RÖPORTAJ: AYŞENUR MAMA

Başarılı yazar Ahmet Uçar ile yazın hayatına ve “Saklı Kız” adlı kitabına dair konuştuk. Keyifli sohbetimiz sizlerle…

Öncelikle sizi tanımak isteriz. Ahmet Uçar kimdir?

20 Eylül 1987’de Ordu’nun Ünye ilçesinde doğdum. Üç kardeşin en büyüğüyüm. İlköğrenimimi Ünye Fevzi Çakmak İlköğretim Okulu’nda; lise öğrenimimi ise Mustafa Rakım Anadolu Lisesi’nde tamamladım. 2010’da Fırat Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdim. Bir yıl sonra da Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi’nde Pedagoji eğitimimi tamamladım. 2011-2012 yılları arasında Ünye’de özel bir dershanede öğretmenlik yaptıktan sonra 2012 yılında Hakkâri’nin Çukurca ilçesine Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak atandım. Dört yıl burada görev yaptıktan sonra 2016 yılında tayinim, Ordu’nun Kumru ilçesine çıktı. Hala burada öğretmenlik görevime devam etmekte ve Ünye’de yaşamaktayım.


Yazın hayatınız nasıl başladı? Size öncülük etmiş isimler var mı?

Şöyle söyleyebilirim ki; ilkokul yıllarından itibaren yazan biriyim. 3-4 kişilik arkadaş grubumuzla kendi içimizde yarış halindeydik, sürekli kısa öyküler yazardık veya öyküler anlatırdık birbirimize. Ayrıca ilkokul öğretmenimiz Yakup Özgüven’in de üzerimde etkisi büyüktür. Sürekli öykü setleri aldırırdı bana ve bu durum, okuma isteğimi de perçinledi. “Oradaki dünyaları görüp ben neden yazamayayım ki…” diye kendimle konuşurdum. Yazın hayatım bu şekilde başladı, diyebilirim. “Yazma konusunda öncülük eden biri var mı?” derseniz böyle biri olmadı hayatımda. Yani birini örnek alıp da yazmaya başladım, diyemem.

Yazarken nelerden esinlenirsiniz? Örnek aldığınız yazar veya şairler var mı?

Öncelikle kendi hayatımdan esinlenirim. Bunun yanı sıra çevremde gördüklerimden, gözlemlediklerimden yararlanabiliyorum. Dışarı çıkıp bir saat dolaşmam, bende yeni fikirler oluşturabiliyor. Ayrıca ülkemizde ve dünyada yaşanan birtakım olaylar da bana esin kaynağı olabiliyor. Örnek aldığım yazar konusuna gelirsek tarzıma da uygun olduğu için dünya edebiyatında da en çok tanınan Stephen King’i söyleyebilirim. Bunun yanı sıra dünya edebiyatının bence en önemli ismi olan Victor Hugo’nun da benim için önemli bir yeri vardır. Türk edebiyatının yazarları arasından Reşat Nuri Güntekin ve Halit Ziya Uşaklıgil; şairleri arasından ise Ahmet Haşim ve Turgut Uyar sevdiğim sanatçılardır.

Ocak ayında okurlarla buluşan “Saklı Kız” adlı kitabınızdan bahseder misiniz? Bu kitabı neden yazdınız?

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; “Saklı Kız” benim ikinci romanım. İlk kitabım Yitik Kız’ın devam kitabı.  Romanların türü polisiye-gerilim olmasına rağmen içlerinde aşk, arkadaşlık, dostluk, ihanet, korkutucu ve gizemli olaylar üzerine birçok şey bulabilirler. Kitapların özüne inebilen okurlar, hayata dair bazı mesajlar çıkaracaklardır. Kitapları neden yazdığıma gelirsek; az önce de söylediğim gibi yıllardır kendi çapımda bir şeyler yazan, çizen biriydim ve artık yazdıklarımı gün yüzüne çıkarıp okurların beğenisine sunma zamanının geldiği düşündüm. 2018 yılının eylül ayında ilk kitabımla görücüye çıktık. Bu yılın ocak ayında ikinci kitabım da çıkmış oldu. Genel olarak çok olumlu dönüşler aldım ve bu da beni oldukça mutlu ediyor.

“Saklı Kız” okurlara hangi mesajları vermeyi amaçlıyor?

Bir polisiye-gerilim romanında ne kadar mesaj verilir veya okuyucu ne kadar mesaj bekler, bilemem; çünkü bu tarz romanlar, olay odaklı ilerler ve okuyucuda zevk uyandırmak birincil amaçtır bana göre; ancak yine de olayların arasına serpiştirilen bazı mesajlar var. Yine söylüyorum; yakın çevrelerine, arkadaşlıklarına ve dostluklarına dair bazı mesajlar bulacaklardır.

Kitabın ismi nereden geliyor?

Seri kitap olduğu için ilk kitapla bağlantılı olması gerekiyordu. Ayrıca okuyanlar ve okuyacaklar, neden bu ismin verildiğini anlayacaklardır. Kitaba neden bu ismin verildiği; aslında içinde saklı, konusunda gizli.

Sizce kitap, beklenen başarıya ulaşacak mı?

İlk kitabım hem “Yitik Kız” hem de “Saklı Kız” olsun. Çok satma düşüncesiyle kaleme alınmış eserler değil, bunu belirtmek istiyorum. Benim kendime verdiğim bir söz ve kurduğum bir hayaldi, ben bunu gerçekleştiriyorum. Yine de beklediğimden çok daha iyi ilerlediğimi söyleyebilirim. Daha geniş kitlelere ulaşıp beğeni kazanmak, tabii ki bir yazar olarak hoş bir durum.

Kitabınıza bir okur gözüyle nasıl bir yorum yaparsınız?

Kendi kitaplarıma benim yorum yapmam ne kadar doğru olur, bilemem. Bu zamana kadar hiçbir mecrada eserlerimi övmedim. Bir yazar olarak bunun haddime olmadığını düşünüyorum. Her şeyi okurlara bıraktım; ancak şunu söyleyebilirim: “İyi bir okuyucuyumdur ve okuduğum kitapların nasıl olmasını istiyorsam kendi kitaplarımı da o şekilde yazmaya çalışıyorum.” Yani bir kitapta beni heyecanlandıran, geren, korkutan, merakta bırakan unsurlar nelerse bunları kendi kitaplarıma serpiştirmeye çalıştım. Sonuç olarak sadece şunu söyleyebilirim; kitaplarımın sıkmadan, heyecanla okunacağını düşünüyorum.

Hazırlık aşamasında olan yeni bir eseriniz var mı?

Evet, serinin üçüncü ve son kitabını da yazmaya başladım. Eğer bir aksilik olmazsa önümüzdeki yıl onu da çıkarmayı düşünüyoruz; ama ismini şimdilik söyleyemem tabii.

Son olarak gazetemiz okurlarına neler söylemek istersiniz?

Belki klasik olacak; ama hem bir öğretmen hem de bir yazar olarak şunu söylemeliyim ki; kendimizi geliştirmek istiyorsak okumak ve araştırmaktan başka çaremiz yok. Hazır bilgiden uzak durarak bize söylenenlerin peşine düşmeli ve bunların doğruluğunu araştırmalıyız. Bunun için de kitaplar, en güzel arkadaşlarımız. Şu günlerde kendimize ve çevremize de dikkat etmeliyiz. Hepimiz önerilere uyalım ve en kısa sürede normal hayatımıza kaldığımız yerden devam edelim. Röportajınız için çok teşekkür ederim.