Dış politikanın gündem başlıklarında ABD-Türkiye ilişkileri sıklıkla yer alıyor. Özellikle Biden Yönetimi ile çözüme ulaşması beklenen sorunların henüz bir sonuca ulaşmaması ile beraber gün geçtikçe ikili ilişkileri daha da gergin hale getiren konu başlıklarıyla süreci yoğun yaşıyoruz. Daha önceden de ABD-Türkiye ilişkileri dönemsel olarak çalkantılı zamanlar yaşadı ancak ,ilişkilerinin Biden döneminde nasıl bir evrede yaşanacağı konusunda analizleri etkili ve verimli yapmak ilişkilerin geleceği açısından katkı sağlayacaktır. Rafta bekleyen sorunlara ek şu an için 24 Nisan Sözde Ermeni Soykırımı Anma Günü'nde ABD Başkanı Joe Biden ‘ın ‘soykırım’ ı tanıyıp tanımayacağı gündemde yer alıyor. Bu konuyu ve ABD-Türkiye ilişkilerini dış politika uzmanı, Amerika’da yaşayan Türk gazeteci Alı Çınar ile konuştuk.

ABD başkanı Joe Biden’ın  24 Nisan’da vereceği merak edilen soykırımı tanıma kararını konuşarak başlamak istiyorum. Biliyorsunuz, geçtiğimiz ay ABD ‘de 40 Senatör Başkan Joe Biden’a mektup göndererek 1915 Ermeni olaylarını soykırım olarak tanımasını istemişti. Biden‘ın seçim kampanyasında da zaten bu yönde bir vaadi bulunuyordu. Daha önce ABD 40. Başkanı Ronald Reagan sözde soykırımı tanıyan ilk ABD başkanı olmuştu . Ne dersiniz Sayın Ali ÇINAR , sizce Biden sözde soykırımı tanıyan ikinci başkan olur mu? Tanıması durumuna ABD-Türkiye ilişkilerine yansıması nasıl olur?  

Başkan Biden’ın 24 Nisan’da sözde Ermeni soykırımını tanıyıp tanımayacağı konusu hala net değil. Bir kesim bu sözü kullanacağını söylüyor ancak bir kesim de zaten sıkıntı olan ikili ilişkilere bir sıkıntıyı daha eklemek istemeyeceğini belirtiyor. Ancak şu an ağırlıklı olarak Biden’ın “ sözde Ermeni soykırımını “ söyleme ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor.

Nedenlerini şöyle sıralayabiliriz;

 Biden tahminimizce bir dönem başkanlık yapacak . Bir dönem yapacağı içinde için de fazla bir kaygısı yok .

İkincisi Başkan Yardımcısı Kamala Harris, California’dan. California da ağırlıklı Ermeni diasporasın olduğu yer nedenle Harris baskısı da Beyaz Saray’da mevcut. Kongrenin bir baskısı var, Ermeni Rum diasporasının bir baskısı var.

Aynı zamanda Pentagonla Dışişleri Bakanlığı’nın geçmiş dönemlerde ‘Aman,  Türkiye çok önemli bir ülkedir dikkat edelim.24 Nisan’da bunu kullanmayalım’ telkinleri bu sene olmayabilir diye görülüyor. Zira devlet kurumlarında Türkiye konusunda da bazı sıkıntılar vardı. Genele baktığımızda tüm görüntü sanki bu kelimeyi kullanacak gibi gözüküyor. Biden eğer kullanırsa ikinci başkan olacak. Sürpriz de yapabilir yapmayabilir de…

 

Tabi bu konu ile beraber son 1 haftadır konuşulan konulardan biri de Karadeniz’de yaşanan gerginlik. Rusya’nın Doğu Ukrayna’daki askeri kışkırtması ile başlayan kriz, Biden’ın Ukrayna’ya verdiği “sarsılmaz destek” mesajı ile devam etti. Aslında2017 yılı itibariyle ABD’nin Ukrayna’ya maddi manevi desteğinin var olduğunu görüyoruz. Ve Ukrayna’nın NATO’ya dâhil olma talebinin de olumlu karşılanacağını söyleyebiliriz. Karadeniz’de sıcak bir çatışma bekliyor musunuz? Yoksa devletlerarası güç dengesi politikası mı uygulanıyor? Ukrayna’nın NATO’ya dâhil olması askeri ve diplomasi bir başarı olarak mı değerlendirilecek?  

 

ABD’nin Rusya ile sıcak bir temasa gireceğini tahmin etmiyorum. Şu an ABD sadece Ukrayna değil , Gürcistan’ı da NATO’ya sokmak için 3 yıldır çaba sarf ediyordu. Bundan dolayı Putin’nin rahatsızlığı biliniyor. ABD diplomatik yollarla AB ve NATO’yu da yanına alarak Rusya’ya baskı yapmaya devam ediyor .Sıcak bir temas olmayacak ancak Putin’de gördüğümüz kadarıyla son günlerde askeri yığınağına devam ediyor. O nedenle sıkıntılı bir süreç var. Kırım örneğinde olduğu gibi Putin dinlemeyerek Dombass bölgesini tamamen ele geçirebilir. Tedirginlik var başkentte, o yüzden uluslararası kamuoyunda Biden yönetimi , Putin’in yanlış yolda olduğunu söyleyen uyarılarda bulunuyor. Âmâ Rusya ile ABD arası ne kadar gergin ilişkide olursa olsun tamamen iplerin kopacağı beklenmiyor.

Karadeniz’deki ABD savaş gemilerinin gelip gelmeyeceği çok tartışma yarattı. Ama zaman zaman zaten savaş gemileri NATO çerçevesince geliyordu. En son şubatta ABD gemisi Karadeniz’deydi. Şu anda olmasa bile yakın zaman da savaş gemilerini Karadeniz’de görebiliriz. Zira İngiltere’de gemilerini yollayacağını resmi olarak Türkiye’ye bildirmişti. 

ABD’nin Karadeniz’e Montrö sözleşmesi çerçevesinde ,Pentagon yetkilisinin Karadeniz’e savaş gemisi yollayabiliriz açıklaması gündem oldu. Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan açıklama gelmiş, plan doğrulanmıştı. Hatta haber üzerine Rus Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria  Zaharova’ Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin önemini vurgulamış, sözleşmenin alternatifinin bulunmadığını ve Türkiye’den sorumlu bir yaklaşım beklediklerini belirtmişti. 

Ancak daha sonrasında ABD’den savaş gemilerinin gönderilmeyeceğine yönelik bir açıklama geldi . 

Net bilgiye muhtaç bir konu olarak görülüyor, siz nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Aslında evet Türkiye kaynaklı bu haber çıkmıştı. Biz Dışişleri Bakanlığı ve Pentagona sorduğumuzda Pentagon’un basın sözcüsü ,”Biz yazılı ve resmi olarak bir talepte bulunmadık “demişti. Zira Çavuşoğlu da “Amerika sözlü olarak iletti” dedi. Burada iletişim konusunda kim veya Amerika’nın nasıl bir iletişimde Türkiye’ye söylediği ile ilgili. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu sözlü olarak belirtti ama ABD genelde böyle resmi talepleri yazılı yapıyor. Acaba iyi bir niyet veya  ‘gelebiliriz’ tarzı bir konuşma mı oldu Türk yetkililerde belli değil. Ama şu an da bu konuşulan savaş gemilerinin Akdeniz’e gittiğini söyleyebiliriz. Zaman zaman NATO çerçevesinde Karadeniz, Ege, Akdeniz olmak üzere NATO’nun bu tarz tatbikatları da oluyordu. Ama burada bir muamma yaşandı. Şimdilik durmuş durumda bu muamma. Şimdi ise İngiltere geliyor . ABD’nin de ileriki aylarda gelmesi muhtemel.

Sizin de belirttiğiniz gibi ABD’nin savaş gemilerini Akdeniz’e yönlendirmesi üzerine ,Doğu Akdeniz’de ABD’nin olası varlığını konuşmak istiyorum. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de meşru haklarını koruması , sondaj faaliyetlerinde bulunması Avrupa Birliği ülkeleri tarafından provokasyon olarak görülüyor. Geçtiğimiz günlerde Yunan Dışişleri Bakanı’nın Mevlüt Çavuşoğlu ile ortak basın açıklamasındaki ‘diplomasi nezaketten’ uzak tavırlarına şahit olduk. ABD’nin Yunanistan’da askeri üslerini arttırdığını da görüyoruz. Bütün bunlar Yunanistan‘ın AB ülkelerinden siyasi , ABD’den ise askeri alanda destek ve güvence aldığını hissettiriyor. Sizce, ABD Doğu Akdeniz’de ne planlıyor ? 

ABD’nin  Trump dönemine baktığımızda Eski Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun sert açıklamaları olmuştu.6 ay içinde 3 kere Yunanistan’a,  GKRY’ye, adalara ziyarete gittiğini görmüştük. Bilhassa Pompeo’nun Dışişleri Bakanlığı dönemin de çok sert açıklamaları oldu ve taraflı olduğu çok netti. Aslında 2 hafta önce Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun özel bir kanala verdiği televizyon röportajında Amerika’nın Doğu Akdeniz’de tarafsız davranmaya çalıştığına yönelik bir açıklaması var. Gözden kaçmış olabilir. Benim de açıkçası gördüğüm Biden yönetimi her ne kadar GKRY’ye ve Yunanistan’a yakın gözükse de Dışişleri Bakan’ı Blinken Yunanistan- Türkiye gerginliğinin olmamasını istediklerini ve tansiyonun düşmesinden dolayı mutlu olduklarına yönelik son 3 aydır açıklamalarda bulunuyor. O nedenle diplomasi alanında ABD bence biraz daha dengeli durmaya çalışacak. Askeri yönden evet, Biden yönetiminin değil Pentagon’ un Yunanistan’a daha fazla askeri desteğini görüyoruz.  Ama Amerika’nın Türkiye’nin farklı bölgelerinde askeri kuvvetlerinin de olduğunu hatırlatmakta fayda var sadece bunu Yunanistan’a bir yığınak olarak da söylememek lazım. Hatta bazı Türk uzmanlar Amerika Yunansitan’ı işgal etti diyor ama Amerika’nın Türkiye’de de İzmir’de İncirlik’te farklı bölgelerde NATO çerçevesince Amerikan askerleri var. O nedenle o şekilde bakmamak lazım. Amerika’nın diploması alanında nasıl dik durduğuna bakmak lazım.

 Ancak yüzde 52 Yunanistan’a daha yakın bir politika var. Açıkçası Çavuşoğlu, Dendias’a  haddini bildirdi. Dendias’ın yaptığı büyük bir saygısızlıktı. Ama genel olarak Blinken yönetiminin Doğu Akdeniz’de daha tarafsız davranmaya çalışacağı havasını görüyoruz. Ancak Biden ve Blinken’ın bilhassa Kıbrıs konusunda net açıklamaları var. İkili devlete karşılar ve federal sitemi destekliyorlar. Burada da KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar net olarak iki devletli çözümden yana olduğunu söyledi. Bu nedenle burada Amerika ile Kıbrıs konusunda farklı görüşmelerin ve tartışmaların olacağı olaylar olabilir.

 

Son olarak, görüşmemizden önce yapmış olduğum anket de en çok merak edilen konulardan biri Biden ‘ın Türkiye hakkındaki düşünceleri oldu. Biden-Erdoğan görüşmesinin gerçekleşmemesi, seçim zamanında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türkiye hakkındaki söylemleri Türk toplumu açısından negatif algı oluşturdu. Tabi sadece bu dönem değil , daha önceleri de Türkiye ‘de iç ve dış siyasette yaşanan her krizde “Amerika’nın parmağı “olduğu söylenir. Tabiri caizse Amerika’yı “suç keçisi” ilan etmeye meyilliyiz. Sayın ÇINAR, gerçekten ABD’nin Türkiye iç ve dış siyaseti üzerinde bu denli bir etkisi olabilir mi? 

Şimdi ABD dünyanın süper gücü. Askeri ,politik ve istihbarat anlamda süper gücü olduğu için yaşanan olumsuzluklarda “Her şeyin altında Amerika var “ söylemi Türkiye’de aslında geleneksel. Bu sadece Trump ya da Biden yönetiminde değil. Aslında Obama döneminden itibaren YPG, PKK, FETÖ konusu S400 konusu olmak üzere Obama dan gelen ve 3. Başkanlık dönemine sarkan sorunlar yumağı oluşmuş durumda.  O nedenle bu Trump’tan Biden’ın kucağına değil, Obama’dan gelen son 10 yıldır yaşanan sorunların sıkıntısı olarak görüyoruz. Tabi Türkiye’de yapılan son anketlerde de Amerika karşıtlığı yüzde 60-70’lere çıkmış durumda. Bunu Amerikan resmi yetkilileri de görüyorlar ve kaygılılar. Aslında böyle olmasını istemiyorlar. Eskiden Türkiye’ye geldiğimde her Türk ile konuştuğumda birçok kişi Amerika’ya gelmek istediğini, taşınmak istediklerini söylerdi. Ancak şimdi yavaş yavaş ‘Amerika algısının’ kırıldığını görüyoruz. Burada da dediğim gibi FETÖ,PKK,YPG, S400 gibi konulara Amerika’nın karışmasından dolayı halkta bir karşıtlık var. Bunu da başkent Washington anlamıyor. Bunu Ankara’nın veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kişisel sorunları veya istekleri olarak görüyorlar. Ancak Doğu Akdeniz ,Kıbrıs PKK,FETÖ gibi birçok milli konu hangi iktidar gelirse gelsin değişmez. Amerika bunun partiler üstü olduğunun farkında olduğunu diyemeyiz. Bazı konularda farkında bazı konularda değil. Karşıtlık konusundan dolayı rahatsız ancak bunla ilgili bir düzeltme veya iyiye gidiş olacağı da soru işareti. Ben ABD-Türkiye ilişkilerinin inişli çıkışlı dönemi devam edeceğini yani zaman zaman bazı konularda ortak bazı zamanlarda da sıkıntılı dönemin olacağını görüyorum. Biden yönetimi Türkiye’yi çok iyi tanıyor ama genel olarak Beyaz Saray’da şu anda iç politikada Covid-19, ekonomi olmak üzere daha çok iç politikayla uğraştığı için Pentagon dış politika ve Türkiye’yi Dışişlerine genel olarak aktarmış durumda nedenle Beyaz Saray’da her gün Türkiye konuşulmuyor. Böyle bir önceliği yok. Biden’nın daha çok iç politikaya odaklı bir yönetim sergilediğini söylemekte fayda var.