir şarkılarından güzel bir repertuvar oluşturduğumu düşünüyorum. Aranjör olarak da Selim Çaldıran, İskender Paydaş, Ufuk Yıldırım, Reha Falay, Candar Köker ve Onur Cumaoğlu ile çalıştım. Müzisyen olarak da çoğu konservatuvardan arkadaşlarım olan Eylem Pelit, Hüsnü Şenlendirici, Fahri Karaduman, Gündem Yaylı Gurubu, Serhan Yasdıman, Göksun Çavdar, Mehmet Akatay gibi değerli isimler de enstrümanlarıyla bu albüme değer kattılar. Klipte ve fotoğraf çekimlerinde yönetmenimiz Taylan Gürel vardı. Ayrıca Ali Eşitmez ile de bir gurup fotoğraf çekimi yaptık. Son olarak da klip çekimlerinde bana sponsor olarak Girne Amerikan Üniversitesi’nin desteğini ve Kıbrıs’taki tüm izinlerin alınması, her türlü kolaylığın sağlanması konusunda da Başbakan Yardımcısı değerli ağabeyim Serdar Denktaş ve kardeşi Değer Denktaş’ın da desteklerine teşekkür etmem lazım. Her zaman söylerim. Yıllarca güzel dostlar biriktirmişim. Ne mutlu bana.

Albümün prodüktörlüğünü neden kendiniz üstlendiniz?

Bu benim ikinci solo albümüm Elif. Daha önceki özellikle gurup albümlerimizde şarkı seçimlerine, klip şarkısına karışılması, istediğimiz şeyleri yapamamak gibi sıkıntılarla karşılaşıyorduk. Bu sefer “her şeye ben karar vereceğim, sevabıyla günahıyla benim kararım olacak” dedim. Ben yaptığım işten ve söylediğim şarkıdan önce kendim keyif almalı ve o işi beğenmeliyim. Bu yüzden de prodüktörlüğünü kendim üstlendim.

Sizin için zor olmadı mı hem klip hem şarkı hem de prodüktörlük yapmak?

2002 yılındaki albümümde de prodüktörlüğü kendim yapmıştım. O zaman da güzel şarkılarım vardı ancak yapımcı firmam ile meslek birlikleri arasında sıkıntılar yaşandı ve benim o emeklerim açıkçası boşa gitti. Ben keyif alıyorum kendi albümümü hazırlamaktan ve her şeyi ile ilgilenmekten. Bu yüzden zor olmadı benim için.

Albümdeki diğer şarkılarından bahsedelim mi onlarla ilgili neler söylemek istersiniz?

Albümde 3 tane eski şarkıyı cowerladık. Ben eski şarkıları çok seviyorum. Sahnede de sıkça söylemeye çalışırım. Bunun dışında 5 tane de yeni şarkı var. Şarkılarımın hepsi içime sinerek karar verdiğim ve söylediğim şarkılar. Özdemir Erdoğan’ın “Pervane” si benim için çok özel bir şarkıdır. Sağ olsun Özdemir ağabey de bir telefonuma şarkıyı seslendirmem için bana izin verdi. Diğer tüm şarkılarını bana veren besteci ve söz yazarı dostlarıma da bu vesile ile teşekkür ediyorum. “Yalnızım Ben” adlı şarkımın söz yazarı ve bestecisi Yaşar Güvenir’i da saygı ve rahmetle anıyor, oğlu Murat Güvenir’e de teşekkür ediyorum.

İçinize en çok sinen şarkınız hangisiydi?

Şarkılarımın hiç birisini diğerinden ayrı tutamam ki. Yani tam “bu güzel olmuş” derken diğeri de aynı duyguyu veriyor. Haksızlık edemem hiç birisine. Onlar benim için çok değerli. Hepsini içime sinerek seslendirmeye çalıştım. Takdir dinleyicilerin.

Diğer şarkılarınıza da klip çekmeyi düşünüyor musun?

Bu albüme üç klip çektik zaten. Bunu en başta da söylemiştim. Bu kliplerden üçüncüsü Kıbrıs’ta vaktimiz kaldı “hadi buna da keyif için çekelim” denilerek çekildi. Hani daha sonra belki sadece sosyal medya da kullanırız diye. Ama “Sadece Sus” tan sonra sözleri Hakkı Yalçın’a, müziği de Gökhan Tepe’ye ait olan “Yaşadığım Şüpheli” adlı şarkımıza bomba gibi bir klip geliyor.

“Biz çok iyi anlaşıyorduk”

90'lardaki grupların kaderi midir ayrılmak?

Yani kader olmasa da gurup müziği yapmak zordur. Düşünsene evde 2 kardeş anlaşamıyorsun. Kaldı ki biz cidden çok iyi anlaşıyorduk ve bu haldeyken ayrıldık. Bizim ayrılığımız sadece iş anlamında oldu. Dostluğumuz hala sıkıdır.

90'lı yılların popüler grubu olan Hakan, Aykut, Ayşe  üçlüsünden ayrıldıktan 15 yıl sonra yeniden piyasaya girmek sizin için nasıl oldu?

Aykut – Hakan - Ayşe benim kurduğum ve ilk göz ağrım olan bir gurup. Çok güzel işler yaptık birlikte. Hala da görüşüyoruz. Gurup olarak yollarımızı ayırdıktan sonra Aykut - Ayşe diye bir albüm daha yaptık. Daha sonra ben 2002 yılında ilk solo albümüm olan “Su Gibi” yi çıkarttım. Daha önce bahsettiğim sorunlar yüzünden kendi isteğimle albüm çıkartmaya 15 sene ara verdim. Bu tamamen benim kararımdı. Ama bu 15 yıl arada sahne çalışmalarım aralıksız sürdü. Yani müzikten hiç kopmadım. 

Piyasa için korkularınız var mıydı ya da hala sizi tedirgin eden şeyler var mı?

Piyasadan korkmuyorum. Er ya da geç güzel yapılan şeylerin değerini bulacağına inanıyorum Elif’ciğim. Tabii eskiye göre sosyal medya denen bir kavram girdi hayatımıza. Her şeye ulaşmanın çok kolay olduğu gibi, her şeyi tüketmek de çok kolay. İşin biraz doğallığı kayboldu. Ben en çok buna üzülüyorum. Ama çağa da ayak uydurmak lazım.

Grup neden dağılmıştı, tekrar bir araya gelmek ister misin?

Biz Hakan ile birlikte askere gitmiştik ve orada ayrılma kararı aldık. Özel bir sebebi yok bunun. Hakan ve Ayşe hala çok iyi arkadaşlarım. Sadece bir iş ayrılığı yani. Altında başka bir neden aramaya gerek yok.

“Çok şey değişti”

Bir bakmışsınız ki 90'lardan bu yana neler değişmiş?

O kadar çok şey ki… Aşklar, flörtler, iletişim, aile bağları, örf ve adetler, en önemlisi de mahalle kültürü ve büyüğe saygı, küçüğe sevgi değişti.

Yıl olmuş 2017 neler değişmiş?

Yıl 2017 olmuş neler değişmemiş ki? Şimdi her şey “bir tık” uzağımızda. Ulaşmak kadar tüketmenin de kolay olduğu bir dönem. Duygular köreliyor. Yeni nesil telefonla konuşmak yerine sadece mesajlaşıyor. Adam arkadaşıyla buluşacak. Kapının önüne geliyor hala mesajla. İnsanlar yazışarak iletişim kuruyor. Bu çok tehlikelidir. Artık düşünün fiziki albüm bile basılmıyor. Neymiş dijital platformlarda. Ya arkadaş CD neden basılmaz mesela? Bunlar işin ruhunu ve doğasını bozan şeyler. Bir de müzik sektöründe sabah erken kalkan albüm yapıyor ve kendisine “sanatçı” diyor. Ben konservatuar mezunuyum, yüksek lisansımı da yaptım. Hala kendime “şarkıcı” denilmesini tercih ediyorum. Sabah erken kalkanın “sanatçı” olduğu bir ülkede varsın ben “şarkıcı” olayım.

“Başarılar dilerim”

Yeni çıkan şarkıcıları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her üretene ve bir şeyler yapmak için çaba gösterene saygım var. Aralarda tabii ki kötüler olacak. Bu doğanın kanunudur. Herkes çok iyi veya çok kötü olursa dünyanın dengesi bozulur. Her dönemde belli müzik akımları veya türleri ön plana çıkmıştır. Ben yeni çıkan bütün arkadaşlarıma başarılı olmalarını temenni ederim.

Şarkı nasıl tepkiler alıyor gelen tepkilerden memnun musunuz?

Ben aslında yazın albüm çıkartmayı sevmem. Bu sefer tam Temmuz ortasında çıkarttım albümü. En azından radyo ve televizyonlarda yeni yayın dönemleri başlayana kadar nabız yoklayayım istedim. Bana gelen tepkiler gayet olumlu. Bu da beni çok mutlu ediyor. Özellikle “Sadece Sus” beğeni topladı. Hatta bu arada yapımcı firmam 2645 Records ile de yollarımızı ayırdık. İkinci kliple birlikte yeni firmamın adını herkes duyacak.

Yaşayıp da unutamadığın bir anınız, hikayeniz var mı? İlk aklınıza geleni benimle paylaşır mısınız?

Ben 31 senedir sahneye çıkıyorum. O kadar çok anı ve hikaye var ki bir anda aklıma gelmiyor. Ama 1996 senesindeki düğünümü unutamam. O zamanki popüler spor magazin programı Televole’den naklen yayınlanmıştı. E tabii düşünsenize Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaraylı oyuncuların tamamı düğünde, sanatçı desen 30 tane falan sanatçı dostum gelmiş. Spor, sanat, magazin her şey oradaydı. Düğün naklen yayınlanıyor ama bizim görüntümüz yok denecek kadar azdı. Bunu unutamam. Tabii bir de “Çilli Bom” şarkımıza çektiğimiz efsane klip… Ne bir benzeri, ne de yanına yaklaşanı asla çekilemez.

Müzik hayatına ara verdiğin dönemde hangi işle uğraştınız nasıl bir hayat sürdünüz?

Müzik hayatıma hiç ara vermedim ki… Sahne çalışmalarım hep devam etti. Bu arada müzik öğretmenliği ile başlayan ve halen özel bir kolejde yöneticiliğe kadar ilerleyen bir de eğitimcilik serüvenim başladı. Bu sebeple bu 15 sene aslında bana çok güzel şeyler kattı. Şu anda eğitim sektöründe de yönetici olarak görevime devam ediyorum. Bir yandan da albümün tanıtımı ve sahne çalışmalarım devam ediyor.

İlerideki projelerinizde neler yapmak istersiniz?

İlerdeki projelerimin arasında çok önemli ve çok istediğim bir projem var. Bunu şimdi söyleyemem ama gerçekten eğer yapabilirsem çok ses getireceğine inandığım bir proje olacak Elif. Beklemek lazım…

Müzik hayatınızın en güzel zamanları hangi zamanlarındı?

Ben müziği çok seviyorum. Yani hayatıma amatör veya profesyonel girdiği andan itibaren her dönemin en güzel yıllarını yaşadığım için şanslıyım. 1986’da tavernalar popülerken alt piyanistlikle başladım mesela. Acayip güzel günlerdi. Rahmetli Atilla Kaya ile başladım. Sonra aklınıza kim geliyorsa çalıştım. Daha sonra 90’lar yani Türk Pop Müziği’nin altın çağını yakaladım. O dönemde taverna müziğinin bana kattıklarını net gördüm. Özellikle sahnede bana çok şey katmıştı o tecrübem. Sonra da malum A.H.A gurubu… İşte o yıllar tadından yenmez. Anılarımda özel bir yeri var Aykut – Hakan - Ayşe gurubunun.

“Niyeti iyi olanın şansı da iyi olur”

Sosyal Medya'nın bu kadar gelişmiş olması size ne hissettiriyor?

Bu da aslında teknolojiyle doğru orantılı bir durumdur. Doğru kullanıldığında son derece faydalı bir mecra olduğunu düşünüyorum Elif.. Özellikle bizim işimizde eskiden bin bir türlü zorluk çekerek duyurmaya çalıştığımız şarkılarımız, kliplerimiz “bir tık” uzaklıkta artık. Bu bakımdan biz de şanslıyız. Ancak insanın yüzüne söylemeyeceğiniz şeyleri de klavyenin arkasına geçip yazarak sosyal medyayı kötüye kullanan bir yığın insan da var. Niyeti iyi olanın şansı da iyi olur. Bunu unutmasınlar. Kendi açımdan bakarsam da ben geç dahil oldum sosyal medyaya.  Sosyal medya hesaplarımı takip etmek isteyenler için; İnstagram: aykutmuzik, Twitter : AYKUTMUZİK . Instagram ve Twitter açalı daha 6 ay olmadı. Ama sağ olsunlar sevenler, dostlar yalnız bırakmıyorlar. Allah eksikliklerini göstermesin.

Şu anki müzik piyasasını nasıl değerlendiriyorsun?

Şu anki müzik piyasası bana göre karmaşık bir hal içinde. Sektör kötü ve özellikle buna “dur” diyecek bir yapımcı dahi yok. Herkes kendi derdinde... Gencecik arkadaşlarımız kendi imkanlarıyla albüm yapıyorlar, yapımcı firmaya gidiyorlar. Üzerine klip parası, basın danışmanı, radyo pr danışmanı, sosyal medya danışmanı parası… Bir de CD basmak için para isteniyor… Eeeee sen yapımcısın ne iş yapıyorsun? Yazık vallahi… Gençler de “sanatçı” olduk zannediyorlar. Kısır bir döngü yani. Yapımcının girdiği hiçbir risk yok…

“Şimdi telefon cebimizde geziyoruz”

Teknolojinin bu kadar gelişmesiyle ilgili neler söylersiniz? 

Bu kaçınılmaz bir durum. Daha da gelişecek. Bizim jenerasyonun şansı ve şanssızlığı aslında. Her iki dönemi hatta üç değişik dönemi yaşadık. Yeni nesil 1 yaşında elinde tabletle oyun oynuyor. Ben 5 yaşında ilk televizyon yayınını izledim mesela. Telefonu santrale yazdırıp bağlattığımız dönemi hatırlıyorum. Şimdi telefon gömlek cebimizde geziyoruz. Bu tabii ki iyi bir şey ama her şeyin duygusu bitti. Suni oldu hayat bence. Eskiyi çok arıyorum.

En ütopik hayaliniz nedir?

Ben öyle ütopik hayaller peşinden koşan bir adam değilim. Daha realistim. Ama müzisyen arkadaşlarımdan oluşan güzel bir orkestra ile haftada 1 gece dahi olsa istediğim şarkıları söyleyebileceğim bir mekanda sahneye çıkmak isterim.

Önünüzde nasıl planlar var yani bundan sonra ne yapacaksınız, nasıl devam edeceksiniz?

Daha önce de dediğim gibi gerçekleştirmeyi çok istediğim bir projem var. Bu benim uzun zamandır hayalim. Bu hayalime destek olacak ve bana güvenecek bir yapımcı ile bu hayalimi gerçekleştirmek istiyorum. Sahne olmazsa olmaz zaten. Ben sahnede mutlu oluyorum. Buna gücüm yettiğince devam etmek istiyorum.

Son zamanlarda başarılı bulduğunuz ilk 5 şarkıcı desem?

Sıla – Buray – Rubato Gurubu – Murat Boz ve tabii ki her zamana Kenan Doğulu.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Kaliteli müzik dinlesinler ve korsandan uzak dursunlar. Korsan kullanım ne kadar azalırsa kaliteli müzik ve müzisyenlerin önü o kadar açılır. Önce Vatan Gazetesi okuyucularına en derin sevgi ve saygılarımı yolluyorum. Hayatınızdan sağlık ve müzik eksik olmasın.

Doğum Tarihi: 7 Mayıs

Burcu: Boğa

En sevdiği huyu: Her zaman pozitif olmam ve düzenli olmam.

En sevmediği huyu: Çok tez canlı olmam.

Uğurlu sayısı: 8

Uğurlu günü: Cuma

En sevdiği renk: Siyah-Beyaz

En sevdiği çizgi film: Tom ve Jerry

En sevdiği söz: Cahille sohbet etmek güçtür bilene. Çünkü cahil, ne gelirse söyler diline (Hz. Mevlana)

Söyleşi: Elif Günay

Fotoğraf: Zeynep Aydın