Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Chicago şehrinde yaşayan Şule Kıvanç Ancieta’yı, Türkiye’deki kız çocuklarına ve köy okullarına yardım projelerinden tanıdım. Amerika’da buluna Bridge to Türkiye Vakfı ile Türkiye’dekilere umut olmaya devam ediyor. Chicago’da -20 derecede göl kenarında BTF vakfı yürüyüş etkinliği düzenleyerek o dönem Türkiye’deki öğrenciler için bot ve mont kampanyası başlatmış ve önemli miktarda yardım toplamışlardı. Sadece vakıf çalışmaları değil Şule Hanım aynı zamanda ABD’de öğretmenlik de yapıyor. Şule Hanım ile dernek faaliyetlerinden, öğretmenliğe, Amerika’daki eğitim sisteminden, nasıl öğretmen olunabileceğine kadar çok farklı konuları konuştuğumuz bir röportaj gerçekleştirdik.


Röportaj: Rona Doğan

Önce Vatan Gazetesi Washington DC


Şule Hanım öncelikle ABD hikayeniz nasıl başladı?


Karadeniz’in incisi lakabıyla tanınan Samsun’da doğdum, anne tarafım Selanik’ten mübadil olarak gelmiş, baba tarafım Samsun’lu, iki kardeşiz. Babam bankada muhasebeci, annem ise Zirai Mücadele’de çalıştıkları için memur tayinleriyle, ilkokulu Amasya ve Afyon’da, ortaokul ve liseyi Maarif koleji/Anadolu Lisesi olarak Samsun’da okudum. Üniversiteye ise Ankara’ya devam ettim. Evliyim, 18 yaşında bir oğlumuz var, liseden yeni mezun oldu, Californiya’da Caltech Bilgisayar Bilimleri/Mühendisliğine başlayacak, eşim mühendis aslen Bolivyalı.

ODTÜ Fizik bölümündeyken eğitim bölümünden de dersler alarak öğretmenlik sertifikamı tamamladım. Öğretmen olarak 3 yıl çalıştıktan sonra Ankara’da baraj ve su boru hattı üzerine uluslararası yürütülen bir projede çalışırken tanıştığım Amerika’dan iş arkadaşım, daha sonra hayat arkadaşım oldu ve ABD hikayem başladı.

Evlenip Amerika’ya geldikten tam 5 gün sonra eşimin yeni iş projesi nedeniyle Venezuela’da yaklaşık 3 yıl yaşadık ve ben de part-time olarak Venezuela’da çalıştıktan sonra 2000 yıllarının sonunda Amerika’ya geri döndük.

Amerika’da yaşarken kısa süreli projeler için Meksika, Trinidad ve Tobago, Kanada'da bulunduk. Ülkeleri, farklı kültürleri, insanlarını tanımak küçüklüğümden beri tutkun olduğum konular diyebilirim. Henüz 7 yaşlarımdayken başlayan turistlerle iletişim kurma girişimlerim, resmini çizerek kelimelerin ingilizcesini öğrenmeye çalışmamla başlayan merakımla bulunduğum her yeni yer benim için yeni hayatları öğrenme imkanı oldu.


Chicago’daki Oak Park & River Forest Lisesinde öğretmensiniz. Nasıl başladınız öğretmenliğe, kaç yıldır çalışıyorsunuz ve elbette hangi derslere giriyorsunuz detaylı anlatabilir misiniz?

Amerika’ya geldikten sonra üniversite diploma -not dökümlerimi buradaki sistemde onaylatma süresi içinde çocuk esirgeme kurumu niteliğinde olan ve çeşitli nedenlerle ailelerinden alınan çocukların kaldığı bir kurumda gönüllü olarak çalışmaya başladım. 2-12 yaşları arasındaki çocukların ödevlerine yardım ediyor, onlarla kitap okuyor, dışarda etkinliklere götürüyordum.

Yaklaşık 8 ay süren gönüllü çalışmamdan sonra iş teklifi aldım ve oğlum dünyaya gelene kadar görevime devam ettim. Çocukları çok sevdiğim için onlara yardım ettiğim bu dönemde hiç kendimi çalışıyor gibi hissetmedim. Bununla birlikte ebeveynlerin çocukların hayatındaki önemini çok daha iyi kavradım. Doğrusu bu çalışma süreci, işimden ayrılıp, çocuğumu evde kendim yetiştirme kararını almamda en büyük etkendir. 

Oğlum 5 yaşında anaokuluna başladığı anda iş hayatına tekrar dönerek Oak Park River Forest Lisesinde “off-campus teacher” olarak çalışmaya başladım. Off campus teacher; okula sağlık nedeniyle 10 günden daha fazla süre devam edemeyecek durumda olan öğrencilere bu zaman zarfında derslerinden geri kalmamaları için ders konularını ve sınavlarını takip eden öğretmen demek. “No Child Left Behind” “hiçbir çocuk geri kalmasın” kanunu ile başlayan öğrencilere çok yararlı bir program. Böylece öğrenciler okula geri döndükleri zaman tüm ders konularındaki bilgileri ve sınavları sınıftaki öğrencilerle aynı seviyede oluyor ve öğrenciler okuldan uzak kalsa da eğitimlerinden geri kalmıyor. 2009 yılında göreve başladım ve  Matematik, Fizik, Kimya ve İspanyolca derslerini veriyorum. Öğretmen olmanın yaşattığı güzelliklerin yanında öğrencilerin zor zamanlarında hayatlarına dokunabilmek, onlara destek olabilmek büyük mutluluk veriyor.


Öğrencileriniz Türk kökenli olduğunuzu duyunca neler söylüyorlar? Velilerin görüşleri neler? 

Aslında bazı öğrenciler Türkiye’yi ziyaret etmiş ve ziyaret edenlerin hepsi çok sevdiklerini söylediler. Ama bazı öğrenciler dünya haritasında Türkiye’nin nerede olduğunu bile bilmiyorlar... Veliler de aynı şekilde... Hiç negatif veya kötü bir geri dönüş olmadı henüz... Yurt dışında yaşayan Türklerin en önemli görevlerinden biri bulundukları bölgelerde Türkiye’yi ve Türkleri doğru şekilde tanıtmaları olduğunu düşünüyorum. 

Buradaki okullarda farklı ülkelerin tanıtıldığı kültürel günler düzenleniyor, Türk aileler Türkiyemizi tanıtan tarihi, doğası, kültürü, olmazsa olmaz baklavası, lokumu ile çok güzel masalar hazırlıyor. Aynı şekilde Türk kuruluşlarının düzenlediği 23 Nisan gösterileri ve Türkiye festivalleri büyük ilgi çekiyor.


ABD’de öğretmen nasıl olunur? Öğretmen olmak isteyenler hangi yolları izlemeli?

Eğer Türkiye’den üniversite bitirmiş olarak geliyorsanız not dökümünüzün buradaki üniversite sisteminde değerlendirilmesini yaptırmanız gerekiyor. Değerlendirme sonucunda buradaki üniversitede gösterilen ve sizin üniversite döneminde almadığınız dersler varsa buradaki üniversitelerden bu dersleri almalı ve geçmelisiniz.  Daha sonra Amerika’da bulunduğunuz eyaletteki eğitim müdürlüğünün düzenlediği eğitim sınavından da geçer not almalısınız. Not dökümümdeki ODTÜ Fizik Bölümündeyken aldığım dersler ve eğitim fakültesinden olan derslerim sayesinde lise seviyesinde Matematik ve Fizik öğretmeni olarak görev yapma durumum tamamen onaylanmış oldu.


Babanızın memur olmasından dolayı Türkiye’de farklı yerleri gördünüz insanlar ve kültürler tanıdınız bunların öğretmenliğe katkıları neler oldu?

Henüz ilkokuldayken babamın memur olması nedeniyle 3 ayrı şehirde yaşamış olmam, yeni bir çevrede yaşama adapte olmanın gerekliliğini küçük yaşta öğretti diyebilirim. Farklı bölgelerdeki kültürün, yaşam tarzının yanı sıra farklı şehirlerde, mahallelerde öğrenci olduğum için fırsat eşitliğinin herkes için geçerli olmadığını ve eğitim için ne kadar önemli olduğunu son derece erken bir yaşta fark ettim. Hepimizin çocukluğu hayatlarımızı yönlendirmede büyük rol oynamıştır, sanırım benim için o çocuk ruhuna dokunabilmenin, çocuklara ve gençlere yardımcı olabilmenin verdiği mutluluk öğretmem olmamda ve her yerde çocukların eğitimine, hayatına destek olacak şekilde çalışmalarda bulunmamda etkendir. Hemen aklıma gelen bir anımı anlatmak istiyorum; Afyon’da geçirdiğimiz soğuk ve karlı bir kış günü okula gidebilmek için botlarımızın üstüne pantolonlarımızı da içine alacak şekilde naylon torbaları sarardık ve yürüyerek okula böyle torbalarla giderdik. Yıllar sonra Şikago’da yaşarken bir yılbaşı öncesinde Ankara’da öğretmenlik yaptığım zamanlardan öğrencimin bir köy okuluna bot ve mont yardımı ulaştırmak için kampanya anonslarını gördüm. Beni direkt kendi çocukluğuma götürdü bu duyuru ve aklıma Afyon’da okula ayaklarımda torbalarla gidişim geldi. Çocuklara destek olmak için ben neler yapabilirim diye iletişime geçtim ve gönüllüler tarafından yönetilen Bridge to Türkiye Fund ile ilk tanışmam böyle oldu. Bir öğrencimin hayatıma en değerli katkısıdır bu.

Hem sevdiğim işi yapabildiğim hem de gönülden bağlı olduğum vatanımdaki çocuklara daha iyi bir hayat sunabilmek için eğitim desteğinde bulunabilmekten çok çok mutluyum.


ABD’ye taşınan veliler Türkiye ile kıyas yapar ve özellikle matematik ve fen bilgilerinde Türkiye’ye göre çok daha az konu ve programın olduğunu söylerler. Sizin görüşünüz nedir?

Burada öğretmenliğe başladığımda beni en çok şaşırtan lisede her dersin aynı ağırlıkta işleniyor olması idi. Bir dönem boyunca öğrencinin günlük ders programı hep aynı. Örneğin birinci ders matematik, ikinci ders İngilizce, üçüncü ders beden eğitimi gibi devam ediyorsa bir dönem boyunca hep aynı şekilde, aynı ders ağırlığı/sayısı ile devam ediyor. Böylece her gün öğrenci mutlaka matematik, İngilizce, beden eğitimi görüyor. Toplam günde 8 ders süresi var ve dört, beş veya altıncı derste öğle yemeği arasına çıkıyor. Yani öğrenci bir dönem boyunca toplam 7 farklı ders alabiliyor.

Öğrenci her yıl matematik ve İngilizce dersi almak zorunda, fen bilimlerinden biyoloji lise 1’de, kimya lise 2’de, fizik lise 3’te ve lise sonda da çevre bilimi veya fizik-kimya-biyoloji derslerinden AP (Advanced Placement) üniversite seviyesinde ders seçebiliyor. Öğrenciler böylece fen bilimleri konularında her yıl bir branşa tüm dikkatlerini ve ilgilerini verebiliyor. Ayrıca ders yoğunluğu stresini azaltıyor.

Her dersin normal, ileri seviye ve üstün seviye olarak işlendiği, öğrencinin başarı seviyesine göre ayrı bir ders programının olduğu bir sistem var burada. İleri seviye dersleri alarak lisede okuyan bir öğrenci, üniversite birinci yılında gösterilen AP derslerini lisedeyken alabiliyor ve yıl sonunda tüm Amerika çapında düzenlenen final sınavlarıyla derslerden geçerek, üniversitede bu derslerden muaf olabiliyor.

Kısaca buradaki eğitim sisteminde öğrencilere başarı ve ilgi düzeyine göre eğitim imkânı sağlanıyor. Konuları ezberlemekten çok anlamak üzerine eğitim.


Anaokulundan üniversiteye bize biraz Amerikan eğitim sisteminden bahsedebilir misiniz?

Amerika’da eğitim 5 yaşında Anaokulu ile başlıyor. Böylece ilkokul anaokulunu da içerdiğinden toplam 6 yıl oluyor. Ortaokul 3 ve lise 4 yıl olarak devam ediyor.

2 ile 5 yaş arası özel okulların okul öncesi sınıfları var, isteyen aileler çocuklarını yazdırabiliyor.


ABD’de hem göçmen hem de bir Türk kadını olarak başarılısınız. Nasıl bir duygu, zorlukları var mı? Hayatınızı nasıl etkiliyor bu durum?

Kadınların, özellikle Türk kadınlarının gücü, dayanışması ve azimle çalışması gerçekten çok özel. Başarılı olmak için kadınlarımız yeter ki istesin ve severek çalışabilecekleri bir iş imkânına sahip olsun… Türk kadınları bugün ABD’de ve tüm dünyada oldukça başarılı işlere imza atıyorlar. Biliyorsunuz, bunun en güncel örneği atlatmakta olduğumuz Covid-19 salgınına çare bulan değerli bilim insanı Özlem Türeci. Yeter ki fırsat eşitliği verilsin,  aşamayacağımız engel yok. Ne yazık ki ataerkil düzen her yerde kendini biraz gösteriyor. Modern çağda biraz azalmış da olsa yine de mücadele etmemiz gereken türlü zorluklar karşımıza çıkabiliyor. Neyse ki artık bu engelleri aşabileceğimiz mekanizmalar geliştirebiliyoruz. Birbirinden değerli çalışmalara imza atan kadın bilim insanlarımız, doktorlarımız, mühendislerimiz, el emeğini ortaya koyan nice kadın arkadaşımız iyi ki varlar.

Hem göçmen hem bir Türk kadını olarak engelleri aşabilenlerden birisi olmak elbette ki çok güzel bir duygu. Daha nice başarılı kadınlarımızı takip etmek ise heyecan verici.

Bir eğitimci, bir kadın, bir anne olarak dokunulan her hayatın ne kadar özel olduğunu her çalışmamda gözlemleme fırsatım oluyor. Özellikle dezavantajlı çocuklarımıza ulaşabilme ve onların gelecekleri için fark yaratabilme çabası beni çok motive ediyor. “Acaba daha fazla ve daha farklı neler yapılabilir, ben nasıl daha çok katkı sağlayabilirim?” sorusunu kendime devamlı soruyorum. Bir bütün olarak değerlendirdiğimde tüm bu çabaların her biri bir diğerinin nedeni olabilecek bir aydınlanma, üretme ve farkındalık yaratma sürecini oluşturuyor.

Türkiye denilince sorayım gidiyor musunuz? Türkiye’de özledikleriniz neler?

Türkiye’yi ailecek çok seviyoruz, özlüyoruz ve hemen hemen her yaz gidiyoruz. Şimdiden emekli olunca Türkiye’de daha çok zaman geçirebileceğimiz günlerin hayalini kuruyoruz diyebilirim. Türkiye’mizin doğasını, insanını, kültürünü, yemeklerini, sahillerini... kısaca hayat tarzını özlüyoruz.

Her yıl Türkiye’yi ziyaret ettiğimizde farklı bir bölgeyi ziyaret ederek, eşime ve oğluma Türkiye’nin zengin kültürünü ve doğasını tanıtmaya özen gösteriyorum. Eşim şimdiden emekliliğimizde Türkiye’de daha uzun geçirebileceğimiz zamanın hayalini kuruyor, oğlum Amerika’da doğmasına rağmen Türkiye ile bağları çok kuvvetli, ortaokul yıllarından itibaren Türkiye’deki çocuklar için gönüllü projeler gerçekleştiriyor.


Yurt dışında yaşadığınız  21 senelik hayatınıza dönüp baktığınız zaman hiç unutamadığınız bir anınız var mı?

Venezuela’da çalışırken, Amerika’dan Venezuela’ya geri döndüğümüz bir seyahatte uçaktan indikten sonra pasaportlarımızın çalındığını fark ettik. Eşim ve benim elimizde hiçbir kimliğimiz kalmamıştı ve oldukça geç bir akşam vaktiydi. Havaalanında giriş kapısında kaldık. Ben Türkiye Elçiliğini arayarak durumu izah ettim ve daha önce elçiliği ziyaret edip kaydımı yaptırdığım için bilgilerim vardı. Elçilikten gönderilen belgelerle bir kaç saat içinde Venezuela’ya giriş yapabildim. Ne yazık ki eşim ne Bolivya’dan ne Amerika’dan bu şekilde acil bir yardım alamadı ve geceyi havaalanında geçirdi. Hayatımda Türklerin dayanışması ve yardımseverliğinin, vatandaşlarına verdikleri özenin en güzel örneklerinden biridir bu.

Aynı duyarlılığı ve dayanışmayı Amerika’da Bridge to Türkiye Vakfı ile vatanımıza geri vermek için bir araya gelmiş gönüllüler olarak devam ettiriyoruz. Burada da muhteşem bir dayanışma ve yardımlaşma çemberi kurduk ve Türkiye vatandaşlarının, Türkiye’yi seven dostların birbirine nasıl sahip çıktıklarının harika bir örneğini sergiliyoruz. Ana vatanımıza 10 bin kilometre uzaklıktan memleketimizdeki çocuklarımızın daha iyi eğitim almaları için çalışan insanlar bir araya geliyor ve bu amaçla ellerinden geleni yaparak, insan hayatının en anlamlı ve değerli katkısını; eğitim desteğini ekonomik düzeyi sınırlı çocuklara ve gençlere ulaştırıyoruz. Ve dünyanın her yerinden bu dayanışmaya katılma imkanı sağlanılıyor. Bu  dayanışma ruhuna ve çocuklarımızın ihtiyaçlarını gidermeye dair olan duyarlılığa bir anımla örnek vermek isterim.


Chicago’da -20 derecede göl kenarında BTF yürüyüş etkinliği... 

O dönem Türkiye’deki öğretmenlerin öğrencileri için bot ve mont yardım istekleri vardı ve bunun için bizlerde bir kampanya başlattık. Göl kenarı yürüyüşümüzün olduğu gün şansımıza hava çok soğuk ve rüzgarlıydı. Chicago’daki etkinliğimizi iptal etmek üzereydik ki çocukların içinde bulundukları durumu düşününce aynı şartlarda çocukların okula gidiyor olması hepimizi çok etkiledi. Yürüyüşümüzü ellerimiz, yüzümüz soğuktan donarak tamamladık. Yürüyüşümüzün sonunda tam da soğuktan şikayet etmek üzereyken yurdumuzdaki öğrencilerin birçoğunun bu şartlarda eğitimlerini sürdürdüklerini hatırladık. Etkinliğimize katılan arkadaşlarımızdan birçoğu desteklerini öğrencilere eğitim bursu programımızla devam ettiriyorlar.


Dünyanın farklı yerlerinde bu röportajı okuyan gençlere tavsiyeleriniz desem? Ne önerirsiniz gençlere?

Öncelikle yaratıcı yönlerini geliştirmelerini, sevdikleri işi yapmalarını ve yaptıkları isi kendilerine layık şekilde tamamlamalarını, potansiyellerini kullanmalarını, hata yapmaktan korkmadan, kendilerine büyük hedefler koyup hedeflerine ulaşmak için özenle ve yılmadan çalışmalarını tavsiye ederim. Çalışkan, duyarlı, saygılı bireyler olsunlar. Paylaşma, yardımlaşma ruhundan asla vazgeçmemelerini, başarıyı sadece iş hayatındaki başarı olarak değil, aile yaşamı, sosyal sorumluluk projelerine katkıları ve hissettiği mutluluğu ile bir bütün olarak tartmalarını öneririm.


Aynı zamanda yoğun iş ve ev hayatınızın yanı sıra Bridge to Türkiye’nin yönetim kurulu üyesi ve Chicago kurucusu sizsiniz. Dernekten ve faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?

Bridge to Türkiye (BTF) 2003 yılında Amerika’da yaşayan Türklerin, vatanımızda ekonomik düzeyi sınırlı çocuklara eğitim ve sağlık alanlarında destek vermek için gönüllüler tarafından kurulmuş bir vakıftır. BTF köy okullarına fen bilimleri materyalleri, kitaplar, matematik ve zeka oyunları, müzik, sanat, anaokullarına eğitici oyuncak gibi eğitim setlerinin yanı sıra Türkiye’deki güvenilir STK’larla özellikle kız öğrencilerin burslarına destek sağlamaktadır.

BTF başlangıcından 2020-2021öğretim yılının sonunda kadar 5721 öğrencimize yıllık burs desteğinde ve köy okullarına 1326 eğitim seti yardımında bulundu. Bu yardımların çoğu burada grassroots diye adlandırdığımız tabansal kesimin el ele vermesiyle gerçekleştirdik.

Corona virüsünün yayılması ve Türkiye’de okulların online eğitime geçmesiyle, BTF ve gönüllüleri olarak üniversite öğrencilerine laptop bilgisayar, ilk ve ortaokul öğrencilerine tablet yardımı başlatarak bir yıl içinde toplam 673 öğrencimize ulaştırdık.  Belirtmek isterim ki bu öğrencilerimizin birçoğunun okula devam eden kardeşleri de bulunuyor ve genellikle evlerinde bilgisayar bulunmuyor. Öğrencilerimize ulaştırdığımız bilgisayarlar aracılığıyla birçoğunun kardeşlerinin de derslerine katılmalarını sağlamış olduk.

Elazığ, İzmir depremleri gibi afet durumlarında etkilenen öğrencilere eğitim bursu sağlayarak destek olmaya çalışıyoruz.  Faaliyetlerimizin bir kısmı sosyal sorumluluk kriterlerine uyum sağlıyor, bir kısmı ise neredeyse sosyal girişimcilik örneği teşkil ediyor. BTF faaliyetleri arasında her yıl planlanan sinema gösterimleri, yemek etkinlikleri, Müzik programları, fotoğraf yarışması, piknik gibi katılımcıların çok olduğu etkinliklerimizin yanı sıra ülkemizdeki eğitime katkı sağlamak için el emeğini paylaşan, çeşitli fırın ürünleri evde üreterek bağış karşılığı hediye eden, yaptığı resimlerden elde ettiği geliri vakfımıza bağışlayan harika gönüllülerimiz var. 

Her ay bir köy okuluna eğitim seti gönderen ve  birçok gence burs sağlayan bireysel destekçilerimiz de bulunmakta. Yaş günlerinde hediye yerine BTF eğitim programları için kampanya başlatan gönüldaşlarımızın yanı sıra bayram kutlamalarında da kampanyalarla çocuklara eğitim ve sağlık desteklerini arttırmak için hep birlikte çalışıyoruz.

Amerika’da çok yaygın olan  “gift matching” “hediye eşleme” uygulaması ile birçok ABD kökenli şirket Sivil Toplum Kuruluşuna yardımı teşvik için çalışanlarının bağış yaptığı kuruluşa, yapılan bağış tutarı kadar ek bağış yapıyor. Böylece çoğu bağışçımız çalıştıkları şirketlerden vakfımıza yaptıkları katkılarını eşleyerek yardımlarını ikiye katlayabiliyor. Ayrıca BTF dünyanın en büyük şirketlerinin birlikte çalıştığı global-küresel yardımseverlik kuruluşu Benevity üyesidir.


BTF Chicago nasıl başladı? Geliştirdiğiniz projeler nelerdir?

2014 yılının Mart ayında BTF'yi Chicago'da tanıtmak ve özellikle kız çocuklarının eğitiminin önemini gösterebilmek amacıyla okuluna devam edemeyen ve erken yaşta evlendirilen kız çocuklarını konu alan "Evcilik" belgeseli gösterimini düzenledim. Etkinliğimiz çok büyük bir ilgi gördü ve kız çocukları eğitim bursu için Chicago'dan ilk desteklerimiz başlamış oldu. BTF Cinema4aCause programı ile kız çocuklarına eğitim bursu yararına Türkiye’den eğitim ve kadın üzerine her yıl belgesel film gösterimlerini gerçekleştiriyoruz. Diğer eyaletlerdeki BTF dost halkalarımızında gösterimlere katılmasıyla her yıl Dünya Kadınlar Günü zamanında eyaletler arası düzenlenen bir programa dönüştü. Şimdi ise diğer ülkelerdeki gönüldaşlarımız BTF Cinema4aCause gösterimlerine katılmak ve kız öğrencilere eğitim bursu desteği sağlamak istiyorlar.

Özellikle bir eğitimci olarak, Türkiye'mizdeki çocuklara eğitimde fırsat eşitliği sağlamak için çalışan Bridge to Türkiye vakfı ile yolum kesiştiği için çok mutluyum. BTF ile hem gençlere eğitim bursu destek fonu yaratmak için çalışıyor hem de Türkiye'deki güç ortaklarımızla fonun öğrencilere ulaşmasını takip ediyorum. Fizik ve Matematik öğretmeni olarak BTF'nin köy okullarına gönderdiği eğitim setlerine ilkokul ve ortaokullar için iki farklı Fen Bilimleri Seti, Matematik ve zeka oyunları Seti, Müzik Seti, öğrenciye özel Hediye Seti ve bu sene ortaokullara tam teşekküllü Fen Bilimleri Laboratuvar Projesini başlattım ve yürütüyorum.

Son günlerde ise beden eğitimi ve spor derslerinin çocuk gelişimindeki sayısız katkıları nedeniyle BTF Spor Seti geliştirmekteyim.

Ayrıca Chicago’daki gençlerimizin de birbirlerini tanıması, Türkiye ile bağlarını kuvvetlendirmeleri ve sosyal sorumluluk projeleri gerçekleştirebilmeleri için BTF Youth – BTF Gençlik Grubu kurulmasına öncülük ettim. Covid virüsü ile evlerimize kapandığımız 2020 bahar aylarında Türkiye’de BTF bursu alan üniversite öğrencilerine BTF Gençlik- İngilizce Konuşma Projesini geliştirdik. Amerika’daki lise ve üniversiteli gençlerin, Türkiye’de üniversitede okuyan gençlerle yürüttüğü, İngilizce konuşma programı, sonbahar, ilkbahar ve yaz dönemi olmak üzere bir yılda 3 ayrı programdan oluşuyor. Tamamı gönüllü Türk-Amerikan gençlerimizden oluşan bu program sayesinde, ülkemizdeki gençlerimizin yurt dışında karşılaştıkları en önemli problemlerden biri olan yabancı dil konuşma becerilerine önemli bir katkı sağlıyorlar. Yine önce Chicago’da başlayan fakat kısa bir sürede Amerika’nın birçok eyaletlerinden gençlerin katıldığı, İngilizce konuşma dersleri BTF Youth gurubu tarafından yürütülmektedir.

Bu yıl 19 Mayıs 2021’de Chicago Başkonsolosu gençlerimize bu gönüllü çalışmalarından dolayı ödül verdi.


Koronavirüs ABD’de eğitimi nasıl etkiledi? Yeni dönemde yüz yüze olacak fakat geçtiğimiz sene nasıl geçti? Yeni dönemde planlar neler?

Dünyanın her yerinde ve birçok alanda Corona virüsün etkisini gözlemledik ve gözlemlemeye devam ediyoruz. Bulunduğumuz bölgede okullar 11 Mart 2020 de kapandı ve 1,5 yıla yakın bir süreliğine online eğitime geçildi. Günlük ders sayısını 4’e düşürerek 60 dakikalık dersler olarak işlendi. Böylece A ve B diye iki ayrı ders grupları gün aşırı değişti. Her ne kadar buradaki çoğu öğrencinin bilgisayar ve internet imkânı olsa da evde birden fazla çocuk olması, ebeveynlerin de evden çalışmaya başlaması ve gün içinde herkesin sessiz bir ortamda çalışma imkânının kısıtlılığı ve internet hızı gibi evde sorunlar yarattı.  

Çocukların ekran karşısında kalıyor olmaları, motivasyonlarını, öğrenme isteklerini ve derslere ilgilerini azalttı. Öğrencilerin arkadaşlarından ve öğretmenlerinden ayrı olması iletişim eksikliği yarattığından hem eğitim düzeyinde düşüşlere hem de çeşitli seviyelerde öğrencilerde depresyona sebep oldu. Öğretmenler için de ders sırasında öğrencileri sınıf içindeki gibi gözlemleyerek konunun anlaşılıp anlaşılmadığını tespit etme imkânı da olamadı. Eğitimde sosyal katılım ve içinde bulundukları topluluk bileşenlerinin öğrencilerin başarı olasılığı üzerinde 5 kat, dersi tamamlama olasılığında ise 16 kat artmasına sebep olduğunu yapılan araştırmalardan biliyoruz.

Yeni dönemde tamamen sınıf içi eğitime dönülecek, 12 yaş üzerindeki herkesin aşı imkânının olması ve bulunduğumuz bölgede çoğunluğun aşılarını tamamlaması ile şu anda normal yaşama dönmüş sayılırız. Yeni dönem, öğrencilerin ve eğitimcilerin çok daha fazla gayret göstermeleri gerekecek bir yıl olacak kanaatindeyim.


ABD’de maalesef internete erişimi olamayan öğrenciler oldu. Sizin de öğrencileriniz oldu mu?  Türkiye’den ABD süper güç olduğu için nasıl internet sorunu olabilir diyorlar ama ABD’de bir araştırmada 10 milyondan fazla öğrencinin internet erişim sorunu olduğunu okudum. Fakat diğer yandan nasıl ki maddi durumu olmayan ailelere yemek yardımı yapılıyor ABD’de firmalar öğrencilere internet yardımı da sağlıyor. Sizin görüşleriniz nelerdir?

Amerika’da da ekonomik bakımdan durumu yetersiz ailelerin ve çocukların olduğu bölgeler ve okullar var. Bu tip bölgelerdeki ailelerin bireyleri günlük işçi olarak çalıştıklarından, evden çıkmamak ya da evden çalışmak gibi imkânları bulunmuyor. Korona virüsten en çok etkilenen kesim bu kesimlerde yaşayanlar oldu. Ebeveynleri çalışmak için evden ayrılınca tek başlarına kalan çocukların motivasyon düşüklüğü, ders saatinde uyanamayan, evde ayni anda derse girmesi gereken çocukların çokluğu ve evde dersi takip edecek özel bir yerleri olmaması gibi etkenleri sayabiliriz. 

Son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?

Amerika’da yaşayan bir öğretmen olarak, sosyal anlamda dezavantajli çocuklarımızın eğitimine destek olmak, eğitimde fırsat eşitliği yaratma çalışmalarıyla bu öğrencilerin başarı şanslarını yükseltmek topluma olan sorumluluklarımızdan. Çocuklarımız ve gençlerimiz bizlerin geleceği, bugün ve yarınların en büyük güvencesi, eğitim ise aydınlık bir gelecek için olmazsa olmazıdır. 

Ulu önderimiz Atatürk’ün bu konuda söylediği iki söz eğitime desteğin önemini açıklamaktadır: “Gençliği yetiştiriniz. Onlara ilim ve irfanın müspet fikirlerini veriniz. Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız.”  “Okul sayesinde, okulun vereceği ilim ve fen sayesindedir ki Türk milleti, Türk sanatı, Türk ekonomisi, Türk şiir ve edebiyatı bütün güzellikleriyle çalışır”

Özellikle yurt dışında yaşayan Türkler olarak edindiğimiz farklı deneyim, imkan ve kazanımları vatanımız ile paylaşmanın, Türkiye’mizin her köşesine ulaşarak eğitimde fırsat  eşitliği yaratılmasına katkıda bulunmanın ve ekonomik açıdan yardıma ihtiyacı olan çocuklara eğitim desteği sağlamanın Türkiyemiz’e geri verme sorumluluğumuz olduğuna inanıyorum.