Bu hafta Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi (intern hekim) Ali Can Memiş ile yaşamına, intern hekimliğe, tıp fakültesine dair sohbet ettik. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Sizi tanıyabilir miyiz? Ali Can Memiş kimdir?
Ben Ali Can Memiş. 24 yaşındayım ve Giresun doğumluyum. Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisiyim. Yani intern hekimim.  Keşfetmek bu hayattaki en büyük tutkusu olmuş, çok gezen, çok merak eden, çok okuyan bazen çok konuşan ama iyi dinleyen ve gülmekten asla vazgeçemeyen biriyim.


Tıp fakültesini seçme amacınız neydi? Size bu süreçte neler etki etti?
Her meslek kutsaldır ama beni doktor olmaya iten şey doktorluğun bir meslekten ziyade bir yaşam biçimi olmasıydı. Yani eğer doktorsanız sadece hastanede değil, evde sokakta  her yerde doktorsunuzdur ve doktorlukta bu yüzden emeklilik diye bir şeyi yoktur. Tabi ki bunun yanında insanlara yardım edebilmek ve onlara umut olabilmek de bu mesleği istememin diğer sebepleri. Bunun yanında Tıp bir derya ve sürekli kendini geliştiren, yenileyen bir alan. Ben de araştırmaktan ve sürekli kendini yenileyip yeni şeyler öğrenmekten çok zevk alan birisiyim. Tüm bunları görüp öğrendikten sonra tıp fakültesinin benim için biçilmiş kaftan olduğuna karar vermiştim. Ama tabi ki kazanmak da okumak da zor bir süreç. Bu konudaki en büyük desteğim ise ailem ve hırslı biri olmamdı sanırım.


‘İntern doktor’ ne demektir? Genel olarak hangi tür rahatsızlıklarla ilgilenirler?
İntern doktor, tıp fakültesinin ilk 5 yılındaki temel ve klinik bilimler eğitimini başarıyla geçmiş, 6. yıla yani son sınıfa gelmiş öğrenci demektir. İsminizin başına İnt Dr. Ünvanı eklenir. Genel olarak acil, dahiliye, pediatri, cerrahi gibi birimlerde, serviste, poliklinikte çalışan sık sık nöbet tutan sağlık elemanıdır. Ne tam bir doktordur ne de bir öğrenci aslında J Yeri geldiğinde doktor, yeri gelince hemşiredir. Zordur, hele ki Tıpta uzmanlık sınavı (TUS)  da yaklaşmış olduğu için bazen çekilecek dert değildir ama zor olduğu kadar da çok fazla anıların biriktiği, güzel değerlendirilirse mesleki açıdan çok şey öğrenilebilinen bir dönemdir. Genel olarak kan alan, tansiyon ölçen, pansuman yapan, dikiş atan, damar yolu açan, muayene eden… Kısacası hastanenin omurgasıdır intern.


İlerleyen süreçte hangi alanda uzmanlaşmayı istiyorsunuz?
Bu konuda hala net bir fikre sahip değilim ama klinik bir alan istiyorum. Hastalarla yakın temasta olmayı,  yaptığım tedavinin sonucunu o an görmeyi isteyen birisiyim. O yüzden Kardiyoloji, Acil uzmanlığı gibi alanları düşünüyorum.


İntern hekimlerin acil servisteki konumu nedir?
İntern hekimler acilde hastayı karşılayıp şikayetini, öyküsünü uygun şekilde alırlar ve gerekli fizik muayenesini yaparlar. Tabi ki acil bir ekip işidir ve mutlaka yapılan ve istenilen tetkiklere asistan ve uzman hekim danışmanlığıyla beraber karar verilir ve tanı tedavi gerçekleştirilir.


Tıp fakültesinde okumak isteyen adaylara tavsiyeleriniz nelerdir?
Her zaman derim tıp kazanmak zor ama okumak daha da zor. O yüzden benim en büyük tavsiyem gerçekten doktor olmak istiyorlarsa gelsinler. Anne baba öyle istedi diye yazılacak bir bölüm değil tıp fakültesi. Yoksa mesleğinden bıkmış, işini sevmeyen doktorlar olarak mezun oluyorlar. Ya da zaten birçoğu mezun olamadan bırakmış oluyor. Bunun dışında eğer gerçekten istiyorsanız, düzenli çalışan, kendini geliştiren, sosyal olmayı bilen en önemlisi de sabırlı olmayı bilen birisi olmalısınız. Hele ki hekime şiddetin arttığı şu dönemlerde size kaba davranan, hakaret eden veya kavga eden hastadan sonraki hastaya da güler yüz gösterebilecek sabır.


Boş vakitlerinizde neler yapıyorsunuz?
Fazla araştıran çok merak eden biri olunca; sık sık seyahat etmeyi,yeni yerler görmeyi, hiç bilmediğim kültürleri tanımayı , her anıyı bir fotoğraf karesi haline getirmeyi seven birisiyim.Aslında keşfetmektir beni hayata bağlayan. Hekimliği sevmemin de sebebi bu. Her yeni hastada farklı birini görüyorsun ve yeni bir şey öğreniyorsun. Bu da sizi sürekli yenilenen biri haline getiriyor. Bu sene biraz zor ve yoğun olacak o yüzden seyahat imkanım biraz kısıtlı. Ama fırsat buldukça okuyorum ve kendime özel zaman yaratıyorum.


Bir hekim adayı olarak hekimliği nasıl tanımlarsınız?
Bana göre hekimlik, renk, dil, millet, cinsiyet gibi hiçbir ayrım yapmaksızın herkese eşit davranan, yüksek empati ve sabır gücüne sahip, kendini sürekli yenileyen, bilimden ve bilimsel gerçeklerden sapmayarak şifa veren; dert ile derman arasında bir köprüdür.


Acil serviste en çok rastladığınız hastalıklar nelerdir? Hastalarınızın tedavilerini gerçekleştirirken nelere dikkat edersiniz?
Acile sıklıkla üst solunum yolları enfeksiyonu, besin zehirlenmeleri, travma, astım krizleri, kalp krizi, gastrit, hipertansiyon ve adli vakalar gelir.Tabi mevsime göre, özel günlere göre de sıklıklar değişebiliyor. Tedavi işin en son kısmı. Önemli olan iyi ve etkili tanı koyabilmek. Bu da iyi bir muayene ve doğru hasta öyküsü almakla mümkün. Tüm bu aşamalarda en önemli şey iletişim.  Hasta ile aranızda kurulan iletişim çok önemli. Empati yapabilmeli ve karşınızdaki kişiyi anlayabilmelisiniz. Ama bunu yaparken de duygu kontrolü yapabilmelisiniz. Yoksa olayın üzüntüsüne kapılıp yanlış kararlar verilebilir. Bu da tabi ki tecrübe ile mümkün. Zamanla buna alışıyor ve her geçen gün daha iyi bir hekim oluyorsunuz.


Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek isteriniz?
Çok keyifli bir sohbetti. Sizin gibi başarılı bir yazarla sohbet etmek güzeldi. Umarım sıkılmadan keyifle okuyabilecekleri bir röportaj olmuştur. Ha bir de şunu söylemek istiyorum. İntern hekimler de alan seçmezler. TUS sınavına girmeden hiçbirimiz alan seçmiyoruz.
Sağlıklı günler diliyorum.