Yıllardır müzik sektörü içindesiniz ve artık organizasyon çalışmaları da yapıyorsunuz bize biraz bundan bahseder misiniz ?

2018 yılında, zaten yıllardır içinde olduğumuz düğün organizasyonlarını ekip olarak bütünüyle ele almaya karar verdik ve Jota Organizasyon isminde bir şirket kurduk. Tabii sadece düğünler için değil, kurumsal organizasyonlar, açılışlar, konserler vb bir çok etkinliği de planlayıp gerçekleştiriyoruz.

Ses-Işık sistemleri, Sanatçı, Orkestra, DJ, Halk Oyunları, Bando ekibi temini gibi hizmetlerimiz var. Etkinlikleri tamamıyla, en ufak detayına kadar planlıyoruz ve müşterilerimize hayallerindeki organizasyonu gerçekleştirebilmeleri için doğru çözümleri öneriyoruz. Bütçelerine göre alabilecekleri en kaliteli hizmeti ekip olarak sunuyoruz. Yüksek enerji ve profesyonellik isteyen çok zor bir alan ama zorlanmadan, hatta çok keyifle üstesinden geliyoruz.

Eğitime önem veren bir ekip olduğumuz için “Solist Okulu” kurduk; sahneye güçlü, repertuarı geniş solistler yetiştirebilmek adına. Kadromuzda tecrübeli şan eğitmenleri ve şan pedagogları var. Ben de repertuar ve nazariyat eğitimleri veriyorum Solist Okulu’nda. Bir sanatçının en büyük silahı sesi ve duruşu, cephanesi de repertuarıdır.

İki farklı stüdyonuz da var… Stüdyoda ve şu an bulunduğumuz mekanda ne tür çalışmalar yapıyorsunuz ?

Şu anda misafirimiz olduğunuz stüdyo profesyonel stüdyomuz değil, burada daha çok eğitimler ve prova çalışmaları oluyor, aynı zamanda ekip toplantılarımızı, beste çalışmalarımızı, senaryo çalışmalarımızı, basit düzeyde kayıt ve kurgu işlerini burada gerçekleştiriyoruz, yorulduğumuzda ofisten çıkıp 100 metre yürüyerek sahile iniyoruz, Beylerbeyi’nin boğaz havasından alıp tekrar çalışmaya devam ediyoruz. Burası daha çok üretim yeri. Profesyonel stüdyomuzda ise aranjörümüz Meriç Demir ile albüm kayıtları, dizi-film müzikleri, mix-mastering gibi daha profesyonel aşamaları gerçekleştiriyoruz. 

Dijital dönüşüm her geçen gün biraz daha ilerliyor. Şu an dijital dönüşümü nasıl yorumluyorsunuz, müziğe ve hayata sizce nasıl etkileri olacak ?

Bu kaçınılmaz bir global süreç. Artık basılı medya ürünleri olan CD’ler, yerini Dünya çapında kullanılan aplikasyonlara bıraktı. Dijital platformların tamamında benim ve Jota’nın diğer sanatçılarının albümleri mevcut. Tabii dijital dönüşüm deyince sadece Spotify, iTunes, Deezer, Fizy, Muud vb platformları değil, sosyal medyayı ve Youtube’u da düşünmemiz gerekiyor. Youtube, ne yazık ki ülkemizde manipülasyonların en fazla olduğu platform. İnsanlar “YouTube’da ne kadar tıklanmış?” argümanıyla sanatçıları değerlendiriyor. Oysa ki gerçekler hiç de oradaki rakamlarla uyuşmuyor. YouTube’da milyonları aşan izlenme rakamlarına ulaşan birçok sanatçı ayda bir konseri zar zor verebiliyor, ülkenin yarısı izlemiş zannediliyor ama Anadolu’da tanınmıyorlar, iş hacimleri çok düşük, en kötüsü de canlı performansları zayıf. Biz ekip olarak belirlediğimiz şirket politikası gereği canlı performansa, sese, müzik bilgisine değer veriyoruz, dinleyiciler de canlı performansların albüm kayıtlarımızdan ve kliplerden çok daha başka, güçlü ve başarılı olduğunu iletiyor.

Yeni şarkı çalışması var mı yakın dönemde ?

Yeni single’a kış aylarında girmeyi düşünüyorum. Son bir yıldır ekibimin sorumluluğu üzerimde, bünyemizdeki diğer sanatçı arkadaşlarımın da müzik kariyeri için planlamalar yapıyorum, her zamankinden daha fazla çalıştığım bir dönemdeyim ve yeni single için şarkılar hazır olsa da, gereken enerjiyi ve zamanı ayıramıyorum, kendimden önce Jota için çalışıyorum bu yıl.

Sosyal sorumluluk anlamında da her daim çalışmalar yapıyorsunuz, bununla ilgili kısa vadede ne tür planlarınız var ?

Evet, sosyal sorumluluk konserleri veriyoruz uzun yıllardır engelli kardeşlerimiz, huzurevlerindeki büyüklerimiz ve sokak hayvanlarımız için; ama bu yıl ek olarak, şiddet gören kadınlarımıza ve çocuklarımıza destek olmak amacıyla, -hayattalarsa- kendilerine, hayatta değillerse çocuklarına ve anne-babalarına maddi/manevi destek adına yapmak istediğimiz projeler var… Projelerimizi hayata geçirecek Devlet ve STK desteğini bulamazsak eğer; Jota ailesi olarak elimizi taşın altına koyup, güz ve kış aylarındaki konser gelirlerimizi bağışlamayı planlıyoruz.

Her dönemde bir önceki dönemin müziklerine bir dönüş olabiliyor.80 de 70 ler 90 da 80 ler şimdilerde de 90lar çok popüler bunu nasıl yorumluyorsunuz ? sizce 90’ları farklı kılan nedir ?

Soundlar çok farklı, çok sıcak, çok iyi müzisyenlerin yetiştiği yıllar 80’ler ve 90’lar. Çok iyi seslerin olduğu, ses kusurlarının melodyne gibi programlarla kapatılmadığı, insanların bir kot ceketle, bir pantolonla klip çekebildiği, şarkıya, sese ve prodüksiyona odaklı yıllar… Onno Tunç gibi müzisyenlerin, Aysel Gürel gibi kalemlerin olduğu yıllar… Ve de çok usta müzisyenlerin olduğu.

Şimdi tüm kusurları masada kapatabiliyoruz, bir aranjeyi tek bir enstrumanla bilgisayar başında bitirebiliyoruz, aslında teknolojik olarak kolaylık içindeyiz; fakat kolaylığı, kolaya kaçmakla karıştırıyoruz. Sesi ve müzik bilgisi olmasa da, sadece fiziğiyle ya da şouyla varolabilen şarkıcılar var sektörde. Melodyne ve iyi ses mühendislerimiz olmasaydı, iyi yönetmenler, fotoğrafçılar, Photoshop olmasaydı, hiçbiri varolamayacaktı oysa ki.

İşin başka bir boyutuna bakarsak; 90’larda kaset ve CD satışları vardı. Üretimi destekleyecek maddi gelir anlamına geliyor bu. Korsanla başlayan süreçte bu mali güç kaybı, kaliteyi de etkiledi. Kaset ve CD platformu elimizden gidince, sesimizi duyurabileceğimiz en büyük güç radyolar oldu.

Radyolar da reklamlarla ve dinleyici trafiğiyle ayakta duran ticari işletmeler olarak, popüler sanatçılar arasından en çok talep edilen şarkıları çalıyor, sanatçının sesine, müzik bilgisine, bir kanaat önderi olarak topluma pozitif yön verebilip veremediğine bakmıyor. Radyo sektörün en kilit argümanı; çünkü biz şarkıların süresinden, içindeki enstrumanlardan, aranjesinden mixine masteringine kadar radyoların belirlediği standartlara göre üretiyoruz. Dolayısıyla sektörde hareket alanımız çok sınırlı. Bunun sonucunda da birbirine çok benzeyen şarkılar çıkıyor.

Biz toplum olarak bir sanatçının gücünü, popülerliği ile orantılıyor, sanatçının sosyal medyadaki takipçi sayısı ile değerlendiriyoruz. Yüzeysel ve uzun vadede etkisiz bir süreç içindeyiz, bu potada birçok iyi müzisyen ve ses eriyip gidiyor. O sebeple de 90’lar özel kalan son müzik çağı, biz daha iyisini yapana, toplumlar da iyiyi seçip dinleyene kadar böyle olacak bu durum.

Arada tabii ki yıllarca dinlenebilecek güzellikte şarkılar da çıkıyor, onları hemen fark edip kalbimizin bir köşesine not ediyoruz; sıkılmadan, her seferinde aynı tadı alarak dinliyoruz.

Şarkılardan bahsetmişken… Son dönemde çok fazla şarkı hızlıca çıkıp hızlıca da kayboluyor sizce bunun nedeni nedir ?

Kendimden örnek vereyim: Ben bir single/klip çıkardığımda dinleyicilerim bir sonraki ay şu soruyu soruyor: “Yeni şarkı/klip ne zaman?” Çünkü devamı gelsin istiyor dinleyici ve biz dinleyiciye uzun süre dinleyebileceği, on şarkılık dolu dolu bir albüm veremiyoruz, single veriyoruz.

Bizler genel olarak herhangi bir işin mutfağındaki uzun ve zorlu süreci bilmiyoruz. Örneğin bir fırına girip ekmek alıyoruz; ama buğdayın tarlada yetişirken çiftçiye verdiği zahmeti, un haline gelene kadarki süreci, fırıncının ekmek ustası olana kadar sarf ettiği emeği, döktüğü alın terini düşünmüyoruz, fırına girip, parasını verip, ekmeği alıp tüketiyoruz, teşekkür etmiyoruz, sadece eleştiriyoruz.

Dünyada da durum farklı değil, insanlar tüketime odaklı, ne tüketiliyorsa, neye talep varsa, o üretiliyor. Müzik endüstrisinde de insanlar talep doğrultusunda üretim yapıyor. “Sanat, sanat için” değil, “toplum için” oldu uzun zaman önce… Kalıcı işlerin çıkması için gereken emek ve zaman arttıkça maliyetler de arttığı için hızla üretilen ve hızla tüketilen işler ortaya çıkıyor. Kapitalist sistem prodüktöre, şarkıcıya, müzisyene, radyocuya, dinleyiciye bunu dayatıyor ve genel olarak bir çoğumuzun farkındalığı olsa dahi bu zinciri kıramıyoruz. Zinciri kıran, kalıplara takılmadan özgürce eser sunan Mabel Matiz gibi isimler de var elbette, iyi ki varlar…

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey, takipçilerinize vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Cengizhan Bey, Size ve Önce Vatan ekibine teşekkür ederek başlamak istiyorum, popüler kültürün dışında kalan sanatçılara ve emeğe olan hassasiyetinizden ötürü…  

Dinleyicilerime seslenmem gerekirse; ben hep yaşadıklarımı aktardım sahnelerimde, şarkılarımda, yazdıklarımda… Ne çok benzer şey yaşamışız meğer… Ne kadar büyük bir ruhsal aile olduk, karşılaşmasak, tanışmasak da... İnsana, doğaya, hayata değer vermeye devam edin lütfen… İyi ki varsınız!