Röportaj: Funda Akosman Erman

Neş’em hanım bize ilk mutfak deneyiminizden bahseder misiniz?

Biz aile olarak mutfağa ve sofralar meraklıyızdır. Çocukluğumun en güzel anıları, kocaman sofralarda akrabalarla sohbetle muhabbetle yenen yemeklerdir. Evlerimizin mutfaklarında her gün çeşit çeşit yemekler pişirilirken ben hep nasıl yapıldığını takip eder gözlemlerdim. İlkokul dördüncü sınıftayken, annemin evde olmadığı bir günü fırsat bilip hamur yoğurmaya kalktım ve oklavayı bulamadığım için de su şişesi ile hamuru açmıştım. Mutfakta çareler tükenmez lafını da o gün bugündür hep benimsemişimdir.

Sonraları da aklıma takılan bir yemeği yapmaya çalıştım. Bunlardan biri de pilavdı. Ama koca bir tencere pişirdiğim için annem konuya komşuya dağıtmak zorunda kalmıştı.Sırayı salatalar ve kanepeler aldı çünkü işin süsleme aşamısı ilgimi çekmişti. Hani derler ya “Önce göze hitap edeceksin” diye. Hayal gücümü kullanarak ve elimin yatkınlığı olsa gerek sıkılmadan üşenmeden minik kanepeleri süslerdim ve tepsilere yerleştirip ikram etmek en keyif aldığım saatlerdi.

Ve mutfak sevdam böylelikle içime işlemiş oldu..

Mutfakta olmayı yeni tarifler denemeyi seviyorsunuz, ailenizden ve çevrenizden ne tür tepkiler alıyorsunuz?

Evet. Mutfakta olmayı seviyorum. Kendi yeni tarifler bulmayı daha da seviyorum. Geleneksel yemekler dışında gördüğüm ve okuduğum bir tarife mutlaka kendimden bir şey katarım, taklit yapmayı hiç sevmem. Hep bir basamak üste çıkmayı, yani rakibimin kendim olduğunu benimsemişimdir. Tarihe olan merakım ve kitap okuma düşkünlüğüm hikayesi olan yemeklere ilgimi arttırmakta. Bu yüzden sürekli okuduğum eskiye dayalı yemekleri denemeyi,onlara yakın yeni tarifler çıkarmak en keyif aldığım konu. Sonucun beğenilmesi ise paha biçilmez..

Ailem bu konuda en büyük destekçim. Çevremden de bu güne kadar olumsuz tepki almadım. 

Çünkü ben yaptıklarımı yedirmeyi de sevdiğim için, tadarlarken ki gözlem benim için çok önemli, kişilerin yüz ifadelerinden çözmeliyim beğenip beğenmediklerini. Onun için gerek ailem gerekse çevrem mutfak sevdamdan çok memnun..

Tariflerinizi internet ortamında luntuğ.com adlı blog sitenizde paylaşıyorsunuz. Böyle bir şey yapmak nerden aklınıza geldi?

Mutfağa olan tutkumdan. Biraz da yapı olarak üretici olmayı ve araştırmayı, kitap okumayı sevmemden kaynaklanıyor.

Bu arada mutfağımdan çıkan lezzetleri sadece ailem ve çevrem mi beğeniyor, başkaları da beğenir mi ? sorusu kendimi test etmem için beni böyle bir projeye sürükledi.

“Luntuğ”un hikayesinden bahseder misiniz?

''LUNTUĞ'' isim olarak hayattaki en büyük zenginliğim ve kıymetlilerim çocuklarımın isimlerinin hecelerinin birleşmesinden doğdu.Kızımın ismi BİLUN, oğlumun ismi ERTUĞ. Onların isimlerinin bana şans getireceğine inandım, nitekim öyle de oldu.Ve 15 mart 2013 tarihinde facebook hesabımdan bir yemek sayfası açarak internetle tanışmaya ilk adımı attım. Sonra bir çok yemek sitelerine ve internet gazetelerine tarifler gönderdim. Ve kendi sitemi kurarak sosyal medyada Neş'em Çelik ve Luntuğ olarak adım geçmeye başladı. Videolar, resimler ve tarifler bire bir kendi mutfağımdan pişirilip denenmiş tam ölçülerinde tariflerdir. Yayınladığım tariflerin hiç biri alıntı değildir.

Yemeklerinizde kullandığınız gizemli, olmazsa olmaz bir malzeme var mı?

Benim en büyük gizemim ''SEVGİ''... Dikkat ederseniz her tarifimin altında yazıyı ''SEVGİYLE'' diye bitiririm. Yemek yapmak ve sunmak büyük bir tutku ve aşk. Sadece bu işin okulunu okumakla olmuyor bu işler. Kafa yormak, özen göstermek, damağınız da tatmadan hissetmek ve sabırla işin özüne inerek layıkıyla üstesinden gelmek önemli olan. Çok iyi bir tadımcı olduğuma inanıyorum, yemeği sadece karın doyurmak için değil içindeki malzemeyi çözerek yakışıp yakışmadığına karar vererek yerim ve sanırım dilimin üzerindeki sensörler iyi çalışıyor. Çünkü hangi malzeme hangi baharat hangi yağ nerede nasıl kullanılır çok dikkat ederim. Eğer bunları hissedebiliyorsanız başarmışsınız demektir.

Olmazsa olmaz diye bir kaç şeyle sınırlandıramam, çünkü her yemeğin bir yakışanı vardır. Ama şöyle söyleyebilirim kaliteli bir zeytinyağı ve tereyağ kullanmayı tercih ediyorum.

Sosyal medyada bir çok hanım yemeklerini paylaşıyor ve bu işten gelir elde ediyor. Bu konuda ne söylersiniz?

Bu işi gerçek bilgi ve becerisi ile yapanlara diyeceğim hiç bir şey yok, yolları açık olsun.Ama yalan yalnış alıntı tariflerle üstelikte yöresine ve damak zevkine göre yaptığı yemeği kesin tarifi budur diye paylaşanlar ve takipçi satın alarak gelirini yükseltmek çabasında olanlara sinirlenmiyor değilim. Bir çok hanıma geleneksel Türk mutfağının tariflerini yalnış vermelerini esefle kınıyorum. Bazen dikkatimi çekerse de uyarmadan edemiyorum.

En severek yaptığınız yemek nedir? Favori lezzetlerinizden bahseder misiniz?

Saray mutfakları en çok ilgimi çeken mutfaklardan birisi, bu konuda sürekli kitap karıştırdığım ve okuduğum oluyor. Saray mutfakları çok farklı kültürlerin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkan yemeklere dayandığı için ve genellikle hikayesi ve tarihi olduğu için bana hep cazip gelmekte. Bir çok tarifte tatlıyla tuzluyu bir araya getirmeleri, ağır ateşte pişirmeleri,tereyağ kullanımı sanırım benim aileden gelen damak zevkime de hitap ettiği için bu mutfağı ilk sırada tercih ederim.Ve tabi ki sonrasında zeytinyağlılar gelir. Bu konuda mütevazi olamayacağım layıkıyla zeytinyağlı yemek yapamayanları zaman zaman uyarmak zorunda da kalmışımdır.

İlk aklıma gelen favori lezzetlerim ZEYTİNYAĞLI VİŞNELİ YAPRAK DOLMASI ile YAHNİLER ilk aklıma gelenler..

      

Televizyon programı deneyiminiz de oldu değil mi?

Çok güzel bir deneyim olmakla birlikte, oraya çıkmadan önceki zamanda düzenli ve dakik yapım gereği, stresli bir kaç gün geçirdim. Öncelikle canlı yayın olması, sürenin azlığı, farklı bir ocağın başında olacağım ve tabiki o sürede en güzel ne pişirebilirim düşüncesi heyecanlanmama sebep olmadı değil. İlk kez de böyle bir ortamda olacağım üzerine gelince biraz tutuldum ta ki ocağın başına geçene kadar. Bildiğim ve kendime güvendiğim bir konu olduğu için heyecanım geçti ve üstesinden geldim. (aldığım güzel tepkilerden anladığım kadarıyla) Çünkü beni ilk tebrik eden, bu işlerin içerisinde biri olmasından ötürü neyin ne olduğunu bilen bir kişi olarak sevgili canım ağabeyim, sırdaşım en iyi arkadaşım VEHBİ DİNÇCAN'dır. Onun görüşleri de benim için değme gurmelerden önemlidir.

Yeni projeleriniz var mı?

Projelerim arasında ilk sırada kitap çalışmam var. Uzun zamandır bazı pratik ve kolay hazırlanabilen yemek çeşitlerini bir köşede biriktirmekteyim. Bu güne kadar 450’ye yakın yazdığım tarif var hepsi hazır. Yayınevi araştırmasındayım. Umarım istediğim gibi bir çalışmayla güzel bir kitap meydana çıkar. Birde TV programı düşünüyorum. İstediğim sıcak, samimi bir ortamda değişik bir konseptte olursa eğer yapabilirim. Bu arada gençlere yönelik kurs çalışmaları istekleri var onları da bu sezon sanırım gündeme getireceğim.

Önce Vatan Gazetemizin de çok değerli yazarlarından sevgili Vehbi Dinçcan’ın kardeşi olarak biz de sizi tanıdık. Gazetemizde yemek köşesi yazmaya başladınız. Kendisi size her zaman destek oldu. Bu konuda neler düşünüyorsunuz?

Tabiki en büyük destekçim ağabeyim rahmetli Vehbi Dinçcan'dır. Mutfak bilgim ve yemeklerim konusunda ki becerime güvendiği içindir ki sizlerle tanışmama vesile olmuştur. Ama şöyle bir gerçeği de göz ardı etmeyelim. Ağabeyim bu güne kadar inanmadığı ve işin ehli olduğuna güvenmediği hiç bir kişiye yakınımdır diye destek olmamıştır. Kardeş bağımızın çok güçlü olması, birbirimize olan sevgimiz ve güvenimiz, kendisinin de bu çevrenin içinden biri olması sonucu gazetenizle tanışmama ve yemek yazarı olarak bir köşeye sahip olmama vesiledir.

Vehbi Dinçcan bizim için de çok kıymetli, tanıdığı hemen herkese destek olan sevgi dolu müthiş bir insandı. Papatya dergimin yayın hayatına başlaması aşamasında kendisine danışmıştım. Bana her zaman destek oldu. Bir gazeteci ağabeyim olarak yol gösterdi. Böyle insanlar artık neredeyse yok denecek kadar az. Çok kıymetli idi. Mekanı Cennet olsun inşallah.  Siz de bize Vehbi Ağabeyden yadirgarsınız. Neş’em hanım sizi de çok seviyorum. İşinizde çok başarılı ve titizsiniz. Çok güzel çalışmalar ve projeler yapacağınıza inanıyorum.

Sağolun. Sizler de bana inandınız ve güvendiniz 19 Nisan 2015 tarihinden bu yana sayenizde yemeklerimi gazetenizde paylaşmaktayım. Bana bu imkanı verdiğiniz için gazetenizin sahibi Sayın Abdullah Akosman’a ve size teşekkür ederim.

Neş’em Çelik kimdir?

İstanbul’un nadide semtlerinden Kadıköy’de, Nurten ve Hikmet Dinçcan'ın ikinci çocukları olarak doğan Neş'em Çelik, ilk, orta ve lise eğitimini burada tamamladıktan sonra Ankara’ya yerleşti. Burada katıldığı el sanatları ve yemek kurslarından yüksek derecede sertifikalar alarak eğitmenlik yapabilecek pozisyona geldi ve çocukluğundan bu yana tutkunu olduğu mutfakta iddialı olduğunu genç yaşlarda herkese kanıtladı. Ayrıca seramik ve resim çalışmaları da yaptı. 2500 adet büyüklü küçüklü çizdiği Atatürk resimlerini gençlere dağıtarak Atatürk'e olan sevdasını da herkese duyurmuş oldu.

10 yıl kadar bir şirketin yöneticiliğini yaptıktan sonra, tutkunu olduğu mutfağa geri döndü ve yeni tarif denemeleri gerçekleştirdi. Bu çalışmalarının neticesinde kendi blog sitesinde ve sosyal medyada bulunan birçok yemek sayfalarında tariflerini yayınladı. Hemen akabinde Önce Vatan Gazetesi ve Ege Metro Gazetesinde kendi köşesinde tariflerini okurlarıyla paylaşmaya başladı. Halen Ankara'da ikamet eden Neş'em Çelik evli ve 2 çocuk annesi...