Çıkardığı “Kına” şarkısıyla kına gecelerinin vazgeçilmezi olan Berna Tan, sesinin yanı sıra güzelliği ile de dikkatleri üzerine çekiyor.

İki sene önce trafik kazasında eşini kaybetmesi üzerine küçük kızıyla hayat mücadelesi veren genç şarkıcı, yaptığı şarkılarının yanı sıra yaşamı ile de gündemden düşmüyor.

Bizler de hem başarı dolu yükselişi hem anneliği hem de o güzel sesi ile hayatımızda olan Berna Tan ile bir araya geldik. Şimdi sizlerle….

Berna Tan’ın “Kına” şarkısı, düğün ve kına gecelerinin yeni trendi oldu.

Merhaba Berna Hanım, nasılsınız?

Teşekkür ederim Elifciğim gayet mutluyum. Hem başarılı bir gazeteci olarak hem de eski komşum olarak seninle bir arada olmak çok güzel diyebilirim.

‘Kına’, ne güzel bir şarkı öyle! Şarkıdan biraz bahseder misiniz? Şarkıyla yollarınız nasıl kesişti?

Ben, Sezen Aksu’nun ‘Gidiyorum’ şarkısını çıkarmak için provalarda hazırlanırken ‘Kına’ şarkımın söz ve bestecisi Adnan Fırat “kınayı yakmışlar geline” diye bir şeyler mırıldanıyordu. “O şarkıyı bana bir söylesene” dedim. Şarkıyı dinleyince çok etkilendim, toparlayıp bana vermesini istedim. Hepimiz biliyoruz ki kına gecelerimizde yıllardır bilindik şarkılar çalıyor. Hem değişiklik olacağını hem de çok beğenileceğini düşündüm ki öyle de oldu. Bütün kınalarda çalmaya, söylenmeye başlandı.

Artık düğün mevsimi de geliyor. Düğünlerin aranan şarkısı diyebilir miyiz?

Tabii ki. Özellikle Instagram’dan bir sürü video alıyorum birçoğunu da paylaşıyorum. Yurt dışından dahi gelinler, şarkıyı çok beğendiklerini söyleyip, fotoğraf- video gönderiyorlar. Çok yeni olmasına rağmen reklamsız üç milyona yaklaştık. Yeni yeni reklam çalışmalarına da ağırlık vermeye başlıyorum. Zaten Instagram, başlı başına bir reklam.

Şarkıda bekarlığın sultanlık olmadığını söylüyorsunuz. Bekarlık neden sultanlık değil?

Belli bir süreden sonra artık bekarlık çekilmiyor. İnsan omzuna yaslanabileceği birini istiyor. Bazen bir ses, bazen de vakit geçirebileceği birini istiyor. Bekarlık nereye kadar ki? Ben bekarlığı tasvip etmiyorum, herkes mutlaka evlenmeli. Hatta evlensinler bende düğünlerinde şarkı söyleyeyim.

Klibe biraz değinelim istiyorum. Kızınızı oynatmışsınız. Ne şeker o öyle… Nasıl geçti çekimler?

Klip çekimleri Mustafa Özen yönetmenliğinde Eylül platolarında gerçekleşti. Bir buçuk güne yakın sürdü. Şarkı eğlenceli olunca, klip de eğlenceli geçti. Ekipteki arkadaşlar da çok eğlenceliydi. Kızım Yaren Beren; yaşı dört buçuk olmasına rağmen bir oyuncu gibi hiç yadırgamadan, rahatlıkla oynadı. Zaten kızım, sosyal faaliyetleri olan bir kız çocuğu; bale ve folklora da gidiyor, klipte de rahattı. Oyunculuğu çok seviyor, güzel projeler olursa yine oynamasını isterim. Bir anda aklıma gelmişti ve ileride anı kalsın diye oynatmak istedim hem de annesiyle klip çekimi olsun dedim. Herkesten güzel tepkiler aldık. İyi ki de oynamış.  

Bir kız annesi olmak nasıl bir duygu?

Harika bir duygu. “Neden?” diyeceksin Elif, şimdi bir erkek çocuğu olsaydı bu duyguları bana yaşatmayacaktı. Kızım her şekilde yanımdadır. Çok farklı kız çocukları; beni giydirir, beni sever... Elbette erkek çocuklarda anneye düşkün olur ama kız çocukları çok narin, çok duygusal olduklarından ailesini çok benimsiyor. Biraz kıskançlığı olmasa… Çok kıskanç ama yine de iyi anlaşıyoruz. İyi ki de bir kızım olmuş.

‘Pop Star Alaturka’ programı seçmelerine nasıl katıldınız ve bu maceranız nasıl başladı?

‘Pop Star Alaturka’ benim için çok maceralı oldu. Seçmelerin son üçüncü gününde annemler katılmam için çok ısrar ettiler. Akgün Otel’deydi, altı bininci kişiydim. Beni almayacaklarını düşünerek gittim. Ebru Gündeş, Bülent Ersoy, Orhan Gencebay jürilerdi. Gittiğim gün üçü de yorulmuş, başını masaya koymuşlardı. Ebru Gündeş’in ‘Çok Mu Gördünüz’ şarkısını söyledim. (Şarkıyı söylüyor) Şarkıyı bir söyledim, Ebru Gündeş başını kaldırarak, “Ya budur işte! Aradığım ses bu, ben bunu bekliyordum” dedi ve yarışmaya alındım, İstanbul’dan da tek ben seçildim. Hayatımda hiçbir yerde şarkı söylememiştim. Hiçbir müzik deneyimim olmamıştı. Güzel dereceye geldim ama program yayından kaldırıldı. Ben yarışma ile müzik kariyeri elde etmiş oldum.  

Bu tarz yarışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? Size kattıkları ne oldu? O zamanlarla arasında fark var mı?

 O zaman her şeyin bir anlamı vardı Elif. Şimdilerde o kadar çok yarışma var ki, o kadar çok kişiyi yarışmalardan görüp tanıyoruz ki çok dikkat çekildiğini düşünmüyorum. Bizim dönemimizde iyi ses vardı şimdi öyle değil, yarışmada biri çıkıyor sonra bir daha göremiyorsun. “Kimdi o?”, belli değil. Zaten tanınmakta sosyal medya üzerinden gerçekleşiyor. Özellikle de Instagram’da. Artık insanların bu tarz projeleri izlemeye de vakti kalmadı.

Aynı zamanda Ebru Gündeşi çok sevdiğinizi biliyorum. Kendisi ile geçen küçük bir hikayenizi bizlerle paylaşırmışsınız?

İşte ‘Pop Star Alaturka’ya ilk gittiğim gün. Onun o delikanlı hareketlerine bayılıyorum. Bende öyleyim çünkü. Bana, “Seni arıyordum ben” demesi, sonrasında yarışma süresince bana büyük desteğinin olması benim için çok önemliydi. Kendisine senin aracılığın ile de teşekkür etmiş olayım, çok sağ olsun.

Şarkı çıkınca kendisine ilettiniz mi peki?

Yok hayır daha söyleyemedim. İnşallah gideceğim. Kendisinin de biliyorsun bazı sıkıntıları var. Benim de eşim vefat etti, benim de yaşadığım zorluklar var. Açıkçası kimseyle değil de kendi başarımla bir şeyler yapmak istiyorum.

Çok güzel sesiniz var. Ailenizde bu kadar güzel sesi olan var mı? Genetik diyebilir miyiz?

Babamın sesi güzeldir. Babamdan bana geçmiş olmalı. Beş yaşımdan beri sürekli şarkı söylerdim. Büyüdükçe sesim daha da güzelleşti oturdu. Selçuk Tekay’dan müzik eğitimi aldım. O da sağ olsun, sesimi daha iyi kullanmamı sağladı. Çünkü hiçbir deneyimim yok. Ben konservatuar mezunu da değilim. Tamamen kulak. İbrahim Tatlıses’i de biliyorsunuz tamamıyla kulağı iyi olduğu için şarkıları o yüzden bu kadar güzel söyleyebiliyor.

Müzik yaşamınız nasıl başladı?

Müzik dediğim gibi küçüklükten hayatıma girdi. Seninle aynı ilk okuldan (Kazım Özalp İlk Öğretim Okulu) mezunuz biliyorsun ki Elif, öğretmenim de Mehmet Budak’tı. Kendisi çok güzel saz çalardı biliyorsun. Okulda da müzik yarışmalarına katılırdım. Hep birinciydim, madalyalarım vardır. Fakat benim asıl mesleğim tasarımcılık. Ayakkabı ve çanta tasarım işindeyim. Profesyonel olarak müzikle buluşmam 2008 yılında katıldığım ‘Pop Star Alaturka’ yarışması ile birlikte oldu. Şimdi de buralardayız.

 Eşinizin vefat ettiğini söylediniz. Başınız sağ olsun. Ne kadar oldu, nasıl oldu ki?

Evet Elif. İkinci yılımız oldu. Üç buçuk yıl evli kaldım. 2016 yılında trafik kazasında vefat etti eşim. Bir anda kaybettim. Büyük bir yıkım oldu benim için, 6 ay kendimi tanıyamadım. Kızımla ilgilenemedim. Sonra baktım ki kızımın benden başka destekçisi yok , olamaz da… (Kimse anne baba gibi olamaz.) O yüzden doktora gittim ve destek aldım. Sonra kendi kendime; rabbime sığınarak kendimi toparladım. Ondan tek hatıra kızım, kızımla yaşıyorum.

Kızınız babasının öldüğünü biliyor mu? 

Yaren Beren’e söyleyemedim. Çünkü o babasını kaybettiğinde iki buçuk yaşındaydı. Her gün “Babam eve ne zaman gelecek” diye sorardı. Sonra pedagog yardımıyla yavaş yavaş uzakta olduğunu anlatmaya çalıştım. “Baban seni görüyor, izliyor” gibi doktorumuz ne söylememi isterse onları demeye başladım. “Niye bizi bıraktı gitti?” derken bazen çok nefret ettiğini, kendisine küstüğünü söylüyor. Sonra geçtiğimiz aylarda mezarlığına götürdüm onu çünkü mecbur kaldım “Kızım baban bizi terk etmedi baban burada” dedim. “Çıksın oradan” diyerek mezarı açmaya çalıştı. “Ben onun kucağına yatmak istiyorum” dedi… Tabi beni çok etkiledi. Çok üzüldüm, çok yıprandım ama yavaş yavaş aşılamaya çalışıyorum. Okula gidiyor mesela babalar gününde çok buruk geçti o günümüz ama yapacağımız bir şey yok. Allah öyle istedi, ben ne yapabilirim ki?

 Peki tekrar evlenmeyi düşünür müsünüz?

Hayır. Eşimle çok severek evlendik. İşimi gücümü bırakmıştım. Ankara’ya gelin gittim.  Buradaki yaşamımı değiştirmiştim. Elbette ki büyük konuşmak doğru değil ama bir kızım var çok zor.

Tek başına ayakta durmak ne kadar zor? 

Çok zor Elif. Hele bu devirde bir kız annesi olarak çok daha zor. Benim annem babam da ayrılar. Ben beş yaşındayken annemler ayrıldı ve annem dört kız bir erkek çocuğu tek başına İstanbul’da büyüttü. Yani bunun da bana güç verdiğini düşünüyorum. Ben küçüklükten beri güçlü yetiştim. Çocuğumu ve kendimi kimseye muhtaç etmeden yaşıyorum. Elbette ki zor ama yapılacak bir şey yok.

 Size bakınca çok güçlü bir kadın olduğunuzu hissediyorum…

Hayata erken atıldım. On iki yaşında çalışmam gerekti , ortaokulu terk etmek zorunda kalmıştım, bitirememiştim. Ailemdeki kardeşlerime bakmak zorundaydım. Dört kız çalışıyorduk. 33 yaşına girdim. Erken yaşta hayata atılmanın izleri bunlar.

“Yürü ya kulum” nasıl oldu?

Ayakkabı tasarım işim iyi bir işti sonra Pop Star Alaturka yarışması ikinci işimi karşıma çıkardı. Hem kendi işimi yürüttüm hem de konserlere gitmeye başladım. Şimdi de albümüm çıktı daha da iyi olacak inşallah…

“Bar, Saz Asla!”

“Her yerde sahneye çıkmıyorum” diyen güzel şarkıcı, “Bar, saz asla! Hayatımda bunlar yok. Halk konserleri, festivaller ve düğünlerde sahne yapıyorum. Benim bir çizgim var akşam dokuz olunca, kızımla uyurum.” Şeklinde konuştu.

Bana yedi kelimeyle Berna Tan'dan bahseder misiniz?

 Anaç, güçlü, cesur, yardımsever, kaliteyi yaşamayı seven, inatçı, tuttuğunu koparan…

Müzik piyasasında o kadar çok kişi var ki, şarkı çıkarmak da zor. “Her şey değişti” diyebilir miyiz?

Her şey çok değişti. Mesela on sene önce bir televizyon kanalına çıkmak çok önemliydi şu an herkes her yerde. Kendi sayfalarında çok rahat kendini gösterebiliyorsun. Ama her şey paraya döndü. Güzel sesli olmanın önemi kalmadı.

Söylemeyi çok sevdiğiniz 5 şarkı desem?

 Çok mu Gördünüz (Hayatımı değiştiren şarkı)

Beni Benden Alırsan

Ben Yoruldum Hayat

Müslüm Gürses’in ‘Gitme’ şarkısı.

Sezen Aksu’dan ‘Gidiyorum’

Sevgili Sezen Aksu’nun ‘Gidiyorum’ şarkısının da klibini çektiniz. Hatta eşinizle düğün fotoğraflarınızı klibinizde yayınladınız. Ne güzel olmuş ne söylersiniz?

Aslında buna çok zor karar verdim. Sonuçta yine o duyguları yaşayacaktım (yine diken diken oldum) üzülüyorum. Çünkü çok sevdim ben kocamı, gerçekten çok sevdim. Eşimin anısı kızıma da kalsın istedim. Yönetmenim Mustafa Özen beni hiç yönlendirmedi. Her şey kendiliğinden gelişti. Hüngür hüngür öyle ağladım ki ekipteki çocuklar da duygulandılar. İnsanlar da merak etmişti, sürekli cevap vermektense görsünler istedim. İnsanlar çünkü bazen ne dediklerini bilmiyorlar. Kimin içinde ne yaşadığını kimse bilmiyor. Herkes zannediyor ki ben çok mutluyum bir de içime sorsunlar akşam olunca o içimdeki yangını o üzüntümü kim bilebilir ki? Bazı insanların bir şey yazarken daha duyarlı olmalarını diliyorum.

Arabesk- Fantezi tarzında mı devam edeceksiniz?

Arabeski çok seviyorum. Arabeskte kendimi buluyorum. ‘Kına’ şarkımdaki ses tonum çok farklı , slow (yavaş) şarkı söylediğimde çok farklı. Ben yavaş ve duygulu şarkılara daha hakim olduğumu düşünüyorum. Bu şarkılarda sesimi daha iyi kontrol ediyorum. Mesela Ebru Gündeş’de slow şarkıyı dehşet güzel okuyor ama hareketlide daha farklı bunu görebiliyorsunuz değil mi? Ben de arabesk fantezi ve yavaş şarkılarda kendime çok güveniyorum.

Yakın gelecekte ne tür projeler olacak? 

Hareketli güzel bir şarkı bakıyorum. Sonrası içinde bir Yıldız Tilbe şarkısı bakıyorum. Yıldız Tilbe’yi çok seviyorum. Sesimin tonunu Yıldız Tilbe’ye de çok benzetiyorlar hatta ‘Delikanlım’ şarkısındaki sesine… Bir düet yapmayı çok isterim. Menajerim kendisi ile iletişim halinde Allah nasip ederse şarkıyı alacağım.

Sahneler, konserler ne durumda?

Bu ay festivallerimiz başlıyor. Düğünlerimiz zaten devam ediyor. Yurt dışı konserlerimiz var. Zaten ağırlığım bunlar. Sosyal medya hesaplarımdan duyurularımı yapıyorum takip etsinler.

Sizce popülerlik nedir?

Bence insanların kalbine oturan insan olmaktır. Sürekli sansasyonel olmak değildir Halkın yüreğine, beynine oturabilmektir.  

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Sanatçıların da bir hayatı olduğunu, yaşam mücadelesi verdiklerini unutmasınlar. Duyarlı olmalarını istiyorum. Bence sadece beni sesimle değerlendirsinler. İstemeyen dinlemesin. Sana da çok teşekkür ederim Elif çok keyifli bir sohbetti. Çok başarılısın.

Doğum Tarihi: 30 Mart 1985

Burcu: Koç

En sevdiği huyu: Delikanlı ve açık sözlü olmak

En sevmediği huyu: Ani tepki vermek

Uğurlu sayısı: 10

Uğurlu günü: Pazartesi, Çarşamba

En sevdiği renk: Mor

En sevdiği çizgi film: Temel Reis

En sevdiği söz: Varlığımın kıymetini bilmeyeni, yokluğumla terbiye ederim. 

Söyleşi: Elif Günay

Fotoğraf: Fatma Demir