Her hafta olduğu gibi bu hafta da kültür sanat köşemize çok değerli bir sanatçıyı konuk ettik. Yayınlandığı döneme damgasını vuran ‘Filinta, Söz, Çukur ve Kuruluş Osman’ gibi önemli yapımlarda rol almış ünlü oyuncu Selin Deveci ile oyunculuk serüvenini ve sektöre dahil bir çok konuda sohbet ettik. Sizleri de sohbetimize davet ediyoruz. Çayınızı, kahvenizi alın buyrun hep beraber başlayalım…

Bize kendinizden bahseder misiniz? Selin Deveci kimliğinin oluşum sürecinden bahseder msiniz?

Almanya Nürnberg doğumluyum. Nürnbergde yaşıyorum. Aslında Friedrich Alexander Univerität Erlangen-Nürnberg Economics bölümünden mezunum fakat küçüklüğümden beri oyuncu olma hayalim vardı. Ritmik jimnastige başladım 6 yaşındayken ve bunu 10 sene yaptım. Bunu yapmaktan her zaman çok zevk alıyordum. Oradaki antrönörüm bunun farkındaydı ve Nürnberg Operasında çocuk oyuncu aranıyordu. 9 yaşındayken seçmelere katıldım ve kazandım. İki sene boyunca "Zigeunerbaron" adlı opera tiyatro oyununda yer aldım. Kostümler, usta oyuncular ve sahne beni büyüledi ve oyuncu olma isteğimi artırdı. 13 yaşında Nürnbergde bir Türk tiyatrosuna başladım ve 20 yaşıma kadar orda oynadım. O esnada Türkiye’den farklı oyuncu hocalarımız geldi onlardan da eğitim aldık. Selçuk Yöntem ve Mehmet Özgür gibi usta oyunculardan dersler aldım. Tiyatro sonrası Televizyona merak sardım ve Almanya’da kısa flimler ve dizilerde yer almaya başladım ve üniversitemi bitirdim. Sonra hem çalıştım hem de oyunculuğuma devam ettim taaki Türk televizyonları birçok başarılı dizi projesi gerçekleştirmeye başladığında, Türk dizi ve sinema projelerinde bulunmayı hedefledim. Bir yolunu aradım ve buldum. Professionel jimnastic sporcu olduğumdan dolayı Can Aydın diye bir oyuncu arkadaşım ayrıca kendisi Berlin ve Hoolywood da reji ve stunt yapıyor, bana Martial Arts eğitimi alırsam benim Türkiye’de Aksiyon işlerinde belki yer alma şansım olabileceğini önerdi. Çünkü fazla Türk aksiyon kadın oyuncusu olmadığını söyledi. Ben de adrenalini severim, kafama yattı ve kendisinden martial arts eğitimi aldım ve Berlin’de bir aksiyon kısa film çektik.

Kariyerinize bir döneme damgasını vuran ‘Filinta’ dizisi ile başladınız. Serüveniniz nasıl başladı?

Mehmet Özgür’ü bize Nürnbergde oyunu yönetiği zamandan tanıyordum, her zaman yeteneklisin bu işin arkasında dur derdi bana bir gün senin için elimden birşey olursa tabii ki yaparım demişti. Bende Mehmet Özgür’e Filinta’da oynarken Aksiyon kısa filmimi göndermiştim. O da ordaki rejiye filmi göstermiş beni  beğenip çağırdılar, bana Nur Fettahoğlunun yanına koruma kadın karekteri yazarak beni projeye dahil ettiler. Ve böylece ilk Türk projeme başlamış bulunmuştum.

Söz, Çukur gibi iddialı projelerde yer aldınız. Sizi en çok etkileyen projeniz hangisi oldu?

Lana ve Nadya. iki çok sevdiğim karekter, benzer karekterler. İki projenin yeri de bende ayrı ve güzel bir anı olarak kaldı. Kötü kadın karekterini tipolojik olarakta kendime  yakıştırıyorum ve oynamasını çok seviyorum. Çukur kısa sürdü, Lana ormana kaçtı ve bir daha geri dönmedi (Gülümsüyor) Sanırım Söz daha çok etkiledi beni çünkü hayatımda ilk defa saçımı kestirip sarıya boyatım. Tamamen bambaşka bir tipe büründüm. Göze çarpan bir karekterdi, kötü olmasına rağmen ama çok da sevildi. Ben de çok severek oynadım.

En büyük ütopyanız nedir? Oyuncunun en büyük rüyası yeni bir karakter midir? Bu işin bir zirvesi neresi?

En ütopik benim için, Hoolywood işlerinde Keanu Reeves gibi bir aktör ile bir aksiyon filmi cekmek galiba. Benim icin zirve Hoolywood. Fakat adı üstünde ütopik işte. (Gülümsüyor)

Sizi oyunculuğa teşvik eden etkenler neler?

Çok duygusal bir insanım. İnsanlar ve piskoloji ilgi alanım. Farklı dünyalarda farklı karekterleri yaşamak. Bazen de yaşayamadığım güzel duyguları dünyayı o sahnede yaşayabilmek ve  o duyguyu hissetmek de beni çok etkiliyor. Ayrıca sadece güzel sahneleri yaşamak değil kötü içerikli sahneleri de oynamak var, işte orda da hayatın gerçekleriyle karşılaşıyorsun. Ayrıca bir oyuncu olarak çok farklı bir yaşam tarzınız oluyor. Benim için keyfli, bazen cok yorucu olsada.

Tescili bir oyuncu olarak sabah ilk uyandığınızda ruhunuzda mesleğinizin ağırlığını hissediyor musunuz?

İlk başta kendimi nasıl hissediyorum, ona bakıyorum iyi miyim  kötü müyüm diye, kendim ve sağlığım yerindeyse mesleğimle de ilerleyebilceğime inaniyorum. Bir projeye dahilsem zaten karekterimin üzerine çalışıyorum. Değilsem de kendimi her zaman hazır tutmam gerekiyor ve bunun için de çalışıyorum, kişisel gelişimime, kendime, sporuma ve beslenmeme önem veriyorum. Biz kendimizin enstrümanıyız.

Oyuncu olmaya ilk ne zaman karar verdiniz? İlk oynadığınız ya da okuduğunuz oyun neydi?

3 yaşımdayken babam bir kamera almıştı ve beni sürekli çekerdi. Sonra televizyonda izlerdik. kendimi televizyonda izlemek o yaşta çok enteresan gelirdi. Sürekli evde danslar, oyunlar hazırlayıp misafir geldiğinde gösteri yapardım. Düğünlerde Hülya Avsar playback show yapardım, seyirci karşısına çıkmak çok keyif verirdi bana. Ritmik jimnastik yaparken de seyricinin alkışını almak jüriden iyi not almak beni mutlu ederdi sürekli. O zaman anlamıştım oyuncu olmak istediğimi.

Aileler genelde çocuklarının mimar, mühendis gibi bir mesleği olsun ister. Oyunculuğu hayatınızda nasıl bir yere koyuyorsunuz?

Çok doğru, babam hep okumamı isterdi, oyunculuk okumamı maalesef desteklemedi, fakat dedi, sen yetenekliysen yine de oyunculuk yaparsın ama başta üniversiteni oku "kolunda altın bileziğin" olsun dedi. Ben mezun olduktan sonra çalıştığımda hep oyunculuk yapmadım. İkisini dengede tutum, fakat oyunculuk demek ben demek, kendimi yaşamak demek. öteki calistigim işler ise sadece bir süreç.

Dizi-sinema projelerinde özellikle oynamak istemediğiniz bir karakter var mı?

Yok, her rol oynayabilirim eğer bana uyuyorsa gerçekten.

Kamera karşısına geçmeden önce uyguladığınız belli ritüelleriniz var mı?

Uykumu almak, sağlıklı yemekler yemek, spor yapmak, ödem atmak gibi.:) Karektere hazırlanmak ise ciddi araştırırım, karekterime yakın insan tiplerini gözlemlerim.

“Hiç düşünmeden kabul ederim” dediğiniz bir rol var mı?

Var tabii. Projenin kötü kadını olmak. Seviyorum kötü karakterleri oynamayı, gerçekte çok hassas ve duygusalımdır. Kötüyü oynarken çok serbest oluyorsun, kendi kişiliğimden tamamen çıkıyorum bambaşka birini canlandırıyorum, bu da bana çok keyif veriyor.

Birlikte oynamak istediğiniz oyuncu veya oyuncular var mı?

Türkiye’de Haluk Bilginer gibi bir Emmy ödülü almış bir aktör ile çok oynamak isterdim. Ayrıca Çetin Tekindor’u "Memoli" zamanından beri çok severim. Hoolywood dersek, Keanu Reeves ile bir John Wick tarzı full aksiyonlu bir işte çalışmak isterdim ama daha önceden de bahsettiğim gibi bunlar ütopik. Bazen bu şekilde bir şeyler söylemek bile komik geliyor bana (Gülümsüyor)

Bir oyuncuda mimik ve vücut dili ne kadar önemli?

Çok önemli tabii ki, zaten bunları, vücut dilimizi ve sesimizi doğru kullanmamızla birlikte bir denge oluşturduğumuzda bir karekter çıkarıyoruz.

Mesleğinizin ne tür zorlukları ve keyfi yanları var?

Beklemek en büyük zorluğu ve çok yorucu tarafı bence. Yolun nereye gittiğini bilmemek. bu belirsizlik çok kötü ve oyuncuları çok yıpratıyor. Mesela bir diziye başladığımızda karekterimizin nasıl gelişeceğini ya da hikayenin nasıl ilerliceğini bilmiyoruz, ya da dizinin bitme ihtimali olması da ayrıca başka bir risk. Keyfli yanı ise rutin bir hayat yaşamamak. Her gün aynı iş ile ilgilenmemek. Yeniliklerle karşılaşmak. Yeni hikayeler, yeni insanlar, yeni ekipler, her zaman yeni bir mücadele. Karekter içinde yeni şeyler öğrenmek gibi. Mesela son olarak Kuluruş Osman dizisi için professionel At binicilik, ok ve kılıç dövüşü öğrendim. Bunların bana büyük bir katkısı oldu.

Sanat dünyasında bir şeyleri değiştirme şansınız olsa neleri değiştirirdiniz?

Konservatuvar mezunu bir sürü sevdiği işi yapamayan insanlar var onlar için bir şeyler yapmaya çalışırdım. Sektöre  giriş o kadar zor ki sadece bu için okulunu okumakla bir yerlerde yer edinemiyorsunuz.  Bence bir sanatçının yaşama sevinci de hayalerini gerçekleştirmektir, sanatını gösterebilmektir. Keşke herkes hayalini yaşayabilse.

Örnek aldığınız bir oyuncu tiplemesi var mı?

Ben hayatım boyunca spor yaptım, martial arts biliyorum ve iyi derecede kılıç, at ve ok kullanabiliryorum, hayalim hep bir Viking kadını oynamak, Katheryn Winnic’in oynadığı karekter gibi. Ya da marvel tarzı,  Wonderwomanin  Türk versiyonu olsa fena olmazdı. Neden Türkiye’de bir Gal Gadot olmasın öyle değil mi?

Bu sektörde bayan oyuncu olmanın ne tür zorlukları var?

Her sektörde olduğu gibi bizim sektörde de kadın olmanın zorlukları var. Bazen hadini bilmeyen insanlarla karşılaşıyorsunuz  onları görmezden gelmek zorunda kalıyorsunuz sabırlı olmak zorundasınız aldırış etmediğin takdirde sorun yok. Ben hiç umursamıyorum ama ister istemez insan etkileniyor.

Hedefinizi nasıl daha açık, net ve ölçülebilir hale getirebilirsiniz?

Hedefim, Türkiye ve Almanya’da başarılı bir kadın aksiyon oyuncusu olmak. bu şekilde farklılık yaratabilirim.

Hedeflerinize ulaşmanın yaratacağı en büyük etki ne olurdu?

En büyük etki benim için bir dönem aksiyon projesinde önemli güçlü bir Türk kadının canlandırmak.  At binen kılıç kulanan, bir kadının da güçlü tarafını gösteren bir karekteri canlandırmak. Maalesef daha çok erkeklere yaziliyor bu tür karekterler ama biliyoruz ki bizim kadınlarımız da savaşçı.

Düzenli olarak yaptığınız halde size bir şey katmayan 3 şey nedir?

Çok şeker tüketmek, çok sosyal medyada bulunmak ve fazla uyumak.

Ülkemiz de sanata ve sanatçıya yeteri kadar değer verildiğini düşünüyor musunuz?

Kimilerine fazlasıyla kimilerine az değer veriliyor. Bir dengesizlik var ortada. O da sanırım yaş gurubu ve sanatçılara farklı reklam ya da pr yapılmasıyla ilgili.

Günümüzde sizce insanların sanata ilgisi ne durumda? Özellikle gençlerin.

Zayıf, başka ihtiyaçlardan dolayı olduğunu düşünüyorum. Kimisi sanatını yaşayamıyor kimisi de sanatını keşfedemiyor, kendisini tanımak için vakit harcamıyorlar kendi yeteneklerinin farkında olmuyorlar çoğu zaman ve  Sosyal Media ve Televizyon gençleri çok etkiliyor ve manipule ediyor.

Son olarak, sizce oyuncu adayları nasıl bir yol izlemeli. Onlara kendi deneyimlerinizden yola çıkarak önerileriniz var mı?

Gerçekten bu işi yapmak istiyorlarsa asla hayallere kapılmasınlar. Bu çok uzun bir yol. Çok istersen ve çalışırsan olur bu iş. Bir yol bulursun ama yorulursun da ama sonunda ulaşırsın hedefine.  Hayal kırıklarına dirençli olsunlar derim. Üzülmesinler, çok şey ters de gidebiliyor bazen, bu yüzden çok sabırlı olmalarını tavsiye ederim. İlk başta kendilerini tanısınlar, kendilerindeki yetenekleri, ne tür işlerde projelerde olabilceklerini tahmin edebilsinler. Bunun üzerine çalışsınlar derim. Ben sporcuydum, martial arts eğitimi aldım tipolojik daha sert karekterlerde oynayabilceğimi düşündüm. Ayrıca aksanım var bunu yabancı karekter için avantajlı buluyorum, farklı aksanlarda konuşabiliyorum. Bunlar benim farkım aksanımın olması bir Türk karekter için desavantajlıydi herzaman ama bir yabancı karekter için tam oturabiliyor.

Bizde Önce Vatan Gazetesi ailesi olarak bizimle yaptığınız bu özel ve içten röportajdan ötürü değerli yüreğinize şükranlarımızı sunar, gelecek çalışmalarınızda başarılar diliyoruz…